« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Eyl

2007

Türkler buldu diye kilisenin aforoz ettiği rakam;

Ferit Tunceren 06 Eylül 2007

Sıfır'ın keşfi
Araştırmacı gazeteci İlhami Yangın, önümüzdeki hafta Etkin Kitaplar'dan çıkacak olan Kabala'nın İntikamı adlı eserinde sıfır rakamının icadı ile İbnu'l-Arabî'ye ait olan Vahdet-i Vücud görüşünün birbirine etkisi üzerinde duruyor. Kabala'nın İntikamı adlı kitapta anlatıldığına göre sıfır rakamı Müslüman Türklerin buluşu denilerek uzun süre Avrupa'da yasaklanmış ve kilise tarafından aforoz edilmiş.

Gerek Kabalistlerin gerekse Pisagor'un evrendeki her şeyin karşılığını rakamlarla açıkladıklarını belirten İlhami Yangın şunları yazıyor: Ancak bir şeyin karşılığını hesap edememişlerdi. Hesap edemedikleri o bir şey aslında `bir şey` de sayılmazdı.

Yokluk! Olmayan bir şey nasıl işaretlenecekti?

Bu rakamı dünyaya matematik tarihinin en büyük bilim adamı olarak tanımlayabileceğimiz bir Özbek Türk'ü Harezmî (780–850) hediye ediyordu: `Sekiz diğer sekizden çıkınca geriye bir şey kalmaz. Boş kalmaması için bir dairecik koy!`

Maalesef, Harezmî günümüzde yayınlanan birçok kitapta Türk bilgini değil de Arap bilgini olarak tanıtılmaktadır.

Mısır Piramitleri yapılmış, Maya, İnka medeniyetleri matematikte çok ileri gitmiş, 2012 tarihinde bitecek olan muhteşem takvim meydana getirilmişti. Ancak bunlar yapılırken `0` rakamı kullanılmamıştır. Çünkü bu rakam bilinmiyordu.

İlk olarak Hindistan milattan 300 yıl önce sayı ifadelerini rakamlamaya başlamıştı. 6. yüzyıla doğru haneleri sağdan sola doğru olan, 1'den 9'a kadar rakamlar ortaya çıktı. Bu rakamlar 660 yıllarında Hindistan dışında da tanınmaya başlandı.

`Sıfır` en son bulunan rakam olmuştu. Sıfırı gösteren daire gökyüzünü, uzayı, sonsuzluğu simgeliyordu. Bilinen en temel şekillerden birisiydi.

Sıfırın insanlık kültürüne katılmasının yazının icadından 4800 yıl sonraya rastlayabildiğine dikkat çekmek gerekir!

Tarihe dikkatlice bakarsak hiçbir kültürde sıfırla ilgili bir sembol göremeyiz:

İlk çağlarda sayılar, kil tabletler üzerine çizikler, ağaç dallarına çentikler yapılarak ifade edilmiştir.

Eski Mısır'da rakamlar, bazı şekillerin yan yana gelmesiyle belirtiliyordu: 1 için `I`, 10 için `^`, 100 için `?`, `Çengel işareti` gibi.

Eski Mezopotamya'da ise 1 yerine `D` harfi, 10 Yerine `0` (yuvarlak) vb. şekiller kullanılıyordu.

Eski Mısır ve Mezopotamya'da da `sıfır` rakamını gösteren sembole rastlanmamaktadır.

Romalılarda harflerle gösterilen Romen Rakamlarını hepimiz biliyoruz: 1 `1`, 5 `V`, 10 `X`, 50 `L`, 100 `C`, 500 `D`, 1000 `M` gibi Romen rakamları da sıfır ve basamak sistemi ihtiva etmediğinden aritmetik işlemlere uygun değildir. Nitekim Roma'da, Forum meydanındaki süslü hitabet kürsüsünün `Columna Restrata` sütununda 2.200.000 sayısını belirtmek için, 22 adet yüz bini gösteren sayı işareti oyulmuştur. O devirde bu miktarı belirtmek için daha iyi bir işaret yoktu.

Harezmî'nin bulduğu rakam Arapça `hiç`, `boşluk` anlamında `sifr` olarak adlandırıldı ve çember, yuvarlak olarak şekillendirildi: 0

Harezmî'nin buluşu bir müddet sonra o zamanın en büyük medeniyeti Endülüs'e oradan da Avrupa'ya geçti.

