« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Oca

2020

ABD-İran: ‘Ölü evinde küslük olmaz’!..

Nedret Ersanel 01 Ocak 1970

Fiilen ve aracısız savaş halinde iki ülkenin, resmi açıklamalarının tamamında ve BM dâhil başvurularında sistematik olarak ‘savaş istemediklerini’ vurgulamaları doğal geliyor herkese...

Amerikan liderliğinin de Tahran yönetiminin de son açıklamaları gerilimi düşürme hatta ileri giderek -Washington cephesinden- ön şartsız masaya oturma davetleri içeriyor...

İran’dan gelen açıklamaların bir ton koyu olmasının nedeni yas süreci. Kasım Süleymani’nin cesedi soğumadan ABD ile ‘kucaklaşmak’ içeriye izah edilemez.

Araya giren hatırlı ülke ve liderlerin de etkisiyle bu eğilim en azından ateşkese bağlanırsa, ortaya‘olan Süleymani’ye oldu’gibi bir durum çıkacak...

***

Matem döneminde ortaya çıkan bir başka yanlış politik adım, İran’ın nükleer anlaşma konusunda ipleri atması. Tahran’da bir kesim üzüntüsünden ne yaptığını bilmiyor gibi. Bu sadece ABD’yi rahatsız etmekle kalmaz, Rusya ve taraf Avrupa ülkelerini -Almanya, Fransa, İngiltere- de tedirgin eder.

Bu kararı rötuşlama işini Dışişleri Bakanı Zarif’in yapacağı anlaşılıyor. Tersinden şu da anlaşılıyor, karar İran dini liderliğinin işi!..

***

Mektubun zarfını da açmalıyız...

Bağdat’ın ülkedeki Amerikan askerlerini kapının önüne koyma kararı, hükümetin de destek açıklaması pratikte ne işe yarar bilinmez ama ABD’nin bu kararın ardından gönderdiği “çekiliyoruz” mektubundaki -imzasız, kaşesiz ama yalanlanlanmayan, ‘yanlışlıkla gönderildi” denilen- mazrufun gizini sürmemizi engellememeli...

Nerede görülmüş yanlışlıkla mektup gönderildiği.. WhatsApp mı bu?

Ortada mektup var. Gerçek ve resmi kalemden çıkmış, Bağdat’a ulaşmış ama onaysız. Bu, ABD’nin tahliye kararı karşısında ne yapacağını bilemediğini, cevap bulamadığını gösteriyor. Belli ki, Dışişleri, Savunma bakanlıkları, CENTCOM ve Beyaz Saray arasında tartışılmış. Sonunda mektubu Oval Ofis yırtmış.

Verecek cevapları olmadığından meseleyi, “çıkmıyoruz, çıkarabilen varsa gelsin çıkarsın” yüzsüzlüğüne indirdikleri açık. Ama iç siyasette bir cevabı var; seçim bandına girmiş ABD Başkanı’nın bir “ricatı” rakiplerine ve kamuoyuna izah etmesi mümkün değildi.

Bizi ilgilendiren kısmı şu;ABD güvenlik mimarisinin güçlü bir kesitinin, artık Irak’taki varlıklarının hem politik hem askeri açıdan ‘savunulamaz’ olduğunu düşünmeleri!

Son günlerde 23 Ekim 1983 tarihinde Beyrut’ta gerçekleştirilen saldırı sonucu yüzlerce Amerikan askerinin hayatını kaybettiği saldırının anımsatılmasını belki bu bağlamda anlamalıyız...

***

Süleymani’nin öldürüldüğü duyulur-duyulmaz paniğe kapılan ülkelerden biri de Suudi Arabistan’dı...

Başta Riyad, Körfez ülkeleri biliyorlar ki, İran hedef listesinin tepesinde bulunuyorlar. Bu yüzden Veliaht Prens Selman’ın kardeşi ve Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid bin Salman apar-topar Washington’a uçtu. Dışişleri Bakanı Pompeo ve Savunma Bakanı Esper ile görüşüp, ‘korunma’ ve ‘bölgeden çekilmeyin’ için yalvardı.

Paraları da boşa gitmedi, ABD, “İran’ın bölgedeki Amerikan müttefiklerine yönelik herhangi bir tehdidin hızlı şekilde yanıtlanacağını” duyurdu...

Yine de Riyad’ın yatıştığını söyleyemeyiz. Çünkü Aramco saldırısı tecrübesi ortada duruyor...

***

Suikastın getirdiği bir diğer yenilik de, kendisini apaçık ilgilendirmesine rağmen benzer krizlerde bir balık kadar sessiz kalan Çin’in konuşmaya başlaması...

Çin Komünist Partisi yayın organı ‘China Today’, Irak’ın Çin için stratejik önemi haiz olduğunu, Irak ve İran’da özellikle enerji alanında denizaşırı çıkarları bulunduğunu yazdı (09/01, Sernur Yassıkaya, Yeni Şafak.)

Keza, Hong Kong merkezli, ‘South China Morning Post’ gazetesi de, suikastı ‘stratejik provokasyon’ olarak niteledi; “Çin, İran’dan petrol alan başlıca ülkelerden biri. İran’ın tepki vermesi halinde Rusya da çatışmaya sürüklenebilir. Çin’in de böylesi bir durumdan kaçınması mümkün olmayabilir” cümlelerini kurdu ki, eh, az-buz sayılmaz!

Üstüne, Irak Parlamentosu’nun, ‘Amerikan askerleri çekilsin’ kararından sonra Çin büyükelçisinin Başbakan Abdulmehdi’ye giderek, ‘güvenlik ve askeri işbirliğini geliştirmek istiyoruz’ dediğini de düşündüğümüzde...

***

Merak konularından biri de İsrail olmalıdır. Gökten taş yağsa İsrail’den bilen İran’ın sessizliği garip...

Şu ana kadar Kasım Süleymani cinayeti ile ilgili bir tek İranlı liderin İsrail’i ağzına aldığını duymadık. Atladıysak bile etkisinin olmadığı, Tahran tarafından ilgi görmediği ortada.

Oysa Amerika’da, operasyonun bir yerinde muhakkak İsrail olması, en azından istihbari anlamda mevcudiyetinin bulunması gerektiği spekülasyonları yapılıyor.

Doğru veya yanlış İran’ın İsrail’i hedef/tehdit alanının dışında bırakması merak edilmeli. Çünkü Süleymani öyle yapmazdı!

***

ABD’nin suikast hamlesinin -kendi açısından- dört dörtlük olduğunu belirtmeliyiz. Hayli zamandır Washington tek taş oynatarak stratejik sonuç üreten adım atamıyordu. Avantajı tamamen Rusya’ya, bölgedeki -Türkiye dâhil- kimi ülkelere kaybetmişti. Şimdi inisiyatif onda...

BaşkanTrump’ın, ‘NATO-ME’ ismini koyarak, NATO’nun ağırlığını Ortadoğu’ya daveti küçümsenmemeli.Her ülke için çok ayrı anlamlara gelir.

Dikkat;CENTCOMda bunun anlamını düşünüyor olsa gerek.. Tasfiyesi değil belki ama seyreltilmesi sayılabilir!

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,80 M - Bugn : 1013

ulkucudunya@ulkucudunya.com