« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

12 Haz

2007

KAZILIK KOCA OĞLU YİGENEK DESTANI

12 Haziran 2007

KAM Gön oğlu HAn Bayındır yerinden kalkmıştı. Kara yerin
üzerine ak otağını dikmişti. Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti. Bin yerde
ipek halıcığı döşenmişti. İç Oğuz, Dış Oğuz beyleri sohbete toplanmıştı. Yeme
içme idi.

Kazılık Koca derlerdi bir kişi var idi. Bayındır Han'ın veziri idi. Şarabın
keskini başına çıktı. Kaba dizi üzerine çöktü. Bayındır Han'dan akın diledi.
Bayındır Han izin verdi. Nereye istersen git dedi.

Kazılık Koca iş görmüş, işe yarar odamdı. İşe yarar yaşlılarını yanına topladı,
teçhizat ve levazımı île yola girdi. Çok dağlar, dere tepe geçti. Günlerden bir
gün Düzmürd Kalesi'ne geldi. Karadeniz kenarında idi. Ona erişip kondular.

O kalenin bir tekfürü var idi. Adına Arşın oğlu Direk Tekür derlerdi. O kafirin
altmış arşın boyu var idi. Altmış batman gürz vururdu, çok kuvvetli yay çekerdi.
Kazılık Koca kaleye yetişir yetişmez cenge başladı. Sonra o tekür kaleden dışarı
çıktı, meydana girdi, er diledi. Kazılık Koca onu görür görmez yel gibi yetişti,
tutkal gibi yapıştı. Kafirin ensesine bir kılıç vurdu, zerre kadar kestiremedi.
Sıra kafire geldi. O altmış batman gürz ile Kazılık Koca'ya tepeden aşağı tutup
çaldı. Yalan dünya başına dar oldu düdük gibi kan fışkırdı. Kazılık Koca'yı
yakolayıp tutup kaleye koydular. Yiğitleri durmayıp kaçtılar. Kazılık Koca tam
on altı yıl kalede esir oldu. Sonra Emen derlerdi bir kişi altı kerre varıp
kaleyi alamadı.

Meğer hanım, Kazılık Koca esir olduğu vakit bir oğlancığı var idi. Bir yaşında
idi. On beş yaşına girdi, yiğit oldu. Babasını öldü biliyordu. Yasak
eylemişlerdi, esir olduğunu oğlandan saklıyorlardı. O oğlanın adına Yigenek
derlerdi.

Günlerden bir gün Yigenek oturup beyler ile sohbet ederken, Kara Göne oğlu Budak
ile uyuşamadı. Birbirine söz atıştılar. Budak der: Burada boş laf edip ne
yapıyorsun, mademki er diliyorsun, varıp babanı kurtarsana, on altı yıldır
esirdir dedi. Yigenek bu haberi işitince yüreği oynadı, kara bağrı sarsıldı.
Kalktı. Bayındır

Han'ın huzuruna vardı, yere yüz koydu, der:
Sabah erken sapa yerde dikilince ak otağa
Atlas ile yapılınca mavi gölgelikli
Tavla tavla çekilince yiğit atlı
Çağınp yardım isteyince bol çavuşla
Çalkandığında yağ dökülen bol nimetli

Darda kalmış yiğidin arkası

Zavallının biçarenin ümidi

Türkistanın direği

Yırtıcı kuşun yavrusu

Amıt suyunun aslanı

Karacuğun kaplanı

Devletli han medet





Bana asker ver, beni babamın esir olduğu kaleye gönder dedi.



