« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

07 Şub

2008

GÜNDEM KONULARI

07 Şubat 2008

Bazen ülke gündemini Ülkücüleri alâkadar eden birden çok konu aynı anda işgal edebiliyor. Fakat on yıldan beri Ülkücüler kasıtlı olarak Ülkücülükten mahrum bırakıldığı ve en az bir on yıl geriden de bu işleri babasından miras şahsî rızık kapısı zanneden bazı ocak bucak yöneticilerinin kifâyetsizliği sebebiyle zayıf beslendiği için maalesef meselelere net bir Ülkücü bakış açısı ortaya konulamıyor.

Ülkücü gazetelerden biri sadece parti borazanlığını vazife edinmiş. Bütün gayreti doğru da olsa yanlış da olsa parti politikalarını ve parti yönetimini körü körüne müdafaa etmek. Yazarların çoğunun yegâne hedefi parti içindeki iktidarı yağlayıp ballayıp göze girmek suretiyle camiada ve siyasette temayüz etmek. İlim çerçevesinde hakkı ve hakikati söyleyen pek kimse yok. En temel konularda dahi akıl, mantık, izan ve vicdan ölçüsünde fikir beyan etmek yerine, partiye oy olarak ne getirir ne götürür, onun hesabı içindeler. Hesap ortada olduğuna göre o hesaptan da pek anladıkları söylenemez ya!

Diğer Ülkücü gazete biraz daha fikrî ağırlık taşımakla birlikte muhaliflikte ifrata varıyor. Bazı yazarları zaman zaman insaf dairesinde hareket etse de umumiyetle sürekli muhalefet psikolojisiyle haklı yönlerini ve inandırıcılığını hızla kaybediyor, Ülkücülükten uzaklaşıyor.

MHP'nin iktidar döneminde Ecevit'in korkusundan değil sahiplenmek adını bile anmaya çekindiği ve bu uzak, soğuk, hatta hasmane tavrı yüzünden mağduriyetin had safhaya ulaştığı ve neticede altı aylık bir partiye iktidarın sunulmasına sebebiyet veren başörtüsü meselesini şimdilerde destekliyor olması sevindirici bir gelişmedir. Bu işten Genel Başkan Yardımcısı'nın bir beyanatında umduğu yönde siyasî kazanç çıkmaz. Parti borazanı gazetede aynı dönemde okuduğumuzu hatırladığım bir doktor arkadaşımızın particiden daha çok partici kendi dar bakış açısıyla isabetle belirttiği gibi, bir koyundan bir post çıkar ve onu çıkaranlar üzerinde oturuyor. Sen posta oturmazsan oturan birileri elbette çıkar ve tabii olarak seni de yanına oturtmaz. Arkadaşımız; 'bize ne oluyor ki' diye hayıflanıyor, nemayı alanın ceremesini çekmesi gerektiğini söylüyor. Doğru ya doktor; size ne oluyor ki! Hem size ne olur ki! Olan yine bize olur, bizim kadınlarımıza olur, dişimizi sıkar ceremesini yine biz çekeriz. Endişe etmeyin, kedi olalı fare yakalamak yerine bilumum haşeratla ahbaplık ettiği, dolayısıyla bugüne kadar ev sahiplerinden başka kimsenin öfkesine müstehak olacak ehemmiyette bir icraatı bulunmadığı için muhtemel bir kriz halinde partinize zarar gelmez. Ancak siyasî rant sağlanmaz diye meseleye hâlâ kayıtsız kalmak insanî ve dinî hassasiyetlerle telif edilemeyeceği gibi telâfisi imkânsız siyasî zararlar verir. Meselenin çözülmesi mağduriyetlerin giderilmesi yanında belki on senedir Ülkücülükten inhiraf ettiği düşünülen MHP yöneticilerine Ülkücüler nezdinde bir nebze güven gelmesine vesile olur ki bu da son derece önemli ve hayırlı bir neticedir.

