« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

17 Şub

2016

VUR DE VURALIM, ÖL DE ÖLELİM!

17 Şubat 2016

Efendi BARUTCU
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli geçtiğimiz ay ağır bir kalp kapakçığı ameliyatı ve arkasından uzun süren bir nekâhat döneminden sonra 8 Şubat 2016 tarihinde partideki siyasi çalışmalarına başlamış bulunmaktadır.
Devlet Bey’in siyaset tarzını ve üslubunu benimsemesek de ve son derece başarısız bulsak da sağlık meseleleri ile ilgili bir sıkıntı yaşarken bu konularda yazı yazmanın doğru olmayacağını düşünerek bir süre bekledik. Geçmiş olsun diyor ve acil şifalar dileklerimizi bildiriyoruz.
Sonunda parti çalışmalarına başladılar. 9 Şubat Salı günü de mutat olduğu üzere -bu defa oturarak da olsa- grup toplantısındaki konuşmalarını yaptılar.
Öncelikle Devlet Bey’in parti genel merkezine geldiği anlarda partinin önünde toplanan bir grup Ülkücü gencimize “Vur de vuralım, öl de ölelim!” diye slogan attırılmasını çok yadırgadığımızı ifade etmek isterim. Bir parti genel başkanının hastane dönüşü karşılanması son derecede tabiidir ve temsil ettiği makama saygının gereği ve aynı zamanda insani bir vazifedir.
Sadece birkaç yüz genç değil de daha kalabalık ve gönüllü bir partili topluluğu orada olsaydı daha da sevinirdik.
Lâkin Devlet Bey bir büyük seçim zaferinden dönmedi. Mohaç Zaferi’nden veya Başkumandanlık Meydan Muharebesi’nin galip bir komutanı olarak da dönmedi. Tedavi sonrasında parti genel merkezine geldi.
Sanki Balgat’taki parti genel merkezi ve önündeki geniş pazar yeri Malazgirt Ovası ve biraz sonra da Sultan Alp Arslan büyük zaferi müjdeleyecek. Durum böyle olsa anlarım.
Ayrıca şöyle bir hayal ediyorum. Sayın Genel Başkanımız merhum Ülkücü şehitlerimiz Hasan Şimşek veya Fırat Çakıroğlu’nun cenaze merasimine katılmış ya da kendi seçim bölgesi Osmaniye’de veya Anadolu’nun bir başka yerinde al bayraklara sarılı olarak arka arkaya gelen şehitlerimizin cenaze törenlerinden birine katılmış.
Cenazeler on binlerce Ülkücünün omuzlarında, Sayın Genel Başkanımız bu şehitlerimizin ruhunu şâd etmek ve onların sahipsiz olmadığını göstermek için orada… Gençlerimiz de Ülkücü şehitlerimizi, Mehmetçiklerimizi, polislerimizi kalleşçe şehit eden bölücü eşkıyanın yüreğine korku salmak ve milletimize ümit vermek için Devlet Bey’in huzurunda haykırıyorlar: “Vur de vuralım, öl de ölelim!”
Bir başka sahne tahayyül ediyorum: On binlerce Ülkücü genç, devletin resmi kuvvetleri arasında bölücü hainlere karşı mücadele etmek için gönüllü askere gitmek üzere askerlik şubelerinin önünde yığılmışlar ve sonrasında askere uğurlanıyorlar. Uğurlayanlar arasında Devlet Bey de var. Yine huzurda “Vur de vuralım, öl de ölelim!” haykırışları…
Hayal ettiğim bir başka sahne: Tarihî düşmanımız Rusların uçakları Türkmendağı’nda Suriye Türkmenlerine ateş kusuyor ve ölüm saçıyor. Son yüzyılın tanıdığı en kanlı cellâtlardan Beşar Esad’ın paralı askerleri Suriye Türklerine ve diğer Müslüman unsurlara katliam yapıyor. Ülkücü gençlerden oluşmuş bir I. Kılıç Arslan Tugayı Türkmendağı’na doğru harekete geçmişler… Onları cepheye uğurlayan on binler arasında ve en önde Sayın Genel Başkanımız da var. Huzurunda ise gençler haykırıyor: “Vur de vuralım, öl de ölelim!”
Veya birkaç ay öncesine gidelim…
Daha önce Sayın Cumhurbaşkanı’nın danışmanlığını yapan ve konuşmalarının metin yazarı da olan çok aydın(!) bir milletvekilinin, 7 Haziran seçimlerinden sonra Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun koalisyon görüşmelerini yapmak üzere MHP Genel Merkezini ziyaretinden hemen önce Sayın Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli’yi kastederek söylediği çok aşağılayıcı, şeref ve haysiyete; bizim de kanımıza dokunan, ağza alınmayacak ifadeleri karşısında binlerce Ülkücü genç, parti genel merkezinin önünde toplanmış, Genel Başkanımıza sesleniyorlar: “Vur de vuralım, öl de ölelim!”
Bütün bunların anlaşılır tarafı vardır lakin biz şahsen kimsenin vurulmasını da ölmesini de öldürmesini de istemeyiz.
Bu durumda, Sayın Genel Başkanımızın odasının balkonundan kendisine tezahürat yapan gençleri selamlarken: “Sevgili Gençler, Değerli Ülküdaşlarım, bu nazik karşılamanıza gösterdiğiniz vefa ve dostluğa teşekkür ederim. Ama ortada vuracak vurulacak, ölecek öldürecek bir şey yoktur. Hepinizin sükûnetle evlerinize ocaklarınıza dağılmanızı rica ediyorum.” diye seslenmesini beklerdik. Kendisine yakışan da bu olurdu.
