« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 Tem

2025

Deli adam teorisi

Ragıp Kutay Karaca 01 Ocak 1970

“Deli Adam Teorisi” ilk olarak 1959’da Daniel Ellsberg tarafın­dan dile getirilmiş olsa da H.R. Haldeman tara­fından 1978 tarihli “The Ends of Power” kitabın­da ilk kez tanımlanmış. ABD Başkanı Richard Nixon ve yönetiminin dış politikasıyla ilişki­lendirilen bir siyasi teori.

“Deli Adam Teorisi”nin temel dayanağı, görünüşte inandırıcı olmayan tehditleri inandırıcı kıl­ması. Örneğin, karşılıklı yıkımın kesin olduğu bir sorunda, akılcı bir liderin bir anlaşmazlığı tır­mandırmaya yönelik tehdit ve gi­rişimleri intihar gibi görünebilir ve bu nedenle rakipler tarafından göz ardı edilebilir. Ancak bir lide­rin irrasyonel olduğuna inanılı­yorsa, intihar tehditleri inandırı­cılık kazanabilir.

Haldeman’a göre Nixon, Viet­nam Savaşı’nı bitirebilmek için Kuzey Vietnam’a yönelik her şe­yi göze alabileceğine uluslarara­sı kamuoyunu inandırmak isti­yordu. ABD düşmanlarının ABD Başkanını “takıntılı”, “öfkeli”, “mantıksız”, “kontrol edileme­yen” ve “dengesiz” göreceği bir li­deri oynayacaktı. Deli adam teo­risinin temel noktası, karşı tara­fın Nixon’ın topyekûn bir savaş için gerçekten kararlı olduğunu mu yoksa sadece rol mü yaptığı­nı anlamanın zor olmasıydı. Keza ayrım ne kadar zor olursa, blöf o kadar etkili olurdu.

Nixon, teoriyi, 1969 sonbaha­rında, Kuzey Vietnam’a karşı uy­gulamaya koydu: Önce nükleer silahlı B-52’leri gönderdi, uçak gemilerini Pasifik’e konuşlan­dırdı. Nixon, Hanoi’yi korkutup barışa ikna edebileceğine inanı­yordu; başaramadı. Komünistler geri adım atmadı ve savaş da de­vam etti.

Nixon’dan Trump’a
Nixon, “Deli Adam Teorisi”y­le, krizlerde her şeyi riske atan, tehlikeli ve tehditkâr bir dünya­ya karşı kumar oynayan yalnız kendine inanan bir profil çizme­ye çalıştı. Trump, Nixon gibi ön­görülemez olmaya istekli bir baş­kan olacağını gösterdi. Kullandı­ğı dil Nixon’ı yansıtıyordu.

Trump, 2016’da, ABD başkan­lığına aday olduğunda yaptığı konuşmalar nedeniyle çoğu in­san “eyvah bir deli ABD Başkanı oluyor” diye yorum yaptı. Seçim propagandası döneminde ülke­nin beceriksiz insanlar tarafın­dan yönetildiğine olan inancını ortaya koyarken öfke kusmaktan geri durmadı. Bu söylemlere gi­derek daha fazla inandı. O dönem ABD dış politikasını sert bir şe­kilde eleştirirken “Bir ulus ola­rak daha öngörülemez olmalıyız” ifadesini kullanmıştı.

Nixon, Deli Adam Teorisi’nin temel yönünün, rolü tek başına oynayabilme imkânı olduğunu belirtiyor. Trump’ın ikinci döne­mi tam da bunu yansıtıyor. Cum­huriyetçi Parti onun liderliğinde öyle bir seçim zaferi elde etti ki Trump ilk dönemine göre çok da­ha güçlü bir başkan olarak dön­dü. Bu da kendisine rolü tek başı­na oynayabilme gücü verdi.

Trump’ın dış politika söylem­leri kendisinin öngörülemez ve mantıksız bir liderin uluslararası pazarlıklarda avantaj sağlayaca­ğı fikrine yöneldiğini gösteriyor. Ancak temel soru Deli Adam Te­orisi zorlayıcı diplomaside etki­li bir strateji mi ve eğer öyleyse, hangi koşullar altında? Nixon’ın dış politika başarısızlığı, Sovyet­leri gerçekten deli olduğuna ikna edememesinden mi kaynaklanı­yordu? Ya da Çin ile kurduğu iliş­ki bu teoriden farklı bir yol izle­diği için mi başarılıydı?

