« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

08 Nis

2009

31 MART VAKASI / Ahmet Kocaoğlu

01 Ocak 1970

“Dünyada gelmiş geçmiş isyan ve ihtilaller içinde en sefil ve en şenii bile, 31 Mart vakası derecesinde iğrenç bir tertibe tenezzül etmemiştir”





31 Mart 1325, 13 Nisan 1909…. 31 mart vakası





31 Mart vakasında teşvik edicilerin bu güne kadar kesin olarak ortaya konmadığı, konamadığı hakkında herkes hem fikir.





Olay, birden bire ortaya çıkmıyor tabii. Onu hazırlayan gelişimler olduğu gibi geçmişe dayalı bir öncesi var. Tanzimat fermanını nasıl hazırladılarsa 31 Mart’ı da öyle hazırladılar. Bu günlerde bu hazırlıklara derin devlet hatta derin sermaye diye geçiştirirken, bu tarafın derin düşünceden mahrum hareketi, insanların yüzyıllarına mal olmaktadır. Olayların nasıl olduğu değil, sonuçları ile değerlendirildiği zaman kimlerin yaptığı ortaya çıkar. Böyle olmadıkça tetikçinin yakalanması hiçbir şey ifade etmez.





Abdülaziz katledilmiş, ülke hızla küçültülmeye ve yıkılmaya doğru giderken 500 yıldır ayakta duran imparatorluk, çok hızlı bir çöküş sürecine girmiştir. Ne yazık ki yıkıcılar, yerli işbirlikçileri –ki bunlar kime hizmet ettiklerini anlamadan ölmüşlerdir- kullanarak işlerini hızlandırmışlardır.





24 Ağustos ta tahta çıkan Abdülhamit, koskoca imparatorluğun bütün çıkmaz sokaklarını kucağında bulmuş bir hakan …





Daha imparatorluğa merhaba demeden çıkan 93 harbi. 1886-87(1293). İzleri hala silinmeyen,canlı duran başka bir savaş yoktur yeryüzünde. Yok edilişin, kovuluşun,sürgünün, çığlıkların, gözyaşlarının savaşı 93 harbi…





Bu savaştan sonra ülkeyi 33 sene mıhlayıp! yıkılmasını engelleyen, 33 senede dış güçlerin içeri ancak girebildiği ve yıkılışın 3 seneye sığdırıldığı bir vakadır, 31 Mart.





Şıpka kahramanı Süleyman paşa! Şıpkayı tutsaydı ve Padişah Abdülhamit’e teslim olması için gemi ile gelip gitmeseydi Plevne düşmezdi. Bir İngiliz’in “ Nasıl hayran olmayayım ki başka ordularda artık müdafaanın bile bırakılacağı bir anda onun taarruzu başlar” dediği Plevne savunması.





31 Mart a gelirken Genç Osman’ın Abdülaziz in katli ve hala Anadolu da izleri bulunan 93 harbi. Bu parçalanmayı 33 sene uzatan ondan sonra ne olduğunu dahi anlayamayan insanların elinde hızla değişen küçücük bir ülke…





1908 de meşrutiyet ilan olur. Arap harfleri ayrı ayrı Latin harfleri gibi yazılmaya başlar. Kadınlar üniversiteye girer, çok partili bir dönem başlar. Hükümet olunur fakat iktidar olunmaz. Cumhuriyet aslında 29 Ekim 1923 de değil 31 mart 1909 da kuruldu dense yeridir .





Daha dün 100 yıl önce yani 1906 da bir vatandaşa bir aydın’a Bosna-hersek elimizden gidecek, Bulgarlar, Ortadoğu Ülkeleri bağımsız olacak Girit Yunanistan’a bağlanacak dense ne derlerdi acaba? O zamanlar ırkçılığı en büyük ideal olarak teşvik eden jön Türkler şimdi yaşasaydı ne düşünürdü?





Evet 31 Mart öncesi ve sonrası ile böyle. Kaba softa- Ham yobaz benzetmesinin sahibi Necip Fazıl Kısakürek. Karşı tarafın kışkırtmaları, ordunun talim yapmasından dolayı namaz ve orucun yasaklanmasının ham yobazlara malzeme çıkarması. Bu olay halk arasında istismarı en kolay bir olaydır. Yapanlar bu istismarın olmayacağını bilmemiş olamaz. Ama bir o kadarda bu işi istismar eden bilerek veya bilmeyerek kullanan insanların sonuçta bir ülkeyi yıkmayı hızlandırdıklarını anlayamamışlar bile. Derviş Vahdeti idamla öderken bedelini, ikinci adam rolündeki Said Bey beraat ediyor. Bu arada öyle istismarlar oldu ki şimdiki gibi faili belli fakat bizim bilmediğimiz meçhul suikastlar 31 Mart’ ı hazırladı. ‘Din adına yol kesen dünkü yobaz’ tipi karşımıza çıktı.





Şimdi herkes padişahın bu 31 Mart isyanında en ufak bir rolü olduğunu söylemiyor. Padişah ı kurtarmak adına gelen hareket ordusu padişahı deviriyor. Kime alet olduklarını anlamayan kaba softa –ham yobaz idamla veya sürgünle bedelini ödüyor.





Birisi Osmanlıyı ve İslam’ı kökten kazımak, diğeri din adına devlete isyan ediyor. İkisi de aynı hedefe hizmet ediyor. Seneler geçince anlamakta dahi zorlanan bu insanların pişmanlığı devleti kurtarmaya yetmiyor. Ulema dine saldırıldığı için, ittihatçılar Abdülhamit isyanı teşvik ettiği için Abdülhamit’ i hall ediyorlar. Yazan Elmalılı Hamdi Yazır, şeyh ül İslam’ın epeydir ortada görünmediği ve onunda onlarla hareket ettiği ve tebliğinin Yahudi -Ermeni insanlara yaptırıldığı bir olaydır 31 Mart.





