« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 Şub

2019

DÜŞEN YAPRAK

13 Şubat 2019

Solgun ikindi ışığında usul usul kımıldanarak hazan mevsiminin hüznünü yansıtan sararmaya yüz tutmuş yapraklar, birazdan şahit olacakları faciayı hissetmişçesine ağırbaşlı hareketlerine biraz hız katıp sanki yas tutmaya hazırlanıyor.Sanki ağacın dili olsa,dikkat edin diye seslenecek, uzun ince dallarını uzatıp yolda yürüyen talihsizleri sinesine çekiverecek. Seslenemiyor ve olan oluyor.

Anadolu’da bir kasaba. Sakin bir sokakta yola bakan bir evin bahçesinden güvenlik kamerasıgörüntüleri. Yaklaşık otuz metrelik açı manzara itibariyle tabiat harikası değilse de hiç olmazsa telaşsız, keşmekeşten uzak. Az sonra bir felakete sahne olacağı ise hiç akla gelecek bir ihtimal değil.Sağ koldan bir kadın giriyor görüntüye. Kaldırımsız yolda bilerek yahut tesadüfen nizami şekilde sol taraftan yürüyor. Hemen üç adım ardında da onu takip eden on yaşlarında sarı saçlı bir çocuk.Hafiften önüne kapanmış, kucağındabir şeyle meşgul. Annesinin sonradan anlattığına göre çocuk okul çıkışı yaralı bir kedi yavrusunu sahiplenmek istemiş, kucağında şefkatle tutup okşadığı bu kedi yavrusu imiş.

Ana oğul böyle on saniye kadar yürüdükten sonra arkalarından hızla bir araba beliriyor. Eski model, ateş olsa cürmü kadar yer yakacak cinsten. Bir vilayeti bir uçtan bir uca kat edecek kadar takati yok bile. Hemen yarım burun arkasında da onu sollamaya çalışan polis aracı.Ne siren sesi var, ne korna. Gözü karartmış bir kere, önüne ne çıkarsa çıksın yamyassı etmek bahasına illa ki enseleyecek. Memleket meselesi ya, hatta belki de beka meselesi ya bir çulsuzu yakalamak. Olur a herif elebaşı filan çıkar, polis abi de göze girip terfi eder. Yan yana iki araba dar sokağa hızla dalınca sıkışıklıktan tedbir almak, korunmak, kaçmak imkânsız tabii. Kaldırım da yok. Nitekim iki yaya sol kenardan yürüdükleri halde mukadder kazadan kaçılamıyor, polis arabasının çarptığı çocukcağızhastanede can veriyor. Annesi de yaralı. Olaydan sekiz gün sonra hastane önünde lanet okumadan, beddua etmeden, vakarını bozmadanama yüreği yanarak şöyle beyanat veriyor. “Yavrum sınıf başkanıydı. Gözümün nuruydu. Sarı saçlı, mavi gözlüydü. Benim hayatım zindan oldu. İnsanlar görevlerini dört dörtlük yapsa bu kadar olmaz. Biraz dikkat eder. Görüntüleri izledim. Bizi kaldırıma sıkıştırıp niyeti öldürmek gibi üstümüze gelmiş.Herkes benim sesimi duysun. Ben sekiz gündür başını bekliyorum. Kalbi atıyor, beyni durdu. Herkes bize ağlıyor. Biz yandık, başkaları yanmasın. Kediye yemek, su verelim dedi. Kedi için gittik. Benim yavrum dokuz yaşında hayvana dikkat gösteriyorsa insanlar işini niye iyi yapmıyor. Hiçbir siren sesi duymadım arkamdan. Hayalleri vardı. Dersleri çok iyiydi. Ben yavrumu ne zorluklarla yetiştirdim. Ne hale geldik, bizi mahvetti.”

Şerifçiliğe özenen bu ahmak ekip dur ihtarına uymayan sürücüyü kovalıyormuş. Vicdansızlar, geniş Şikago caddelerinde azılı gangster Al Capone kovalıyorlar sanki. Şuurlarını yitirerek peşine takıldıkları madde bağımlısı bir serseriymiş. Arabasından belli zaten. Muhtemelen de o havalide meskûn, şimdi olmazsa sonra tutulabilecek biri. Zaten küçücük kasabanın her tarafı cürüm olsa ne olacak.

