« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Kas

2020

LİMBİK SİSTEMİNİZİ KONTROL ETTİNİZ Mİ?

İlhan Nezor 02 Kasım 2020

Yapılan araştırmalar insan beyni üzerinde her duyguya hitap eden sistemler olduğunu göstermektedir. Son çeyrek asrın en önemli silahlarından olan uzaktan zihin kontrolü için önemli bir çalışma sahası olan insan beyni , limbik sistem denilen bölge ile tehlikeli bir yaratık haline gelebilmektedir. Çeşitli telkin ve ikna metotları ile limbik sistem üzerinde yapılan çalışmalar duygu körlüğüne yol açmakta ve insan istenilen bir canavara dönüştürülebilmektedir. Bunun en bariz örneğini FETÖ denilen sapkın inanç hareketinde görebiliriz. Başta FETÖ olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin elemanlarını nasıl birer robot haline getirdiklerini örnekleri ile aktarmadan önce Limbik Sistem hakkında bilgi sahibi olmak durumundayız. Limbik Sistem ,insanın duygu sistemini kontrol eden en önemli parçadır. Limbik sözcüğü Latincede ‘Sinir’ anlamına gelmektedir. Beyindeki düşüncelerin, duygulara dönüştüğü merkezdir. Hemen her şey orada şekillenir. Düşünceler Limbik sistemde işlenerek duygularımızı, duygularımız da ruh halimizi etkilemektedir. Gelişen teknolojik veri tabanı başta “Depresyon“ olmak üzere çeşitli Psikolojik rahatsızlıkların temelinde Limbik sistemin etkili olduğunu göstermektedir. Eğer limbik sisteminizde herhangi bir problem olduğunda beyninizde genelde olumsuz düşünceler dolaşır ve tekrar sağlıklı bir yapıya kavuşmak için limbik sistemin tedavi edilmesi gerekir. Çünkü aklınıza gelen her düşünce beynimize bir elektrik sinyali göndermektedir. İşte bu sinyaller sistem içerisinde bulunan Hipotalamus`a ulaşır. Burası hormon bezlerini yönlendiren uyarıcı hormonları salgılayan çok önemli bir yönetim merkezidir. Merkezi sinir sisteminin bütün bölümleri o kadar hayatidir ki, bunlarda meydana gelen ufak bir problem yaşamın son bulmasına neden olabilir. Günümüzde”insan nasıl olur da kendisini patlatır? ” sorusunun cevabı işte burasıdır. Peki bu nasıl gerçekleşmektedir? Limbik Sistemde Hipotalamustan sonra gelen bölge amigdala dediğimiz yapıdır. Bu yapı iki tane badem şeklinde sinirsel yapının bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Yapılan deney ve araştırmalar göstermektedir ki, amigdalası alınan hayvanların normalde öfke ile tepki verdikleri şeylere artık tepkisiz oldukları saptanmıştır. Ayrıca birçok hissiyatın da amigdala olmadığı zaman çalışmadığı görülmüştür. Kısacası Limbik Sistem duygu, düşünce ve hissiyatlar ile alakalı bölgeyi kontrolü altına almaktadır. Günümüzde özellikle Küresel Şebeklerin yüksek bütçeler ayırarak yaptıkları uzaktan zihin kontrolü insan beynindeki bu limbik sisteme çeşitli telkin ve ikna metotları salgılayarak yaptıkları çalışmalardır. Çünkü insan ,birçok hissi hormonlar aracılığıyla algıladığı gibi zihin kontrolü ile de istenilen düşünsel şekle evrilebilmektedir. Bu temel ve kısa bilgileri verdikten sonra gelelim toplumsal limbik sistem analizimize. Ne acıdır ki, tarihte kurduğu İmparatorluk ve devletleri , yetiştirdiği kendi evlatları ile yıkmış ya da yıkılışına yardım etmiş bir kültürden gelmekteyiz. Dolayısıyla hain yetiştirmekte üzerimize yok… Uzun yıllardır yaşadığımız terör belası ile boğuşmaktayız. Bu konuda da bir rekora imza atmış bulunuyoruz. Eğitim kalitesi yüksek bir Terör örgütü yetiştirdik : FETÖ Şimdi FETÖ‘nün Limbik Sistemle nasıl oynayıp insanları birer terörist haline getirdiğine ve en acısı da şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine soru hırsızlığı yaparak yerleştirdiği sözde subaylarının 