« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Eki

2015

Dört adam gönderme metodu

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Biz bu dört adam gönderme metodunu artık çok iyi biliyoruz. Hatırlıyor musunuz Dışişleri Bakanlığımız’ın çok korunaklı sağır odasında MİT Müsteşarı ne diyordu:

Dört adam gönderir Suriye’ye savaş açarız.

Peki Türkiye’de askeri vesayetin bitirilmesinde bir numaralı rol oynayan gazeteci Mehmet Baransu için ne diyordu zamanın İçişleri Bakanı:

“Dört adam gönderin, kırın kapısını alın.”

O dört adam en son Hürriyet yazarı Ahmet Hakan’ın evine gönderildi.

Kimin gönderdiği bugün meçhul ama mutlaka açığa çıkacaktır. Fakat “Dört adam gönderme metodu”nun izini takip edersek sonuçta bir faile ulaşırız.

Üstelik o dört adamın üçü hem sabıkalı hem AKP’liyse… Üstelik “Nişantaşı’nda evinin önüne gitmeyi düşünüyordum” beyanları da mevcutken…

Bu dört adam gönderme işi aslında tam bir mafyatik metottur. Devletler işlerini hukukla hallederler. Dört adam gönderip hallettirenlere devlet değil mafya derler. Haksız mıyım?

AKP’mi PKK’yı, PKK mı AKP’yi kandırdı sorusuna dört cevap

Dünkü yazıda sordum bu soruyu. Çok ilginç cevaplar geldi okuyuculardan. Onlardan birkaç tanesini buraya alıyorum:

1- Onu bunu bilmem ama sonuçta kandırılan vatandaş oldu.

2- AKP ile PKK Apo aracılığı ile kol kola girip zeka küpü yüzde 41’i kandırdılar.

3- Karşılıklı bir kandırma olabilir. Fakat bu durumda asıl kandırılan taraf daha salak kabul edilir.

4- Şeytanda dosyası olanın davası olmaz. Kandırılanlar bu yüzden eşini, çocuğunu, sevdiğini, hayatını kaybedenlerdir.

Çocukları bile dava ediyor ama “sahtekâr” diyene dava açmıyor, neden?

MHP Milletvekili Yusuf Halaçoğlu bas bas bağırıyor:

“Arkadaş senin üniversite diploman sahte.”

Cumhurbaşkanı kendisine hakaret ettiği iddiasıyla liseli çocuklara bile dava açıyor ama kendisine diplomasında sahtecilik yaptığını iddia edenlere, yani bir nevi “sahtekâr” diyenlere dava açmıyor, neden?

- Dava açmayınca konunun mahkemelerce incelenmesi mümkün olmuyor.

- Cumhurbaşkanı’na karşı ülke dahilinde vatana ihanet dışında dava açmak pek mümkün olamıyor.

Ama ortada bir vaka var:

Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olabilmesi için Anayasa’ya göre dört yıllık bir fakülte bitirmiş olması gerekiyordu.

Ortada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Ticari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduğuna dair bir mezuniyet belgesi var. Belgeye göre 1981 yılı Şubat döneminde ‘Orta’ derece ile mezun olmuş.

Bundan başka Erdoğan’a ait olduğu iddia edilen iki ayrı diploma daha dolaşıyor medyada.

İddia şu: Sultanahmet’teki İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi 3 yıllıktı. Onun mezun olduğu zaman üç yıllıktı. 1981 yılında bir mezuniyet belgesi almış, belgede ne resim var ne de gizli damga. Dekanın da mührü yok. İmza var, mühür yok. Ama bu okuldan mezun diğer öğrencilerin mezuniyet belgelerinde resim var, soğuk damga var. Elden aldım diye de not düşülmüş. Ayrıca bu belgenin alındığı okul mezuniyet tarihinden bir yıl sonra kurulmuş. İşletme mezunu diyorlar. Halbuki Aksaray’da Maliye Meslek Yüksekokulu mezunu, tabii eğer mezunsa…

Aslında bu konudaki tartışmaları bitirmenin çok basit bir yolu var. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olduğunda dört yıllık fakülte mezunu olduğunu gösteren belgenin açıklanması.
Bu belge muhtemelen Yüksek Seçim Kurulu’na verilmiş olmalı.

Bir başka yol da Erdoğan’ın çıkıp bu tartışmaları bitirmek için mezuniyetini ispat etmesi…
İlginçtir hayatı delik deşik edilen Erdoğan’ın okul arkadaşları ile çekilmiş tek bir fotoğrafı yok.
Kimse ben Erdoğan’ın üniversitede hocasıydım veya sınıf arkadaşıydım demiyor.
Bir kişi hariç. Oda Musevi Yazar Rafael Sadi.

Aynı zamanda oda.tv yazarı olan Sadi, Mavi Marmara olayıyla ilgili görüşlerini söylerken Erdoğan’la aynı okulda okuduğunu şu sözlerle belirtiyor, ki o zaman Erdoğan Başbakan’dı:

“Sayın başbakan ile aynı mahalleden yani Kasımpaşa’dan olduğumuz doğrudur. Kendisi ile Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu’nda sınıf arkadaşı iken tanıştık ve 4 sene aynı sınıfı paylaştık…”

Bu dört yılın özellikle vurgulanması bana garip geldi. Ama bu konuda önyargılı değilim elbette. Cumhurbaşkanı “Ben dört yıllık fakülte mezunuyum” diyorsa buna itibar edilir. Fakat:

- Bu konuda fazlasıyla sessiz kalınması,

- İddiaları ileri sürenlerin mahkemeye verilmemesi,

- Konunun sürüncemede bırakılması ve netleştirilmemesi,

- Ve sadece bir Musevi arkadaşının şehadet etmesi durumun açıklığa kavuşması gerektiğini gösterir diye düşünüyorum.

Mazot ve Volkswagen, ABD ve Türkiye

ABD’nin Almanya’nın dev otomobil firması Volkswagen konusundaki hassasiyetini anlamak mümkün.

Bir arabanın ne kadar zararlı gaz salgıladığının belki de sadece bizde çok fazla önemi yoktur.

Ya da vardır da kağıt üstünde kalır. Belki de bu yüzden bizde benzin mazottan daha pahalıdır!

ABD’de ise, yani bu işe önem veren bir ülkede, çevreyi önemseyen bir ülkede mazot benzinden daha pahalı.

Çünkü evet, mazot ile daha fazla yol almak mümkün ama benzine göre mazot çevreyi daha fazla kirletiyor.

Bizde mazot benzinden ucuz.

Ama dizel motorlu araçlar benzinli araçlardan daha pahalı. Şimdi Volkswagen’in düştüğü durumdan hareketle soralım:

Türkiye çevre kirliliği konusunda ABD’den daha duyarlı mı ne, anlayan var mı?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,30 M - Bugn : 24324

ulkucudunya@ulkucudunya.com