« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

29 Nis

2008

HAM SOFTA KABA YOBAZ

29 Nisan 2008

(Çok zaman önce Bursa Ocak'ta randevulu bir görüşme arefesindeki sohbet esnasında sevgili Metin ağabey konuşulması gereken onca memleket meselesi varken, yanındaki muhibbanının ısrarı üzerine içtimada birini nasıl bir yumrukta yere serdiğini anlatmaya koyulan Muhsin Yazıcıoğlu'nun askerlik hatıralarını dinlemeye tahammül edememiş, sadede gelmesi için sertçe ikaz etmişti. Yeri gelirse bir ara tafsilatlı anlatırım. Anlattıklarımız şahsi kahramanlık hikâyesi olmamakla birlikte umumiyetle hatıralardan bahsettiğim için hep aklıma gelir. Şimdilik bana ses etmiyor, üzerinde çalıştığı kitaba dalmış çok meşgul olmalı. Nurullah kardeşim yaşça daha küçük olduğu için ve Servet'in otuz yaşından sonra herkes müsavidir telkinatına maruz kalmamış olduğundan o taraftan da tehlike yok. Şimdi mevzumuza dönebiliriz.)

Üsküdar'da büyük hükümdar Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'ın iskele karşısındaki kartal yuvasını andırır heybetli camiinden sonra üç adet de valide sultan camii vardır. Bunların her biri mevkii, mimarisi, işçiliği, sanatı itibariyle bulunduğu yere Türk mührü vuran güzide eserlerdir.

Valide camilerinin en eskisi yüksekten ovayı gözetleyen bir şahin ihtişamıyla denize nazır uzak bir tepede kurulu, III. Murad'ın annesi Nurbânû Sultan'ın Toptaşı semtinde 1583 yılında Mimar Sinan'a yaptırdığı Vâlide-i Atîk, Atîk Valide, Eski Valide adlarıyla anılan camidir. Külliyenin geniş bahçesinde ulu çınarların altında kameriyede çay içmek hoştur. Çinilerinde papatya, menekşe, gül, badem ve erik çiçeklerinin renkleri o kadar canlıdır ki insanın elini uzatarak bunları koklayacağı gelir.

İkincisi Sultan I. Ahmed'in karısı Mahpeyker Kösem Sultan'ındır, 1640 yılında yapılmıştır. Orta Valide Camii tabir edilir, halk arasında Çinili Camii olarak bilinir. Burası da çini müzesi gibidir.

Üçüncüsü de 1710 tarihli Sultan III. Ahmed'in annesi Gülnuş Emetullah Sultan'ındır. Yeni Valide Sultan Camii adı ile anılır. Yeni Valide sitesi cami, imaret, türbe, sebil, çeşme, şadırvan, muvakkithane, mektep, hünkâr mahfeli, çarşı, bedesten, meşruta evleri ve mahyacı odasından oluşan tam teşekküllü bir manzumedir.

Üsküdar'ın güzel sesli müezzinleri Müslüman Türk kulaklara beş vakit ezan ziyafeti çekerler. Yeni Valide Camii ile Mihrimah Sultan Camii müezzinlerinin karşılıklı birbirlerini gözetip bekleyerek süzülmüş ince Türk aksanıyla okudukları gür ezanları dinlemek gönüllere ayrı bir hoşluk verir.

Devrinin mükemmel bir yadigârı olan Yeni Valide Camii merkezde yer aldığı ve çarşıya yakın olduğu için günlük hayatla fazlasıyla içli dışlıdır. Ziyaret ve ibadet haricinde de yolunuz yanından yöresinden geçer.

Bedestene asalak arsızlığıyla yuvalanan otobüs yazıhaneleri ile metruk imaretin taşlarına oyulmuş mağaramsı derme çatma bir iki küçük depo ve dükkân tarih yağmasının resmidir.