Bayındır Han buyurdu, yirmi dört sancak beyi gelsin dedi. Önce Demirpakı
Derbendinde bey olan, kargı mızrak ucunda er böğürten, hasıma yetiştiğinde
kimsin diye sormayan Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar seninle beraber varsın dedi.
Aygır Gözler Suyu'ndan at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan Eylik Koca
oğlu Dülek Evren beraber varsın dedi. Çift burçtan kayın oku durmadan geçen
Yağrıncı oğlu Kalmış seninle beraber varsın. Üç kerre düşman görmese kan ağlayan
Toğsun oğlu Rüstem beraber varsın dedi. Ejderhalar ağzından adam alan Deli Evren
beraber varsın. Yer yüzünün bir uçundan bir ucuna yetişeyim diyen Soğan Sarı
beraber varsın. Sayılmakla Oğuz erenleri tükense olmaz. Bayındır Han yirmi dört
kahraman sancak beyini Yigeneğe arkadaşlığa verdi. Beyler toplanıp
hazırlıklarını yaptılar.



Meğer o gece Yigenek rüya gördü. Rüyasını arkadaşlarına söyledi, görelim hanım
ne söyledi:



Der: Beyler birdenbire kara başım, gözüm uykuda iken rüya gördü. Ela gözümü açıp
dünya gördüm. Ak boz atlar koşturan alplar gördüm. Ak miğferli alpları yanıma
aldım. Ak sakallı Dede Korkut'tan öğüt aldım. Ataca yatan kara dağları aştım.
İleri yatan Karadeniz'e girdim. Gemi yapıp gömleğimi çıkardım yelken kurdum.
İleri yatan denizi deldim geçtim. Öteki kara dağın bir yanında alnı başı
parlayan bir er gördüm. Kalkıp yerimden doğruldum. Kargı dilli öz mızrağımı
kaptım. Karşılayıp o ere vardım. Karşısından o eri mızraklayacağım zaman
denedim. Göz ucu île o ere baktım. Dayırn Emen imiş onu bildim. Döndüm o ere
selam verdim. Oğuz ellerinden kimsin dedim. Gözkapaklarını kaldırıp yüzüme
baktı. Oğul Yıgenek nereye gidiyorsun dedî, söyledi. Ben dedim: Düzmürd kalesine
gidiyorum, babam orada esir imiş dedim. Burada dayım bana söyledi:

Der:,



Yetiştiğinde yel yetişmezdi yedi vurgunum

Yedi bayırın kurduna benzerdi yiğitlerim

Yedi kimiyle kurulurdu benim yayım

Kayın dalı tüylerinden som altınlı benim okum

Yel esti yağmur yağdı yükü koptu

Yedi defa vardım o kaleyi alamadım geri döndüm

Benden daha er çıkmayasın Yigeneğim dön



dedi. Yigenek rüyasında dayısına söylemiş:

Der:



Kalkıp yerinden doğrulduğunda

Ela gözlü bey yiğitleri yanına almadın

Adı belli beylerle sen at koşturmadın

Beş akçeli süvarileri arkadaş ettin

Onun için o kaleyi sen alamadın





demiş. Yigenek yine der:



Kese kese yemeğe yahni güzel

Kesme gününde kumandan hızlı güzel

Daim geldiğince dursa devlet güzel

Bildiğini unutmasa akıl güzel

Hasmından dönmese kaçmasa erlik güzel



dedi.



Bu rüyayı Yigenek arkadaşlarına hikaye eyledi. Meğer dayısı Emen orada yakın
idi. Cümle beylerle arkadaş olup gittiler. Düzmürd Kalesine yetişince etrafını
çevirip gittiler kondular.



Kafirler bunları görünce Arşın oğlu Direk Tekür'e haber verdiler. O mel'un da
kaleden dışarı çıkıp bunların karşısına geçti, er diledi. Kıyan Selçuk oğlu Deli
Dündar yerinden kalkı verdi, altmış tutam sivri mızrağını koltuğa kısıp o kafiri
karşısından mızraklayayım dedi, mızraklayamadı. Kafir Tekür yakalayıp zorladı,


mızrağını çekti elinden aldı. O altmış batman gürz ile Dündar'ı tepeden aşağı
tutup çaldı. Geniş dünya başına dar oldu. Cins atını çevirdi, çekilip döndü.
Ondan sonra Dönebilmez Dülek Evren altı kanatlı çomağı ile at tepip gelip
yukarıdan aşağı kafire şiddetle vurdu, yenemedi. Tekür yakalayıp elinden
çomağını aldı, ona da gürz ile vurdu. O da cins atını çevirdi döndü. Hanım,
yirmi dört sancak beyi Tekür'ün elinde perişan oldu. Sonra Kazılık Koca oğlu
Yigenek, taze yiğitcik yaradan Allah'a sığındı, ölümsüz mabudu övdü, der:



