« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

07 Ara

2020

Karabağ Savaşı sahada sona erdi. Peki, ya diplomaside?

Dr. Orhan Gafarlı 01 Ocak 1970

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı 44 gün sürdükten sonra 10 Kasım tarihinde Rusya’nın arabuluculuğunda imzalanan dokuz maddelik barış beyannamesi ile sona erdi. Ermenistan, Dağlık Karabağ çevresinde yedi rayonun boşaltmasını ve Rus Barış Gücü’nün bölgeye yerleşmesini, Lâçin ve Nahçıvan koridorlarının güvenli şekilde açılmasını kabul etti.

Fakat Karabağ Savaşı sırasında ve savaşın sona ermesinin ardından yaşanan gelişmeleri geriye dönük olarak analiz ettiğimizde, aslında savaşın sahada durduğunu ama diplomatik masada daha da alevlendiğini görmek mümkün. Bu diplomatik mücadelenin dinamiklerini ve özelliklerini anlamak için Ermenistan Başbakanı Nikolas Paşinyan Nikol’un Karabağ Savaşı sırasında ve sonrasında sergilediği davranışları ve stratejiyi mercek altına almak gerekiyor.

Ermenistan’ın stratejik iletişim planı neydi?

27 Eylül’de başlayan Karabağ Savaşı, çok sayıda uzman ve gözlemcinin de vurguladığı gibi, Ermenistan tarafının tahrik edici askerî tacizleri sonucunda başladı. İlk andan itibaren Ermenistan, dünya kamuoyuyla iletişimini sağlamak amacıyla üç önemli ve stratejik siyasal iletişim hamlesi geliştirdi.

Bu stratejinin temel amacı, Dağlık Karabağ’daki Ermeni yönetiminin bağımsızlık isteğinin dünya kamuoyu nezdinde karşılık bulmasıydı. Bunun için hem dünya hem de iç kamuoyuna siyasal iletişim bağlamında üç önemli mesaj verilmeye çalışıldı.

Öncelikle, ‘Ermenistan, Karabağ’da Türkiye’ye ve Rusya’ya karşı savaşıyor’ algısı yaratılmak istendi. Paşinyan, Almanya’nın en çok satan gazetelerinden Bild’e verdiği röportajda, “Türkler durdurulmazsa Viyana’ya kadar gidecek!” diyerek Türk karşıtı bir görüntü (Türkofobi) oluşturmaya çalıştı.1 Osmanlı ile Avrupa arasındaki savaşlardan örnek verdi ve Karabağ Savaşı sırasında Batı dünyasındaki Türk karşıtı grupların desteğini almaya çalıştı.

İkincisi, Karabağ’da Müslüman karşıtı (İslamofobik) olumsuz “cihatçı” imgesini kullanarak, dünya ve özellikle de Batı kamuoyuyla iletişim kurmayı amaçladı ve onların yardımını istedi.2 Afganistan, Irak, Nijerya ve Suriye’deki çatışmalarda savaşan “cihatçı” imgesini anımsatarak, El Kaide, Boko Haram ve DAEŞ gibi örgütlere atıf yaptı. Batı’da tam da siyasi popülizm ve göçmen karşıtlığının yaşandığı bir dönemde, Hıristiyan kardeşlerinin yardıma ihtiyacı olduğunu göstermeye çalıştı. Paşinyan’ın günler boyunca Batı’daki siyasal liderlerle telefon görüşmeleri yapması ve bu çerçevede Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının tanınmasının önemine vurgu yapması da bu durumu gösteriyordu. Bu sırada Ermenistan basını ise, iç kamuoyunun siyasal belleğine yönelik olarak Rusya’nın Ermeni halkını yalnız bıraktığına vurgu yapıyordu.

Paşinyan’ın bu stratejisinin temel amacı, Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığının Batı kamuoyu tarafından tanınmasını sağlamak ve bunun için Kosova senaryosu üzerinden gitmekti.3 1948 yılında, eski Yugoslavya sınırlarında Sırbistan içinde bulunan Kosova’ya özerk bölge statüsü verilmişti. 1989 yılında Kosova’nın özerkliğinin kaldırılması ile fiilen Sırbistan merkezi hükümetine bağlandı. 1991 yılında Dayton Barış Anlaşması ile Slovenya (25 Haziran), Hırvatistan (25 Haziran), Makedonya (8 Eylül) ayrılsa da Kosova by pass edildi. 1995-1997 yıllarında sivil ve silahlı itaatsizlik, 1998-99 yılında tırmanan gerginlik, sivillere saldırılarla geçen dönemlerin sonunda Kosova bağımsız oldu ve 2008’de Kosova’nın bağımsızlığı Batılı ülkeler tarafından tanındı.

Ermenistan halkı açısından sorunun başka şekilde çözülmesi, iktidardaki elitlerin bir ihaneti olarak görülürdü. Paşinyan’ın sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımında da vurguladığı gibi, Karabağ’daki Ermeni yönetimi ve “anklavı”4, yedi rayonun Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı tanınmaksızın geri verilmesine hiçbir şekilde razı değildi.

