« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

02 Oca

2008

DÖNEKLİĞE DAİR

02 Ocak 2008

Ciddi, geleneğe ve derinliğe sahip fikrî hareketler iç ve dış âmillerle yıpratılıp son zamanlarda iyice geri plana itildiği için siyasette olduğu gibi matbuat aleminde de meydan kendi aralarında paslaşıp duran üç beş yazar müsveddesine kaldı. Şimdilerde kimin daha iyi dönek olduğunu tartışmaya başladılar. Böylece hem kolay yazı malzemesi çıkıyor, hem kendilerini müdafaa etmiş oluyorlar hem de milletle ince ince kafa buluyorlar. Nasıl ki toplumca aşağılanan her kötü fiile ne manaya geldiği tam anlaşılmayan kibar bir karşılık bulunmak suretiyle menfi çağrışımları örtülüyor ise, dönekliğe de değişim adı altında temiz bir hüviyet kazandırmaya çalışıyorlar.

Mümtaz: Seçilmiş, seçkin, imtiyazlı.

Mübtezel: Değersiz, bayağı, aşağılık. Orta malı, ortaya düşmüş (kadın, kız). (Misalli Büyük Türkçe Sözlük Kubbealtı Lügatı, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat Ferit Develioğlu)

Mümtaz erlikten mübtezelliğe inkılâb etmeyi, kurtluktan vazgeçip köpekliğe özenmeyi marifet zanneden dönek, daha yağlı yal kapmak ümidiyle boynuna kim tasma takarsa ona kuyruk sallıyor. Yeni sahiplerine hünerlerini sergilemek, sadakatini ispatlamak için eski efendilerine pervasızca hırlamayı da ihmal etmiyor. Bu derece alçaklığı tarife mübtezel kavramının uç manası olan orta malı tabiri bile kifayetsiz kalıyor. En adi meslekleri ifa eden taifede dahi içinden çıkılan temiz maziye karşı mahcubiyet hissi herhalde tamamen kaybolmuyordur, ihanetle terk edilen eski muhite muhtemelen gizli bir hasret devam ediyordur.

Dönek döndüğü yere saldırmadıkça dönekliğine kimse karışmaz, it kudurmadıkça itliğine kimse ses çıkarmaz. Ortalıkta avare gezinir durur, hoşa gitmemekle birlikte cami duvarına pislemesine dahi pek aldıran çıkmaz. İt işte denilip geçilir, ecelinin yaklaştığına hükmedilir. Yaşlılık ya da hastalık sebebiyle az ötede kendiliğinden yıkılıp gidecektir nasıl olsa.

Mümtaz mübtezel birkaç gün önceki yazısında; ''Emanet olan davayı kucakladım. Hiçbir şeye aldırmadan yürüyorum. Geri dönersem vurun. Davadan döneni vurun'' ifadesinin yetmişli yıllarda Türkeş'in kitaplarının arka sayfasında yer aldığını, şiddet kokan bu cümlelerin sonraki baskılarda çıkartıldığını, sözün aslının Mussolini'ye ait olduğunu iddia ediyor.

Başbuğ'un sağlığında siyaset yapmak bahanesiyle başka partilere gittikleri için gönlümüzden sildiklerimizin arasında haysiyetli olanlar da çıkıyor. Bunlardan her nasılsa halen insanî vasıflarını muhafaza etmeye muvaffak olabilmiş bir dostumun elinde Başbuğ'un bir kitabını görünce sebebi hikmetini sormuştum. Seyyar tezgâhta eski kitapların arasında gördüm, gönlüm öyle mahzun durmasına razı gelmedi, oradan aldım, bakma yirmi senedir bir belediye meclis azalığı uğruna çirkefin içindeyiz amma hepten de kalbimiz mühürlenmedi, dedi. O gün bu gün itiyad edindim, tek tük rast geldikçe alır, bazı fazla nüshaları eşe dosta veririm. Bu sebeple kütüphanemde Başbuğumuzun bütün kitapları, derleme yazılardan teşekkül edenler de dahil mükerrer baskılarıyla mevcuttur.

Dokuz Işık, Temel Görüşler, Gönül Seferliğine, Yeni Ufuklara Doğru, Bunalımdan Çıkış Yolu, Dış Politikamız ve Kıbrıs, 27 Mayıs 13 Kasım 21 Mayıs ve Gerçekler, Kahramanlık Ruhu, Türkiye'nin Meseleleri, Türkiye ve Dünya, Anarşi ve Ecevit. 27 Mayıs ve Türkeş, Alparslan Türkeş ile Tarihi Konuşmalar, Şahinlerin Dansı; hiçbirinde söz konusu ibare yok.

