« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Haz

2007

Sosyalizm sorunsalı

Murat Belge 05 Haziran 2007

Küçükömer'in vaktiyle yaptığı, o zamandan beri ana çizgileriyle sürekli doğrulanan 'sağ/sol' tanımlaması üstüne yazmaya başlamıştım. Her 'teorik sorunsal' (theoretical problematic) gibi bunun da ardında veya altında çeşitli sorun yumakları vardı. Bunların arasında önde gelenlerden biri, nüfusunun tamamına yakın bir kısmı Müslüman olan bir toplumda sosyalizmin bir kitle hareketi niteliği kazanmasının nasıl sağlanacağıydı.

'Sorun yumağı' dedim; şimdi, şu tek cümleyle özetlediğim şeyin de ardında veya altında neler yattığını bir düşünün. Uzatmadan şu yanını vurgulayayım: 'kitle hareketi' diyorsak, demek ki 'sosyalist iktidar'ı bir 'darbe'yle (bu bir 'devrim' de olabilir), yani son analizde bir somut konjonktürden çıkan bir 'an'ın olayıyla elde edilecek bir şey gibi görmüyorduk. Sosyalizm geniş kitleler için 'kalıcı bir varoluş durumu', bir 'hayat tarzı' olmalıydı.

Bir darbe (bunu ille 'askeri darbe' anlamında söylemiyorum, Gramsci'nin 'manevra savaşı'nın 'sonuç alıcı vuruş'u anlamında söylüyorum) ile elde edilmiş iktidar, son analizde, argo deyimle 'ketenpereye getirilmiş' bir şeydir; kitleler, örneğin Rusya'da olduğu gibi, ne yaptıklarının fazla bilincinde olmadan 'devrim' bile yapabilirler.

'Hele iktidar olalım, gerisi kolay' diyorsanız, bu anlattığım durumda sizin için sorun yok. Yukarıdan aşağıya birtakım mekanizmaları işleterek her şeyi, bu arada toplumun ideolojisini, inançlarını da denetim altına alırsınız. Aklınıza esen 'refom'a göre, bunu artık, ezanı ve ibadeti ulusal dile çevirerek mi yaparsınız, cami açılmasını mı engellersiniz, bir devlet kuruluşu yoluyla dini ideolojiyi kendinize uydurmaya çalışır ya da ('komünist' olduğunuza göre) okullara 'ateizm' dersi mi koyarsınız, sizin bileceğiniz iş. Ama 80 yıllık SSCB yıkılınca 60'ında adamlar kiliseye koşup vaftiz olmaya başladı. Bunun gibi 1000 tane örnek sayabilirim, ama buna ne gerek ne de yer var.

Dolayısıyla İdris Küçükömer'in 'sağ/sol' teorik sorunsalından önce, Türkiye'de kim 'sağcı', kim 'solcu' sorusundan önce, 'sosyalizm ne olmalıdır?' sorunsalı vardı. Bizler 'metazori' değil, benimsenmiş ve içselleştirilmiş demokratik bir sosyalizm anlayışına sahiptik ve bu tür hedefler için mücadele ediyorduk.

Evet, bu açıklamalardan sonra, baştaki soruya geri dönelim: nüfusunun tamamına yakını Müslüman (bunun içinde hatırı sayılır oranda Alevi de var, ama ona ayrıca geleceğim) olan bir toplumda sosyalizmin bir kitle hareketi olması nasıl sağlanır?

Cevabı kolay olmayan bir soru, şüphesiz. Ama dünyada her zaman ne yapmamak gerektiği, ne yapmak gerektiğinden önce kendini belli eder. Musa bile, Tur-u Sina'dan, yapılmaması gereken 10 fiilin listesiyle dönmüştü. Onun için ilk ilke, İslam'a ve Müslümanlara karşı Kemalizm'in aldığı tavrı almamaktı. Kemalizm'in yaptığının tersini yapmaktı, genel olarak. Bu dışlayıcı, aşağılayıcı, baskıcı tutumun dışında durmaktı... Devamı yarın...


