« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 Şub

2008

13 KASIM MESELESİ

13 Şubat 2008

27 Mayıs 1960 ihtilâlinin Kudretli Albayı Alparslan Türkeş, ihtilâl sonrasında mağdur edilen Demokrat Parti kitlesine sahip çıktığı, idamları tasvip etmediği ve özellikle iktidarın İnönü'ye devredilmesine karşı çıktığı için lideri bulunduğu ondörtler grubu ile birlikte 13 Kasım 1960 tarihinde dış ülkelere müşavir sıfatıyla sürgüne gönderilmek suretiyle tasfiye edildi. Bu tasfiyede fiilen Başbakanlığı yürüttüğü kısa dönemde yaptığı önemli millî icraatlar yanında Bakanlıkta yuvalanmış CIA merkezini kapatması sebebiyle Amerika'nın da müessir rolü bulunmaktadır.

Böylece Türk partisi yüzyıllardır devşirmelere kaptırdığı iktidarı geri almasına ramak kala maalesef mücadeleyi bir kere daha kaybetmiş oldu.

Her işin hayırlı yönleri vardır. Türkeş o günkü iktidar mücadelesini kaybetti belki ama Albaylıktan Başbuğluğa geçiş süreci hızlanmış oldu. Tarihin gördüğü ve göreceği en zorlu, en çetin, en kahraman, en yiğit, en şanlı, en mukaddes mücadeleleri verecek olan Ülkücü Gençliği yetiştirerek Türk Milletini esaretten, Türk Devletini yıkılmaktan kurtardı.

Türk varlığının yegâne teminatı olan bu muazzam miras bazılarının iştahını kabarttığı gibi bazılarının da kıskançlığını, öfkesini ve düşmanlığını çekiyor. Mirasa talip olanlar kıymetini tam bilmedikleri bu yükü taşıyacak kadar kuvvetli değiller. Husumet gösterenler ise azametinin farkında değil. Bu iki zümre bilerek veya bilmeyerek zaman zaman karşılıklı işbirliği içerisine de giriyor.

Çorbada tuzu bulunduğu iddiasındaki bazı açgözlü açıkgözler başköşeye kurulmuşlar, başkasını oturtmak istemiyorlar, bilhassa hane sahiplerine hiç tahammülleri yok. Zahmetsiz nimete konan hazırcılar, arka kapıdan giren davetsizler, nankörler, münkirler, kadirbilmez türediler, nefislerinin kölesi liyâkatsizler, ihtirası kabiliyetinin çok önünde giden heveskârların elinde orasından burasından çekiştirilip duruyor.

İşte Türkeş'i 13 Kasım'da idamdan CIA kurtardı iddiası böyle bir kargaşa ortamının mahsulüdür. Bu iddianın Türkeş'i sevenlere tesir ederek Türk kamuoyunda son yıllarda artan Amerikan aleyhtarlığını azaltmayı hedeflediği geçen hafta bu sitede "Enver Altaylı Ne Yapmak İstiyor" başlıklı yazıda isabetle ve açıklıkla izah edildi.

Kitabı yazanların asıl maksatları yanında bu iddiayla birlikte birden çok maksat ve netice hâsıl olmaktadır.

Meselâ adı geçen zatlar 'Türkeş bunu bana da söylemişti' gibi sırları 'ifşaat'la, Türkeş'in çok yakınında bulundukları intibaı vererek ehemmiyet kazanmak, prestij ve sermaye sağlamak düşüncesini taşıyor olabilirler. Başkalarına zarar vermedikten, tahrif ve istismar edilmedikten sonra masum bir niyet olarak bakılabilir. Benzerlerinden çok var nasıl olsa!

