Erbakan;'dan Türkeş'e İmanlı Gençlerim Telefonu.
Erden Aslan 28 Temmuz 2010
Erbakan’dan, Alpaslan Türkeş’e ‘İmanlı gençlerim’ telefonu ve Başbakan Erdoğan’ın ağlaması
1979 yılı ortaları, MC Hükümeti dönemi. Necmettin Erbakan ve Alpaslan Türkeş hükümet ortağı. Bir gün Milli Selamet Partisi (MSP) lideri Necmettin Erbakan, MHP Genel merkezini arayarak Ülkücülerin Başbuğu Alpaslan Türkeş’e şu sitemde bulunur
“Sayın Türkeş, senin gençler benim Bahçelievler’de ki İmanlı gençlerimin evlerine baskın yapıp kovmuşlar”.
Peki, bu sözlere şaşıran Türkeş, Erbakan’a ne cevap verdi? Baskınlar doğrumu idi? Baskınların sebebi neydi? İşte Bu günkü Başbakan Erdoğan’ın idam edilen ülkücülere ağlamasına ve referanduma ışık tutacak o tarihi olay.
Göktürk Tunçtürk
Yıl 1979.
Ankara’nın Bahçelievler Semtine ve bölgedeki okulların koordinesine Ülkücüler hâkim. Çünkü MHP Genel Merkezi, MHP Gençlik kolları ve Ülkücü Gençlik Derneği Genel Merkezi Bahçelievler semtinde. Yani Bahçelievler MHP ve Ülkücüler için en hassas nokta.
Bölgede sol kesimin oturması veya herhangi bir faaliyet göstermesi mümkün değil.
Bahçelievler Ülkücü Gençlik teşkilatı; bölgede kimlerin ikamet ettiğini ve özellikle öğrencilerin hangi evlerde oturduğunu, siyasi görüşlerini güvenlik açısından çok iyi tespit etmekte.
O zamanlar Ülkücülerin ve Sol örgütlerin dışında birde Akıncı Gençlik vardı. Akıncı gençlik MSP’nin yani Erbakan’ın gençlik teşkilatı idi.
İşte, Bahçelievler Ülkücü Gençlik teşkilatı; 400 ayrı evde kalan Akıncı gençliğe mensup öğrencilere hiç dokunmamış, onların o bölgede rahatça yaşamasına müsaade etmişlerdi.
Hatta Akıncı öğrencilerin evlerinde Humeyni afişlerini asmalarına rağmen.
1979 yılı ortalarından itibaren birden bire bölgedeki Ülkücü yöneticiler sık sık saldırıya uğramaya başlamış, Ülkücü yöneticileri polisin eliyle koymuş gibi gelip almaları sıklaşmış, Sol örgütler; ülkücü yöneticilerin evlerinin adresine ve giydikleri elbiselerin rengine kadar bilgilere ulaşmış.
Zaman çok geçmeden Bahçelievler 5. sokakta oturan ve Bahçelievler Ülkücü teşkilatının gözbebeklerinden olan Elazığlı Mustafa Köseli’nin evine bomba atılır ve Köseli paramparça olur.
Bahçelievler Ülkücü Teşkilatı bu ani olaylar üzerine sıkı bir araştırma yapar. Özellikle Ülkücü Gençlik bölge sorumlusu Cafer Uğurlu’nun solcu kız arkadaşları vasıtası ile elde ettiği bilgiler şok edici idi.
Elde edilen bilgilere göre; Bahçelievler bölgesinde oturmasına müsaade edilen Akıncı öğrenciler, Solcuların Kızılay civarında takıldığı pastane ve kafelere takılmakta ve onlarla istihbarat alış-verişinde bulunmaktalar.
Bu bilgililer ışığında Ülkücüler akıncı öğrencileri sıkı bir şekilde izlemeye koyulurlar. Akıncı öğrencilerin gerçektende Solcuların nokta olarak kullandıkları yerele gittikleri tespit edilir.
