« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Ara

2007

PKK ve Hizbullah aynı cephede savaşır mı?

İbrahim KARAGÜL 05 Aralık 2007

5 Kasım sonrası yeni aşamaya giren terörle mücadele ve “PKK'nın tasfiyesi” sürecinin sonu nasıl olacak? Belirlenen hedefe ulaşılırsa, örgüt tamamen yok olacak mı? Bu mümkün mü? O zaman nasıl bir PKK kalacak geriye? Ve en önemlisi, PKK ne tür bir değişim yaşayacak, nasıl bir denklemin içinde kendine yeni bir yer bulacak?

Örgütün tasfiyesi, en azından bir süreliğine tehdit olmaktan çıkarılması ve sonrasına ilişkin öngörüler genelde Türkiye'nin pozisyonu esas alınarak, Türkiye için ne anlama geldiği sorgulanarak ifade ediliyor. Oysa şu anki bölgesel şartlar gereği, süreci hem PKK hem de bölgedeki ciddi kamplaşma açısından da değerlendirmek gerekiyor. Konu sadece Türkiye'nin terörle mücadelesi değil. Konu sadece PKK değil. Örgüt, Kürt etnik milliyetçiliği çizgisinin ötesinde şu ana kadar bir çeşit uluslararası kurgu içinde etkin bir faktördü. Bundan sonra yine öyle olacak. Ama bambaşka bir kurgu içinde bambaşka bir rol üslenecek.

İşte tartışılması gereken nokta burası. PKK ve PJAK tarafından yapılan “Türkiye ve ABD için bölgesel dengeleri bozma”ya ilişkin tehditler bu yüzden dikkat çekici.

Bazıları PKK'nın devre dışı bırakılmasına ilişkin sürecin başarılı olması halinde sonrasını şöyle anlıyor: “PKK tasfiye edildikten ondan sonra Kuzey Irak'la pazarlığa oturulacak. ABD'nin isteği bu yönde ve bunu Türkiye'ye dayatıyor. Türkiye, ABD, İsrail ve Kuzey Irak yönetimi, bölgesel düzeyde etkileri olacak yeni bir pozisyon oluşturma peşinde. Bu üç ülkenin kontrolünde, onaylayacağı biçimde bir Kürt yönetimi oluşturulacak. Son gelişmelerin, kapalı kapılar ardındaki pazarlık bu.”

Pazarlığın ne olduğu net değil. Bu şekilde ayrıntılı bir pazarlık olup olmadığı da. Türkiye'nin en azından bugüne ilişkin bazı kazanımlar elde ettiği, örgüte yönelik uluslararası tecrit politikasında başarıya ulaştığı, askeri açıdan moral üstünlük elde ettiği, örgütü dar bir alana hapsetmeyi başardığı bir gerçek. Bu aşamadan sonra örgütün şahin kanadının tasfiyesi, paketlenmesi tartışılırken, dağdakileri indirmek için yürüttüğü kampanyanın da etkili olacağı düşünülüyor. K. Irak'tan Türkiye'ye yönelecek olası tehditler muhtemelen PKK'ya ilişkin planlamanın sonrasında gündeme gelecek. Ancak, sadece askeri güçle, çatışmayla bu işin üstesinden gelinebileceğine ilişkin kanaat artık yok. Bunu tek seçenek olarak önerenlerin de bir çıkmazda olduğu, çözüm önermediği bir gerçek.

Şu an için tartışılacak konu; PKK'ya ilişkin planlama uygulama aşamasındayken nasıl bir denklem ortaya çıkacak ve örgüt bu denklemde nasıl bir yer edinecek?

Daha açık yazalım: Örgüt ABD'nin bölgesel çıkarları doğrultusunda değişecek mi, yeni roller mi üslenecek yoksa ABD karşıtı cephede kendine bir yer mi bulacak?

PJAK'ın ABD tarafından kurulduğu, silahlandırıldığı ve İran'a yönlendirildiği biliniyor. PKK'nın bir “kart olarak” Türkiye dahil bölge ülkelerine karşı kullanıldığı da. 5 Kasım sonrası için ABD ve Türkiye açısından durum şu hale geldi: Örgüt Türkiye için “terörle mücadele hedefi” olmaktan çıkarılacak. Peki sonra ne olacak?

En güçlü ihtimal: Örgütün bu değişimi algılaması, şiddetten uzaklaşması, Kürt meselesine ilişkin genel sürecin içine çekilmesi, ABD ve müttefiklerinin bölgesel planlamalarında bir unsur haline gelmesi. Uzun, sıkıntılı bir süreç. Şahinlerin tasfiyesi, bazı isimlerin ortadan kaldırılması… Bu gerçekleşirse PKK bugünkü varlığını yitirecek bambaşka bir organizasyon haline gelecek. O zaman muhtemelen İran'a karşı etkin bir koz olarak kullanılacak.

İkinci ihtimal: Tasfiyesinin başarısız olması, şahin direncin baskın çıkması halinde ABD ve Türkiye'nin tazyiklerinin örgütü başka arayışlara itmesi. Açıkça söylemek gerekirse; örgütün ABD karşıtı cephe içinde kendine yer bulması.

Irak işgalinden bu yana adım adım gelişen, Filistin'deki parçalanma, Lübnan'da çatışmaya dönüşmesinden korkulan siyasi kriz ve ABD ile İsrail'in İran'ı tecrit etmeye yönelik bölgesel politikası karşısında İran'ın başını çektiği, Hamas ve Hizbullah gibi örgütlerin rol üslendiği bir bölgesel direnç dalgası şekillendi. Anlatmaya çalıştığım, örgüt pasifize edilemezse, tecrid edilemezse, tehdit olmaktan çıkarılamazsa, karşı cephede kendine özgün bir yer bulabilir. Annapolis zirvesindeki resmi doğru okuyabiliyorsak bu ihtimali göz önüne almamız gerektiğini biliyor olmalıyız.

Bir çokları karşı çıkacak ama İran'a karşı cephe baskılarını şiddetlendirip kriz çatışma boyutuna ulaşırsa, hiçbir ideolojik yakınlığı olmamasına rağmen, PKK da Hizbullah ve Hamas'la aynı cephede kendine bir yer bulabilir.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,72 M - Bugn : 25275

ulkucudunya@ulkucudunya.com