İsmail Hakkı İzmirli
1868 – 31.01.1946 01 Ocak 1970
Osmanlıların son döneminde yetişen ve yeni kelamcılar hareketini temsil eden bilgindir. Kültürlü bir asker aileden gelen İsmail Hakkı İzmirli’nin babası Hasan Efendi, Kandiye kasabasında Karataş (Yeropetso) mahallesinde doğmuş, Osmanlı ordusunda yedek yüzbaşı olarak hizmet görmüştü. Bu hizmeti sırasında bulunduğu Girit'te (1867) Kandiyeli Hafize Hanım'la evlenmiş ve İsmail Hakkı bey bu evlilikten bir yıl sonra dünyaya gelmiştir.
İsmail Hakkı, babasının ölümü üzerine, mali sıkıntıya düşen ailesini geçindirmek için hem çalıştı hem okudu. Sarık sararak, saraçlık yaparak geçimini sağladı, ailesine de yardım etti. Annesini alıp İstanbul'la geldikten sonra da çalışarak okumayı sürdürdü. Kimi tanınmış ailelerin çocuklarına özel dersler verdi. Yüksek öğrenimini tamamlayıp öğretmen oluncaya kadar bu koşullar içinde yaşadı ve 1897 yılında İstanbul'da Mercan Lisesi'nde öğretmen iken ilk evliliğini yaptı.
İsmail Hakkı İzmirli, daha sonra ortaokul, lise ve yüksekokullarda ve üniversitede uzun yıllar öğretmenlik yapmayı sürdürdü. 22 Haziran 1909’da atandığı Dârülfünun (İstanbul Üniversitesi) hocalığına emekliye ayrıldığı 1 Ekim 1935 tarihine kadar aralıklarla devam etti. Bu süre içinde Ulûm-i Dîniyye ve Edebiyye şubelerinin müdürlüğünün yanında (1909-13) çeşitli dersler verdi ve 13 Ekim 1914’te buradaki görevi sona erdi. Dârülfünun’daki beş yıllık hizmeti ve ilmî yayınlarıyla dinî bilimler alanındaki ehliyetini ispatlayan İsmail Hakkı İzmirli, medreselerin ıslahı projesi çerçevesinde kurulan Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye’de müfettişliğe getirildi (1914-18). 1915 yılında Süleymaniye Medresesi’nin açılması üzerine Kelâm Şubesi’-nin felsefe-i İslâmiyye tarihi (daha sonraki adıyla hikmet-i llâhiyye) müderrisliği de ona verildi ve 1923 yılına kadar bu dersi okuttu. Ayrıca Menbâülirfan’da felsefe dersiyle Medresetü’l-İrşâd ve’l-vâizîn Şubesi’nde kelâm ve felsefe tarihi dersleri verdi. Bu arada tekrar Dârûlfünun’da felsefe-i İslâmiyye tarihi hocalığına başladı (19l9) ve Dârü’l-hikmeti’l-İslâmiyye’de üyeliğin yanı sıra bir süre başkanvekilliği ve başkanlık yaptı.