En son karıştırdığım kitapta bir cümle dikkat çekiciydi. ‘Üçüncü Dünya’nın dikta rejimleri bile kalitesizdir.’ Üçüncü dünya haline getirilen ülkemizde herkes rolünü oynuyor ve hayat devam ediyor. Kaçan araç güvenlik kamerası sayesinde tespit ediliyor. Sürücü hakkında dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle para cezası kesilerek ehliyetine el konuluyor. Ayrıca uyarıcı madde kullanması sebebiyle hakkında soruşturma başlatılıyor. Polis memuru ifadesinin ardından serbest bırakılıyor ve yıllık izine çıkarılıyor. Yirmi iki gün hastanede hayat mücadelesi veren çocuk hayatını kaybediyor. Bütün kasabanın kıyama kalkması gereken cenaze töreninde üç saf toplanan ve arasında elbette ricalin, milliyetçi kurum ve kuruluşların, kamu görevlilerinin ve hatta hayvan severlerin yer almadığı cemaate imam merhumu nasıl bilirdiniz diye soruyor, adetten olduğu üzere hakkınızı helal edin demeyi de ihmal etmiyor. Ya küçücük yavrunun hakkını kim arayacak.

Yirmi sene evvel San Francisco’nun ana caddesinde karşı geçedeki bir taksiye el ettiydik. Adam kolu camda, direksiyonu adeta parmağıyla çevirerek dört şerit gidiş dört de gelişten ve üstelik hiçbir ana kuralı ihlal etmeden koca arabayla öyle bir u çektiydi ki, saniyesinde önümüzdeydi, ustalığı karşısında küçük dilimizi yutacaktık. Ne çabuk gördün, arkana ne zaman baktın, önünü saniyede nasıl kolladın. Trafiği açmak yerine siren öttürerek milleti sıkıştıran bizim paçozları görünce, tamponu, kapısı kara boyalı taksicilere rastlayınca hep aklıma gelir. İşinin erbabı koca gâvura selam olsun yaşıyorsa. Yeni yeni akla gelen yayaya öncelik projesi yürütücüleri, yirmi otuz yıllık tecrübeleri hiçe sayarak yurtdışında master yapan yeğenleri üst kademelere atayan devletlüler; önce kurallara uymamayı kendilerine hak sayan trafik polisleri ile taksicilere beynelmilel bir trafik, insan hakları ve insana saygı eğitimi veriniz. Ey ocak söndüren polis memuru, muhtemelen ceza almadan yırtacaksın. Ama en azından vicdanınla yüzleş. Sana bir de emsal vereyim belki dağarcığında bulamazsın. Kuşağının hemen birçoğu gibi rahmetli babamın da arabası yoktu. Esnaf adamdı, çok istese iyi kötü bir tane edinirdi. Ama hevesi yoktu. Askerde cip şoförü iken köy yolunda önüne çıkan bir çocuğa çarpmış. Allahtan sadece bacağı kırılmış çocuğun. Bir daha ömür boyu bir arabanın şoför mahalline oturmadı. Ne zaman aklına gelse gözleri dalar, cıgarasını efkârlı efkârlı tüttürürdü. Haysiyet böyle bir şeydir. Sende de zerre kadar haysiyet varsa gelir bu aileden helallik alırsın. Sonra komiser mi oluyorsun, bekçi mi oluyorsun ne oluyorsan olursun ama bir daha araba sürmezsin. Devletlilere gelince, cenaze resminde görünmüyorlar, bu acılı aileye baş sağlığına gittiklerini zannetmem. Hem yüzleri yoktur hem de yürekleri. Hiç olmazsa o görüntüleri alın, trafik polislerine ders diye gösterin. Başka ocaklar sönmesin. Başka çocuklar ölmesin.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,82 M - Bugn : 23992

ulkucudunya@ulkucudunya.com