« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Oca

2017

Kınıyoruz, hep kınıyoruz, nokta, nokta, nokta

Nuray Mert 01 Ocak 1970

Sorumlusu “ülkeyi yönetenler dışında” herkesin olduğu ilan edilen bir facia daha yaşadık. Size bir şey söyleyeyim mi; ülkeyi yönetenlerin hiçbir durumda “sorumlu” olmadığı bir memleket her tür felakete açık demektir. Sadece “güvenlik tedbirleri” konusunda sorumluluktan söz etmiyorum; zira “güvenlik” de nihayetinde bir siyasal meseledir ve ne kadar güvenlik tedbiri alınırsa alınsın zaaf oluşabilir, asıl tedbir siyasal tedbirlerdir. O halde, siyaset konuşmayacaksak fazla söze hacet yok, hepimiz olanları kınıyoruz, nokta. Biz daha çok kınıyoruz, daha daha çok kınıyoruz ve hep birlikte ve tek tek kınıyoruz, yine kınıyoruz, yeniden kınıyoruz, hep kınadık, hep kınayacağız, nokta, nokta, nokta.

Asıl mesele siyaset ise, bırakın konuşalım; “Ülkemiz ateş çemberinde, dört bir yandan saldırı altında mı?”, Peki neden? Bizi kıskandıkları için mi, neden herkes birdenbire bu ülkeye düşman kesildi? “Türkiye yükselen bir yıldız olduğu için, İslam dünyasının umudu” olduğu için önü mü kesilmek isteniyor? Başına gelenleri önleyemeyen bir ülke nasıl yedi düveli kıskandıran, husumetlerini çeken güçteydi de birdenbire bu hale düştü? Biz soralım iddia sahipleri doğru dürüst izah etsin. Velev ki tüm iddiaları doğru, öyle olsun, peki ne yapacağız bu şartlar altında? “Birlik ve beraberlik” içinde bu ülkenin düşmanları ile mücadele mi edeceğiz? Edelim elbette ama hangi birlik beraberlik? Ülkenin ana muhalefet partisinin teröre destekçilikle itham edildiği, yılın sonunun gazeteci arkadaşımız Ahmet Şık’ın tutuklanması ile lehimlendiği, iktidar çevresinin kendisi dışında herkesi tehdit ve hakarete boğduğu bir ülkede ne birliği, ne beraberliği?

Terörü kınama konusunda birlik beraberlik içinde olmamak zaten mümkün değil, o insanlık görevi, peki bir adım ötesi? Anlaşabilmeyi bırakın, hangi asgari müşterekler etrafında, serbestçe tartışıp konuşabiliyoruz? İktidar çevresi, ülkenin selametinin Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında bir tek adam rejimi inşa etmek oluğunu, olmazsa bu ülkenin bölüneceğini, başının beladan kurtulmayacağını düşünüyor; düşünmekle kalmıyor dayatıyor. Demokratik muhalefet adına bizler ise tam tersini düşünüyoruz, ülkenin selametinin daha fazla demokrasi, daha demokratik bir sistem olduğuna inanıyoruz. Ne kadar tartışabiliyoruz, demokratik tepki verebiliyoruz, var mı böyle bir özgürlük alanı, zemini? İtiraz sesinin kısık çıkmasına ayarlı, kurmaca televizyon programlarını saymazsanız tabii. Ana muhalefet partisi demokrasi mücadelesinde etkisiz kalıyor, doğru da, daha etkili olsa ne olacak, Meclis’te çoğunlukçuluk prensibi işliyor, toplumsal barış adına müzakere ve uzlaşma çabası söz konusu bile değil. Uzlaşmadan anlaşılan, iktidar partisinin peşine takılan MHP örneği; gerisi hainlik, teröre el vermek sayılıyor, bu şekilde yıpratılıyor, zan altına alınıyor. En çok ihtiyacımız olan demokratik müzakere ve toplumsal barış çerçevesinde siyaset gündemde olmadığı sürece hiçbir meselemizi çözemeyeceğiz, mevcut iktidar ve çevresi bunu kavramadığı sürece olayların akışı içinde savrulup gideceğiz, asıl sorunumuz bu.

Son olarak ve son saldırı hususunda küçük bir not düşelim; faile veya failleri kim olursa olsun, niyetleri ne olursa olsun, yılbaşı öncesi oluşturulan husumet tablosu ciddiye alınmaya değer. Başımızda bunca dert varken, bu ülkenin İslamcıları, muhafazakârları kafayı yılbaşı kutlamasına takmış vaziyetteydi. Siyaset, değer, kültür üretemeyen İslamcılık, dönüp dolaşıp Atatürk heykeli kaldırmak, Noel Baba’ya kafayı takmak gibi sığ öfke eşiklerini zorlayıp ortamı gerginleştiriyor, kendisine yabancı gördüğü fikirleri, hayat tarzlarını hedef haline getiriyor. Tekrar ediyorum, faili ve hedefi ne olursa olsun, son saldırı ve öncesinde hâkim olan ortam, ister istemez birbiri ile birleşiyor. “İşte tam da bu, birileri böylesi bir tablo yaratmak istiyor” diyorsanız, bırakın insanlar neyi nasıl kutlayacaklarına kendileri karar versin, kahramanlarını kendileri seçsin; yok edin dayatma ortamını, bakın düşmanlarınız istemediğiniz tabloları oluşturabiliyor mu?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,41 M - Bugn : 24841

ulkucudunya@ulkucudunya.com