« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 May

2008

AHMET CEVDET PAŞA

Ahmed BELADA 01 Ocak 1970

İlim, hukuk ve büyük devlet adamı, Osmanlı Devleti'nin âbide şahsiyetlerinden olan Cevdet Paşa; 1823 yılında Bulgaristan'ın Lofça(şimdiki adı Loveç) kasabasında Hıdrellez'den kırk gün önce doğdu. Asıl adı Ahmet olup Cevdet mahlasını İstanbul'da eğitim gördüğü sırada Şair Süleyman Fehmi Efendi'den almıştır. Babası Lofça ileri gelenlerinden ve meclis azasından Hacı İsmail Ağa, annesi yine Lofçalı Topuzoğlu hanedanından Ayşe Sümbül Hanım'dır.(1)

Küçük yaşlarda kendisini ilim yoluna veren Ahmet Cevdet Paşa, devrin meşhur üstadlarından muhtelif dersler alarak yetişti. Arapça, Farsça, Fransızca ve Bulgarca'yı öğrendi. Daha talebelik yıllarında ders verme icazetine layık görüldü.

Kendini edebiyat ve şiirde gösteren Cevdet Paşa, diğer taraftan Mesnevîhanlık icazetini aldı. O kendi ifadesine nazaran tahsili sırasında tatil zamanlarında bile sürekli kitap okumuştur. Sadece bayram günlerinde çalışmalarına ara vermiştir.

Zahirini bu şekilde ikmal eden Cevdet Paşa, manevî tahsilini de ihmal etmeyip devrin tanınmış mutasavvıflarından Kuşadalı İbrahim Efendi'nin sohbetlerine katıldı. Hocasının yönlendirmesi ile Cevdet Paşa zahirî ilimde inkişaf etti.(2)

Öğrenim hayatından sonra devlet hizmetine Ocak 1844'de Rumeli Kazaskerliği'ne bağlı Premedi Kadılığı ile başladı. Bir yıl sonra İstanbul Müderrisliği yetkisini aldı. Artık O'nun için baş döndürücü görevlendirme başlamış oldu. Baş döndürücü diyorum zira o kadar görevlendirmeye mazhar oluyor ki insan okurken takip etmekten yoruluyor. Bu konuda merakı olan okuyucularımız Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'ne müracaat edebilirler. İlmî vukûfiyeti, ince anlayışı ve nadide görüşleriyle, Osmanlı'nın fikren en karışık olduğu dönemde sağlıklı bir bakış açısını ortaya koyabilmiştir. Dinde "ince anlayış"ı ve basireti kendisine istisnaî bir mevki kazandırırken bunu hazmedemeyen bazı çevreler Ahmet Cevdet Paşa ile uğraşmaya başlamışlardır. Nitekim Şeyhülislamlık görevine getirilecekken ilmiye sınıfından mülkiyeye karar çıkarılmıştır. Dolayısıyla "Efendi"likten alınıp "Paşa" lığa geçirilmiştir.



SİYASİ ALANDA AHMET CEVDET PAŞA

Deyim yerindeyse unvan değişikliği ile Cevdet Paşa'nın iştigal alanı da farklılaşıyor. Nitekim önce Maraş, Urfa, Zor sancakları ve Adana eyaletinin birleştirilmesiyle Halep Valililiğine tayin edildi. İki yıl süren bu görevden sonra Ahmet Cevdet Paşa'ya Divan-ı Ahkam-ı Adliye başkanlığı verildi. Divanın nezarete çevrilmesi üzerine Adliye Nazırı oldu. Bu dönemde nizamî mahkemeler teşkilatını kurarak bununla ilgili kanun ve nizamnameleri hazırladı. Engin bilgisi, ikna gücü, dirayeti ve vakarı ile temayüz etmesinin tabii neticesinde Devlet-i Aliyye'de birçok önemli vazifelerde bulundu.

Cevdet Paşa'nın dikkat çeken yönlerinden biri de sahibi olduğu makamın hakkını vermesidir. Makamın mahkumu değil, hâkimi olmuştur. Engin görüşü ve sağlıklı bakış açısıyla kendisine güvenenleri mahcup etmemiştir.

Paşa'nın Adalet Bakanlığı, Osmanlı müesseselerine yeniden Avrupaî bir şekil verme temayülünün filizlendiği zamana rastlamıştı. Bu temayül adlî hayatımızı da tesiri altına almıştı. Bu tesir öyle bir safhaya ulaştı ki asırlardan beri teşekkül etmiş olan ve örfümüzle yoğrulup dini olduğu kadar milli bir karakter de taşıyan hukukumuz için batıdan kanun alma arzuları ortaya atıldı.

Bu dönemde Cevdet Paşa'ya şöhret kazandıran gelişmelerden biri de kendi tarafından ortaya atıldı. Hanefî fıkhına dayalı bir kanun kitabının hazırlanması gerektiği düşüncesi fikrini ileri sürdü.