15 Temmuz gecesi “Ateş ede ede halkın üzerine gidin..” talimatı nasıl verdiğini anlamak için çok çarpıcı bir örnekle bitirelim… Gülen denilen takiyyeci Şeytan‘ın Cemaat okullarında sıkça yaşanan bir olay var. Hz Muhammed‘in ruhaniyetinin kendi cemaatinin okullarını, öğrenci evlerini ve hatta sohbetlerini ziyaret ettiğini söylediler yıllarca. Cemaatin şuursuz taraftarları da aynen söylendiği gibi inanıyorlar Neymiş efendim, yemekhanede masada bir sandalye boş bırakılır, hatta oraya yemek dahi konurmuş. Sözde , Hz Muhammed o masalarda yemek yiyormuş. Sohbetlerinde bir yer boş bırakılır ki , Hz Muhammed gelip oraya otururmuş … İşte ‘Allah ile aldatmak’ buna denir..! Şimdi 13-14 yaşında bir çocuğun eğitim hayatı boyunca bu mantalite ile büyüdüğü varsayalım. Yıllarca Peygamberle aynı masada yemek yeme şerefine nail olduğuna inandırılan bir çocuk Limbik Sistemi ile oynanmış ve tam anlamıyla mankurtlaşmış demektir. Artık o efendisinden başka kimseyi tanımaz ve onun emirlerini ilahi bir mesaj olarak algılar. Ulusal kimlikten uzaklaşır , toplumuna ve kültürüne yabancılaşır , zihnin yeniden inşası yoluyla bilinçsizleşir ,egemen güçlere ve dünyayı yöneten süper güçlere yaranmak için artık müsait hale gelmiş demektir. Bu korkunç senaryonun nasıl gerçekleştirildiğini irdelemeden önce böyle bir kişinin belirtilerine bakalım:’ Beyni yıkanan yani Mankurtlaştırılan kişi , en başta düşmanlarını efendi olarak kabul ediyor. Kendi halkına ve sahip olduğu değerlere karşı savaşan bir köle oluyor. Elbette bu kısa sürede olmuyor.Uzun bir zaman dilimine yayılıyor. Ulusal refleksler zayıflatılıyor, milli dirençler kırılıyor. Bu noktadan baktığımızda Türkiye FETÖ ile birlikte çok yönlü bir saldırı altındadır. Batılı dostlarımız ( ? ) ve onların yerli işbirlikçileri tarafından Mankurtlaştırılıyor. Mankurt , efendisine sadık , onun sözünden asla çıkmayan , karnını doyurmaktan başka bir şey düşünmeyen efendisinin emriyle öz annesini bile öldürebilen bir yaratıktır.. Ünlü Kırgız yazar Aymatov ‘ Gün olur Asra Bedel ‘ kitabında kısaca söyle özetlemektedir:’Orta Asya’da Juan-Juan isimli barbar bir toplum , tutsak ettiği insanları nitelikli (Türkleri) köleler haline getirmek için onların hafızalarını silme yoluna gidermiş. Bu şöyle gerçekleşir: Önce tutsağın başını kazır , saçlarını tek tek çıkarırlarmış. Bu arada bir deveyi keser , derisinin en kalın yeri olan boynundaki deriyi tutsağın kanlar içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlarmış. Kuruyup büzülen deri ,kafayı mengene gibi sıkıp dayanılmaz acılar verirmiş. Bir yandanda kazılan saçlar büyüyüp dışarı çıkamayınca başına batarmış. Tutsak, kafasını yerlere vurmasın diye bir kütüğe bağlanır , yürek dağlayan çığlıkları duyulmasın diye elleri ayakları bağlı olarak ıssız bir yerde dört-beş gün aç susuz bırakılırmış. Beşinci günün sonunda tutsakların çoğu ölür , kalanlar ise hafızalarını yitirirmiş. Tutsak zamanla kendine gelir , yiyip içerek gücünü toplarmış. Artık o bir insan değil ölünceye kadar geçmişini hatırlamayan bir ‘ Mankurt ‘ olmuştur. Bir mankurt kim olduğunu , hangi soydan geldiğini ,anasını ,babasını ve çocukluğunu artık bilemez ve hatırlayamazmış. Hatta öyle ki insan olduğunun bile farkında değilmiş. Adeta , ağzı var dili yok itaatkar bir hayvandan farksızdır. Kaçmayı hiç düşünmeyen bir köle olmuştur. Onun için önemli olan tek şey karnını doyurmak ve efendisinin emirlerini yerine getirmek. Bu bilgiler ışığında Limbik Sistemimizi kontrol etmeli ve kontrol altına almalıyız…

Ziyaret -> Toplam : 119,51 M - Bugn : 324231

ulkucudunya@ulkucudunya.com