« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

04 Eyl

2022

İnsanlar Sözünden Hayvanlar Yularından Bağlanır

04 Eylül 2022

İnsanlar Sözünden Hayvanlar Yularından Bağlanır

Yüce kitabımızda mü’minlerin özellikleri anlatılırken “Onlar ki Allah’ın ahdini yerine
getirirler, verdikleri sözü bozmazlar” (Ra’d 13/20) buyrulur. Başka ayetlerde ise “Yalan
sözden sakınınız!” (Hac, 22/30) “Ey iman edenler! Allah tan korkun ve doğru söz
söyleyin. (Yalan söylemeyip doğru söylerseniz) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı
bağışlar.” (Ahzâb, 33/70-71) buyurmaktadır.
Kurân-ı Kerim’de sıdkın/doğruluğun zıddı, karşılığı olarak geçen “kizb” yalan ve ve
yalancılık demektir. Dilimizde kizb sözcüğü “tekzib etmek”, deyiminde geçer. Tekzip etmek
yalanlamak demektir.
Yalan ve yalancılık ise; karşısındaki insanı kandırmak ve aldatmak amacıyla söylenen
ve gerçeğe uymayan söz demektir. Bu sözü söyleyen insana ise yalancı denir. Kizb, değişik
şekillerde Kur an da üç yüzden fazla âyette geçmektedir. Ayet ve hadislerden öğrendiğimize
göre münafıklarda bulunan en önemli üç özellikten birincisi, yalan söylemek ikincisi
verilensözde durmamak, üçüncüsü ise emanete hıyanetlik etmektir.
İslâmiyet ahde yani verilen sözün yerine getirilmesine büyük bir önem vermiş, verilen
sözün tutulmayışını Münafıklığın en büyük alâmetlerinden saymıştır.
Yüce Allah kitabımız Kur’an’da şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Akitleri/verdiğiniz sözleri yerine getirin” (Mâide 5/1)
Söz vermek konusunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Söz vermek (de karşıdaki insana vaad edilmiş) bir ikram gibidir.” (Taberâni; el –
Mu’cemü’l – Evsat, nr. 1752; Ebu Nuaym, Hilyetü’lEvliyâ, 8/259; İbn Ebu’d-Dünya, Kitabu’s-
Samt, nr. 456)
“Söz, borç gibidir veya ondan daha önemli.” (Süyûti, Câmiu’s-Sağir, nr: 5682,
5683; İbn Ebu’d-Dünya, Kitâbü’s-Samt, nr. 457)
Cenâb-ı Hakk, Kur’an-ı Kerim’de Hz. İsmâil’i (a.s.) şöyle övmüştür:
“Gerçekten o, sözüne sadıktı.” (Meryem 19/54)
Rivayete göre Hz. İsmail aleyhisselam birisiyle bir yerde buluşmak üzere sözleştiler.
Arkadaşı buluşma zamanını unuttu. Hz. İsmâil (a.s.) ise onu buluşma yerinde tam yirmi iki
gün bekledi.

Abdullah b. Ebu’l-Hansa anlatır:
Sevgili Peygamberimiz (a.s.v.)’e peygamberlik verilmeden önceydi. Kendisiyle
alışveriş yaptım ve bir miktar borcum kalmıştı. Bir yerde ödemek üzere anlaştık. Ona
borcumu getireceğime söz vermiştim. Ancak o gün ve ertesi gün borcumu götüreceğimi
unuttum. Üçüncü gün gittim ki, Allah Resûlü hâlâ orada bekliyordu. Beni görünce,
“Ey genç! Bana zahmet verdin; üç gündür seni burada bekliyorum” Buyurdu.
(Ebû Davud, Edep, 90; İbn Ebu’d-Dünya, Kitâbü’s-Samt, nr. 460)
İbrahim en-Nehaî’ye; “Biri birine söz veriyor, ancak diğeri gelmiyor. Sözünde duranın
ne yapması lâzım?” Diye sorduklarında şöye cevap vermiştir:
“Onu, öbür namazın vakti girene kadar bekler. Gelmediyse gider; Sorumluluk
gelmeyene aittir.” (İmam Gazâli, Dil Belâsı, sayfa. 122, Tercüme: Muhammed Hakan Öner,
Semerkant İstanbul 2007)
İslam’da Söz Verme Ve Verilen Sözde Durma
Peygamber Efendimiz söz vereceği zaman (Kesin ifade kullanmayıp), “muhtemelen,
belki” ifadelerini kullanırdı. (Zebîdî, İtlâf, 9/239) İbn Mesud (r.a.) her sözü verdiğinde mutlaka
inşâllah derdi. En uygunu budur. Ancak “inşâllah” denmesinden söz vermek manası
anlaşılıyorsa, mazeret olmadıkça yerine getirmek gerekir. Şayet söz verirken, içinden
tutmamaya niyetli ise bu münafıklık olur.
Kur’an-ı Kerim de müminlerin özellikleri sayılırken onların ahde vefa gösteren
kimseler olduğu belirtilmektedir.
“Onlar ki Allah’ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.” (Ra’d13/20)
“Onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riayet ederler.” (Müminun 23/8,
Mearic,70/32)
İslamiyet söz verilince verilen sözün mutlaka tutulmasının yanında tutamayacağımız
sözün verilmesini ve yapamayacağımız şeyleri yapacağız, yaparız dememizi yasaklar. Bu
konusa Saf suresinde şöyle buyrulur:
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir.”
(Saf 2 ve 3)

