« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

10 Ağu

2015

Yalan söyleyenin her doğrusu sorgulanır

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

2015 Şubat ayı başından itibaren havuz medyası sözde ele geçirdikleri birtakım gizli yazışmaları yayınlamaya başladı. Bunlardan biri, Sümeyye Erdoğan’a suikast iddiasıydı. Ama aynı derecede saçma başka iddialar da vardı. Amaç, Gülen Cemaati’nin suça bulaştığını sözde“delilleriyle” göstermekti. Fuat Avni, bir polis memurundan operasyon haberlerini alıyordu. Umut Oran’la doğrudan mesajlaşarak ona Başbakan’ı da Cumhurbaşkanı’nı da dinlediklerini söylüyordu. O konuşmalar da hiç inandırıcı değildi. Tıpkı Star’ın, Selâm Tevhid dosyası dolayısıyla attığı ve sonradan yalan olduğu ortaya çıkan “7 bin kişi dinlendi” manşeti gibi.

Bakın Fuat Avni, Umut Oran’a ne diyordu: “Başbakan’ı da dinliyoruz, Cumhurbaşkanı’nı da. O gerzek başkanına söyle (Kılıçdaroğlu’nu kastediyor) seçimlerde dinlemeleri paylaşacağız. Siz de üzerinden prim yapacaksınız.”

Umut Oran şu cevabı veriyor: “Kılıçdaroğlu’nun yanındayım, Başkanımız tamam diyor.”

Fuat Avni ise şöyle bir tehdit savuruyor: “Duyan olursa canıyla öder.”

Şubat 2014’te geçtiği belirtilen bu yazışmalardaki tutarsızlıkları ve teknik hataları bir kenara bıraksak dahi, tek başına içeriği, belgelerin düzmece olduğunu ortaya koyuyordu. Fuat Avni, CHP’lilerle diyalog kuruyor ama Kılıçdaroğlu’ndan “gerzek” diye bahsediyor ya da “Duyan olursa canıyla öder” tehdidini savuruyor. Buna mukabil CHP’li Oran hiçbir tepki göstermiyor.Zaten, 30 Mart 2014 mahalli seçimleri ve Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, hiçbir ses kaydı da ortaya çıkmadı.

CHP-Cemaat işbirliği, Fuat Avni-CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi arasında geçtiği belirtilen bir başka mesaj metniyle de kanıtlanmaya çalışılıyordu. Fuat Avni, sözde Hamzaçebi’ye “Korkulacak bir şey yok ki. Benim patronla konuştum. Hocaefendi Kanada’ya geçecek. Suçlu iadesi yok Kanada’nın” demiş. Akif Hamzaçebi de “Bunları Emniyet’tekilere anlatmanız iyi olur. Patrona bir şey olur diye korkuyorlar” cevabını vermiş.

Star’ın yaratmak istediği izlenim, Cemaat-CHP işbirliği ama bu işbirliğinin de tehdide dayandığı olgusu. Bu yüzden “Kemal Bey’in kaseti Gülen’in kasasında” manşetini de attılar. Fuat Avni, CHP’nin kendilerine niye bu kadar bağlı olduğunu soran polise, “Kılıçdaroğlu dahil 45 CHP’linin kaseti var. +18 içerikli” diyor.

Sümeyye suikastı hakkında yayın yapan gazetelere iftira ve hakaret iddiasıyla dava açıldı. Fakat diğer haberler de aynı derecede vahim. Zira Cemaat “şantajcı” gibi gösteriliyor. “Ellerinde kaset var” iftiraları bu haberlerle sürdürülüyor. Zaten hâlâ AKTroller, hiçbir somut belge ve bilgi yokken ve büyük çoğunluğu da yasalara uygun gerçekleşmişken, “Cemaat 10 binlerce kişiyi yasa dışı dinledi” diye bir algı yaratma gayretinde. Bir yıldır polisler bu yüzden cezaevinde tutuluyor hâlâ iddianameleri yazılmadı. Dinlemişler… Amaçları, darbe yapmakmış! Artık nasıl bir ilişki kuruyorlarsa! Kaldı ki, o polislerin Cemaat’le irtibatını da kanıtlayacak hiçbir bulgu ortada yok.

