« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

05 Haz

2007

Hz. Resulullah (sav)’in Mirası

01 Ocak 1970

 İnsanlığı karanlıktan kurtaran ve bütün dünyaya marifet nuru ve iman saçan Hz. Muhammed-i Mustafa (sav)in rıhletinin yıl dönümündeyiz…

Mekke’nin müşrik camiası putperestlik inancıyla hakikate gözlerini yummuşken İslam güneşi yavaş yavaş cahiliyet dağları ardından doğmaya başladı ve hidayet nuru Mekke semalarını aydınlattı. Bu nurun ışınları ilk başta sınırlı ve renksiz gibiydi ve aydınlığı ile sıcaklığı mağrur arap zenginlerince hissedilmiyordu. Ancak kısa bir süre sonra bu insanların gözleri İslam nuru karşısında kararmaya başladı ve bilmukabil mustazaf ve mağdur insanların gönlü aydınlandı. Her ne kadar İslam güneşi Müslümanların yaşamını ısıttıysa bir o kadar da cahillerin ve zalimlerin hayatını kararttı. Hz. Resulullah (sav)in tevhid haykırışı öylesine derin ve sağlamdı ki müşriklerin bu sesi susturma çabaları boşa gitti ve İslam dini bütün dünyaya yayıldı. İslam dininin bu zaferinde en önemli etken, bu inancın resulü olan Hz. Muhammed (sav)in yüce şahsiyetiydi. 40 yıllık yaşamı boyunca hazret, seçkin ve eşsiz bir konum kazanmıştı. Hazretin şahsiyetinde hiçbir zafiyet yoktu ve hiçbir zaman uygunsuz davranışlara yönelmedi. Cahiliyet döneminde emin ve sadık lakabını kazanan hazretin sağlam kişiliği, görevlendirildiği çağrının ana desteğiydi. 25 yaşındayken evlenen hazretin düğün merasiminde Ebutalip şöyle dedi: Kureyş kavminde erdemlik konusunda onunla boy ölçüşebilecek hiçbir yiğit yoktur.

Hz. Resulullah (sav) asil bir aileden geliyordu. Dedesi Abdulmuttalip ve amcası Ebutalip, Mekke’nin büyükleri arasında saygın kişilerdi ve onların soyundan olan hazret, doğal olarak aynı saygınlığı kazandı. Öte yandan Hz. Resulullah (sav) Mekke halkı arasında büyüdü ve bütün insanlar hazretin hiçbir okulda ders almadığını biliyordu. Bu özelliğin tesiri, Kur’an-ı Kerim’in hayat saçan zengin içerikli ayetlerinin hazretin ağzından halka sunulduğu zaman anlaşıldı. Hazreti tanıyan insanlar bu ayetlerin bir insan zihninin ürünü olmayacağını çok iyi anlamıştı, ancak nefsine esir düşen bazıları hazrete karşı çıkmaya başladı. Hz. Resulullah (sav) islamiyetin yaygınlaşması için öylesine candan çaba harcadı ki yüce Allah bu konuya Kur’an-ı Kerim’de değindi ve şöyle buyurdu: “(Ey Peygamber) eğer bu kelama (yani Kur’an-ı Kerim’e) iman etmezler ise kendini onlar için üzüntüden helak mı edeceksin”

Allah-u Teala ayrıca Fatır suresinin 8’inci ayetinde de peygamberine merhamette bulunur ve şöyle buyurur: (Ey Muhammed) senin canın onlar için üzüntüye düşmemeli yaşamının son anlarında hasta döşeğindeyken bile Müslümanların geleceği ile ilgili kaygılar ve İslam ümmetini bekleyen sorunları düşünmek hazreti üzmeye devam ediyordu. Kendisini öldürmek isteyen Medine münafıklarının hazretin rıhletini beklediğini görüyordu. Hazretten sonra saltanat peşinde olanların da tehlikeli planlar yaptığını biliyordu. Mübarek yaşamının son günlerinde bir gece sahabeden biriyle Bâkî mezarlığına giden hazret İslam şehitleri ve diğer Müslümanlar için mağfiret talebinde bulundu ve ardından da sahabesine şöyle buyurdu: Yüce Allah beni iki konudan birini seçmek için serbest bıraktı: Biri dünya hazinelerinin anahtarı ve ebedi yaşam, diğeri ise, ona kavuşmam; ve ben ikinciyi seçtim.

