« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Nis

2008

4 NİSAN

04 Nisan 2008

4 Nisan 1997 Cuma.
Türk Âleminin en acılı günü.
Başbuğ'u ebediyete uğurlayalı onbir yıl oldu.
Herkesin o günler için anlatacağı bir hikâyesi vardır. O gün akşam işten dönmüş ertesi günün tatil olmasının rahatlığıyla o zamanlar şimdikine göre daha çok ilgi çeken Ceviz Kabuğu programını demli çay eşliğinde seyrederek keyifli ve uzun bir geceye hazırlanıyordum. Hiç unutmuyorum, programın konuğu tarihçi yazar Cemal Kutay idi. Geceyarısına doğru birdenbire televizyonda MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş'in rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı haberi alt yazı olarak geçti. Kısa bir süre sonra bütün kanallar normal yayın akışını kesip Ankara'ya bağlanarak bu önemli haberi vermeye başladı. Türkiye şaşkınlık içinde televizyon başında kalakaldı.
Biz de eşimle ilk önce gözlerimize inanamadık. Az sonra atlatılacak hafif bir rahatsızlıktır ümidiyle birbirimizi avutuyor, öyle olması için içten içe dua ediyorduk. İlerleyen dakikalar yerini endişeye bıraktı. Her an daha kötü bir haber duymak korkusuyla nefesimizi tutmuş, yığıldığımız koltukta kımıldayamadan sürekli bütün kanalları tarıyorduk. Zaman geçtikçe iyice karamsarlık çöktü. Çocuklar küçüktü, evde bir felaket havası estiğini hissediyor, ne olduğunu anlayamadan sessizce bekleşiyorlardı.
Biraz geçince Ankara'daki arkadaşlarımızdan öncelikle Fatih ve Hüseyin'i aramak aklıma geldi. Hastane önüne intikal ettikleri halde onlar da farklı bir şey söyleyemiyordu.
Konuğu ve yapımcısı itibariyle bu ani gelişmeye en süratli intibak etmeye müsait program olacağını tahmin ederek, az önce seyrettiğim kanala döndüm, Türkeş'le ilgili konuşulacağını bekliyordum. Temennim boşa çıktı. Konuk önemli bir şey olmamış gibi sakin ve telaşsızdı. Hulki Cevizoğlu, adeta konuşmasına bir an önce kaldığı yerden devam etmeye çalışan muhatabına hayretle bakarak, ileri yaşından dolayı olan bitenin ehemmiyetini kavrayamadığından mı yoksa hadiseyi önemsemediğinden mi duyarsız davrandığına emin olamayıp birkaç defa haberi hatırlattı. Buna rağmen ötekinin pek umurunda değildi, program başladığı minval üzere tatsız tuzsuz devam etti. Yüz küsur kitap yazmış yaşlı bir tarih yazarının ömründe şahit olacağı en önemli tarihi hadiseye bigâne kalmasını ve programcının da konuyu değiştiremeyip buna ayak uydurmasını doğrusu çok yadırgamıştım. Hatta üzülmüş ve kızmıştım. Ulusalcılık denilen akımın pek de ciddiye alınıp rağbet edilecek bir seviyeye sahip olmadığı daha o zamandan belliydi.
O gecenin sonrası malum. Hep birlikte bütün insanlık tarihinin belki en kalabalık cenaze merasimini yaşadık.
İçinde yaşadığımız çağın bütün olumsuzluklarına rağmen, Türkeş'le muasır olmak bahtına erişmenin ilahi bir imtiyaz olduğuna inanıyorum.
