« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 May

2007

Kürt devleti kurulmuş!!!

Ümit ÖZDAĞ 15 Mayıs 2007

Ankara’da sık sık duyulan laflardan birisi de “Efendim ne yapalım. İstemezdik ama Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruldu işte.” Bu lafta lobicilik vardır. Bu lafta yanlış değerlendirme vardır. Bu lafta omurgasızlık vardır. Bu lafta teslimiyetçilik vardır. Emekli Büyükelçi Bilal Şimşir’in çok kıymetli eserlerinden birisi olan “Türk-Irak İlişkilerinde Türkmenler” kitabı başka vesilelerle duyduğumuz tarihimizden bir sayfayı hatırlatıyor bize. Bugün Sayın Bilal Şimşir’in kaleminden bu haysiyetli devlet duruşunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Yıl 1795 (evet 1795): Rusya, Prusya ve Avusturya bir olup Polonya Devleti’ni parçalayıp paylaşmışlar ve haritadan tamamen silmişler. Bugün Irak’ın parçalanması gibi bir şey. Yeryüzünde artık Polonya diye bir devlet yok. Rusya, Prusya ve Avusturya o dönemin ’Düvel-i Muazzama’sı, yani büyükleri; onların üçünün birleşik kuvvetleri karşısında durabilecek bir başka güç yok yeryüzünde. Tıpkı bugün ABD’nin hava gücü üstünlüğü karşısında durabilecek hiçbir güç olmadığı gibi. ” Biz yaptık, oldu; itiraz eden varsa boyunu görelim “ deyip oturmuşlar Polonya topraklarının üstüne. Dünya boyun eğmiş, bu durumu sineye çekmiş.

Bu haksız fiili durumu dünyada bir tek devlet tanımamıştır: O da Osmanlı-Türk Devleti’dir. Ne zamana kadar tanımamıştır? Sonuna kadar; yani, Polonya Devleti, Birinci Dünya Savaşı sonunda Zümrüdüanka kuşu gibi kendi küllerinden yeniden dirilerek tarih sahnesinde haklı yerini alıncaya kadar; yani, 127 yıl boyunca tanımamıştır! Dile kolay 127 yıl! Koskoca bir asır, artı bir çeyrek asır, artı 2 yıl!

Osmanlı Hükümeti, Polonya’nın haksız yere parçalanıp paylaşılmasını tanımamakla kalmıyor, aynı zamanda Polonyalı mültecilere destek veriyor, onları Türkiye’ye kabul edip Polonezköy’e yerleştiriyor ve her yıl ’Düveli Muazzama’nın bu büyük ayıbını onların yüzlerine vuruyor: Osmanlı Sadrazamı, İstanbul’daki yabancı diplomatlara verdiği yıllık davette her defasında Rus Sefirine, Alman Sefirine ve Avusturya Sefirine soruyor: ” Polonyalı meslektaşınız nerede acaba? Aranızda göremiyorum da! “

Bu upuzun 127 yıl içinde İstanbul’da tam 106 Osmanlı-Türk Hükümeti değişmiş, ama Polonya’nın paylaşılmasını reddeden politika hiç değişmemiştir. Devlet politikası dediğimiz işte budur. Hükümetler gelir geçer, Devlet ayakta kaldıkça, Devlet Politikası devam eder gider. Devlet Politikasındaki bu süreklilik ve sebat sayesinde Türkler tarih önünde haklı çıkmıştır; Büyük devletler ise haksızdı.

Polonyalılar Türklerin bu büyük dostluğunu hiç unutmamışlar, ders kitaplarında da bunu çocuklarına anlatıp belletmişler. Polonyalı kuşaklar bunu öğrenerek yetişmiştir. Polonya’nın yeniden doğuşundan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından hemen sonra Türkiye ile Polonya tekrar diplomatik ilişki kurdular; Nisan 1924’te ilk Türk Cumhuriyeti Elçisi Varşova’ya, Haziran 1924’te de ilk Polonya Büyükelçisi Ankara’ya atandı. İlk elçisini Türkiye’ye atarken Polonya Cumhurbaşkanı Stanislas Wosjciechowski’nin Atatürk’e yazdığı 10. Haziran 1924 tarihli mektup, alışılmış bir güven mektubundan epeyce farklı ve anlamlı tarihi bir belge niteliğindeydi, Polonya milletinin ” şükran duygularını “ da bildiriyordu.

Polonya ne yazık ki Ermeni sözde soykırımı iddialarını kabul ederek, Türkiye’nin haysiyetli duruşuna gereken cevabı vermedi. Ancak mesele zaten Polonyalıların ne kadar haysiyetli ve akıllı oldukları değil. Zaten Varşova’da oturanlar akıllı olsalardı, Polonya ordusu, 2. Viyana kuşatması için kenti kuşatmış olan Türk ordusuna saldırmazdı. Çünkü, Türk gücünün Orta Avrupa’dan çekilmesi dengeleri bozdu ve Polonya’nın 112 sene sonra haritadan silinmesine yol açtı.

Mesele Türkiye’nin şimdi Irak’ta bu ülkenin bölünerek, Kuzey Irak’ta önüne konulmaya çalışılan fiili durumu kabul etmemesi ve bölgeye istikrar getirecek bir sonuç ortaya çıkmadan hiç bir şeyi kabullenmemesidir. Devlet böyle olur.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,91 M - Bugn : 40984

ulkucudunya@ulkucudunya.com