Bu teklif Avrupa'dan tercüme edilmek istenen ithal kanuna mâni olmak maksadına matuftu. Öyle de oldu. Gerekli merciiler tarafından Bab-ı Ali'de teşkil edilen 'Mecelle-i Ahkam-ı Adliye Cemiyeti'nin reisliğine getirildi.



MECELLE

Devrin önde gelen fıkıh alimlerinin de yer aldığı bu cemiyet "Mecelle"nin ilk dört kitabını yayımlamaya muvaffak oldu. Beşinci kitabın hazırlığı biterken Cevdet Paşa reislikten azledilerek Bursa valiliğine tayin edildiyse de birkaç gün sonra bu görevinden de alındı. Bu arada cemiyetin başına Gerdankıran Ömer Efendi getirildi. Ömer Efendi'nin reisliği esnasında çıkarılan altıncı kitap ağır tenkitlere uğrayınca Ahmet Cevdet Paşa cemiyetin başına tekrar iade edildi.

Bundan sonra birkaç kez görevden alınıp başka görevlere getirildiyse de "Mecelle", Ahmet Cevdet Paşa ile müsemma olmuştur.

Mecelle, dünya hukuk âleminde ve bilhassa Mısır, Suriye ve diğer İslam ülkelerinde takdir ve şükranla karşılanmış; ilmî ve hukukî kıymeti hakkında günlerce neşriyat yapılmış bir kanun olmuştur. İslam âleminde batılı kanunlar formunda düzenlenen ilk kanun Mecelle'dir.



MECELLE'DE TAKİP EDİLEN METOD

Heyet muayyen günlerde toplanır, yazılacak mevzuların tertip ve tahriri görüşülerek kaleme alınmak üzere içlerinden birine havale olunur; karar veçhiyle yazıldıktan ve tekrar kısım kısım maddeler üzerinde bir daha görüşüldükten sonra kabul olunan şekilde tespit olunur ve her madde yazılış bakımından Reis Cevdet Paşa'nın tashihinden geçerdi. Heyet azasından Muallimhane-i Nüvvab mektebi müdürü Yunus Vehbi Efendi merhum, Mecelle'nin tedvininde cereyan eden çetin münakaşa ve müzakereleri talebeye anlatır ve hiçbir maddenin müzakeresiz yazılmadığını ifade eder.(3)

İslam hukuku meseleci bir hukuktur. Bunun manası, akla gelebilecek her türlü ihtimali bir 'içtihada' bağlamak demektir. Bunun için İslam hukukunda bir içtihad kapısı açılmış ve kıyamete kadar da açık kalacağı beyan edilmiştir.

İşte Mecelle'de böyle bir anlayıştan neşet etmiştir. Çağın icapları da dikkate alınarak, nass'ın bulunmadığı konularda çözümler aranmıştır.

Sultan Abdülaziz'in de desteğini alan Ahmet Cevdet Paşa, meydana getirdiği MECELLE sayesinde bu ülkeyi Avrupa'ya benzetme temayülündeki ilerici taslaklarının arzularını kursaklarında bıraktı.(4)



BAKANLIK GÖREVİNDE CEVDET PAŞA

Kısa süren Evkaf Bakanlığı'ndan sonra Maarif Nazırlığı'na getirilir. Yukarıda da zikrettiğimiz gibi Cevdet Paşa statükocu bir idareci değil, bir şeyler yapmayı düşünen, düşündüğünü uygulamaya çalışan yürekli bir idareciydi. Öyle ki getirildiği Maarif Nazırlığı'nda; ilkokullardan yüksek okullara kadar her seviyede ders programları yapıldı, yeni bir elif ba cüzü hazırlandı. "İbtidaiyye" adıyla modern usulde bir ilkokul açıldı. Daru-l Muallimin teşkilatı; Sıbyan, Rüştiye, İdadî olmak üzere üç dereceye ayrılarak yeniden düzenlendi. Buralarda okutulmak üzere; "Kavaid-i Türkiye", "Mi'yar-ı Sedat" ve "Adab-ı Sedat" adını taşıyan okul kitapları yazdı.