Dün, Türkiye'de sosyalizmin dini ideolojiye karşı benimsemesi gereken birinci ilkenin, kendini Kemalizm'in görüş ve politikalarından ayırmak olduğunu söylemiştim. Bunu açayım.

Kemalizm genel olarak 'din' olgusuyla sorunu olan bir ideoloji değildir. Sorunu İslam'ladır ve bunun nedeni de bu dini 'ulusal kalkınma'ya engel olarak görmesidir. Ama herhangi bir durumda İslam'ın araçsal bir 'yarar'ı olabilecekse, Kemalist, bunu da sonuna kadar kullanmaya hazırdır: Evren'in zamanının Amerikan sosyolojisiyle birlikte 'yeşil kuşak' politikalarıyla bağdaşabilmesinden Tunceli'ye gökten 'din kardeşliği' broşürleri yağdırmaya kadar çok sayıda örneği vardır bunun.

Kemalizm'in bilinçaltında Hıristiyanlık gibi bir din yoktur; daha doğrusu, Hıristiyan dünyada kurulmuş 'din-devlet ilişkisi'nin idealizasyonu yatar. Ama bu ilişkinin tarih içinde nasıl evrildiğine dair köklü bir bilgisi de yoktur ve bu nedenle Batı'da olanın tersini yapmakta, yani aslında (kurtulunmak istenen) Osmanlı'da olduğu gibi dini devletin yedeğine almakta sakınca görmez.

'Müslümanlık yanlıştır' diye bir iddiası yoktur. 'Dindar olmayın' demez ve genel bir (sekülarist) din eleştirisine hiç girmez, bu konuda söylenmiş tek sözü yoktur. Ama "İslam sizin bildiğiniz gibi değildir. Şimdi oturun, kollarınızı göğsünüzde kavuşturup dinleyin, İslam'ın ne olduğunu ben size anlatacağım" der.

Başlar anlatmaya: "İslam'da örtünme yoktur. Bursa'da Türk kadınları çok güzelmiş. Erkekler arasında kavga çıkıyormuş. Onun için 'Şunlar örtünsün' denmiş" diye 'aydınlatır', 'hurafe' ile yaşamaya alışmış kitleleri, devlet televizyonundan. (Bunun kaynağı Falih Rıfkı'dır: "Bilmem ne kadar doğrudur elyazması bir Karaman tarihinde okumuştum. Sultan Orhan vaktinde Türk kadınları örtünmezlermiş. Fakat Bursa'ya yerleşen bir aşiretin kadınları o kadar güzelmiş ki çarşıya gelip gittikçe kimse onlardan gözünü ayıramazmış. Padişah, sadece güzellikleri herkesi işinden alıkoyduğu ve bazı vakalara sebep olduğu için, kapanmalarını emretmiş.")

Falih Rıfkı'nın 'bilmem ne kadar doğrudur' diye aktardığı hikâyeyi (o dönemde Türkler arasında kaçgöç olmadığı doğrudur, ama o başka hikâye) Kenan Evren her akşam halkını aydınlattığı günlerde kesin gerçek olarak anlatırdı.

Ne kadar inandırıcı, ikna edici olduğu bugün yaşananlardan belli (dün yazdığım, 'yukarıdan aşağı' metazori 'bilinçlendirme'nin kaderi bu).

Ama bu toplumda yaşayan Müslümanlar da inandıkları dinin felsefesini, kurallarını, kültürünü Kenan Evren'den öğrenmiyorlar. Dünya kadar kaynak var, onların da istedikleri zaman bakacakları -isterlerse.

Şu halde, özetle, Kemalist, topluma 'Dindar olun, iyidir' der ve arkasından hemen ekler, 'Şimdi dininizi size ben öğreteceğim.' Her türlü dini düşüncenin yarattığı zihni tutsaklıkla mücadele etmez, tersine, o tutsaklığın yarattığı zihni kalıpları kendi biçimlendirdiği 'laik din'in yerleştirilmesi için faydalı araçlar gibi görür, kullanmaya çalışır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,53 M - Bugn : 12586

ulkucudunya@ulkucudunya.com