Diğer bir netice; tehlikeli zamanlarda dış unsurların devreye girerek Türkeş'i koruduğu imasıyla Başbuğ'un Allah vergisi liderlik meziyetleri ve insanüstü gayretlerle geliştirdiği kendisinden menkul üstün vasıfları göz ardı edilerek hasbelkader yerine ikâme edilen veya edilmesi istenen niteliksiz kişilerin meşruiyetini temin etmek, Ülkücüler üzerinde gücünü camiadan ve milletten almayan iktidarsızların iktidarını sürdürmek. camiada hafıza kaybını hızlandırarak maziyi unutturmak, mikyasları küçültüp mukayese ölçülerini daraltarak Ülkücülerin büyük düşünmelerine mani olmak, daha büyük icraatlar ummak, beklemek, talep etmek yerine kayıtsız şartsız sessizce itaate ve mevcutla yetinmeye rıza göstermesini sağlamak. Sorgulamaya kalkan olursa; 'Canım siz de Başbuğla mukayese etmeyin, öylesi yüzyılda bir gelir' gibi gönül okşayıcı sözlerle teskin ediliverir. İyi güzel de, sizler de O'nu örnek alıp biraz gayret sarf ediverin birader…

Üçüncü ve en mühim netice; şu an nefretleri toplayan Amerika'nın bir zamanlar himaye ettiği bir Türkeş imajıyla Ülkücülerin Başbuğlarına duydukları sonsuz itimadı sarsmak, böylece başka mihraklarla temasta olan herkese istinatgâh sağlayıp mazur göstermek, Türkeş'i birtakım haksız ve mesnetsiz benzer iddialarla itham ederek tenkit eden, çatışan, yolları ayrılan ve ihanet eden kesimleri haklı çıkarmak.

Şimdi iddiaya konu olan hadiseye dönelim.

İhtilâlcilerin önde gelenleri içinde kafası çalışan, istikbale dair plan ve fikir sahibi yegâne isim Kurmay Albay Alparslan Türkeş'tir. 1944 Türkçülük Turancılık hadiselerinden beri kamuoyunda tanınmaktadır. Liderlik kabiliyeti ve yüksek fikirleri etrafında bir sempati halkası ve taraftar kitlesi meydana getirmektedir. Diğerlerinin iktidarı ele aldıktan sonraki icraat hakkında en ufak bir fikri bulunmamaktadır. Cemal Gürsel ihtilâle orgeneral rütbesinde birisi baş olsun diye gece İzmir'den getirtilmiştir. Tümgeneral Madanoğlu ise 'bizde yürek var ama kafa yok, ne yapacağız' diye yakınmakta ve iktidarı bir an önce İnönü'ye devredilmesini istemektedir. Türkeş ise 'merak etmeyin paşam, bizde her ikisi de var' şeklinde kararlı ve istihzalı cevap vermektedir. Türkeş, Demokrat Parti taraftarları toparlandıktan sonra seçimlerin yapılmasına taraftardır. Böylece Millî Birlik Komitesi üyeleri arasında meydana gelen ihtilâflar karşılıklı güvensizliğe ve mücadeleye dönüşür. Aslında Madanoğlu'nda kendisinde vehmettiği kadar yürek de yoktur. İhtilâl gecesi ellerini şakaklarına dayamış muvaffak olunamazsa kötü akibetini kara kara düşünmektedir. Türkeş'in sert ikâzıyla kendine gelir.

MBK içinde gerginlik had safhaya ulaştığı sıralarda karşı tarafın bir komplo içerisinde olduğunu hisseden Türkeş onlardan önce harekete geçmek düşüncesindedir. Bunun planlarını yapar ve 13 Kasım'dan bir hafta önce İstanbul'da arkadaşlarıyla konuşur. Fakat durumun vehametini kavrayamayan taraftarları işi gevşek tutunca Madanoğlu grubu daha erken davranarak zaman yarışını kazanır ve insiyatifi ele alır. Türkeş sürgünde iken kendisiyle ondörtlerin liderliği konusunda rekabete giren Orhan Kabibay'a yazdığı mektupta şu sert sözlerle sitem eder. "Hiç kimse söz dinlemediği ve benim emrim altında hareket etmediği için 13 Kasım felâketine uğranıldı. En son Rumelihisarı'nda tesbit ettiğimiz hareket tarihi 9 Kasım Çarşamba günü olduğu halde ve ben bu tarihin artık asla tehir etmememiz gerektiği fikri üzerinde ısrar ettiğim halde, yine uzlaşma ve anlaşma yolları bulmak bahanesiyle felce uğratıldı. Her şey hazır bulunduğu halde ben sadece senin ve Erkanlı'nın da iştirakinin bulunmadığı için düğmeye basmamak hatasını işledim. Bundan başka sen Emniyet Grubu'nun Başkanı bulunuyordun. 13 Kasım melâneti pişiriliyor, kotarılıyor ve biz evlerimizde, kümesten tavuk toplanır gibi toplanıyoruz da, Emniyet Grubu en küçük bir şey haber alamıyor ve bizi ikaz edemiyor."