İzmirli, Ankara’da Umûr-i Şer’iyye ve Evkaf Vekâleti (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) bünyesinde kurulan Tedkîkat ve Telifât-ı İslâmiyye Heyeti’nde de üye (1922- 1924), başkanyekili ve başkan olarak çalıştı. Bu sırada Tevhîd-i Tedrîsat (eğitimin birleştirilmesi) Kanunu ile kapatılan medreselerin yerine Dârülfünun’un yeniden yapılandırılması üzerine İstanbul’a döndü. Üniversitenin İlâhiyat ve Edebiyat fakültelerinde hocalık yaptı ve İlahiyat Fakültesi’nin başkanlığına getirildi (1931). Dârülfünun’un İstanbul Üniversitesi’ne dönüştürülmesiyle İlâhiyat Fakültesi yerine kurulan İslâm Tedkikleri Enstitüsü kadrosuna tayin edildi (1933). Yaş sınırı nedeniyle emekliliği gelince Bakanlar Kurulu kararıyla görev süresi bir yıl daha uzatıldı ve 1 Ekim 1935’te emekliye ayrıldı. Yaşamının son yıllarını Ankara'da oğlu Hayreddin'in yanında; çeşitli kongrelere katılarak, konferanslar vererek ve makaleler yazarak zamanını değerlendirmeye çalıştı. 31 Ocak 1946 tarihinde Ankara'da vefat etti. Cenazesi 2 Şubat 1946'da Hacı Bayram Camii'nde kılınan namazdan sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Meslek yaşamını çok yoğun biçimde geçiren İsmail Hakkı İzmirli, birçok sivil toplum ve resmi kuruluşta çalışmalar yapmış, dönemin hemen bütün bilimsel komisyonlarında yer almıştır. Dârüşşafaka’da görev yaparken Cem’iyyet-i Tedrîsiyye-i İslâmiyye’de çalışmış, Abdullah Cevdet’in çevirdiği Dozy’nin Târîh-i İslâmiyyet adlı kitabı hakkında bir rapor hazırlamak üzere Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kurulan komisyonda görev almıştı. Ayrıca Tedkîk-i Kütüb, Ulûm-i Dîniyye ve Arabiyye ve Ahlâkiyye gibi komisyonlarda çalışmış, Mehmed Zihni Efendi’nin ölümü üzerine onun yerine Meclis-i Maârif üyeliğine getirilmiş ve Cem’iyyet-i Sûfîyye’de görev almıştır. Öte yandan Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye derslerinde terimler arasında birlik sağlamak üzere 1915’te kurulan ve kelâm ilminin çağın ihtiyaçlarına göre yeniden ele alınıp şekillendirilmesi amacıyla aynı yıl kurulan komisyonların başkanlığını yapmıştır. İzmirli, Türk Tarih Kurumu yedek üyeliği ve Paris’teki Uluslararası Bilimler Akademisi Türk grubu üyeliğinde de bulunmuştur.
Bilimsel çalışmaları ve yönetim hizmetlerinden dolayı İsmail Hakkı İzmirli’ye Dârülmuallimîn-i Âliye’de birçok rütbe ve nişan verilmiştir. Ayrıca Fransa tarafından akademi nişanına lâyık görüldüğü gibi eğitim çalışmalarına yaptığı hizmetlerinden ötürü kendisine önce ikinci, ardından birinci rütbeden Eğitim nişanları verilmiştir.
İzmirli’nin siyasetle uğraştığı pek bilinmemekle birlikte Mehmed Akif (Ersoy) gibi o da Meşrutiyetin ilk günlerinin havası içinde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girmiş, Meşrutiyet yönetiminin üstünlüklerini halka anlatmak üzere Ekim1909’da Kayseri ve Konya’ya gitmiştir. Aynı yıl cemiyetin Şehzadebaşı’ndaki İlmiye Kulübü’nde medrese öğrencilerine yönelik olarak verilen konferanslara Mûsâ Kâzım, Bursalı Mehmed Tâhir ve Mehmed Akif’le birlikte katılmıştır.
Titiz bir kitap arayıcısı ve okuyucusu olan İzmirli, Türkçe, Arapça ve Fransızca kitaplardan oluşan kütüphanesini Süleymaniye Kütüphanesi’ne bağışlamıştır. 275 yazma ve 4110 basılı kitaptan oluşan kütüphane daha sonra oğlu Celâleddin İzmirli’nin kattığı kitaplarla zenginleşmiştir. Kütüphane, özellikle İzmirli’nin basılmamış eserlerinin nüshalarını ihtiva etmesi ve düşüncesinin kaynaklarını göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Burada yer alan kelâm kitapları üzerine MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Habip Terzioğlu tarafından bir yüksek lisans tezi hazırlanmıştır (1989).