« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

08 Şub

2021

DOĞU TÜRKİSTAN

08 Şubat 2021

Türk milliyetçiliğinin tarihi birikimi, karşılaşması muhtemel bütün meselelerin milli bakış açısıyla çözümünü sağlayacak muhtevaya fazlasıyla sahiptir. Türk milliyetçiliğinin bir dönem bayraktarlığını yapan Türkçüler, cefalı mücadelelerinde yollarından asla dönmeden, fikir ve tavırlarından taviz vermeden, geleceğin Türk milliyetçilerine zengin bir miras bırakmışlardır. Vatanı kendi köşkleriyle rahat ve huzurlarından ibaret sayan devşirme döküntülerine bilhassa dikkat çekerek Türkçülük bayrağının daha yükseğe çıkarılmasını vasiyet etmişlerdir. Türkçülüğün yüz yıllık şerefli mücadelesi ortadayken, Türklük düşmanlarının yalanlarına kanarak onlarla birlikte hareket etmek, Türklük şuuru taşımayan siyasi kadrolardan fayda ummak milliyetçilikle bağdaşır bir tutum değildir.

Türkçülüğün temel yayın organlarından Orkun dergisi, üçüncü serisiyle hayatiyetini sürdürmekte iken, 18 Ocak 1952 tarihli 68. sayısında Atsız’ın Veda başlıklı yazısıyla kapanacağını duyurur. Kitap külliyatına girmeyen bu çok önemli makalenin başlangıç kısmında şu cümleler yer alır: “Türkçülük bayrağını yükseltenler yoruldukça, yıprandıkça, düştükçe, o bayrak geriden gelenler tarafından kavranacak ve Türkçülük ordusu, bir çığ gibi büyüyerek, hep ileriye, büyük ülküye, Kızılelma’ya doğru yürüyecektir. Ülküler milletlerin şuurudur. Ülküsüz millet şuursuz insan gibidir. Bu memleket yıllarca hain bir maksatla şuursuz yaşamaya mahkûm edildi ve Türk ırkının şuurlu çocukları olan Türkçüler zindanlara tıkıldı. Hatta onların vatan ve millet haini olduğu ilan edildi. Türkçüler dünyadaki bütün Türklerin mazide olduğu gibi bir devlet halinde birleşmelerini ve devşirme döküntülerinin yukarı mevkilere geçmemesini istedikleri için bu damgayı yemişlerdi. Gazete ve radyolarla bizim vatan haini olduğumuzu ilan eden soysuz soytarıların iç yüzü, Tanrı adaletinin dünyada tecellisiyle pek çabuk anlaşıldı. Hemen hepsi devşirme döküntüsü olan bu hakiki vatan hainlerinin <<vatan>> dedikleri şey kendi köşkleriyle rahat ve huzurlarından ibaretti.”

Bu altı sayfalık yazıda Atsız Hoca Türkçülüğün ana hatlarını kalın çerçeve halinde çizer. Türkçülüğe göre Moskof’un bizim barışmaz düşmanımız olduğunu, bu düşmanlığın tarih, mukadderat ve jeopolitikten kaynaklandığını, siyasetle ve yalanla bu düşmanlığın kaldırılamayacağını, Tonyukuk’un bir milletin başında serserilerin bulunmasını en büyük felaket olarak anlamasında ne kadar haklı olduğunu vurgular. Derginin son sayfalarında, Orkun Kapanıyor başlıklı yazıda, derginin maddi imkânsızlık sebebiyle kapandığı izah edilmektedir.

