« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Nis

2024

Güç bozar

Taha Akyol 01 Ocak 1970

Bir dostumla bayramda telefonlaştık. Hayatında ilk defa CHP’ye oy verdiğini söyledi. Tasarruflu yaşayan ama geçim sıkıntısı çekmeyen biri. Maaşının düşüklüğünden iktidara kızmış değil.

Niye diye sordum. Ülkeyi kötü yönettiklerini, eleştirilerden ders almadıklarını söyledi. “Bozuldular, değişmesi lazım diye düşündüm” dedi.

Türkiye’nin “Gri Liste”ye alınmasına, yolsuzluk endekslerinde en aşağılara düşmesine, iktidarın Körfez ülkelerine swap ziyaretleri yapmasına çok içerlemiş.

Milliyetçi muhafazakar olması onu partizanlığa değil, böyle bir tepkiye götürmesi sağlıklı bir gelişmedir.

DEVLET PARTİSİ

Tarih de şahittir ki uzun süreli iktidarlar koltuğa yapışıyorlar. Devletin uçsuz bucaksız yetkilerine alışıyorlar. Kemalizm’in önde gelen yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu “Panorama” adlı mutlaka okunması gereken romanında, Milli Mücadele heyecanıyla yola çıkmış olanların “Devlet Partisi”nin uzun iktidar yıllarında nasıl bozulduğunu anlatır. Bütün siyasi hayat, “Şef’in gözüne girmek”ten ibarettir, çünkü insanlara mevki makam veren, onları milletvekili yapan odur. “O kadar ileri inkılapçılıkla tanınmış bu eski vali”yi, “lök gibi yerinde oturan belediye başkanını”, arsa spekülatörlerini, kodamanların şatafatını anlatır.

Okurken, Namık Kemal’in feryadını hatırlamıştım: “Geldik vatan kavgasına / Düştük rütbe yağmasına!”

Bugün Panorama’yı okuyanlar, “mücahitler müteahhit oldu” sözünü hatırlamadan edemezler.

“Sırtını devlete dayayan siyaset”in yandaşlarına nimet dağıtması ve kitlelerin buna tepkisi…

KİTLELERİN TEPKİSİ

Panorama’nın her satırında, kendi deyişiyle “Milli Mücadele ahlakının de
vam etmemesi”nin ıstırabı vardır. Roman kahramanlarından idealist Fuat, yazarın duygu ve düşüncelerini yansıtır. “İnkılȃbın köksüz öncüleriyiz ve sayımız o kadar azdır ki, her an milyonların içinde kaybolup gitmek tehlikesine maruz kalabiliriz” diye konuşur.

Halbuki parti binaları dolup boşalıyordu! Bugünkü gibi iş için.

Yakup Kadri neslinde “31 Mart” şokunun yarattığı paranoya, romana da damgasını vurur. “Âyinciler” ayaklanır, Fuat’ı ve onun gibi inkılapçıları vahşice linç edip öldürürler!

Roman 1949’da yazılmıştır. Korkulan “irticai ayaklanma” olmamış, kimsenin burnu kanamamış, DP iktidara gelmiştir.

İnkılapçılar devlet partisine kitlelerin tepkili olmasını irtica sanıyorlardı. Halbuki sorun, halkın yoksulluğu karşısında inkılapçıların “kodaman” hayatına duyulan tepkiydi.

Yakup Kadri de bir ölçüde bunu kabul eder.

Nitekim devlet partisine en büyük tepki, Osmanlı’dan beri en gelişmiş bölge olan Ege şehirlerinde ortaya çıkacaktı. Önce Serbest Fırka, sonra Demokrat Parti…

Bugün, “elim CHP’ye gitmez” diyenlerin CHP’ye bir ölçüde oy vererek onu birinci parti yapmalarında da “sırtını devlete dayayan siyaset”in kibir ve partizanlığına tepki duygusu etkili oldu.

Tarihin bize söylediği, “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” kanunudur. ‘Dindarlar yolsuzluk yapmaz’ şeklindeki yaygın güveni bu iktidar yıktı. İşte, Türkiye “yolsuzluk algı endeksi”nde hiç bu kadar aşağı düşmemişti. Yirmi yıldır bir Siyasi Etik Kanunu çıkarılmadı!.. Liste kolaylıkla uzatılabilir… Hele de CB sisteminde parti ve devlet iç içe geçtikten sonra.

MODERN DEVLET

Büyük zihinler iki asır önce “güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar” kuralına karşı teoriler düşündüler.

“Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, denetim ve denge, şeffaflık, hesap verirlik, fikir ve ifade hürriyeti” gibi değerler ve kurumlar geliştirdiler. Newton ile Montesquieu’nün aynı asrın insanları olması ve dünyada Sayıştay’ların 18. Yüzyılda ortaya çıkması, (bizde 1862) tesadüf değildir. Hepsi aynı zihnî aydınlanmanın eserleridir.

Dürüstlük, vicdanlara bırakılmamalıydı. Bırakırsanız, güç tutkusu yolunu bulurdu, “dava için” der, “devrim için” der, “siyaset yapıyoruz” der, der de derdi.

Öyle bir anayasal düzen inşa edilmeliydi ki, iktidara gelen gideceğini bilmeli, hatta görmeliydi. Kendini hem Sayıştay gibi denetim kurumlarının hem parlamentonun ve hür medyanın denetimi altında hissetmeliydi. Yargı mutlaka bağımsız olmalıydı…

Özetle, kral değil kural… Kuvvetler ayrılığına, denetim ve denge esaslarına dayalı modern hukuk devleti.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 129,04 M - Bugn : 3537

ulkucudunya@ulkucudunya.com