« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

28 Eyl

2020

HAYÂLÎ BEY

1500 - 1557 01 Ocak 1970

Hayâlî Bey 16. asrın Fuzûlî’den sonra gelen en büyük şairleridir. Asıl adı Mehmet, lakabı ise bekâr Memi’dir. Selanik vilayetinin kuzey doğusunda bulunan Vardar Yenicesi’nde doğmuştur. Vardar Yenicesi Hayâlî devrinde ufak bir ilim ve edebiyat merkezi idi. Hayretî, Usûlî, İlâhî, Garîbî gibi şair ve mutasavvıflar yetişmiştir. Orada istinsah edilmiş klasik kitaplardan başka birçok da laik ilimlere ait kitaplara rastlanır.
Hayâlî, Kınalızâde’nin “Mecma’ı Şu’arâ” ve “Menba’i Bulagâ” dediği Vardar Yenicesi’nde II. Bayezıd zamanında 886–918 (1481–1512) dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi belli değildir. İlk tahsilini memleketinde yapmıştır.
Âşık Çelebi, kendi üslubu ile bu tahsilin Gülistan ve Bostan gibi o zaman klasik olan edebi eserler etrafında olduğunu ima ediyor. Hayâlî’nin kuvvetli bir medrese tahsili görmediği eserlerinden anlaşılır. Bu tahsili yaparken de muhtelif memleketleri dolaştığını zikreder. O sıralarda Baba Ali Mest-i Acemî adlı bir Kalenderî mürşîdi dervişleri ile beraber Yenice’ye uğramıştı. Hayâlî, bu serazat dervişlerin sohbetinden pek zevk aldı. Daha çocuk denecek yaşta iken bunların içinden bir ışık dilberine aşık olarak o kafileye katıldı. İstanbul’a gelip gitmeye başladı. Hayâlî, bu seyahatleri sırasında gerek Baba Ali Mest-i Acemî’den ve gerek içinde bulunduğu muhitten tasavvufa dair bir çok şeyler öğrenmiştir. Hayatının bu ilk devresinin geçiş tarzı kendisinin baba ihtimamından mahrum kaldığını gösterir. Yine böyle bir gelişte İstanbul Kadısı Sarıgürz Nurettin Efendi böyle güzel, yakışıklı bir genci Kalenderiler arasında bulunması “ne meşru ve ne de makuldür” diyerek Hayâlî’yi onlardan ayırarak “Şehir muhtesibi Uzun Ali’ye emanet etti.” Bu devrede dev Hayali, tahsile ve belki de biraz medrese tahsiline devam etmiştir. ( TARLAN, 1992, ss.13-14 )
Hayâlî, ruhen kuvvetli istidada sahip olduğu için kısa zamanda şiirler söylemeye başlayıp yavaş yavaş şöhret yolunu tutmuştur. Bu sırada Defterdar İskender Çelebi’nin dikkatini çeken şair, daha sonra Sadrazam İbrahim Paşa’ya takdim edilir ve zamanla Kanunî Sultan Süleyman’ın nedimleri arasına girer. Âşık Çelebi’nin ifadesiyle “pençe-î sultanîden tu’me yiyub sâid-i saadette karar îden bir şahbaz” olur. Utangaç bir mizaca sahip olan Hayâlî, padişahın meclisinde bir müddet şiir söyleyemez. Kendisi bu durumu şöyle ifade eder.

“Bir bezm-i hasa mahrem oluptur Hayâlî kim
Açılmaz onda gonca-i cennet hicabdan”

