İvan Petroviç Pavlov… Fizyoloji ve psikoloji alanındaki çalışmaları ile tarihe geçmiş, Nobel ödül sahibi Rus bilim adamı…
Pavlov’u unutulmaz kılansa köpeklerle yaptığı deneylerdi. Sindirim sistemi üzerine çalışan Pavlov, deneyde kullandığı köpeklerin midelerini keserek yerleştirdiği hortumla mide salgılarını alıp, bu salgıların nasıl ve neden olduğunu anlamaya çalışırmış. Mide ve tükürük salgıları için köpeğe et veren Pavlov, tekrarlanan seanslardan sonra, köpeklerin kendilerine et getirenlerin ayak seslerini duyduklarında da salya salgıladıklarını fark etmiş. Bu durumun sebebini araştırmak için deneye yeni bir boyut katmış. Köpeklere et verirken zil çalmaya başlamış… Birkaç tekrardan sonra et vermese de zil sesine şartlanan hayvanın salya salgıladığını, şartlı refleks gösterdiğini tesbit etmiş.
Mide ve tükürük salgısı için başlayan fizyolojik deneyler, “şartlı refleks” izahına yarayan psikolojik deneylerle son bulmuş. Et verilmesini zil sesine şartlandıran köpek bir müddet sonra da yemekle hiç alâkası olmamasına rağmen zil sesi duyunca salya salgılar olmuş.
“Pavlov’un köpekleri” olarak ünlenen bu şartlı refleks deneyi başka hayvanlar üzerinde de test edilmiş ve benzer sonuçlar alınmış. Anlaşılan o ki, güdüleri ile hareket eden hayvanların şartlı reflekslerle yönlendirilmesi çok da zor değil. Lâkin, yaratılışdan kendisine bahşedilen, güdüleri ile değil de aklıyla hareket edeceğini zannettiğimiz insanoğlunun hem ferden hem de kitlevî olarak şartlı reflekslerle yönetilip/yönlendirilmesi de pek kolay oluyor.
Fertlere / kitlelere giydirilen deli gömleği misüllü şartlı reflekslerden dolayı “Pavlov’un köpekleri” deyimi soğuk savaş döneminin bolca kullanılan argümanlarından olmuştu. Soğuk savaşın bitmesi ile jargon değişti ve “Pavlov’un köpekleri” tedavülden kalktı.
“Pavlov’un köpekleri” tedavülden kalktı ama, ne şartlanmalar ne de pavlovun köpekliği son buldu; bilâkis kesafet peyda ederek, her yere sirayet ederek devam ediyor… Pavlov’un köpekliğini artık yezidin köpekleri icra ediyor.
Tetik kelimelere karşı gerçeklikle alâkasız, absürt tepkilere şartlanan köpekler pavlovun olmuş, yezidin olmuş ne fark eder ki?... Sahibi Beştepe yahut Balgat olmuş; şartlanmanın kaynağı asrın lideri yahut hareketin lideri olmuş neyi değiştirir ki?...
Sen haklısın ya Musa, ama bizim karnımızı firavun doyuruyor diyerek yaşayanlarla zil çalınca salya salgılayan köpekler arasındaki şartlanmışlık çok mu farklı?... Güdülerle yaşayan insan olmuş, hayvan olmuş.. nihayetinde aynı tepkide birleşmiyorlar mı?...
Ahsen-i takvim olan insan her geçen gün daha fazla evriliyor esfel-i safiline… daha fazla dönüşüyor hayvana, daha çok yaklaşıyor hayvanlığa…
Bizzat yaratıcısının tarifiyle insan aciz.. insan muhteris.. insan nankör, zayıf. İnsan yaratıcısını bırakıp da güce tapınmaya başlayınca bir çuval kömüre, bir paket makarnaya ya da bir partinin mahalle delegeliğine, bir gençlik güruhunun semt yöneticiliğine insanlığını değişiyor.
İnsanlık vicdan demektir. insanlık adalet demektir. İnsanlık cesaret demektir. Biz insanlığımızı terk ettikçe, yezidlik fersah fersah yol alıyor.. yezidin köpekleri kol geziyor.
İktidara adanmış nefsaniyetin, güce tapınan enaniyetin varacağı tek menzil var: yezidlik!.. o yüzdendir ki yezidlik kıtalar dolaşıyor… yezidler sarmış dört bir yanımızı… yezidin köpekleri bırakmıyor paçalarımızı…
Yok mu çaresi? Var elbet: Biraz iman, biraz vicdan, biraz cesaret!
Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.