Bu sayının ana konusu ise Doğu Türkistan’dır. “Hoş Geldiniz Ülkü Kardeşlerimiz” levhalı yazıda; Doğu Türkistan’ın kurtuluş davasının yılmaz kahramanları İsa Yusuf Alptekin ve Mehmet Emin Buğra Beğlerin Türkiye’ye geldikleri haber verilmektedir. Son Rus istilasından önce Doğu Türkistan’da kuvvetli ve şuurlu bir milliyetçilik hareketi olduğu, Çin devletinden Doğu Türkistan için istiklale yakın geniş muhtariyet hakları koparılmış iken, Doğu Türkistan’ın milli kahramanı Osman Batur Beğin şehit edilmesinden sonra onun bu iki en yakın arkadaşının yurtiçinde ve yurtdışında Doğu Türkistan’ın hürriyet ve Türklük mücadelesinde önderlik ettikleri belirtilmekte ve onların büyük acılarına ve ümitlerine gönülden katılarak hoş geldiniz denilmektedir. Devamında da Mehmet Emin Buğra Beyle yapılan üç sayfalık mülakat yer almaktadır.

Önceki altmış yedi sayısında fotoğraf kullanılmayan dergi koleksiyonunun maddi imkânsızlık yüzünden kapanan bu son nüshasında biri tam sayfa olmak üzere Doğu Türkistan Türklerine ait beş adet fotoğraf yer alması, her türlü zorluk altında milliyetçilerin soydaşlarımıza verdikleri değeri göstermektedir. Mehmet Emin Buğra Bey, Doğu Türkistan Türklerinin Türkiye’ye nasıl baktıklarına dair soruyu şöyle cevaplıyor: “Çok eski devirden beri Türkiye’ye büyük hürmet ve sempati ile bakmak adet idi, son zamanlarda milli duygu arttıkça Türk ırkından yegâne bağımsız Türkiye’yi bir ağabey mahiyetinde tanımaktadırlar. Bundan dolayıdır ki komünistler Doğu Türkistan milliyetçilerine Pantürkist adını vermekte ve bu ithamla ölüm ve ebedi hapis cezasına çarptırılmış olan Türklerin sayısı onbinleri bulmaktadır.”

1950’lerden bu yana yetmiş yıldan beri bu meseleleri yakından bilen, dert edinen milliyetçilerin üç nesildir sayıları arttığı, teşkilatları güçlendiği, siyasette geniş çapta temsil edildikleri halde Türklüğün çilesi sona ermemiştir. Atsız’ın yazısında işaret ettiği soysuz soytarılar, zulüm altındaki Doğu Türkistan Türklerine terörist diyebilmektedir. Onların etkisinde kalan yarım akıllılardan da, çok stratejik zannıyla, Doğu Türkistan davasını batı destekliyor o halde biz desteklemeyelim gibi ahmakça yorumlara da rastlanmaktadır.

Türklüğün kadim düşmanlarıyla suni dostluklar kurmaya mecbur kalmak ve bunu bir zafermiş gibi millete telkin etmek yirmi yıldır uygulanan şuursuz politikaların bir sonucudur. Var olma mücadelemizde yüzyıllardır didiştiğimiz Rusya ve Çin milli şuur ve hafızaya sahiptir, dolayısıyla bunlardan yoksun muhataplarından aşırı menfaat koparmadan dostluk tesis edeceklerine inanmak ancak safdillik olur. Başıboş milyonlarca göçmen meselesi, yeryüzünde kendi milli menfaatini sebepsiz yere heba eden başka bir topluluğa tesadüf edilemeyeceğinin açık göstergesidir.

Her şey Türk’e göre, Türk için, Türk tarafından, Ne Amerika ne Rusya ne Çin, her şey Türk için sloganlarıyla büyümüş nesillerin zihninde Atsızların, Türkeşlerin kılıçtan keskin sözleri silinmeye yüz tutmuşsa, sefil bir ajanın Doğu Türkistan Türkleri için kaçıncı defadır terörist nitelemesi dev bir tokmak tesiri yapmalı ve artık Türk milliyetçilerinin titreyerek kendine dönmesine vesile olmalıdır. İşte o zaman Türkçülük ordusu çığ gibi büyüyecek, önündeki bendleri bir sel gibi yıkarak hep ileriye, büyük ülküye, Kızılelma’ya doğru yürüyecektir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,10 M - Bugn : 27288

ulkucudunya@ulkucudunya.com