« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Ara

2022

Mehmet Âkif

Ahmet Kabaklı 01 Ocak 1970

(Ahmet Kabaklı’nın İstiklâl Marşımızın 50. kabul yıldönümü dolayısiyle Türkiye Edebiyat Cemiyeti adına, İstanbul Belediye Sarayı'nda (13 Mart 1971) yaptığı konuşmanın metnidir.)
1. TBMM. de kabul edilişinin 50. yıldönümünü kutladığımız ve büyük şairin, «KAHRAMAN ORDUMUZA» ithaf etmiş bulunduğu İstiklâl Marşı, yazıldığı ölüm kalım devrinin olduğu kadar Türk milletine ait ebedî unsurların da bir destanıdır.
Kaleme alındığı, İstiklâl Savaşı devri, bu marşa olumlu, yapıcı, şikâyet ve isyan na'raları halinde şu mısralarla aksetmiştir:
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim î'mân dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakin,
Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın.
Yukardaki mısralarda, Çanakkale Zaferini yapan Mehmetçik'e tam bir güven ile — «Çanakkale Şehitleri»ndeki cenk sesi, iman sesi — birlikte duyulmaktadır. Ayrıca vatan uğrunda «feda» olmanın kudsiliği, şairin büyük telkin gücüne eklenen ve sadece Mehmet Akif’e ait olan «vatanî lirizm» bu mısraların gücünü teşkil eder. Şair her mehmetçiğin ve tereddütlü olan ya da olmayan her gencin ruhuna bir anne sesi ile, yumuşak ve doyurucu söyleyerek ikna etmektedir.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şühedâ
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.
Bununla birlikte İstiklâl Marşı'mızın Çanakkale Şehitleri'ndeki tasvir ve hitap lirizmini de aşan gücü milletimizin «ölümsüz değerleri» dile getirişindedir.
Yüzyıllar boyu başarılarımıza hem sebep hem kaynak olan ulûhiyyet duygusu bu Marş'ın temel motifidir:
«Hakka tapan milletimin hakkı İSTİKLÂL» dir. Çünkü o, Allahın adını yüceltmeye «hâdis» lerle mamurdur. Bu sebepten İstiklâl onun hakkıdır. Türk'ün «imân dolu göğsü», şüphesiz Garb'ın ve bütün istilâcıların, uçaklı, zırhlı, ezici silâhlarından daha kuvvetlidir. Nitekim bu imânın zaferi, Çanakkalede bütün istilâcı cihanın teknik dehşetine karşı kazanılmıştır.
Türk'e zaferi «Allah vaadetmiş» tir. Bunun için hiç şüphe yok O'nun vadettiği günler doğacaktır...
Ruhumun senden İlâhi, şudur ancak emeli
Değmesin ma'bedimin göğsüne nâmahrem eli
Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
İstiklâl Marşı'nda büyük Âkif’in Anadolu ve İstiklâl savaşı günlerinin büyük gerçeğini gördükten sonra vardığı yeni bir merhale daha koyu milliyetçilik, Türk'e ayrı bir üstünlük verme safhasıdır. Nitekim önceleri bazı ince sebepli tereddütle karşı çıktığı «ırkım» kelimesini bu Marş'ta iki kere kullanmaktadır:
«Kahraman ırkıma bir gül ne bu şiddet bu celâl
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihiâl!».
Burada vatan, bir felsefî kavram olmaktan çıkıp, düşman ayağı altında çiğnenen bir gerçek, baba ocağı olmuştur. Onu rasgele topraktan ayıran değeri ise çok büyüktür:
«Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı,
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.»
Nihayet Marş'ın bir pembe yıldızı olacak şekilde güzel günler geleceğini vâdeden Ümit teması dile getirilir. Ve Bayrağa saygı hissi takdis edilir:
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