Bir diğer ayette mealen şöyle buyrulur. “Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı
verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra
yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir.” (Nahl/ 91)
Sevgili Peygamberimiz buyuruyor ki:"Emaneti olmayanın imanı yoktur. (Yani olgun
mü'min değildir.)
Emânete hıyaneti Peygamberimiz nifak belirtisi saymış ve Şöyle buyurmuştur:
“Âyetül münafigu selasetün ve izâ veade ehlafe, ve izâ haddese kezebe, ve
ize’tümine hâne: "Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verirse
sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edilirse ona hıyanet eder." Müslim'in
rivâyetinde: "Oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini müslüman saysa da:" ilâvesi vardır.
(Buhari ve Müslim)
Sözünde Durmayan Müslümanım Dese de Münafıktır
“Üç haslet vardır. Kimde bu üç haslet bulunursa o oruç da tutsa, namaz da kılsa ve ben
müslümanım da dese yine münâfıktır:
1.Konuştuğu zaman yalan söylerse,
2.Söz verdiği zaman sözünü yerine getirmezse,
3.Emîn sayıldığı zaman hainlik yaparsa!” (Müslim, İman, 107; Buhârî,İman, 24)
Abdullah b. Amr anlatır:
Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:
“Dört özellik vardır ki bunlar kimde olursa, o münafıktır:
• Konuştuğunda yalan söyler.
• Söz verdiğinde sözünde durmaz.
• Anlaşmayı bozar, karşı tarafa hainlik eder.
• Davalaştığında haddi aşar. (Buhâri, İman, 24; Müslim, İman, 106; Tirmizi, İman,
14)
Bu tehdit ve uyarılar, söz verdiği halde sözünde durma niyeti olmayanlar ve hiçbir
mazereti olmadığı halde sözünde durmayanlar içindir. Verdikleri sözde durma niyetinde olan
ve bir mazeret nedeniyle sözünde duramayanlar münafık olmazlar. Müslüman zaten

itikat/inanç bakımından münafık olmaz. Amel bakınından münafık olur; Yani münafıklık
alâmeti taşıyabilir. Fakat yine de münafık olmaktan kaçındığımız gibi münafıklık alâmeti
taşımaktan da kaçınmak gerekir.
Rivayet edildiğine göre Allah Resûlü, Ebü’l-Heysem b. Teyhan’a bir hizmetçi
vereceğine söz verdi. Bir ara Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.) üç esir getirildi. İkisini başkalarına
verdi. Elinde biri kaldı. O sırada Hz. Fâtıma (r. anh) Peygamber Efendimizin yanına gelerek,
“El değirmeni çevirmekten elim tahriş oldu; Bana bir hizmetçi versen” diye halini
arzetti. Bunun üzerine Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebü’l-Heysem’e verdiği sözü
hatırlayarak,
“Ebü’l-Heysem’e verdiğim söz ne olacak?” Buyurdu.
Allah Resûlü (s.a.v.) daha önceden Ebü’l-Heysem’e söz verdiği için sözünü, kızı
Fâtıma’ya (r.anh) tercih etti. (İmam Gazâli, Dil Belâsı, sayfa. 125, Tercüme: Muhammed
Hakan Öner, Semerkant İstanbul 2007)
Yazımıza bir atasözüyle nokta koyalım, bizim kültürümüzde “İnsanlar sözünden hayvanlar yularından bağlanır.”

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,04 M - Bugn : 36050

ulkucudunya@ulkucudunya.com