Risalet döneminde hz. Resulullah (sav)in sarfettiği 23 yıllık sadakat dolu çabalar, insanlık camiası için ahlak, insanlık ve adalet dolu bereketli bir miras geride bıraktı. O zamana kadar ilim ve bilimden yoksun olan arap halkı, islamiyetin doğuşu ile birlikte bir çok alim yetiştirdi. Hazret, varlık ve hayata yeni bir açıdan bakan bir çok insan eğitti. Bu insanların yürekleri yegane yaradanın aşkı ile doyup taştı ve sevgi ile şefkat eski düşmanlıkların yerini doldurdu. Müslümanların hazretten öğrendikleri dersler, iyiliğe yönelmek, hak peşinde koşmak ve fazilet sahibi olmaktı. Hazretin nezdinde en seçkin insanlar yetişti. Selman, Ebuzer, Ammar Yasir ve daha niceleri bu büyük insanlara birer örnektir.

Peygamber efendimiz (sav)in en büyük mirası, hiç kuşkusuz Kur’an-ı Kerim’dir. Gönüllere hitap eden Kur’an-î ayetler doğru yaşamak, aşk, barış ve Allah’a tapmak gibi en güzel yaşam yolunu gösterir. Bu semavi kitabın yapıcı rolünü, bu kitapla tanışmayı, yaşam kaynağına kavuşmaya benzeten alimlerin yaşamına bakarak anlayabiliriz. Hz. Resulullah (sav)ın geride bıraktığı mirasın bir başka parçası, hazretin sünnetidir. Hazretten geriye ilim ve hikmet denizini andıran birçok hadis ve hutbe kalmıştır. Hazretten geriye kalan mirasın bir diğer parçası da onun mübarek soyu olan ıtreti ve ehli beytidir ki bu insanlar sayesinde İslam dini bütün dünyaya tanıtıldı. Ehli beyt (s)ın en seçkin fertlerinden biri hz. Ali (s)dir ki sonsuz ilmi, eşsiz cesareti ve büyük adaleti ile insanları hidayet etti. Hz. Resulullah (sav) Kur’an-ı Kerim’le birlikte ehli beytini izlemenin, insanların saadetini güvenceye alacağını belirtmişti.

Hz. Resulullah (sav)den miras kalan bir başka şey huzur ve güvendir. İslam dininden doğan huzur ve güven… Kendini huzur içinde hissetmek, insanlık toplumunun en temel ihtiyacıdır. Hazret, talimatlarıyla insanlara güven ve huzur içinde yaşamlarından yararlanmasını sağlayan bir dini miras bıraktı. Bu din insan fıtratını iyi bilmekte ve onunla uyumlu halde hareket etmektedir. Bu din insanların saldırganlık ve sultacılık yerine birbirlerine kardeşçe davranmalarını buyurur. Çünkü İslam dinine göre bütün insanlar ırk, dil ve renk ayırt etmeksizin yüce Allah katında eşittir. Bu din sayesinde müminler her türlü ayrımcılıktan uzak gönül birliği içinde her türlü tehdit ve tacize karşı direnir. İslam dini düşmanla savaşırken bile insanların özgürlüğünü kısıtlamaz ve onların güvenliğini tehlikeye atmaz. Hz. Resulullah (sav) herhangi bir orduyu savaşa yollarken onlara şu hatırlatmalarda bulunurdu: Allah adına, Allah’ın hatırı için Allah’ın yolunda ve resulünün meramına göre hareket edin. Düşmana baskın yapmayın, onları parçalamayın (doğramayın), hile yapmayın, yaşlıları, çocukları ve kadınları öldürmeyin ve gerekmedikçe ağaçları kesmeyin.

İşte bu nedenledir ki hz. Resulullah (sav)in rıhletinin ardından bile nuru sönmedi ve ona hayran olanlar hala onun bereketli nurundan yararlanıyor. Özellikle dünyaya göz diken ve özgürlük, demokrasi ve insan hakları gibi sözcüklerle insanlıkla alay eden müstekbirlerin hüküm sürdürdüğü böyle bir dönemde hz. Resulullah’a (sav) ve onun tebliğ ettiği inanca olan ihtiyaç yeniden canlandı, diyebiliriz.

Hz. Muhammed (sav)’in vefatı münasebetiyle tüm İslam alemine başsağlığı diliyoruz…

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 129,09 M - Bugn : 50796

ulkucudunya@ulkucudunya.com