« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Eyl

2015

Cizre: Halka karşı ‘halk savaşı'

Mümtaz’er Türköne 01 Ocak 1970

“Daha kaç çocuk öldüreceksiniz?” manşetini, dün PKK-HDP'nin yayın organı olan Özgür Gündem yerine, Cumhuriyet veya Yeniçağ gazetesinde görmek daha makul olurdu.

Cizre'de aralarında çocukların da olduğu 20 civarında insan hayatını kaybetti. İlk olarak sivillerin arasına saklanarak güvenlik güçlerine ateş açtıkları için, ikinci olarak sivil kayıpların çokluğuna dayalı bir taktik izlediği için bu cinayetlerin sorumlusu doğrudan PKK. Sadece Cizre'de değil, Güneydoğu'da bazı il ve ilçe merkezinde PKK “özyönetim” ilan etti ve silahla bu düzeni tesise çalışıyor. Sivil kayıpların sebebi, kuş gribi cinsinden bulaşıcı bir hastalık veya polislerin durduk yere ateş etme isteği değil, PKK'nın başlattığı bu “halk savaşı”. “20 sivil kimin silahından çıkan mermiyle öldü?” sorusuna da hiç tereddüt etmeden, “PKK'nın” karşılığını verebilirsiniz; çünkü izlenen taktik, 200-300 silahlı PKK'lının güvenlik güçlerine galebe çalması değil, mümkün olduğu kadar çok sivil kaybın olması. “Devrimci halk savaşı” Cizre'de tanık olduğumuz şekilde yürütülüyor.

“Halk savaşı”, başına “devrimci” ibaresi gelince Marksist-Leninist ideolojinin “iktidarı ele geçirme” teorisi anlamına geliyor. Mao Çin'de bu teoriyi zengin bir pratikle geliştirdi. 1960'larda Latin Amerika'da bu teori başarıyla uygulandı. 1971 yılında daha 26 yaşında iken öldürülen Mahir Çayan'ın “Kesintisiz Devrim” kitabında, bu teorinin Türkiye'ye özgü eklektik bir versiyonunu bulabilirsiniz. PKK'nın KCK'nın ana sözleşmesine aldığı ve bugün Cizre'de uyguladığı teori, Öcalan'ın Mahir Çayan'dan olduğu gibi aşırdığı işte bu “devrimci halk savaşı” teorisidir. Bu teori, geniş halk kitlelerine dayanarak sosyalist bir iktidar inşa etme stratejisine dayanır. Üç aşamadan meydana gelir: Birincisi silahın propaganda aracı olarak kullanıldığı küçük silahlı grupların vur-kaç taktiğine dayalı “savunma”, ikincisi “denge”, üçüncüsü de Cizre'de olduğu gibi “topyekûn saldırı” evresidir. PKK bu teoriyi sol-ulusalcı totaliter bir ideolojinin hakimiyeti için kullanıyor.

İki çürük yanı var. Birincisi bu savaş Kürtlerin bağımsızlığı için değil, PKK'nın örgüt hakimiyeti için veriliyor. Kürtlerin yarısı, Türkiye'nin batısında yaşıyor ve bu strateji Kürtleri değil sınırlı bir bölgede hakimiyeti amaçlıyor. İkincisi ise sonunda başka hiçbir görüşe, hayat biçimine yer vermeyen totaliter bir diktatörlüğü hedefliyor. Mao'nun köylü Çin'i veya Mahir Çayan'ın esas aldığı 50 yıl öncesinin Türkiye'sinden farklı şehirli toplum ise bu stratejinin en önemli taktik zaafını oluşturuyor. Kısaca bu strateji aslında halka karşı yürütülen “örgüt savaşı”nı benimsiyor. Devlet güçlerine karşı askerî üstünlük sağlamayı değil, abartılı sivil kayıpların yol açacağı uluslararası müdahaleyi ve bölgesel dengelerde değişikliği hedefliyor.

PKK aynı savaşı Şemdinli merkezli olarak, Türkiye-İran-Suriye sınırında 2012'de denedi ve hüsrana uğradı. MİT-Öcalan çözüm süreci'ne, taktik üstünlük aracı olarak baktı ve bölge halkı üzerindeki hegemonyasını derinleştirmek için bu fırsatı kullandı. Mart ayından itibaren 7 Haziran için mola verdi, HDP'nin aldığı oyla meşruiyet alanını genişletti ve temmuzun ortasında KCK Eşbaşkanı Bese Hozat'ın “devrimci halk savaşı” ilanı ile mola sona erdi ve “üçüncü evre” kaldığı yerden yeniden başladı. Gelen şehit cenazeleri ve birçok şehir merkezinde devam eden çatışmalar bu “savaş”ın eseri. Peki sonuç? İki önemli sonuç var. Birincisi Kürtler, PKK'nın “savaşı”na destek olmuyor, barış ve çözüm için gelen destek savaş çıkınca ortadan kalkıyor. Demirtaş'ın Cizre için Mao tarzı “halk yürüyüşü” çağrısının derin ve öfkeli bir sessizlikle karşılaşması halkın tavrı konusunda önemli bir işaret. İkinci sonuç ise 1 Kasım'a dair. PKK, Özgür Gündem'in yukarıda başlığı verilen haberine göre halka karşı bu savaşı yaymaya niyetli. O zaman seçim sandığını altın tepsi içinde, hatta dizlerini kırarak İktidar'a sunmaya karar vermiş durumdalar.

HDP mi? O sadece gerektiğinde gözden çıkartılacak taktik bir enstrümandan ibaret.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,23 M - Bugn : 23184

ulkucudunya@ulkucudunya.com