Türkeş, 13 Kasım gecesi evinde tutulduğu göz hapsinden kurtulabilseydi güvendiği birliklere giderek derhal karşı harekât başlatıp tekrar üstünlüğü ele geçireceğine inanıyor, karşı tarafın kendilerine daha ileri seviyede bir şey yapabilecek güçte olmadığını söylüyor. Ayrıca MBK içindeki taraftarlarının ondörtten ibaret olmayıp sayıca daha fazla olduğunu fakat azınlık çoğunluğu tasfiye etti denilmesin diye bazı arkadaşlarının tasfiyeye dahil edilmediğini belirtiyor.

Numan Esin ise hatıralarında 13 Kasım olayında ABD parmağı bulunduğunu ifade ediyor, ondörtlerin tasfiyesinde ABD'nin rolünün olduğuna inanıyor. Orhan Erkanlı, Türkeş'in tekliflerini kabul etseydik 13 Kasım olmazdı, itirafında bulunuyor. Rahmetli Dündar Taşer, Türkeş'in haklı olduğunu, kendilerinin daha erken davranması gerektiğini söylüyor. Ahmet Er'in görüşü de aynı yönde, kuvveti elimizde bulundurduğumuz dönem içinde biz harekete geçseydik karşı grubu tasfiye edebilirdik, diyor. Ayrıca Türkeş'in; elde imkân varken kullanılamayıp fırsatın kaçmasına Numan Esin'in gevşekliğinin sebep olduğunu söylediğini, ilâve ediyor.

Tuğgeneral Sıtkı Ulay; 13 Kasım'dan sonraki ilk MBK toplantısında komite üyesi Haydar Tunçkanat'ın ondörtlerin kurşuna dizilmeleri için önerge verdiğini, neticede 27 Mayıs ihtilâline kan bulaştırılmaması ve kurşuna dizilmeleri halinde baş gösterecek huzursuzluklara meydan verilmemesi gerekçesiyle teklifin reddedildiğini belirtmektedir.

Türkeş'in söyledikleri ise bütün tereddütleri giderecek ve iddiaları boşa çıkaracak yönde. "İdamımızı isteyen 13 Kasım mürettip ve müşevvikleri yaptıklarının hesabını kendilerinden soracak kudretteki arkadaşlarımızın varlığı sebebiyle vazgeçmişlerdir."

Görüldüğü gibi 13 Kasım'da CIA ondörtlerin kurtarılması için değil tasfiyesi için çaba göstermiştir. Türkeş şunun bunun tavassutu ile idamdan kurtulmuş değildir, sonrasında hesap sorulacağı korkusu hasımlarını daha ileriye gitmekten alıkoymuştur.

Amerika tavassut edip idamdan kurtardı ise, 12 Eylül'de de hiçbir sözünü reddetmeyecek olan cuntadan bir küçücük ricayı daha esirgemeyip eski dostunu altmışüç yaşından sonra beş sene hapis yatmaktan kurtarıverseymiş ya...




Kaynaklar:
- Türkeş'in Anıları Şahinlerin Dansı Hulusi Turgut
- 27 Mayıs, 13 Kasım, 21 Mayıs ve Gerçekler Alparslan Türkeş
- 1944 Milliyetçilik Olayı Alparslan Türkeş
- 27 Mayıs ve Türkeş Muammer Taylak
- Üç İhtilâlin Hikayesi Erdoğan Örtülü
- Devrim ve Demokrasi Numan Esin
- Hatıralarım ve Hayatım Ahmet Er
- Anılar Sorunlar Sorumlular Orhan Erkanlı
- Harbiye Silah Başına General Sıtkı Ulay'ın Hatıraları
- Amerikan, İngiliz ve Fransız Belgelerinde Alparslan Türkeş Rasim Ekşi

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,42 M - Bugn : 30011

ulkucudunya@ulkucudunya.com