Deli olma hali Trump’ın dış po­litikasını kesinlikle etkiledi, an­cak bu çoğunlukla gerekçesiz veya geri adım atılan kararlarla sonuç­landı. Paris İklim Anlaşmaların­dan çekilmek, İran nükleer an­laşmasını feshetmek, BM İnsan Hakları Konseyi’nden ve Dünya Sağlık Örgütü’nden çekilmek, baş­ta müttefiklerine karşı olmak üze­re gümrük vergilerini artırmak, barış havariliği yaparken İsrail’in yaptıklarına destek vermek, Gaz­ze’yi satın almayı düşünmek ve ta­bii ki Ukrayna’ya desteği kesmek.

Uzun vadede geri tepecek bir strateji
Trump’ın bu zamana kadar iz­lediği dış politikaya bakıldığında deli görünmenin sınırlı avantaj­lar sağladığı söylenebilir. Ancak bu strateji uzun vadede ülkesinin dış politika çıkarlarına hizmet etmeyecek gibi.

Avrupa’ya karşı takındığı ön­görülemez tutum, son NATO zir­vesinde savunma harcamaları­nın yüzde 5’e çıkarılmasıyla kar­şılık buldu. Bu bir kazanç ancak diğer yandan Avrupa’nın savun­ma konusunda operasyonel ola­rak ABD’den bağımsız olması çok daha fazla konuşulmaya başlandı.

Başkan seçildikten sonra 24 saatte bitireceğini iddia ettiği Ukrayna-Rusya krizinde hiçbir ilerleme kaydedemedi. Önce Ze­lenski’yi aşağıladı sonra Ukray­na’nın mineral kaynaklarını iş­letmek için önemli kazanımlar elde etti. Ancak bu hakların Rus­ya oradan çıkmadan ve istikrar sağlanmadan bir anlam ifade et­meyeceğini söylemeyi unuttu ya da unutmak zorunda kaldı.

Gazze’yi önce satın alacağı­nı söyledi ve “iğrenç” olarak ta­nımlayabileceğimiz bir video­yu paylaşmaktan geri durmadı. Sonra Dış İşleri Bakanı Rubio, Trump’ın enkaz kaldırma, mü­himmat temizleme, altyapı inşa­sı ve benzeri konularda yardımda bulunarak insanların tekrar taşı­nabilmelerini sağlamayı amaçla­dığını belirtti. Tabii ki bu süreç­te Gazzelilerin bir yerde yaşamak zorunda kalacağını da ekledi. Bu hepimize daha mantıklı geliyor ama Trump’ın tam olarak ne de­mek istediğini veya sonunda ne yapacağını kim söyleyebilir?

İran konusu ayrı bir muamma. Trump, Orta Doğu’daki “ebedi sa­vaşlara” son vereceği sözünü ver­di. İran’a iki hafta süre verdi ve bu söylemin ertesi günü İran’ın nük­leer tesislerini vurdu. Gerçekten bu saldırıyı beklemiyorduk, ön­görülemezlik burada kendini gös­terdi. Bu saldırının istenen etki­yi yaratıp yaratmadığı hala tartı­şılıyor. Bu öngörülemezliğin İran üzerindeki etkisi en üst düzeyde caydırıcı bir güç (nükleer silah) elde etmek olacak. Keza önlerin­de Trump’ın ilk döneminde mek­tuplarla aşk yaşadığı bir Kuzey Kore örneği var.

Trump’ın dış politikası ABD’nin uluslararası taahhütlerinin güve­nilirliği konusunda ciddi uyarılar veriyor. Öngörülemezliğin düş­manlar üzerinde tam olarak işe yaramadığını görebiliyoruz ancak müttefikler arasında son dönem­de yarattığı değişimlerin sürdürü­lebilir olup olmayacağı belirsiz.

Ziyaret -> Toplam : 206,54 M - Bugn : 619209

ulkucudunya@ulkucudunya.com