İlk başlarda sıfırın birçok Avrupa ülkesinde kullanımı yasaklandı. Avrupalılar sıfırın içinde bir şifre gizlendiğini düşünüyorlardı.

Sevan Nişanyan Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü'nde kelimenin etimolojik kökenini hakkında şu bilgileri veriyor; Arapça Sifr (Sfr); Arapça sözcüğün matematikteki anlamı hiç, boşluk, sıfır sayısı, Fransızca chiffre, İngilizce cipher, Almanca ziffer biçimlerinde Arapça'dan alınmıştır.

Hemen Cifr konusunda verdiğimiz bilgilere bir göz atalım: Arapça Cifr kelimesi Fransızca'ya chiffre `şifre` olarak geçti. Kabala konusunda ise şunları yazmıştık: Çoğul olan Sefirot sözcüğü İbranice'de `sayılar` anlamına gelmektedir. Sözcüğün tekil biçimi `Sefira`dır yani `şifre`. Bu benzerlikler ilginç değil mi?

Sıfırın Avrupa'ya girişi böylece cebir taraftarlarıyla `Arap rakamlarını kullanan Avrupalılar`, abacı sayı tahtası kullanan grup `eski Yunan-Roma hesap sistemini savunan ve kilise tarafından destek görenler` arasında bir çatışmaya yol açmıştı. Sıfıra şifre ismi verilmesi, sıfırla işlem yapmanın yasak olduğu, yapanın yakılma cezasına çarptırıldığı ve bu nedenle işlemlerin büyük bir gizlilik içerisinde yapıldığı dönemlere işaret eder.

Sıfır şeytanın rakamı olarak suçlanıyordu. Ardından bir Türk bulduğu için `barbarların icadı` olarak anıldı. 1299 Floransa tarihli bir kararnamede, İtalyan Floransa kambiyo loncalarının, `sıfır`ı kullanmayı yasakladığını görüyoruz. Kararın altına da küçük bir not düşülmüş: `Bu çok yaygın olmayan rakamın, Arap ülkeleri dışında kullanımı, ticarette çok büyük kargaşaya yol açabilir.`

Ne var ki, Floransa kambiyo loncasının bu kararına karşılık, o tarihlerde kâğıt üzerinde hesap yapmaya başlayan Avrupalı Tüccarlar yoğun bir biçimde Araplardan gelen sıfır rakamını kullandılar. Çünkü sıfır olmadan, sadece Romen rakamlarıyla yazılı hesap yapmak hemen hemen imkânsızdı.

1 rakamı tek bir şeye karşılık gelir, 2 rakamı iki şeye. Peki, sıfırın karşılığı nedir? Hiç mi? Peki o zaman hiç nedir? Hiç'i gözümüzde nasıl canlandırabilirdik?

Taşkın Tuna, `Uzayın Sırları` adlı eserinde sıfır hakkında şunları söylüyor: `yok ifadesini insan zihninin tam olarak kavraması çok zordur. Çünkü 'yok'luk, ancak 'var'lığa göre tanımlanan bir kavramdır. Yok'luğu tarif edecek bir kelime, onu belirleyecek bir sıfat da yoktur. Yokluğu matematikteki sıfır kavramı ile de tanımlamak imkânsızdır. Sıfır, var olmayan bir kemiyetin (nitelik) adıdır. Yoklukta nitelik ve nicelik de olmadığından sıfır kavramı da kullanılmaz. Bu durumda, Big Bang'ten 'önceki zamanda' neler olduğu sorusu, mantık dışıdır. Çünkü zaman da Big Bang ile yaratılmıştır. Maddenin yaratılmaya başladığı 'an' zamanın da yaratıldığı 'an'dır. Evrenin yaşı 15 milyar yıl ise, '30 milyar yıl önce ne vardı?' sorusu hiç anlamı olmayan bir soruşturmadır. Çünkü 30 milyar yıl önce 'zaman' yoktu ki, 'ne vardı' sorusuna bir cevap arayalım.`

`Sıfır` yani `yokluk` aslında olmayan bir kavram. Sıfırın ortaya çıkması için mutlaka bir işlem yapmak gerekiyor. Bir'den bir'i çıkardığınız zaman ortada sıfır kalıyor. Yani sıfırın olması için mutlaka bir işlem gerekli. Diyelim ki, bir altından bir altını çıkardık sonuç sıfır. Peki, o altınlar ne oldu? Duruyorlar, onlara bir şey olmadı. Ancak ortaya bir sıfır çıktı, daha doğrusu ortaya `hiçbir şey` çıkmadı, zira sıfır aslında `hiç bir şey`. `Sıfır`, yani `mahiyeti olmayan` bir sayı çıktı ortaya.