Yücelerden yücesin

Kimse bilmez nicesin

Aziz Tanrı

Sen anadan doğmadın

Sen babadan olmadın

Kimsenin rızkını yemedin

Kimseye güç etmedin61

Bütün yerlerde birsin

Sen daim ve baki olan Allahsın

Ademe sen taç giydirdin

Şeytana lanet kıldın

Bir suçtan ötürü huzurundan sürdün

Nemrud göğe ok attı

Karnı yarık balığı karşı tuttun

Ululuğuna haddin yok

Senin boyun kaddin62 yok

Veya cism ile ceddin yok

Vurduğunu ulutmayan Ulu Tanrı

Bastığını belirtmeyen belli Tanrı

Kaldırdığını göğe yetiştiren güzel Tanrı

Kızdığını kahreden kahhar Tanrı

Birliğine sığındım Rabbim kadir Tanrı

Medet senden

Kara elbiseli kafire at tepiyorum

İşimi sen yoluna koy





dedi. Hemen at sürdü. Yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı. Kafirin omuzuna bir
kılıç vurdu. Giyimini kuşamını doğradı, altı parmak derinliğinde yara açtı. Kara
kanı fışkırdı, kara kalçası, çizmesi dolu kan oldu. Kara başı bunaldı darda
kaldı. Hemen döndü kaleye kaçtı. Yigenek ardından yetişti. Kale kapısına
girmişken kara çelik öz kılıcı ile ensesine öyle çaldı ki başı top gibi yere
düştü. Ondan sonra Yigenek atını döndürdü. askerin yanma geldi.



Esir olan Kazılık Koca'yı bırakı vermişler, çıkıp geldi. Hay bey yiğitler kafiri
kim öldürdü diyerek söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:



Develerin dişisini gebe koydum

Erkek midir dişi midir onu bilsem

Kara elimin koyununu gebe koydum

Koç mudur koyun mudur onu bilsem

Ela gözlü güzel helalimi hamile koydum

Erkek midir kız mıdır onu bilsem

Bre bey yiğitler haber bana Yaradanın aşkına





dedi. Yigenek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:



Develerin dişisini gebe koydun erkek oldu

Kara elde koyununu gebe koydun koç oldu

Ela gözlü güzel helalin! hamile koydun aslan oldu



dedi. Yigenek babası île görüştü. Ondan sonra gerikalan beyler görüştü. Sonra
hep birden beyler kaleye yürüyüş ettiler, yağmaladılar.



Babası ile Yigenek gizli yaka tutarak koklaştılar, iki hasret birbiriyle
buluştular, ıssız yerin kurdu gibi uluştular. Tanrı'ya şükürler kıldılar.



Kalenin kilisesini yıkıp yerine mescit yaptılar. Aziz Tanrı adına hutbe
okuttular. Kuşun alaca kanım, kumaşın arısını, kızın güzelini, dokuz katlı
içlenmiş süslü elbise, cübbe Bayındır Han'a hisse çıkardılar. Geri kalanını
gazilere bağışladılar. Döndüler, evlerine geldiler.



Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi. Bu Oğuzname Yigeneğin olsun dedi




Dua edeyim hanım : Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın
kesilmesin. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Ak bürçekli ananın yeri cennet
olsun. Ahir sonu an imandan ayırmasın. Ak olnında beş kelime dua kıldık kabul
olsun. Günahınız adıı güzel Muhammed Mustafa'nın yüzü suyuna bağışlasın hanım
hey!...

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,96 M - Bugn : 23946

ulkucudunya@ulkucudunya.com