« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

09 Tem

2008

Bakalım Ne Çıkacak

Cihan TÜRKER 09 Temmuz 2008

Bir yılı aştı. Bitmedi. Ne zaman biteceğini de bilen yok. Herkes tahmin üzere konuşuyor: "Yakında iddianame çıkar, yeni gözaltına alınanlarla ilgili ek iddianame düzenlenir..." filan...

Adı Ümraniye'de bulunan el bombalarından dolayı "Ümraniye" olarak başladı. Kesmemiş olacak ki, "Ergenekon" olarak değiştirildi. Gazetelere baktım şu an itibariyle beş ayrı safha atlatmış, ama yine de bitmemiş...

Yanlış anlaşılmasın bitmeyen dava değil. Bu memlekette davalar öyle kolayına bitmez. Bitmeyen iddianame hazırlığı. Ortada olmayan iddianameye rağmen tam 49 kişi ise tutuklu...

Yazdıklarımıza bakıp, tutuklananları veya gözaltına alınanları savunduğumu çıkarmasın kimse. Öyle bir derdim yok. Bu satırların yazarı olarak, yüzlerce binlerce kez yazdım, yine tekrarlarım: Hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Demokrasiye inanıyorum. Bir Türk milliyetçisi olarak, milletimin mutlu ve huzurlu geleceğine inanıyorum. İnsanlarımızın ağzının tadını kaçıran, birlik ve bütünlüğüne kasteden, demokrasiye karşı olan, hukuku tanımayan her anlayış ve kişiye karşıyım, onları da ben tanımıyorum.

Mamafih, hukukun üstünlüğü bağlamında, bir iddianamenin bir yıla varan bir zaman diliminde yazılmamış olmasını, insanların neyle suçlandıklarını bilmeden aylardan beri içeri tıkılmasını da asla onaylamıyorum.

Artık, MHP Genel Başkanı Sn. Dr. Devlet Bahçeli'nin gazetecilerin sorusu üzerine ifade ettiği gibi, iddianamenin açık ve anlaşılır bir şekilde bir an önce kamuoyuna açıklanmasını ve insanlarımızın hukuka olan bağlılık ve saygılarına halel gelmemesini diliyorum.

Alakalı alakasız insanların "darbeci", "çeteci" veya "terör örgütü üyesi" gibi çok ağır bir suçlamalarla yüzyüze kalmasını ise gerçekten doğru bulmuyorum. Bu konuda savcıların çok daha titiz olması gerektiğini düşünüyorum. İktidarın hoşuna gitmeyen, eleştirileriyle dozu aşan herkesi bu kapsamda değerlendirmediklerine dair toplumu ikna etmelerinde fayda vardır. Yoksa yine hukukun üstünlüğü tartışılır.

Ayrıca, bazı kimselerin hatırlattıkları üzere, sanki darbe dönemindeymiş gibi, insanların balık istifi gözaltına alınmalarını, kollarının kelepçelenip, şık olmayan bir şekilde medyada teşhirlerini de kimsenin hukukun üstünlüğü ile bağdaştırması mümkün değildir.

Gözaltına alınan insanların neredeyse tümü zaten kamuoyunun bilip tanıdığı, adresi, ikameti, meşguliyeti belli isimler. Eğer bilgileri lazımsa çağırılıp bilgi alınsın, yok evrakı, bilgisayarı şunu bunu lazımsa buna göre davranılsın ama nedir öyle aşağılarcasına, linç edercesine bu insanlara kelepçe takmak, kafalarına bastırarak polis otolarına bindirmek?... Böyle mi tesis edeceğiz hukukun üstünlüğünü?

Evet, hukukun üstünlüğünü tesis etmek isterken ülkemizi bir polis devletine, korku diktatörlüğüne doğru götürmemek gerektiğini görmemiz lazım. Darbelerden kaçalım derken, insanlarımızı ve ülkemizi bir başka istenmeyene doğru zorlamamamız lazım.

Şimdi, herkesin eteğindeki taşları döküp, şapkasını önüne alıp muhasebe yapma zamanıdır. Ama öyle kırıp dökerek olmaz.

Yarın bir yılı aşkın tutuklu bulunanların çoğunun ilk mahkeme celsesini müteakip bırakılması durumunda, gözaltına alınanların hakeza serbest kalması halinde bunun hesabı nasıl verilecektir?

Biz sayın savcıların iddialarının tümüyle boş olduğunu söylemiyoruz, ama savcıların bu kadar siyasallaşmış bir iklimde davalarını siyasetin konusu, kavgaların cephanesi olmaktan korumalarını da vurgulamak istiyoruz.

Bir önemli ayrıntı da, bazı emekli zevat üzerinden ordumuza yapılan yalan yanlış, haddini hududunu aşan eleştiri ve yaklaşımlara ilişkin olacaktır. Unutulmasın ki, ordusu olmayan milletin yurdu da olmaz. Bazı emekli zevatın konumlarını hesaba katmaksızın, girişmiş oldukları hukuk dışı ilişkiler ayrıdır, Türk Silahlı Kuvvetleri ayrıdır. Bu konuda, TSK zaten hem geçmişte, hem son olaylar vesilesiyle gerekli açıklamayı yapmıştır: İnsanlar emekli olduğu andan itibaren, sivil vatandaştır ve sivil vatandaşlar da hangi hukuka tabi ise ona tabidirler. Ötesi yoktur. Onların geçmişte yapmış oldukları görevlerden kaynaklanan bir sıkıntı olursa da zaten TSK gereğini yapmaktadır. Bu ordu, kuvvet komutanını bile görevini kötüye kullandığı için yargılamış, rütbelerini ve geçmişte elde ettiği özlük haklarını geri almış, hapse atabilmiştir. Bu orduya leke bulaşmaz, atılan lekeler de üzerinde durmaz

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 129,29 M - Bugn : 46818

ulkucudunya@ulkucudunya.com