«Vatan», Namık Kemal'de bir bakıma nazari kavram, yepyeni heyecan ve aşk unsuru idi. Kemal'in terennümleri romantikti. Sonraları vatan'ın Ziya Gökalp'de bir «sosyal muhteva» kazandığını Yahya Kemal'de ise üzerinde alınteri, ve ecdat kanı bulunan... Ata mezarları, mabetler, âbidelerle donanmış bir kutsî hakikat haline döndüğünü gördük. Marksistler ise, herşey gibi onu da kudsiyetinden sıyırıp sefil, perişan ve bütün dünyadaki kara parçalarına benzer topraklar yığını hâlinde takdime çalışırlar.
Âkif’in İstiklâl Marşı'nda bütün bu anlayışlardan ayrı ve başka mânâda kudsî bir vatan telâkkisi ruhları doldurur:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı.
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Burada Sakarya'sına kadar işgal edilmiş vatanın gaazi çehresi karşısında büyük acı, vatan sevgisinin bir destanı şeklinde dile gelmektedir. Rasgele topraktan farkı ise, uğrunda şehit olmuşların dinî millî vakıası halinde ifade olunmaktadır.
Mehmet Akif’te müstemlekeciliğe (emperyalizme) lânet teması, bilhassa Balkan Bozgunu'ndan sonra çok sık tekrarlanan bir temel motif olmaya başlamıştır. Balkan Bozgunu bize emperyalist ve haçlı Avrupa'nın müşterek ve nâmert bir komplosudur. Âkif, bu hakikati yaralı vatanseverin acısı ile Hakkın Sesleri'nde dile getirmiştir:
Tükürün EhI-i Salib'in o hayasız yüzüne
Tükürün onların asla inanılmaz sözüne
Medeniyyet (!) denilen maskara mahlûku görün
Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün.
Bu haçlı ve sömürüsü istilâcılık, Çanakkale'de artık uşaklarını değil bizzat kendi gücünü, zırhlılar, tayyareler ile kullanmış fakat Mehmetçik'in iman dolu göğsünde sönmüştür. Âkif, haksızlığa ve o mağrur tahrip medeniyetin! olan lânetini burada tekrarlamıştır.
Ah o yirminci asır! yok mu o mahlûk-ı asîl
Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkiyle sefîl
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz
Medeniyyet! denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Nihayet aynı «Medeniyet» bu sefer Yunanlıyı kucaklayarak ve silâhlandırarak İzmir'e çıkarmış sayısız Türk kanı dökmüş, vatanımızı işgal ile ırzlara, canlara saldırmıştır. İşte İstiklâl Marşı'nda:
Ulusun, korkma nasıl böyle bir imanı boğar
Medeniyyet! dediğin tek dişi kalmış canavar!»
Mısraları, bu devamlı tecavüzleri kınamak için söylenmiştir. Burada Âkif, Safahât'ın her sayfasında övdüğü gerçek medeniyeti değil onun emperyalizme âlet olan tecavüz ve cinayetlerini hicvetmektedir. Âkif, böylece Türk şiir ve tefekkür âleminde emperyalizme bayrak açan ilk büyük sestir. Böylece İslâm dünyasının sömürgeciliğe isyanını dile getiren, Asya ve Afrika müslümanlarında doğacak istiklâl aşkının ilk kıvılcımlarını saçan büyüklüğü kazanır.
Hiçbir büyük adam tanımıyoruz ki «ümitsiz» olsun. Karalamak ve her şeyi kötü, batık, bitik göstermek ancak kötülerin ve kötü ideolojilerin sömürgeciler hesabına ihanetleridir. Mehmet Âkif, değil hâdiseleri karartmak, tam tersine müslüman ve insan ahlâkının icabı ümitli, iyimserdir. Karanlık ufukların ardından doğacak şafağı düşünün Bir hadîs'e de istinat ederek çok kere:
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak
Bilmem ki ölüm var mıdır ondan daha alçak
gibi imân vecizeleri söyler. Nitekim İstiklâl Marşı dahi bir Ümit türküsüdür. Düşmanın Sakarya boylarından Ankara'ya girmeye hazırlandığı günlerde o:
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakkın,
Kimbilir belki yarın belki yarından da yakın.
mısralarını, kazanılacak İstiklâl Savaşının bir teminatı olarak söylemiştir.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,32 M - Bugn : 41748

ulkucudunya@ulkucudunya.com