Milliyetçi Hareket Partisinin büyük kurultay delegeleri -ki bunlar henüz bir sene önce 21 Mart 2015’te büyük çoğunlukla Sayın Dr. Devlet Bahçeli’yi MHP Genel Başkanlığına, ekibini de partinin yönetimine seçen delegelerdir- şimdi emaneti geri istiyorlar. “Siz güvenimize layık olamadınız, partimizi iktidara taşıyamadınız. Partimizi iktidara taşıyamadığınız gibi arka arkaya yaşanan seçim mağlubiyetleri ile bizleri hayal kırıklığına uğrattınız. Biran önce olağanüstü kurultaya gidilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi; ruhen ve bedenen sağlıklı, geniş ufuklu, dinç, Milliyetçilik ve Ülkücülük heyecanını kaybetmemiş yeni kadrolarla iktidar yürüyüşünü behemehâl başlatmalıdır.” çağrısında bulunuyorlar.
Yani bu insanlar sizi baş tacı ederken, seçerken iyiydi de şimdi mi kötü oldular? Siyasetin kuralı başaramayanın gitmesi değil midir? Büyük kurultay delegelerinden ilk anda yarıya yakınının imza verdiği ve her geçen gün de imza atanların sayının arttığı olağanüstü tüzük kurultayı talebine karşılık mı bu gençler “Vur de vuralım, öl de ölelim!” diye bağırtılıyor. Öyle ise çok yazık ve çok ayıp.
Burada Ülkücü Gençlere de biz sözümüz olacak: Sevgili Gençler,
Daha önce de kısaca yazmıştım. Sizler Türk milletinin geleceğisiniz. Devletimizin bekâsı, milletimizin birliği, vatanımızın tamamiyeti tehdit ve tehlike altında olmadıkça ne vurun ne de ölün. Öyle durumlar da bile birinci görev, devletin güvenlik kuvvetlerine düşer. Allah göstermesin onlar da baş edemiyorsa bizler de ilerlemiş yaşımıza rağmen vatanımızı, milletimizi ve mukaddeslerimizi tehdit eden yabancı güçler ve yerli işbirlikçilerine karşı sizlerle omuz omuza her türlü mücadelede var oluruz.
Şu anda ise sizler yaşarsanız Türk Ülküsü bayrağı daha da yükseklere taşınacaktır. Bulunmanız gereken yer; bilgisayarların başıdır, kütüphanelerdir, araştırma laboratuarlarıdır. Göreviniz Türkiye’yi çağlar üzerinden aşıracak bilgi teknolojilerine sahip olmak, onları üretmek ve kullanmaktır.
Büyük siyaset ve devlet adamları, Türkiye’nin bir hukuk devleti olabilmesi için en iyi hukukçular sizlerin arasından çıkmalıdır. Büyük sanatkârlar, büyük edebiyatçılar, büyük tarihçiler sizlerin arasından yetişmelidir. Milletimizin Türk-İslam Âleminin ve bütün insanlığın ihtiyaç duyduğu büyük ahlak adamları sizin aranızdan çıkmalıdır. Çabanızı, enerjinizi, gücünüzü, cesaretinizi bu alanlara teksif etmelisiniz.
Bir de Ülkücü Ağabeylerinize ve özellikle de 1970’li yıllarda ateş çemberinden geçmiş, 12 Eylül’ün cellatlarına karşı idam sehpalarına bile yiğitçe yürümüş ağabeylerinize, amcalarınıza karşı üslubunuza lütfen dikkat ediniz. Hele de parti içi hizmet yarışında asla taraf olmayınız. Ülkücüye yakışır vakar ve ağırbaşlılıkla sonucu bekleyiniz. Sadakat davayadır, inançlarımızadır. Bunu da unutmayınız.
Daha yedi sekiz sene önce Milliyetçi Hareket Partisine genel başkan adayı olduğu için çok ağır suçlamalara, hayasızca ithamlara maruz kalan; yalan ve iftira furyasına muhatap bırakılan bir arkadaşımızın şu anda Milliyetçi Hareket Partisinin saygın bir milletvekili ve genel başkan yardımcılığı makamında olduğunu görerek bu işlerin muhasebesini iyi yapınız.
O gün yukarıdan aldıkları talimatla, o arkadaşımıza televizyon stüdyolarında saldıran, kurultay salonuna sokmayan o günün gençleri, bugün o arkadaşımızın yüzüne bakamamanın mahcubiyetini duyuyor ve bunu pişmanlıkla ifade ediyorlar. Sakın ola önümüzdeki günlerde aynı mahcubiyetleri sizler de yaşamayasınız.
Bir hatırlatma yapmayı tarihî bir görev biliyorum. Alparslan Türkeş’in bir açık hava toplantısında gençler “Vur de vuralım, öl de ölelim.” diye bağırınca Türkeş “Size hiçbir zaman öl diyemem, hep yaşa derim. Yaşayacaksınız. Yaşayın ve Müslüman Türk evlatları olarak mukaddes vazifelerinizi hakkıyla yapın, Allah’ın bize bir lütfu olan bu cennet vatanı ne Ermeni’ye ne Rus’a ne başka kâfire asla vermeyin.” diyor. İsteyen internetten kendi sesinden dinleyebilir.
Efendi Barutcu

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,95 M - Bugn : 10122

ulkucudunya@ulkucudunya.com