« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 May

2007

Sandık mı, Barut Fıçısı mı?

Ömer Lütfi METE 29 Mayıs 2007

 Son yıllarda pek çok yerel, bölgesel ve küresel manevrayı bırakın gerçekleşmeden önce okumayı, gerçekleştirdikten sonra bile hakkıyla teşhis edemeyen bir şüpheci olarak haftalardan bu yana büsbütün şaşkınım!

En başlıca sebep şu mahut mitingler!

Önemsemiyor değilim; aksine çok ciddiye alıyorum ama bence çok daha önemli düğüm günlerinde daha önce başarılamayan bu dev gösterilerin şimdi nasıl gerçekleştiğini anlayamıyorum.

AKP’nin iktidarında, meselâ, görülmedik hızda ve yoğunlukta özelleştirmelerle Türkiye’nin hayati kamu varlık ve kurumları küresel sermayenin mülkiyet veya denetimine girerken, hatta bunların bazılarını satın alanların arkasında yabancı servis bağı konuşulurken ‘ulusçu irade’ ile kıllarını kıpırdatmayanlara hangi sihirli değnek değdi de birdenbire kitleleri arkalarından sürükleyecek kadar büyük çekim merkezi oldular?

AKP’nin iktidarında yine meselâ Kıbrıs’ta Türkiye’nin elini fena halde kelepçeleyecek gelişmeler yaşanırken düzenledikleri etkinliklere bir avuç kişi toplamayı dahi başaramayanlar hangi tılsımlı gücü keşfettiler de Çankaya Köşkü yüzünden dev kalabalıkları meydanlara dökecek düzenlemeyi kusursuzca gerçekleştirebildiler?

Biri bana anlatsın...

Meselâ bu toplumda iletişimin en temel kurumu Türk Telekom’un, petrol arayabilirliğimizin ana dinamiği TÜPRAŞ’ın küresel sermayeye satılmasının, milli duyarlılık ve devlet bilinci açısından, Cumhurbaşkanlığı makamına İslamcı (?!) bir zatın geçmesi kadar korkunç olmadığını biri bana anlatsın!

Denebilir ki hepsi birikti, birikti, nihayet patladı.

Böyle bir patlama, ‘senin yüzünden patlıyorum’ denilenler kadar patlayanlara da hasardır!

Ayrıca her iki kutuptan birinin şiddet ve dehşetine katkı yapmayanlara, ektikleri nefret tohumlarını etkisiz hale getirmek için daima uzlaşmadan yana olanlara da hasardır!

Dünya da biliyor, insaf ehli de biliyor ki, Türkiye düşmanlık edilerek bölünemeyecektir!

Türkiye ancak ve ancak kendi içinden, hem de ‘bu ülkenin en sadık, en has evladı benim’ diyenler tarafından bölünmeye müsait hale getirilebilir.

Onun içindir ki her kimler ‘Ben daha vatanseverim, ben daha yurtseverim, ben daha milliyetçiyim, ben daha samimi laiklik sevdalısıyım, ben daha sıkı Müslüman’ım, ben daha halis Türk’üm, ben daha büyük bayrak sallayıcıyım’ diyerek bilinçli veya bilinçsiz şekilde ülkeyi ‘öteki-beriki’ ayırımına sürüklüyorsa, vallahi ve billahi onlar PKK’dan daha tehlikelidirler!

İşte sonuç ortada:

Bir yanda Cumhuriyet mitingleri, öbür yanda AKP mitingleri!

Ne farkları var birbirlerinden?

İkisi de dalgalandırılan bayrakların büyüklüğü ve sayısı bakımından birbiriyle yarışacak kadar iddialı ve başarılı!

Bu ne demektir?
İki taraf da birbirine amansız düşman ve bu düşmanlıktan besleniyor, belki de için için karşı tarafa ‘iyi ki varsın’ diyor!

Bu katıksız bir ikiliktir.

Birbirlerine yönelik suçlamaları ile söyleyeceksek; bir taraf laikçidir, öbür taraf da dinci!

Kısacası ikilik tartışılmaz!

Fakat her ikisinin de bayrağı bir.

Peki bu bayrak şimdi iki cepheyi en mütevazı bir asgari müşterekte birleştirebiliyor mu?

Hayır!

O zaman bu durumun tanımı tereddütsüz ‘bayrağımızı bile bölücü bir unsur haline getirmeye çalışmak’ olur.

Allah ıslah etsin, en sonunda bunu da yaptılar ve Osmanlı döneminde 72 milletin bile uzunca bir dönem altında bütünleşebildiği bayrağımızın birleştiriciliğini yok etmek için son hamleyi gerçekleştirdiler!

Daha önce ‘Anıtkabir onların-bizim, Çanakkale onların-bizim’ şeklinde sinsice gelişen-geliştirilen fitne şimdi şahlandırılıyor.

Ne yazık ki seçim sürecini de, bu karşılıklı nefreti şahlandırma macerasına dönüştürmek için ne gerekiyorsa yapıyoruz!

İki cephe, ortalarda bir yerlerde veya kendilerine yakın yahut uzak siyasi çizgilerde seyreden unsurların sandıkta sıfır çekmesi için birbirlerine can düşman muamelesi yaparak ülkeyi barut fıçısına çevirmeyi göze almış bulunuyor.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,91 M - Bugn : 41507

ulkucudunya@ulkucudunya.com