Ancak şair daha sonra takdim ettiği gazel ve kasidelerle padişahın lütfüne fazlasıyla karşılık vermiştir. Bir kaçı istisna olmak üzere kasidelerinin tamamına yakını padişaha sunulmuştur. Rodos’un fethi dolayısıyla verdiği kasidede görünen uzun ve canlı tasvirler şairin bu savaşa iştirak ettiği hissini uyandırmaktadır.
Padişahın yakın dostluğunu kazanan Hayâlî’ye yapılan ihsanları tezkire sahipleri anlata anlata bitiremez. Şaire önce ulufe sonra da tımar ve zeamet verilmiştir. Ayrıca sunduğu her gazel ve kaside karşılığında bahşiş ve ihsanda bulunulmuştur. Bu insanlara padişahın yanında İbrahim Paşa ve İskender Çelebi’nin de katıldığı görülmektedir. O devre ait bir mevâcîb ( maaş, ulufe ) defterinde Hayâlî’nin 1525–1526 yılında günlük 10, aylık 290 akçe aldığı kayıtlıdır. Şairin bu ikbali başta Yahya Bey olmak üzere devrin diğer şairleri tarafından kıskançlıkla karşılanmıştır. En büyük hamileri İskender Çelebi ve İbrahim Paşa’nın katlinden sonra şairin talihi döndü. Yeni gelen Rüstem Paşa edebiyata fazla değer veren bir insan değildi. Önemsemediği gibi şair olarak da Yahya Bey’i destekliyordu. Hayâlî Bey kendisini kıskanan ve çekemeyenlerin kışkırtmalarından çekinerek hayatını emniyette hissetmediğinden İstanbul’dan uzaklaşmak istedi. Bu düşünce ile padişahtan “Sancak Beyliği” istedi. Daha sonra da Rumeli Kethûdalığı istedi. Şair bu istekleri kendi iradesiyle vermemiş yakın çevresindeki eşinin dostunun ısrarı üzerine vermiştir. Daha sonra yaptığı bu hareketin hatalı olduğunu düşünmüş ve pişman olmuştur. Hamilerinin ölümünden sonra da padişah tarafından iltifat gördüğü söylense de bu pek inandırıcı olarak görülmemektedir. Çünkü bu derece de bir kişiliğe ve sanat gücüne sahip bir insanın bu tür isteklerde bulunması söylenilenlerin aksini doğrulamaktadır.



Padişah ile Hayâlî Bey arasındaki soğukluk İskender Çelebi ve İbrahim Paşa hayatta iken de olduğu tahmin edilmektedir. Hatta bir defasında Edirne’ye giden padişah Hayâlî’ye iltifat etmeyip onu yanında götürmemiştir. Bu durum ise şairi çok üzmüştür. Şair padişahtan daha farklı isteklerde de bulunmuştur. Fakat bunların ne olduğu konusunda bir fikir yoktur. Bazı kasidelerinde ise bıçağın kemiğe dayandığını söyleyerek tevliyet ve dirlik istemiştir. Bir başka kasidesinde padişaha vasf-ı halini dinlemesi için adeta yalvarır ve bunu bile büyük bir ihsan görür. ( KURNAZ, 1996, ss. 21-26 )
Ahmet Reşit Efendi, “Tarihi Osmanlı” eserinde Sultan Mustafa’nın katli hadisesinde Hayâlî’nin bir etkisi olduğunu söylemekte ancak Hayâlî Bey gibi rind, meşreb, dünya nimetlerinden uzak bir insanın bunu yapması pek ihtimal işi değildir. Zira sebep olarak Şehzade Mehmed Han’a mersiyeler yazdığı halde Sultan Mustafa hakkında bir şey yazmaması gösterilmiştir. Sultan Mustafa için çok kuvvetli bir kaside yazan Yahya Bey ile araları açık olduğu için böyle bir şey yazmamış olması yüksek ihtimaldir.
Hayâlî Bey 1557 senesinde Edirne’de vefat etmiştir. Âşık Çelebi : mezarının Salh hane yolunda Haydarhane Hatîresinde bulunduğunu söyler. Bu gün Edirne de mezarının bulunup bulunmadığını Edirne Halkevinden soran Ali Nihat Tarlan’ın aldığı cevaba göre Hayâlî, Edirne’de Uzun Kaldırım Mezarlığına karşı dedelerinden kalan Vize Çelebi Mescîdî’nin avlusu önüne kendi yaptırmış olduğu iki lüleli denmekle maruf çeşmenin sol tarafına pencere boyuna gömülmüştür.



Uzun yıllar boyunca bekar yaşamış olan Hayali Bey’in evlendiği ve iki çocuk sahibi olduğu bilinmektedir. Eşi kendisinden önce vefat etmiştir. Çocuklarından Ömer Bey, Muradiye Camîsi’nde uzun yıllar mesnevi okutmuştur. 20 yıl Halep Defterdarlığında bulunmuş ve emekli olduktan iki yıl sonra vefat edince Koca Mustafa Paşa Mezarlığına defnedilmiştir. Hayâlî Bey’in diğer oğlu İbrahim Bey’de şair ve edip bir insandır

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,39 M - Bugn : 37069

ulkucudunya@ulkucudunya.com