Karabağ’daki sorunun çözümüne ilişkin simülasyon senaryolarına bakıldığında, Paşinyan’in Batı kamuoyunu, Kosova sorununun bir benzerinin Dağlık Karabağ’da yaşandığına ikna etmeye çalıştığı anlaşılıyor.

Kosova ve Dağlık Karabağ arasında benzerlik var mı?

Peki, durum gerçekten öyle mi?

Kosova’nın Yugoslavya’nın içinde, Dağlık Karabağ gibi özerk bir statüye sahip olması, her iki sorunun da ülkenin ve birliğin dağılmasından sonra ortaya çıkması gibi benzerliklerden söz edilebilir. Ancak Kosova’da insani bir dram yaşanmaktayken, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ’da Azerbaycanlıların yurtlarından edilmesi ve Hocalı gibi katliamların yaşanması gibi çok ciddi farklılıklar var.

Elbette Paşinyan yönetimi, bütün bu farklılıkları bildiği için savaş boyunca sürekli olarak Dağlık Karabağ sözde yönetiminin başkenti Hankendi’nden Gence ve Berde gibi Azerbaycan kentlerine tahrik edici füze saldırıları düzenledi. Böylece Bakü’nün Dağlık Karabağ’a daha şiddetle saldırmasını sağlayarak, bölgede bir insanlık faciası yaşanmakta olduğunu dünya kamuoyuna göstermeye çalıştı.

Azerbaycan’ın ise bütün bu provokasyonlara (S)İHA’lar ile yanıt vererek operasyonlarını sınırlı ve orantılı bir düzeyde karşılık vermesi, Erivan’ın bütün planlarını altüst etti. Kosova senaryosunun tekrarlanmasını sağlamak için, Dağlık Karabağ’da Ermeni halkına karşı bir katliam yaşandığını dünyaya göstermek gerekiyordu. Azerbaycan ise provokasyonlara gelmedi; dünya kamuoyu ile kurduğu siyasal iletişim aracılığıyla yalnızca Ermenistan’a karşı savunma stratejisi ortaya koymakla kalmadı, bu propagandalara bir karşılık geliştirmeyi de başardı.

Fransa’nın Dağlık Karabağ’ı tanıma kararının anlamı ne?

Savaş boyunca Dağlık Karabağ’daki Ermeniler; Azerbaycan-Türk ittifakına karşı savaş yürütüldüğünü savundu, cihatçıların bölgeye getirildiğini iddia etti, Rusya’nın ise kendilerine ihanet ettiği yönünde bir siyasal iletişim stratejisi kurdu. Bu algı operasyonu başarısızlığa uğradığı için, savaştan sonra Kosova senaryosunun tekrarlanmasına çalışmak bir amaç haline getirildi. Fransa Senatosu’nun Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığını tanıma beyannamesi ve Fransız yönetimine yaptığı çağrı, Avrupa’da büyük devletlerden birisinin attığı ilk adım olarak değerlendirilebilir.5

Fransa Senatosu’nun kabul ettiği bu beyannamenin herhangi bir siyasal sonucu olmasa da bunu diplomatik açıdan önemli bir adım olarak görmek gerekir. Fransız Senatosu’nu takiben Belçika Parlamentosu da Dağlık Karabağ Ermeni yönetimini tanıma yönünde diplomatik ilişki kurma istemesi, domino etkisi yaratacak bir süreci başlatabilir.6

Diplomatik mücadele daha da şiddetlenecek

Ermenistan yönetiminin Dağlık Karabağ’daki savaşı kaybetmesi, savaş stratejisinde izlenen başarısızlıklar ve Azerbaycan’ın topraklarını geri alması, süreci diplomatik bir mücadele aşamasına geçirdi. Batı’daki7 ve Rusya’daki8 Ermeni diasporasına bağlı uzmanlar, Kosova sorununa vurgu yaparak her iki çatışma arasındaki benzerliklere değindi; uluslararası kamuoyuna farklı yaklaşımlardan vazgeçmesi ve benzer şekilde tutum alma çağrısı yaptı. Fransa, ABD ve Rusya’da yapılan yayınlarda, sorunun çözümünün uluslararası hukuktaki self-determinasyon ilkesine dayandırılması çağrısı, kısa vadede bir sonuç ortaya koymasa da orta ve uzun vadede bir sorun yaratacaktır.

Böylelikle 44 gün süren 2. Karabağ Savaşı, sahada bitmiş olsa da orta ve uzun vadede uluslararası kamuoyu açısından diplomatik bir savaşa dönüşeceğinin sinyallerini verdi. Ermenistan iç politikasında yaşanan gerginlik, Paşinyan iktidarının güven kaybetmesi ve erken seçimler, Ermeni yanlısı gruplar açısından bir çıkmaz olarak görülse de, diaspora faaliyetindeki süreklilik açıkça ortada.

Ermenistan’daki iç çatışmalar en çok Rusya’yı ilgilendiriyor. Ancak Ermenistan’da iktidara kim gelirse gelsin Karabağ konusundaki tutumunun, Kosova senaryosunun Dağlık Karabağ’da tekrarlanması planı olduğu aşikâr

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,15 M - Bugn : 6523

ulkucudunya@ulkucudunya.com