Bilakis Başbuğ bütün kitaplarında kavgadan uzak durulmasını, kanun ve meşruiyet dairesinde kalınmasını, yabancı ideolojiler karşısında fikirle mücadele edilmesi gerektiğini telkin ediyor. Zaten şifahi sohbetlerinde de sürekli bu yönde telkinatta bulunurdu. Aşağıdaki satırlar Dokuz Işık kitabından alınmıştır.

''Sizlere kolay bir başarı vaad etmiyorum. Kısa zamanda bir iktidar umanlar bizimle yola çıkmasınlar. Yolumuz uzun ve çetindir. Bu yolda karşınıza menfaat teklifleri, tehditler ve daha bir yığın engel çıkacaktır. Bu çetin yola dayanabilecekler bizimle gelsinler. Cesur olanlar, kuvvetli olanlar, gerçekten inananlar kafilemize katılsınlar. Bu hareketi sırtladık, hedefe doğru yürüyoruz. Düşüncelerimizden taviz vermeden, sapmadan yürüyoruz. Eğilmeden, eskisinden daha hızlı olarak hedefe koşuyoruz. Bizler geçici ikballere, menfaatlere yenilmedik. İnanmış kişiler yenilmez. Bu ruh ve şuurla gidiyoruz. İstikbale inanarak ve güvenerek bakınız. Hedefin alınacağından asla şüphe etmeyiniz.''

Fraksiyon çatışmalarında birbirlerini boğazlayıp suçu Ülkücülerin üzerine yıkmaya çalışan aşağılık komünistler ve yandaşları kendi karanlık emellerini ve silahlı eylemlerini perdelemek için o günlerde 'davadan döneni vurun' şayiasını çıkarmışlardı.

Bu sözün muteber sayılabilmesi için davadan dönme sebebiyle vurulan kimse var mı, yok mu, ona bakmak lâzım. Bu sorunun cevabı koskocaman bir hiçtir. Pekâlâ hiç mi davadan dönen yok? Maşallah sürüsüne bereket… Peki davadan dönenleri vuracak adam mı yok? Türkeş uğruna canını verecek binlerce insan olduğuna göre herhalde bu işi yapacak üç beş deli dolu adam da çıkardı. O halde hem davadan dönenler, hem de bunları vuracak adamlar mevcut idiyse ve fakat ortada vurulan kimse yoksa; demek ki iddianın aslı astarı yoktur, iftiradan ve yalandan ibarettir.

Peki mübtezel bunun iftira olduğunu bilmez mi? Geçmişte hareketin üst makamlarına kadar çıkabildiğine göre bilir elbet. Peki niçin böyle bir adiliğe tevessül eder? Her devirde imtiyazlı mevkiini korumak endişesi için, daha doğrusu yağlı yala tenezzül ettiği için.

Bu iftiranın aslı olsaydı herkesten kaçsa bile kılı kırk yararak cımbızla suç arayan MHP iddianamesini hazırlayanların gözünden kaçması imkânsızdı. Başbuğ kitaplarında, geriliğe, yoksulluğa, cehalete savaş açtık, diyor. İddianamede kasten gerilik, yoksulluk, cehalet kelimeleri çıkarılarak 'savaş açmışsınız' diye suçlanıyor. Bu durumda davadan döneni vurun safsatasına mal bulmuş mağribi gibi sarılacakları muhakkaktı.

Kaldı ki böyle bir sözün varlığını kabul edilse de bizler açısından değişen bir şey olmaz. Dönersem vurun sözünden öncelikle liderin bizatihi kendi kararlılığı ve feragati anlaşılır. Fedakârlık, iman, azim, ciddiyet, disiplin vurgulanmış olur ki; büyük davaların hedefe ulaşması için bunlar şarttır. Başbuğumuzun tavrını; ''İsteyen geri dönebilir, içinizde er yoğ ise düşman üstüne ben yalnız giderim'' diye kükreyen Yavuz Sultan Selim Han'ın kararlığı gibi anlıyoruz. ''Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten'' diyen şair benzer duyguları dile getiriyor. ''Bir elime ayı, bir elime de güneşi verseniz yine davamdan dönmem'' diyen yüce Peygamberimiz davaya sadakatin şahikasıdır.

Şahsi ikbal ve menfaat endişesinden arî, samimi ve derunî bir mazi muhasebesi neticesinde yanlış yerde durduğuna kanaat getirerek daha iyi olduğuna inandığı bir fikre intisap suretiyle ayrılanlara saygı duyulur. Amma basit menfaatler icabı salyalarını saçarak saldıranlara sessiz kalmak zillettir.

Son söz tarihi macerada şartlar gereği aynı safta yer tutmuş olmasak da yine bize ait olan bir başka Türkmen kocasından. ''Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan…''

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,43 M - Bugn : 11635

ulkucudunya@ulkucudunya.com