Pekâlâ, sıfır gerçekten mahiyeti olmayan bir sayı mı?

Bir `1` rakamının sağına sıfır `0` ekleyelim. `10` oluyor, yani sayının değerini on kat arttırıyor. İki sıfır koyunca ` 100` oluyor ve değerini yüz kat arttırıyor. Veya bir `1` rakamının soluna bir `0` koyalım. `01` oluyor yani bu rakamın değerini on kat düşürüyor. İki sıfır eklediğimizde ise `001` olup değerini yüz kat düşürüyor. Bu rakama siz, `mahiyeti yok!` diyebilir misiniz?

Harezmî'nin yazdığı eserin Salem manastırında bulunan ve 13. yüzyıl başlarında kaleme alındığı tahmin edilen İtalyanca çevirisinin kenarına şöyle bir not düşülmüş:

`Tüm sayılar bir'den çıkmıştır, bir ise sıfır'dan. Sıfır'da büyük bir mabedin saklı olduğunu bilmek gerek: O (Tanrı), ne başlangıcı ne de sonu olan sıfır'da simgelenir ve tıpkı sıfır gibi ne çoğalır, ne de azalır; ne O'na akan, ne de O'ndan kopan bir ırmak vardır. Ve sıfır'ın tüm sayıları on katı çoğaltması gibi, O da, yalnızca on kat değil, binlerce kat çoğaltır, hatta doğrusu, O her şeyi hiçlikten yaratır, esirger ve yönlendirir.`

Sıfırın icadı, ateşin ve tekerleğin keşfi gibi, insanlık tarihindeki en önemli birkaç büyük buluştan birisi olarak görüldü.

İnsan zekâsı sıfır diye bir mevhum keşfetmiş ve bundan ürkmüştür Sıfır aslında `hiç` bile değildi, eksiler âleminin sonu ve bu âlemden artılar âlemine geçişin de sınırıydı. Çünkü rakamlar sıfıra kadar düştükten sonra eksi olarak ifade ediliyordu. - 5 gibi. Bambaşka bir âleme geçiliyordu. Adeta, dünya ve ahiret gibi.

Bu rakamın matematikte kullanılması Avrupa'da uzun süre tartışıldı. Çoğu kimse bu rakamın matematiğe dâhil edilmesiyle insanlığın gerileyeceğini iddia ettiler. Bilim adamları sıfırın bu şekilde kullanılmasına karşı çıktılar.

Bledsoe sıfır hakkında şunları söylemektedir: `Sıfır: matematiği doğru yoldan en ziyade uzaklaştıran ve hakikate ulaşmasını engelleyen işaretlerin biri ve belki birincisidir.`



Dünya Sıfır rakamını tartışırken bu kez Endülüs'ten bambaşka bir doktrin yayılmaya başlıyordu:

`Âlem'de tek bir varlık vardır. O da vücudu mutlak olan Allah'ın varlığıdır. Diğer varlıklar bu varlığın çeşitli zuhurları ve değişik tecellileridir. Var zannedilen şeyler aslında vehim ve hayalden ibarettir.`

Bu sözler İslam tarihinde tasavvuf konusunda eser yazanların en etkilisi kabul edilen İbnu'l-Arabî'ye aittir. Bu görüşünü Vahdet-i Vücud'u anlattığı bütün kitaplarında tekrar tekrar yazmıştır.

Dikkat ederseniz, İbnu'l-Arabî'ye ait olan bu görüş yukarıda sıfır konusunda anlattıklarımızın tam tersidir. Olmayan bir şey'in nasıl olup da varsayılacağı Avrupa'da ve bütün dünyada tartışılırken, İbnu'l-Arabî var olan bütün evrenin ve insanların yok sayılması gerektiğini, gerçekte var olmadıklarını söylüyordu. O'na göre, evrende var olan tek Allah'tı, gerisi hayalden ibaretti.



Kaynak: İlhami Yangın, Kabala'nın İntikamı, s. 122-124

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,00 M - Bugn : 31261

ulkucudunya@ulkucudunya.com