Bizde maalesef takdir ve şükran duyguları pek gelişmiş değil. Sağ aydının temel hastalıklarından birisi bu. Güce ram olmak, kuvvetliye yakın durmak, bu karakter zaafına rağmen rağmen kendini dünyanın merkezi saymak, kendisinde kendisinden menkul keramet vehmetmek, ilim zihniyeti geliştirmek yerine taklit bilimle kavuşulan akademik ünvanlara hak ettiğinden fazla değer vermek, egoizm, bencillik, başkalarını küçümsemek, vs.
Başbuğ'u sağlığında da vefatından sonra da tam manasıyla kavramış ve layık olduğu yere oturtabilmiş değiliz.
Türkeş'i anlayabilmiş olsaydık idealizmi particiliğe irca etmez, mirasını partiyle sınırlı görmezdik. Hiçbir iş beceremeyen ne oldum delisi bazı bakanlarımız milletin Türkeş'e gecikmeli teveccühünden kaynaklanan iktidarlarında, rahmetli bizim kadar oy alamamıştı diye beyanat vermek edepsizliğine cüret edemezdi. Türk dünyasının meselelerine bu kadar uzak kalmazdık. Türkiye ve dünya siyasetinde çok daha etkin rol oynardık.
Türk Milliyetçiliği muhtevalı fakat içinde Türkeş'in referans gösterilmediği kitapları, dergileri, gazeteleri görüyoruz. Türk dünyasında Türkeş adının geçmediği faaliyetler, organizasyonlar, yapılanmalar, cemaatleşmeler, okullaşmalar görüyoruz. Sahtekar demeyelim ama hepsinin de samimiyeti şüphelidir. Millete değil, ya kendilerine ya da başkalarına hizmet etmektedirler. Yirminci asırda Türkeş'siz bir Türk tarihi yazılamaz.
Aydınların susmasına rağmen Türk dünyası hürriyetini Başbuğ Alparslan Türkeş'e borçlu olduğunu biliyor.
Yolun başlarında duyduğumuz ve şiar edindiğimiz "Türkeş'in yanlışı benim doğrumdan ileridir" sözü, yolun sonunda Azerbaycan'ın Millî Şairi Bahtiyar Vahabzade tarafından ifade edilen, "Altı Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığı Türkeş'in şaheseridir" sözüyle teyit ve tescil edilerek tarihe geçmiştir.
Buna Türkiye'nin bağımsızlığını ve bütünlüğünü korumasının da Türkeş'in eseri olduğu eklenmelidir.
Sultanın saltanatı için, kralın toprakları için, askerin vazifesi için mücadele etmesi tabiidir. Kıbrıs'tan kalkıp nüfus cüzdanından mahrum, vatandaş bile sayılmayan bir gencin çile ve meşakkatle dolu seksen yıllık hayatı Türklüğün bekası için mücadeleyle geçmiş ve Türk Milleti ona Başbuğ ünvanını vererek gönlünde ebedileştirmiştir.
Başbuğun ardından yazılanlar arasında 'Lider herkes düştüğü zaman ayağa kalkan adamdır' sözü dikkatimi çekmiş ve hoşuma gitmişti. Ancak heyhat, bu özlü sözü söyleyen milliyetçi kalem erbabı hâlâ ayağa kalkamadı.
Şimdi siyasete iştahlı birçok 'büyük', yirmi sene evvel 'Türkeş yaşlandı, siyaseti bırakmalı teraneleri tutturmuşken bu sitenin başyazarı herkese inat; "Terazinin bir kefesine Türkeş'i, diğer kefesine bütün Ülkücüleri koysanız Türkeş tarafı ağır basar" demişti.
Geçen zaman gösteriyor ki doğru ve haklıdır. Hatta terazinin diğer kefesine ne koyarsanız koyun Türkeş tarafı ağır basar. İster dönmeleri, ister türevleri ve türedileri, ister rejim bekçilerini, aklınıza ne gelirse doldurabilirsiniz. Türkeş yine ağır basar.
Türkeş yolunda yorulmadan, yılmadan, yıkılmadan yürüyen Türk İslam Ülkücülerine sonsuz selam, muhabbet ve hürmetler…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,42 M - Bugn : 35747

ulkucudunya@ulkucudunya.com