« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

13 Eyl

2021

Hainler ve vatanseverler…

Taha Akyol 01 Ocak 1970

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda partisinin lideri olduğu için çok sert siyasi polemiklerden sakınmıyor.

Önümüzdeki seçimler için de stratejisi şimdiden belli: “Biz” dindarız, vatanseveriz, milliyetçiyiz… “Onlar” dine saygısız, terör işbirlikçisi, hain…

Ekonomi, hukuk, dış politika gibi hayati konular yerine, böyle bir tablo çizerek seçmen tutmak.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi olaylarında “camiye bira şişesiyle girdiler” ve “duvara zulüm 1453’te başladı diye yazdılar” iddiasını, aradan sekiz yıl geçtikten sonra tekrarlayarak Meral Akşener’in “kimlerle beraber” olduğunu söylemesi, seçim stratejisinin yeni örneğidir.

GEZİ OLAYLARI

Anayasa Mahkemesi’nin atıf yaptığı Emniyet raporuna göre, sekiz sene önce 80 ilde cereyan eden Gezi olaylarında, 5.532 eylem ya da etkinlik olmuş, 104.510 emniyet görevlisi olayların bastırılmasında vazife almış, dört sivil vatandaşımız hayatını kaybetmiş, bir komiser yüksekten düşerek şehit olmuştu. Olaylara katılanların sayısı 3 milyon 611 bin kişiydi. (AYM, B. No: 2015/9430)

Sayının daha fazla olduğunu düşünüyorum. Her neyse, dört milyona yakın kişinin “camiye bira şişeleriyle girilmesi” barbarlığını ve “zülüm 1453’te başladı” zırvasını bırakın tasvip etmeyi, hoşgörmesi bile mümkün değildir.

Gezi hadiseleri “toplumsal olay” halinde başlamıştı. Nitekim Cumhurbaşkanı Gül’ün ve Başbakan’a vekalet eden Bülent Arınç’ın yumuşak tavırları olayları sakinleştirme yönündeydi… Arınç bunu defalarca anlattı.

Gezi olaylarına elbette yasadışı gruplar, terör örgütleri de sızmıştı. Bu marjinal grupların şiddet içeren çirkin hareketlerini, milyonların tasvip ettiğini söylemek maddi gerçeğe aykırıdır…

MARJİNAL ÖRGÜTLER

Dahası, o çirkin eylemlerden bahsederken muhalefet partilerinin “onlarla beraber” olduğunu söylemek maddi gerçeğe aykırı olduğu gibi dünyaya da Türkiye hakkında çok kötü bir imaj vermek olur: Nasıl bir ülke ki muhalefet partileri teröristleri, hainleri destekliyor?!

Fransa’daki “Sarı Yelekliler” hareketini hatırlayın, çok daha şiddet vardı. Önemli olan kamu düzenini sağlamaktır.

Kaldı ki Valide Sultan Camiinin müezzini Fuat Yıldırım, Emniyete verdiği ifadede camide bira şişesi görmediğini söyledi. Ve, Başakşehir’e bağlı Kayabaşı köyüne tayini çıktı!

Duvara bir kişi, üç beş kişi “zulüm 1453’te başladı” diye yazmış olabilir mi?

Birkaç kişiyle ilgili bu iki iddia gerçek olsa bile Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’de herkesin mabetlere saygılı ve herkesin İstanbul’un fethiyle iftihar ettiğini söylemesi daha iyi bir davranış olmaz mı?

Üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meral Akşener’i iktidarın yanında yer almaya davet ettiğinde onun da “milli ve yerli” olduğunu söylememiş miydi?..

MİLLET İTTİFAKI

Meral Akşener kariyerinde tarihçidir, Malazgirt ve Fetih hakkındaki bilgisi pek çok siyasetçinin üstündedir.

Daha lider olmadan Ahlat’ın maneviyetini iyi bildiği için orada ev tutmuştu, devlet parasıyla değil kendi imkanlarıyla… Saray değil, kiralık ev…

Akşener’le oturup milliyetçi düşüncenin hocaları Fuat Körülü’yü, Sadri Maksudi’yi, Yusuf Akçura’yı, Mümtaz Turhan’ı, Nurettin Topçu’yu, Ali Fuat Başgil’i, Erol Güngör’ü konuşabilirsiniz. Akşener’in milliyetçiliği bu kültür mirasına dayalıdır, özgürlükçüdür.

Kılıçdaroğlu, CHP tarihinde üçüncü büyük değişime öncülük ediyor: Biri İnönü’nün CHP programından “Kemalizm” kelimesini ve “kuvvetler birilği”ni çıkarması… İki; Ecevit”in Ortanın Solu hareketiyle “inançlara saygılı laiklik” kavramını ortaya koyması… Üç; Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi din-laiklik gerilimi şeklindeki fay hattından çıkarıp kitlelere açması…

GELİŞMİŞ ÜLKE OLMAK

Bu iki liderin “Millet İttifakı”nı kurması, Demokrat Parti’nin ve Saadet Partisi’nin burada yer alması iki bakımdan Türkiye için hayırlıdır: Bir; Türkiye’de tarihten gelen din-laiklik fay hattının aşılması, demokrasinin öncelikli olması… İki; siyasetimizdeki aşırı güç yoğunlaşmasını kurumlardaki tahribatı karşısında siyasi hayatımızda bir “denetim ve denge” unsurunun oluşmaya başlaması…

İnanç, laiklik, kimlik, etnik duyarlıklar gibi fay hatlarımızda siyaset yapmak her devirde Türkiye’ye zarar verdi. Bu değerleri özgürlük alanı kabul ederek hukukun üstünlüğünü ve kuvvetler ayrılığını gerçekleştirmek… Siyasi hayatımızda da rasyonelleşmeye yönelmek…

Gelişmiş ülke olmanın tek yolu budur.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,76 M - Bugn : 29061

ulkucudunya@ulkucudunya.com