Adliye Nazırı iken Ticaret Nezareti bünyesindeki ticaret mahkemelerini Adliye Nezaretine bağladı. İbrahim Ethem Paşa'nın sadrazamlığında Dahiliye Nazırlığına getirildi. Burada mülkiye memurlarının hal tercümelerinin kaydedildiği "Sicil-i Ahval Defteri"ni tanzim ettirdi. Muhtelif bakanlık ve valilik görevlerinden sonra 2. Abdülhamid tarafından Meclis-i Ali'ye tayin edildi. Cevdet Paşa bundan sonraki hayatını ilmî çalışmalara ayırdı. Kısa süreli bir hastalıktan sonra 26 Mayıs 1895'te Bebek'teki yalısında vefat etti ve Fatih Sultan Mehmet Türbesi haziresine defnedildi.(5)

"İnsan doğuştan medeniyete yatkındır." diyen Cevdet Paşa, Tanzimat döneminin en önemli şahsiyetlerinden biridir. Türk- İslam ve doğu kültürü ile yenilikçi batı arasında senteze yapmaya çalışmış bir şahsiyettir. Osmanlı müesseselerinin İslamî esaslara dayandığını dikkate alarak Batı devletleriyle Osmanlı Devleti'nin farklı din ve medeniyetlerden doğduğunu, bu sebeple de her yönden batılılaşmanın hem yanlış hem de imkansız olduğunu düşünmüş, sonuç olarak Batı taklitçiliğine ve maddeci felsefeye şiddetle karşı çıkmıştır.

Yeniciliğe de açık olan Cevdet Paşa, Batı'nın pozitif alandaki üstünlüğünü kabul ederek Osmanlı müesseselerinin batı tarzında ıslahını savunmuştu.

Osmanlı'nın büyüklüğünü Hilafet ile Saltanat'ın birleşmesinde gören Cevdet Paşa, Meclis-i Mebusan'ın kapatılması sırasında 2. Abdülhamit'i haklı bularak desteklemiş ve Mithat Paşa'nın Yıldız Mahkemesi'ndeki yargılanmasında önemli rol oynamıştır.



İKTİSAT GÖRÜŞÜ

"Cevdet Paşa'nın Cemiyet ve Devlet Görüşü" adlı doktora tezinde Dr. Ümit Meriç, iktisat görüşüyle ilgili şunları yazmış: "Paşa, ticarete çok önem verir. Bir devlet için ticaret "ruh-i kalb-i devlet"tir derdi. Ticaret yollarının genişletilmesi ve tüccar gemilerinin artırılması maksadına ulaşmak için akla en yakın ve emin görünen yol "serbest ticaret" kaidesidir. Paşa'ya göre servetin gerçek kaynağı: "Devletlerin hakiki geliri ahali üzerine müesses olan şeyler olup, devletin gelirini artırmak için reayanın servetini çoğaltmak ile hasıl olagelir. Reayanın servetinin çoğaltılması siyasî huzurla olur." Paşa'ya göre iktisat siyaseti, siyaset de iktisadı tayin eder.(6)

Cevdet Paşa iktisadî hayatta liberalizmi benimsemekle birlikte devletin kalkınması için kapitülasyonların kaldırılması gerektiğini savunmuştur. İş hayatında ise müslümanların da anonim şirketler kurmasını teklif etmiştir.

İktisadî hayatın inkişafının huzurlu ortam ve iş bilen idarecilerle mümkün olacağı aşikardır.



AHMET CEVDET PAŞA'NIN TARİHÇİLİĞİ

Birçok yönüyle temayüz etmiş olan Cevdet Paşa'nın belki de en öne çıkan yönü tarihçiliğidir. A. Hamdi Tanpınar'ın "İbn-i Haldun'un son şakirdi." dediği Cevdet Paşa'nın tarihçiliğinde İbn-i Haldun'un görüşlerinin ciddi tesiri olmuştur. "Tarih-i Cevdet" namıyla bilinen ve 6 cilt olarak neşredilen tarih kitabı takdire şayandır. Bunun yanı sıra "Kısas-ı Enbiya" , "Tezakir" eserleri vardır. "Tezakir" kendisinin içerisinde bulunduğu olaylara dair notlardan teşekkül etmiş bir hatırat niteliği taşımaktadır. "Maruzat" 2. Abdülhamit'in isteği üzerine kaleme almış olduğu tarihî ve siyasî olayları hâvî eseridir.

Bu alanda daha birçok esere imza atan Ahmet Cevdet Paşa sağlıklı görüşü ve velûd kalemiyle dönemine ve kendinden sonraki çağa ışık tutmuştur.

"Tatili tatil" eden Cevdet Paşa itibar edilen ve itibar gören tutumuyla ilim çevresine, siyaset adamlarına ve kendisini yetiştirmek isteyen genç kuşağa örnek gösterilecek değerli bir devlet adamıdır.



1) a- Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 7. cilt

b- Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Osman Nuri Topbaş, Altınoluk, s.322

2) Age, Osman Nuri Topbaş, s.323

3) Açıklamalı Mecelle, Hikmet yay., Ali Hikmet Berki (kontrolünde), 2. baskı, İst. 1979, s. 9

4) Age, Osman Nuri Topbaş, s. 323-331

5) Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 7. cilt

6) Cevdet Paşa'nın Cemiyet ve Devlet Görüşü, Dr. Ümit Meriç, Ötüken, 1979, İst. 2. baskı s. 137- 138

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 128,51 M - Bugn : 10693

ulkucudunya@ulkucudunya.com