Altemur Kılıç gibi bazı yazarların başörtüsüne sahip çıkılmasını eleştirmesi çok fazla önemsememek gerekir. MHP milletvekili seçilen monşer sınıfından bazı parlak zevatın da aslında çok farklı düşünmediği sır değildir. Altemur Kılıç politik davranamamaktadır sadece, resmi gazetedeki doktor arkadaşımız gibi üç beş oy hesabıyla yahut muhtemel bir krizde cereme çekme korkusuyla değil hiç olmazsa dürüstçe görgüsü bilgisi çerçevesinde vicdanen doğru bildiğini söylemeye devam etmektedir. Muhalif gazetede aleyhte yazanı görüp resmi gazetede benzer şekilde yazana iltimas göstermek olmaz. Şayet mevcudiyeti devam ediyorsa parti okulunun geçmişteki beyaz çorap gibi gülünç işlerle uğraşması yerine temel konularda ortak fikir üretmesi daha doğru olur. Gözünü Ülkücü camiada açmış kişilerin bir kısmının Ülkücülükten bihaber olduklarına bakınca sonradan intisap edenlerdeki bazı görüş farklılıklarını anlayışla karşılamak icab eder. Anap'tan, şuradan buradan dönmeler partide baş tacı edilirken, kitlede bu tür farklılıklara tahammül göstermemek haksızlık olur. Bu kişilerin Ülkücü camiada misafir muamelesi gördükleri, Ülkücüler üzerinde kanaat oluşturmadıkları, şahsi görüşlerinin şahıslarını bağladığı herkes tarafından bilinmektedir, kendileri de konumlarının pekâlâ farkındadırlar. Atatürk'ün en yakın çevresinde yer alarak kendisi hakkındaki güveni sonuna kadar korumayı başarmış olan Kılıç Ali'nin oğlunun biraz ağız değiştirmekle hangi çevreye girse bizde gördüğünden çok daha fazla itibar ve fayda göreceği gayet açıkken, başka mahfilleri seçmek yerine Ülkücü camiaya yakın durması Türklüğün büyük badirelerden geçtiği bu dönemlerde kayıp değil kazançtır.

Bir diğer konu, 13 Kasım 1960'da Türkeş'i idamdan CIA'nın kurtardığı iddiası. Parayı bastıranın keyfine göre kalem oynatanların yazdığı kitap ancak bu kadar olur. Üstelik yazdığını Ülkücülük adına marifet zanneder, ne gibi menfi tesirler doğuracağına aklı ermez. Aslında konuyu Türkeş'in elinden Madanoğlu taifesini kim kurtardı diye ele almak lazım ya, neyse. BBP'li Ahmet Er abimizle, işadamı Numan Esin amcamıza ayıp olur. Ülkücüler bilirler ki ondörtleri idamdan CIA filan değil bizzat Başbuğ'un mangal gibi yüreği, aslan gibi heybeti ve kudreti kurtarmıştır. Aynı yüksek vasıflara haiz olmayanlar bunu anlayamazlar ve yalan yanlış uydurup yazarlar. Ayrı bir bahis olarak ele alınması lazım gelen bu son derece önemli konuya Ülkücü camiada Başbuğ'un manevi evlâdı sayın M.Metin Kaplan'ın dışında henüz dikkat çeken ve cevap veren çıkmadı. Demek ki bazı konularda hassasiyetlerimiz yeterince güçlü değil. Nerede o anlı şanlı diğer manevî oğullar? Nerede siyasî mirasını işgâl eden güruh? Genel Başkan, Başkanlık divânı, ocak, bucak reisleri, yüzotuz eski milletvekili, yetmiş yeni milletvekili, adaylar, aday adayları, partiyle ilgili bir mesele olunca mangalda kül bırakmayan borazan köşe yazarları nerede! Atasına hakarete sessiz kalan soysuzdur. Milletine hakarete sessiz kalan soysuzdur. Başbuğuna hakarete sessiz kalan da soysuzdur.

Üçüncü konu Ergenekon meselesi. Süslü laflarla Ülkücüleri sokaktan uzak tuttuklarını söyleyen gafiller, tahliye ve terk edilen sokağı da, evi de, işyerini de, kurumları da, müesseseleri de, iktidarı da hırsızın, uğursuzun, soysuzun, ruhsuzun, hainin işgal ettiğini ne zaman idrâk edecek? Bekliyorlar ki bu hazin gidişata biz de alkış tutalım. Yok öyle yağma! Türklük düşmanları gemi o kadar azıya aldılar ki susmak olmaz. Devam edeceğiz…

Fikrimiz hür, vicdanımız hür, irfanımız hür devam edeceğiz… Çok şükür ki yerimiz de hür…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,41 M - Bugn : 27369

ulkucudunya@ulkucudunya.com