« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 May

2016

Rejimin ilanı, siyasetin iflası

SAİD SEFA 01 Ocak 1970

Siyaset dışı unsurların, siyaset alanında boy göstermesi hiç de yabancı olduğumuz bir durum değil.



Siyaset üzerinden toplum mühendisliği yapanlar için, siyasi partiler bir paravan, demokrasi koca bir yalan, seçmense güdülmesi gereken koyun anlamına geliyor.



Çağ dışı, modern, tam, yarım, post, askeri veya sivil, darbenin önüne hangi sıfatı getirirseniz getirin darbenin vasfı değişmiyor.



Bazen azınlığın tahakkümü bazen de çoğunluğun baskısı, darbenin ardında yatan temel etkenlerden biri olabiliyor.



Biri diğerinden iyi olmadığı gibi, ötekine göre masum da değil.



Azınlığın tahakkümü, Ak Parti'nin doğmasına neden olmuş, Ak Parti'nin taahhütlerinden ziyade öncekilerin tahakkümü, çoğunluğu Ak Parti etrafında toplamıştı.



Ak Parti zaman içerisinde çoğunluk partisi olma hüviyetini kaybedip AKP'ye dönüştü.



Buna itiraz edebilir hala seçmeni itibariyle en büyük parti ve çoğunluk partisi diyebilirsiniz.



Tam da bunu kastediyorum. Ak Parti sadece seçmeni itibariyle çoğunluk olarak tanımlanabiliyor.



Parti teşkilatına, hükumetin ülke yönetimindeki etkisine, dünkü kongreye bakıldığında, bırakın çoğunlukçu partiyi, partiye azınlık partisi demek bile lüks kaçıyor ve Ak Parti'den geriye tek adamın partisi, Bekir Bozdağ'ın tabiriyle 'Tayyip'in partisi Ak Parti' diye bir ucube kalıyor.



Ak Parti kurulmadan önceki azınlık, devletin derin sistemine sadık kalarak çeşitli entrikalar çevirmiş, topluma yaka silkiterek Ak Parti'nin doğmasını kolaylaştırmıştı.



Ak Parti'nin doğumundan sonra, devletin derin geleneğine sahip azınlık, varlığını yine dışarıdan ve Ak Parti'ye karşı mücadele vererek devam ettireceğini düşünüyordu.



Nihayet, Ak Parti'yi bertaraf etmek için bir çok tezgahın içinde yer de aldı ama başaramadı. Konjonktür farklılaşmıştı.



Uluslararası politika belirleyiciler, Ak Parti'nin kurmaylarına güveniyor, azınlığın miadının dolduğuna inanıyordu.



Ve en nihayatinde Erdoğan'ın dediklerine itimat edip uygulayacak, azınlığın tahakkümünü tasfiye edebilecek bürokratik kadrolar da oluşmuştu.



Halk ayak oyunlarını kavrıyor, alternatif medya bunları en gür ve korkusuz şekilde hem de manşetlerden deşifre ediyordu.



En akıllıca hamle, Ak Parti'yle mücadeleyi içeriden ve Erdoğan'ın arkasına sığınırak yapmaktı öyle de yaptılar.



Ak Parti içindeki azınlık bir grup zamanla yönetimde çoğunluğu bertaraf ederek Ak Parti'yi AKP'ye dönüştürdü.



AKP, azınlığın tahakkümünde ilerlerken Erdoğan'ı her yönüyle kullanmaktan kaçınmadı. Parti içindeki çoğunluk, ancak Erdoğan eliyle tasfiye edilebilirdi. Öyle de oldu.



Erdoğan'ın sağında solunda halkalananlar, Erdoğan'ın zaafları, hırsı, arzusu ve tek adam olmaya meyyal potansiyelini farkedince, parti içinde çark terse dönmeye başladı.



Derin devlet geleneğine Ak Parti'yi teslim etseydiniz ve partiyi AKP'ye dönüştürmesini isteseydiniz, işe partideki etkili isimleri siyaseten sıfırlamayla başlardı.

Mesela Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Cemil Çiçek, Mehmet Ali Şahin, Beşir Atalay, Abdulkadir Aksu, Hüseyin Çelik, Sadullah Ergin, Nihat Ergun, Recep Akdağ, Taner Yıldız, Ali Babacan gibi birçok ismi partinin dışına iter etkisini kırar, onları toplum nezdinde değersiz şahsiyetlere dönüştürürdü.



Bu isimler, nerede ve nasıl bir hükme sahipler?



Erdoğan'ın eliyle tasfiye edilmişler ve kayıp ilanlarındaki hükümsüzdür beyanı kadar bile bir hükme sahip değiller.



