« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Haz

2007

Olmayanın hikayesi

Deniz Ülke ARIBOĞAN 19 Haziran 2007

Olanın hikayesini yazmaktan daha zoru, yazılan hikayelerin olabilir hale getirilmesidir. Geleceğin yazımı bir yapım sürecidir, geçmişinin yazılması ise bir çözümleme aracı. Olanı biteni incelemek ve anlamaya çalışmak, verili bir problemin çözülmesinden ve ardından sağlamasını yapmaktan başka bir şey değildir. Bu bakımdan edilgen bir roldür. Olmayanın hikayesini hayata geçirebilmekse, bir nevi Tanrı rolüne soyunmaktır. Gelecek yazılmaz, kurgulanır, inşa edilir. Her bir tuğlanın, bir projenin parçası olarak üstüste konması ve ortaya yeni bir yapının çıkması öngörülür. Olmayanın hikayesi, problemin üretilmesidir, birilerinin sonra çözmesi için bir kenara bırakılır.

Olanı hikayelendirmek “veri toplama ve analiz yeteneğine”, “çok boyutlu ve derin görebilmeye” ve ayrıca “sağlam bir ifade gücüne” ihtiyaç gösterir. Görülen, öğrenilen anlatılır, hikaye yazılır. Lakin geçmişi anlatan her hikayecinin anlatıda özgürce salınmasını engelleyen bazı sınırlar bulunur. Zira problemin önceden belirlenmiş verileri vardır. Veri rakamlar da, ulaşılması gereken sonuç da aslında bellidir. Anlatıda bilinmeyen noktalar hakkında yaratıcılık kullanabilse bile, olayın olmuş bitmiş olması, hikayeciyi prangaya mahkum kılar. Bu bakımdan olanları aktaran bir hikayeci, kader hakkında ahkam kesme imkanınından mahrumdur. Önceden yazılmış olan, yazılacaktır. Bazıları buna tarih demekte.

Bazıları ise tarihi tam da bu noktadan ters yüz edip, bir gelecek kurgusu olarak formüle etmekte. Yani geleceğe ilişkin bir senaryonun hayata geçirilmesinde, bir yapı taşı olarak, problemdeki bir matematik veri olarak değerlendirmekte. Sepetimdeki üç kilo armut hesabı. Gerçekte sepette bir hevenk muz olmasının da bu noktada fazlaca bir anlamı bulunmuyor. Hikayeci armutlarla ilgili bir sonuca ulaşmak istediğinde, muzların yerine armutları anlatmaya başlıyor ve geleceğin yazgısında muzların hükmü kalmayabiliyor. Olmayanın hikayecisi, olanın hikayesini de yeni baştan yazmaktan kaçınmıyor. Tarihçi ile senarist de bu noktada birbirinden ayrılıyor. Senarist olmayanın hikayesini yazmayı, yazgının yazıcısı olabilmeyi hedefliyor. Senarist hikayesini yazıyor, bazıları ise buna politik proje diyor.

Politik projeler ya da senaryolar, kuşkusuz yaratıcılığı ve zihinsel kapasitesi çok yüksek insanların elinden çıkıyor. Onlar veri bombardımanının içerisinde kalarak, çözüm üretmektense, verileri üretmeyi tercih ediyorlar. Sınır tanımayan özgürler onlar. Her türlü ahlaki, siyasi, ekonomik normu göz ardı edip, kendi hayal güçlerinin yettiği herhangi bir projeyi hayata geçirmeye çalışıyorlar. Şehrin merkezine bombalar yerleştirip insanları öldürebilmek, mahkeme başkanına suikast düzenleyebilmek gibi vahşice fantezilerin bile gündeme gelmesi söz konusu olabiliyor. Bizlerse ancak bu acayip düşünceli adamların önümüze koyduğu problemleri iyi çözebilmek için yarışıyoruz. Haydi başlayalım, bakalım kaç puanı hak ettik.

1- Hudson Enstitüsü’ndeki toplantıda konuşulanlar, Türkiye’de önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek büyük karışıklıkların ve hatta anti-AKP oluşumların nereye kadar gidebileceğinin bir göstergesi olabilir. (ayağını denk al babından)

2- Bu toplantıda bu tür konuşmaların yapılması ve gazeteler kanalıyla alenileştirilmesi, devlet aygıtındaki anti-AKP bloku yaralamak ve bundan sonra gerçekleşebilecek tüm olayları karşıt blokun üzerinde yıkarak, AKP’nin işine yarar hale getirilebilmek için özel olarak üretilmiş olabilir.

3- Uluslararası bir mücadelenin parçası olarak, ABD Türkiye ilişkilerini baltalamak ya da devlet aygıtı içerisindeki parçalanmışlığı pekiştirmek adına uyduruluyor olabilir.

4- Türkiye’nin terör nedeniyle bir sınır ötesi operasyona girişmemesi için, terörün kaynağı konusunda kuşkulu bir ortam yaratılmaya çalışılıyor olabilir.

5- Enstitüdeki senaristler saçmalıyor olabilir.

Ben işin içinde çıkamadım. Biraz da siz uğraşın bakalım. Eh, kızmak gücenmek yok. Olmayanın hikayesini yazma gücüne ulaşmadığımız müddetçe, olanın hikayesindeki kırmızı başlıklı kız olmaya devam etmek durumundayız. Çözün, çözün, aferin diyecekler!

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,53 M - Bugn : 9653

ulkucudunya@ulkucudunya.com