« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Nis

2008

Hangi hukuk devleti?

HASAN ÜNAL 30 Nisan 2008

GEÇEN hafta sonunda Avrupa Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komisyonu tarafından ezici bir çoğunlukla kabul edilen Türkiye raporu AKPM’ye mensup milletvekillerinden bir kısmının Türkiye karşıtı bildiri yayımlaması hadisesinin gölgesinde kaldı. Mayıs ayında AP Genel Kurulu’na gelmesi beklenen bu rapor pek çok açıdan önemli. Ayrıca AB’nin Türkiye’ye bakış açısını yansıtan ibretlik ifadelerle dolu.

AP Dışişleri Komisyonu Hollandalı Hıristiyan Demokrat parlamenter Ria Oomen-Ruijten tarafından hazırlanan raporla ilgili olarak Türkiye’de ciddi bir tartışma yapılmamış olması manidar bir durum. Amiral Gemisi Kaptanı raporu olumlu ve dengeli buldu. Hatta cımbızla çıkardığı bazı bölümleri köşesine taşıyarak bu rapora imzasını koyduğunu ifade etti.

Acaba ne kadar olumlu?

OYSA raporun tehlikeli bir bakış açısını yansıttığını görmek için üzerinde uzun uzun çalışmaya yapmaya ve düşünmeye gerek yok. Birkaç paketten oluşan rapor çifte standartlarla ve iğrenç bir çıkarcı mantıkla kaleme alındığını daha başlangıçta açık ediyor.


Örneğin Türkiye’deki yargı süreçleriyle ilgili bölüm tam bir rezalet. AB değerlerinin hepsi o bölümlerde ayaklar altına alınıyor. AKP’nin temelli kapatılmasıyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne açılan dava hakkında ilk baştan bu yana AB yetkililerinden gelen riyakar açıklamalar ve tehditler burada da zikredilmiş.

Ama işin tuhaf tarafı raporda, Mahkeme hakimlerinin kararlarını hukuk devleti ilkeleri, Avrupa standartları ve Venedik Komisyonu’nun siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili kriterlere uygun vermesini istediği bölüm. Bu bölümü okuyan ve meseleyi ortalama düzeyde takip eden herkes buna gülecek ve raporda ifade edilen görüşlerin şaka olduğunu düşünecektir.

Zira iddianame Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin esas almış ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda oluşturduğu içtihatlardan hareketle hazırlanmış. Ayrıca bağlayıcı olmamakla birlikte Venedik Komisyonu’nun bu konudaki tavsiyeleri de dikkate alınmış ve iddianame bütün bunların üzerine inşa edilmiş. Daha doğrusu bunlar üzerine inşa edildiğini iddia ediyor. Adı üstünde iddianame. Ama kesin olan bir şey var ki, iddianame’nin okunmasından da gayet iyi anlaşılacağı gibi, hazırlayan heyet bütün bu hususların fevkalade farkında.

AB farkında değil...

TÜRK yargısına hukuk devleti ilkeleri doğrultusunda karar vermesi tavsiyesinde bulunan AB’nin kendisi ise hukukun üstünlüğünü tamamen hiçe sayan bir tavır içerisinde. Neden mi? Çünkü söz konusu raporun Ergenekon soruşturması kısmında, soruşturmanın kararlılıkla sürdürülerek, örgütün devlet organlarındaki bütün bağlantılarının ortaya çıkarılması isteniyor. Örgütle ilişkisi bulunan herkesin içeri tıkılması emrini ilave etmeyi ihmal etmemişler.

Bir yandan Türk hukuk sistemi ve Türk yargısı hakkında sürekli tereddütler ve endişeler ifade edeceksiniz. Öte yandan da aynı hukuk siteminin ve aynı yargı bütünlüğünün bir parçası tarafından yürütülen soruşturmayı yapanlara övgüler düzerken, kapatma davasına bakan kısmını tehdit edeceksiniz?

Bu nasıl bir hukuk ve yargı anlayışıdır? O zaman karşımıza şöyle bir mantık çıkıyor. Türk yargısı Ergenekon soruşturmasında doğru yapıyor; ama iddianame ve onun uzantısı olan kapatma davasında yanlış. Böyle bir mantık olur mu? Kaldı ki, el insaf... Kapatma davasında ortada bir iddianame var ve o iddianame üzerinden yargı süreci başlamış durumda.

Buna karşılık Ergenekon soruşturmasında isnat edilen suçların ne olduğunu kimse bilmiyor. Çünkü ortada iddianame yok ve ne zaman hazırlanacağı belli değil. Raporda iddia edildiği gibi devlet içinde bağlantıları var mı yok mu bilmiyoruz. Hatta böyle bir örgüt olup olmadığı bile belli değil; zira iddianame yok. Önce iddianame ortaya çıkacak; savcı örgüt olduğunu ve bu örgüt elemanlarının cürümleri bulunduğunu iddia edecek ve o iddianame üzerine bir mahkeme süreci başlatılacak.

AB nereden bu kanaate varıyor?

Ortada bir iddianame yokken AB kurumlarının böyle bir örgüt olduğuna ve bunların devlet içerisinde bağlantıları bulunduğuna nereden ve nasıl kanaat getiriyor? Yoksa AB kurumlarının sürdürdüğü başka bir soruşturma daha mı var? Bazı gazetelerde ve internet sitelerinde dolaşan haberler gerçek mi kabul ediliyor. Eğer öyleyse, bazı gazetelerin ve gazetecilerin yazdıkları doğru, diğerleri ise peşinen yanlış mı kabul ediliyor. O zaman bu, nasıl bir Avrupalı kafadır?

Bu soruları artırmak mümkün; ama gereksiz. Hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya uyulan bir AB olduğu doğru. Kendi ülkelerinde hangi AB yetkilisi yargıya intikal etmiş bir konu hakkında bu kadar ileri geri laf edebilir ki... Ama bir de bize uyguladıkları kriterler var ki, bunların hemen hiç birisinin Avrupalılıkla alakası yok. Çıkarları uğruna her türlü iğrençliği yapabiliyorlar. Her şey ortada... Yazıklar olsun...

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,90 M - Bugn : 26724

ulkucudunya@ulkucudunya.com