Bunlar, her şeye rağmen sessizliğe gömülmüş hatta Erdoğan'ın bir parmak işaretiyle istediği yere koşarak gidiyorlar.



Erdoğan, onları bazı makam koltuklarına oturtup kısa süre sonra kaldırarak onlarla deve, cüce oyunu oynuyor.



Erdoğan büyüklüğü itibariyle deve görünümlü insanlardan, birçok cüce türetti. Dünkü kongrede Erdoğan'ın devasa görüntüsünün olduğunun sanılması, sağa sola savrulmuş cücelerin çokluğundan dolayıydı.



Aynı vasıfta - daha doğrusu vasıfsızlıkta - olan binlerce cücenin bir arada olmasının, kendilerinden uzun olanı göze sokmaktan öte bir faydası olmaz.



Birara toplumca devasa addedilen bu kametler, neden cüceliğe razı oldular?



Çünkü..



1. Çoğunluğun Erdoğan'a olan teveccühlerini biliyorlar.



2. Erdoğan'ın medyayı zaptu rapt altına aldığını, Türkiye'deki en büyük medya patronunun Erdoğan olduğunu, konum ve maaş için tek emirle, haysiyet cellatlığı yapacak Saray'ın paralı gazeteci, yazarları kimler, tanıyorlar.



3. Erdoğan'ın milyarlarca dolar parası olduğunu, bu paraya gebe kendini haraç mezat satacak birçok bürokratın olduğunu biliyorlar.



4. Erdoğan'ın etrafında halkalanmış partiyi ve hükümeti Erdoğan adına yönetenlerin algı oluştuma gücünü, iftirada sınır tanımadıklarını, azgınlık ve taşkınlık yapabilme kabiliyetlerini biliyorlar.



5. Devletin derin geleneğinin Erdoğan'ı yücelttiğini, el üstünde tuttuğunu ve Erdoğan adına gerekirse rutin dışına çıkıp onların canına kastedebileceğini biliyorlar.



6. Gelinen noktada siyasetin bittiğini 'ya herro ya merro' aşamasına geçildiğini, ya rejim değişikliği olacağını ya da AKP'nin siyaset dışı unusurlarca yıkılacağını anlamış durumdalar.



Evet, hiç şüpheniz olmasın dün itibariyle, siyaset bitti.



Tek adam rejimi ilan edildi.



Eski başbakan, görevi bırakmadığını aksine görevden alındığını ifade ederek, Saray'ın hukümete darbe yaptığını itiraf etti.



Yeni başbakan, Erdoğan'ın izindeyiz sloganıyla ve Erdoğan şarkılarıyla kürsüdeydi.



Erdoğan'ın sanal görüntüsü karşısında kıyama duranlar, 'hepimiz Erdoğan'ın askerleriyiz' modunda Erdoğan'ın mesajını dinlediler.



Tek adamın hukuksuz rejimine ve hukuka aykırı yönetimine dur diyecek hukuk adamları, iki gün sonra kongrede tek adamlık rejiminin ilan edileceğini bile bile, onunla birlikte onun memleketinde çay topluyorlardı.



Tek adam rejimine gidiliyor ve siyaset bitiyor endişeleri, dün ete kemiğe büründü.



Cücelerin, uzun adamın uzunluğunu övmekten öte adım atamayacakları da net biçimde görüldü.



Gelelim, can alıcı sorulara?



1. Tek adam rejimi yasalaşabilecek mi?



2. Türkiye'nin tek adam rejimine uluslararası politika belirleyiciler, razı olacak mı?



3. Eski devlet geleneğinin temsilcileri, yeni yol arkadaşları olan Erdoğan'ın tek adamlığına tahammül edecekler mi?

Hiç kuşkusuz ki bu sorular, kısa zaman sonra yanıtlarını bulacak.

Çünkü muktedir, bu yanıtları herkesten çok merak ediyor ve ilan ettiği rejiminin biran önce kendi adamlarının dışındakilerlece de onaylandığını görmek istiyor.



Iskalanan veya ıskalanmak zorunda kalınan gerçekse..

Buranın Türkiye olduğu, onulmaz durumlara sokulduğu anda bir gecede bütün dengelerin değişebileceği gerçeğidir.

Başta kendini tek adamlık rejimine kaptırmış olanlar olmak üzere, kimsenin bu gerçeği ıskalamaması gerekirdi.

'Diklenmeden dik durmak' tam da bunun için bayraklaştırılmamış mıydı?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,07 M - Bugn : 25950

ulkucudunya@ulkucudunya.com