II. 1 Mart vakası
Cüneyt ÜLSEVER 05 Mart 2008
BU yıl Şubat 29 çekmeseydi, TSK’nın Kuzey Irak’tan apar topar çekilmesi 1 Mart’a rast gelecekti.
Bu hatırlatmayı yapıyorum, zira kanımca 29 Şubat günü yaşadıklarımız, Türkiye-ABD ilişkilerinde 1 Mart tezkeresinin açtığı yara kadar büyük bir yara açacaktır.
Sosyal olgular karşısında gerçek, onun algılanma şekli tarafından oluşturulur.
TSK’nın kara harekátını kendi isteğiyle durdurduğunu kabul edenler, Cumhurbaşkanı’nın harekátın başladığı gün Anayasa’daki değişiklikleri onaylamasını "tüh tesadüf!" diye açıklamasını da kabullenenlerdir!
Benim çevremde bu kadar saf kişi sayısı çok az!
* * *
29 Şubat 2008 günü, iki acı gerçeği gözlere soktu:
1) ABD bastırdığı zaman akan sular duruyor!
Bizimkilerin hesapsızca dayılanması, asker-siyasetçi, hepsinin uluslararası arenada küçük düşmelerine, hatta kendilerine istihza ile bakılmasına neden olmuştur.
2) Hükümet ile TSK arasında, hem de ülke savaş halinde iken, akıl almaz ve ürkütücü bir kopukluk vardır!
Irak Devleti’nin Dışişleri Bakanı dahi harekátın durdurulduğunu bilir ve resmen açıklarken Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ı harekátın bittiğinden habersizdi. (Bkz: Ulusa Sesleniş konuşması 1. metin)
Hatta, rahatlıkla söylenebilir ki sabaha karşı 04.00’te durdurulan harekáttan Başbakan ambargolu Ulusa Sesleniş Konuşma bandının basına dağıtıldığı 13.14’e dek haberdar değildi.
* * *
Ben, ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Türkiye’ye gelmeden bir gün önce, 27 Şubat günü Hindistan’da yaptığı basın açıklamasında Türkiye’nin 1-2 hafta içinde Kuzey Irak’tan çıkması gerektiğini açıklamasından çok rahatsız olmuştum.
Zira, müttefikler talep ve isteklerini birbirlerine doğrudan bildirirler.
Eğer talep ve isteklerinin şiddetinin doğru algılanmadığı kanaati doğarsa, ancak o zaman kamunun önünde dile getirirler. Bu sefer de talepler birer tebligat haline gelirler.
Robert Gates’in Türkiye’ye gelmeden önce taleplerini açıklaması, "Ankara toplantıları"nın çok da dostane geçmeyeceğini gösteriyordu.
Türkiye’den ayrıldıktan sonra ABD Başkanı George W. Bush’un da aynı talebe vurgu yapması, Gates’in "tebligatını" Ankara’nın anlamazlıktan geldiğinin belirtisiydi.
Arada ne oldu, kim ne dedi de TSK apar topar çekilmeye başladı?
Tıpkı geçen baharda Dolmabahçe’de Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında ne konuşulduğunu bir türlü öğrenemediğimiz gibi, 28 Şubat gecesi kimlerin bize ne dediğini de belki hiç öğrenemeyeceğiz.
* * *
Başbakan’ın ambargolu Ulusa Sesleniş konuşmasının saat 15.06’da A.A tarafında iptal edilmesi, Başbakan’ın harekátın durdurulduğunu ancak bu saatlerde öğrendiğini gösteriyor.
Harekáta "başlama" emrini bizzat Başbakan’dan alan Genelkurmay Başkanı’nın "durdurma" kararını Başbakan’a bu kadar geç duyurmasının herhalde hem siyasi, hem de hukuki boyutta tartışması yapılacaktır.
Tabii ki çekilmenin teknik ve lojistik planını TSK yapar, ama Başbakan ile "çekilme kararı"yla ilgili diyalog kurulmaması bana tersine beyanların ardından, ABD’ye uluorta boyun eğilmesi kadar vahim geldi.
* * *
5 Kasım’da başlayan ABD ile "yeniden cicim ayları" maalesef 29 Şubat günü sona ermiştir. Üstüne üstlük, Başbakanlık ile Genelkurmay arasındaki kopukluk tüm dünyaya ilan edilmiştir!