Zeytin ve zeytinyağı satış yeri olarak tahsis edilen sebilin caddeye açılan demir kafesli küçük penceresi nefasete düşkün orta yaşı geçkinlerin uğrak yeridir. Sebilin yanında caminin banisi Gülnuş Emetullah Sultan'ın ilahi rahmete maruz üstü açık türbesi görünür. Türbe mimarisi, envai çeşit süsleri, yazıları, nakışları, tunç şebekeleri bakımından devrinin şaheser bir örneğidir. Bilhassa yazı, nakış ve taççılık işlerinin en mükemmellerini üstünde toplayan iki büyük taşın üst kısmında tavus kuyruğu şeklinde mihrapçıklar ve kabartmalar vardır. Ayak taşında bahar gülleri, laleler, zerrinler, karanfiller bir vazoya buket halinde girmişlerdir. Bu küçücük hazire adeta seyredenlere ölümün asude bir bahar ülkesi kadar güzel olduğunu anlatmak için çiçek bahçesi gibi tanzim edilmiştir.

Camiye bitişik müştemilat ve hünkâr mahfelinin ahşap dokusu ile taş duvarların müthiş bir ahenk içerisinde imtizacıyla ortaya çıkan muhteşem güzelliği başka yerde görmek mümkün değildir. Cephesindeki ince sanat mahsulü kuş evleri aynı zamanda caminin minik birer minyatürüdür.

Avludaki ulu çınarların heybeti, fıstık çamlarının rayihası, manolyaların haki yeşili cenneti hatırlatır. Bu muazzam külliyenin her köşesinde Türklüğün yüceliğini hisseder ve yaşarsınız.

Aklıevvelin biri ecdadın ince sanat kabiliyetini, yüksek fıkıh malumatını, üç asırdır gelip geçen binlerce âlimin, fakihin, müminin, muhlisin, mollanın, dervişin, abidin, zahidin izanını yetersiz bulmuş olacak ki düşünmüş taşınmış ve nihayet bu ulu mabeddeki en hayati noksanlığı fark ederek giderivermiş. Bu âli hizmetiyle caminin banisi, ustası, mimarı, sedefkârı, tuğrakeşi, nakkaşı, müzehhibi, hattatı, muvakkiti mertebesine yükselmiştir, hatta ihlasıyla onları solda sıfır bırakıp başköşeye kurulmuştur.

Şadırvandaki her musluğun üst kısmına abdest alanın tam göz hizasına küçük çirkin bir levha asmış. Avludan geden geçen çoluk çocuğun, kocasını bekleyen kadının kızın da oturup soluklandığı, su içtiği yere asılı levhalardaki yazı aynen şöyle.

"Dikkat et;
Abdestten önce istibra yapmayı unutma!
(istibra: erkeklerin küçük abdestten sonra mesanenin yaşlığı gidinceye kadar gezinmek veya öksürmek suretiyle beklemeleridir ki, bu vaciptir.)"

Ey dallama; sende hiç izan yok mudur, sende hiç akıl mantık yok mudur? Tuvaletle abdest alınan yer yirmi otuz metre mesafede. Hacetini gidermiş olan ve istibranın ne olduğunu bilmeyen zavallı adam senin ikazın üzerine şaşkın vaziyette beyhude yere tekrar geri mi dönsün? Veya tuvalet ihtiyacı olmayan ve her şeyden habersiz şadırvana gelen masum biri gözüne batan levha yüzünden acaba istibra yaptım mı yapmadım mı diye dehşetli bir vesveseye düşüp abdestin rükünlerini birbirine mi karıştırsın?

Madem o kuş beyninle hizmete soyundun, o halde güzel bir şey yap. Ortalama ilmihal bilgisine sahip herkesin bildiği o yazıyı kaldır, illâ asacağım diyorsan git tuvalete as. İstincayı da öğren ve ekle ki tam olsun. Böylece tuvaletin işi dışarı taşmamış olur.

Olur ya ilmine, aklına itimad etmediğin zavallı cahil cühela cemaatten senin gibi izansız biri daha çıkar levhadaki tavsiye üzerine telaşlanarak istibrayı abdest mahallinde yapılacak bir şey sanır. Ya da istibrayı istifra anlar da ortalık yere kusmaya çalışır.

Ey okuyucu kusura bakma.

Bu Necip Fazıl sahiden büyük adammış. Boynunda yaftalı geri adamın nasıl bir mahlûk olduğunu merak edip dururduk, Antalya'da görüldü, yaftası boynunda değil alnındaydı. Ham softa ve kaba yobaz der dururdu rahmetli. Biz görmeyeli onlar da hayli çoğalmış.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,42 M - Bugn : 34331

ulkucudunya@ulkucudunya.com