Abdülhamit i devirenler sandıklar dolusu hazineyi iç edip yok ediyorlar. Sonra kimse de bunlar nerede diye sormuyor. Belki onların torunları şimdi en iyi yalılarda veya yurt dışında, adalarda bir yer bulmuşlardır. Paralarının kaynağını dahi bilmeden.





İrtica kelimesini ilk kullanılmaya başlandığı bir olaydır aynı zamanda. Prens Sabahattin’de görülen bu mürteci yakıştırması o zamandan beri kullanılmaktadır.





Yıl 1909 .31 Mart sonrası. 4 yılda olan olaylar. “ Üst üste kurulan partiler ve bu arada 1910 Osmanlı Sosyalist Fırkası (partisi)arkasından 1911, İttihat ve Terakki’nin en büyük rakibi Hürriyet ve İtilaf partisi…





Adana’da Ermeni ayaklanması…





Rumeli’nde suikast ve karışıklıklar… Arnavutluk hareketleri ve Karadağ sınır çarpışmaları.





Suriye’de Dürzi isyanları…





Girit buhranı ‘ Girit bizim canımız, Feda olsun canımız!





Yemen derdi ve şarkısı ‘ Adı Yemendir, Gülü Çimendir’





Ve derken Trablus felaketi…





Nihayet facialar faciası Balkan Harbi…Çatalca’ya kadar inen eski Türk eyaletleri askeri, Türk evinin eski uşakları; ve bunların karşısında, her zabiti bir diplomat kesilmiş, Niğbolu kahramanı Türk ordusunun korkunç paniği…nfk.Büyük Mazlumlar sh-524”





Ve 1914 te isteyerek 1. Dünya harbine girişimiz ki – kaybedilen toprakları tekrar alabilme düşü ile- sonucunda yıkılmanın parçalanmanın ve Sevr antlaşmasının kabülü.





Geçmişte bu olaylar arasında çok uzun zaman varmış gibi geliyor bana. Fakat alt alta topladığımda 3 seneye sığan koca bir imparatorluğun yıkılışı görülüyor. Benim hissim 30 sene fakat toplamı 3 sene. Böyle bir yok oluşu içine kimse sığdıramaz. Sonunda “Tüh yanılmışım!”demesi onları kurtarmaz. Ya yanlışsız yapacaktınız veya hiç girmeyecektiniz. Bedelini gelecekte hep o “Tüyü bitmemiş yetim”ler ödeyecek nasıl olsa.





Ve “ Türk Milletiyle Ermeni milletine, doğrudan doğruya ve birbiri vasıtasıyla edilen zülüm, toplu ve bedahet manası yönünden, birer cümleye bile sığdırılabilir.





Türk’e edilen zülüm tımarhanedekileri bile şaşırtacak bir hesapsızlıkla, onu, Batılı devletlerin hayat hakkı mücadelesi içine atmaktan başlar; ve bu cihangirlik harabesini, ruhta ve maddede harabeleri bile harap edici şartlara teslim etmekle sona erer.





Sezar’ın Truva harabelerine bakarak söylediği gibi:





Etiam perier ruinae (Harabeleri bile harap oldu)





Evet harabeleri bile harap ettiler.





…Bütün bir tarihle beraber allak bullak olmak tehlikesini yaşadığı devre.





Turan’a giderken ‘Allah ü Ekber’ dağının bir eteğinden 100 bin kişi ile tırmanıp 100 kişi kalan askerler haki renkli bir hardal gibi sürülüp tüketilmiştir.





Öksüz kalan yavrucakların, bedbaht anaların, güya adalet için gönderilen gaddar memurların karşılarında, başlarını paçavralarla örterek, ayaklarında lime lime şalvarlar, hırsız memurlarına yalvaracaklar, ağlayacaklar, sızlayacaklar… (Büyük Mazlumlar nfk.sh-327)”





Günler geçti. 6 asırlık bir devleti 6 yılda bitiren bu insanlar o insanları perişan ettiklerini katiyyen düşünmeyerek, açlıktan öldürdükleri Anadolu’nun ağuşuna (Kucağına) düşecekti. A.g.e sh-529





Sonsöz: Bu 31 mart olayını 60 sene önce söyleyip hapis yatan bir adam, Necip Fazıl Kısakürek. Şimdi moda olduğu için söyleyen yanına da bir iki kelime koyup yeniymiş gibi söyleyin insanlar. O zaman söyleyecektiniz. Şimdi değil.





Ben kimsenin demediğini diyorum. Çünkü bana göre tarih aynı sistem ve duygularla devam eder. Tekerrür etmez, ana hatlarının aynı olması tekrar değil devamdır.





Şimdi bu ülkede birileri yine aynı şekilde ‘Nerde kalmıştık’ deyip aynı hız ve şekilde ülkeyi ülkeleri küçültmeye uğraşıyorlar. Olurken! başkalarının adına olmak bana giran geliyor. Olacaksa kendimizle olmalı. Ama olması zor. 31 Mart gibi biz içerden onlar dışardan ancak idare edebiliyoruz. Birini def etsek işler düzelecek gibi. Ya olacağız, ya öleceğiz.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,63 M - Bugn : 5156

ulkucudunya@ulkucudunya.com