Her şeyin başlangıcı 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonu. Uçsuz bucaksız bir cadı avı başlatıldı. Komplo teorileri, karalama kampanyaları… Her şey var. Kabataş yalanı gibi, Sümeyye yalanı da ortaya çıktı. Yalancı dolmalar bu iki olayla sınırlı değil. Hâlâ Ahmet Davutoğlu’ndan ses kayıtlarını bekliyoruz. Hani, cezaevindeki polis ve gazetecilerin tahliye talimatı Pensilvanya’dan gelmişti? Başbakan, bunun delillerine sahipti? Açıklayacaktı?

Şu sözler Davutoğlu’nun kulağına küpe olsun: “Bir kez yalanını yakaladığın birisinin bin kez doğrusunu sorgularsın. Yalan dörtnala gider; gerçek adım adım yürür. Fakat gene de vaktinde yetişir.”

Sümeyye’ye suikast yalanı

Sümeyye suikastının da tıpkı Kabataş gibi kocaman bir yalan olduğu ortaya çıktı. Bakırköy Basın Savcısı Hüseyin Parlakkılıç, suikast hazırlığına yer veren 2 gazeteye, Akşam ve Güneş’e, yayın yoluyla zincirleme hakaret veiftira suçundan 5 ayrı dava açtı. Zaten Adli Bilişim Uzmanı Koray Peksayar da Twitter yazışmalarının gerçek bir yazışma olmayıp, acemice delil üretmeye çalışıldığını raporunda belirledi.

***

Bence sorumluluk gazetecilerle sınırlı tutulmamalı. Onlara bu belgeleri kimin verdiği hemen araştırılmalı. Herhalde belgeleri hazırlayan gazetelerin kendisi değil. Acaba MİT mi yoksa Emniyet istihbarat mı servis etti? Belki de Tayyip Erdoğan’ın danışmanları tarafından ellerine bu kâğıtlar tutuşturulmuş ve bir algı operasyonu yaratmak üzere yönlendirilmişlerdir. Bütün bunların açığa çıkarılması gerekir.

Sahte belgelerdeki amaç neydi? 1) Tayyip Erdoğan ve ailesini mağdur göstermek, 2) Ana muhalefet partisi CHP’nin “paralel örgütle” işbirliği yaptığını ileri sürmek, 3) Fethullah Gülen’in, Cumhurbaşkanı’nın kızına suikast düzenleyecek çapta, kanlı ve tehlikeli bir örgütün başkanı olduğunu sergilemek, 4) Her türlü haberi önceden veren Fuat Avni’nin aslında Emre Uslu olduğunu ispat etmek. (Suikastla ilgili tweetler, sadece Fuat Avni ve Umut Oran arasında gidip gelmiyor. Emre Uslu ile Umut Oran da aynı konuda tweetleşiyorlar. Mesela Emre Uslu, Umut Oran’a “Sümeyye işini biraz öne aldık. Adam tuttuk geliyor ABD’den. Adam tam bir psikopat”şeklinde bir “doğrudan mesaj” (DM) gönderiyor. Fuat Avni de aynı tarihlerde Umut Oran’a, gene DM’den “Adam ayın 2 ya da 3’ünde (Şubat) geliyor. Hoca izin verdi. Tayyip, kızıyla uğraşırken siz de seçime adapte olun. Hocaefendi’yle konuştum; bütçede sıkıntı yok. Ama seçimi alın. İsrail’le ABD’ye yalancı çıkmayalım” diye tweet atıyor.)
Belli ki bu yalan haber, ana muhalefet partisine yönelik bir komplo. Arkasında da Tayyip Erdoğan’a hizmet etmek isteyen bir grup var. Artık bu komplo Erdoğan’ın bilgisi haricinde mi tezgâhlandı yoksa onun bilgisi dahilinde mi harekete geçtiler? Bilemeyeceğim… Yalnız o günkü gazetelere baktığımızda, Tayyip Erdoğan’ın bu haberleri memnuniyetle sahiplendiğini görüyoruz. Mağduriyetin, seçimlerde kendisine yarayacağını düşünmüş olabilir.

Bugünkü ortamda, iftira ve hakaret soruşturması, sadece gazetelerle sınırlı kalır. Hatta gazetelere bile bir şey olmayabilir. Ama daha özgür bir iklime geçtiğimizde, o haberler, kirli bir siyasetin unsurları olarak takibe uğrayacak. Hiç değilse, siyasi tarih yazılırken, İslâmcı partinin iktidardan düşmemek için demokrasiye ne gibi tuzaklar kurduğu bu örneklerle anlatılacaktır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,31 M - Bugn : 37370

ulkucudunya@ulkucudunya.com