Yani, şuan ki SP ve AKP’nin bir çatıda bulunduğu MSP’nin gençliği, Ülkücüleri harcamak ve onları pasifize etmek için Sol örgütlerle işbirliği yapmaktaydılar.
Bunun üzerine bölge sorumlusu Cafer Uğurlu arkadaşlarını toplayarak, akıncı öğrencilerin evlerine ani baskınlar düzenler ve sorguya alınırlar.
Akıncı gençler dinen-imandan bahsettikleri için onlara hiçbir şiddette bulunulmadan hemen bölgeyi terk etmeleri istenilir ve birkaç gün içinde akıncı öğrencilerden bir kişi dahi kalmadan Bahçelievler bölgesini terk ederler.
Konu, Necmettin Erbakan’a şikâyet olarak iletilir.
Erbakan’da hemen MHP Genel Merkezini telefonla arayarak rahmetli Türkeş’ e şu sitemde bulunur;
“Sayın Türkeş, senin gençler benim Bahçelievler’de ki İmanlı gençlerimin evlerine baskınlar yapıp kovmuşlar”
Türkeş, Erbakan’ın ‘imanlı gençlerim’ tabirine çok kızar ve Erbakan’a;
“ Sayın Erbakan, ne demek? Benim gençlerim imansız mı? Böyle şeyler söylemeyin. Konuyu hemen araştırıyorum” cevabını vererek telefonu kapatır.
15 dakika sonra Ülkücü gençlik bölge sorumlusu Cafer Uğurlu, Başbuğu Türkeş’in karşısında olur.
Türkeş, Uğurlu’ya baskın olayını sorar ve o’da baskınları doğrulayıp, baskın yapma sebeplerini Türkeş’e bir-bir anlatır.
Türkeş, Uğurlu’ya her hangi bir sert tepkide bulunmaz ve “Çok dikkatli olun” der.
Tabi, Türkeş bu durumu Erbakan’a iletir.
Şimdi bu tarihi olayı niye anlattık.
Akıncı gençlik çatısı altında yetişmiş AK Partililer ve Başbakan’ın geçenlerde idam edilen ülkücüleri 34 yıl aradan sonra anmış ve özellikle idam edilen ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu’nun, idam öncesi yazdığı ve Avukatı Şevket Can Özbay ile ailesine gönderdiği mektubu okurken ağladılar.
Yani birden bire 12 Eylül 1980 Askeri darbede en çok mağdur olan Ülkücülerin-milliyetçilerin avukatı kesilip, bu mağduriyetlerinin hesabını sormak için MHP ve Ülkücü tabandan Anayasa paketlerine ‘Evet’ oyu vermelerini istediler.
Yalnız Pehlivanoğlu’nun hangi dava uğruna idam edildiğini açıklamadılar. Açıklayamazlar..
Çükü Pehlivanoğlu; AKP’nin ırkçılık-bölücücülük diye sürekli tanımladığı Türk milliyetçiliği uğrunda o idam sehpasına çıkmıştı.
Yine bir ilginç çelişkiyi aktarayım.
12 Eylül askeri darbesinde Mamak cezaevi D1 koğuşundayız.
Koğuşta Namık Kemal Zeybek, Taha Akyol, Yaşar Okuyan, Mehmet Naci Bostancı, rahmetli Avni Çarsancaklı, Doğu Perinçek, Oral Çalışlar, Gün Zileli ve MSP yöneticileri ile Akıncı gençlik var.
Koğuş başkanı seçeceğiz. O zaman koğuş başkanı Yaşar Okuyan’dı. Okuyan bırakacağı için yeni başkan seçilecekti.
Ülkücülerin başkan adayı Nuri Gedik’ti..Solcuların ise bir avukattı.
MSP ve Akıncı gençlik yöneticileri kime oy verdi biliyor musunuz?
Solcuların adayı avukat’a.
Şimdi, Ülkücüleri 12 Eylül darbesi öncesi gammazlayıp öldürülmelerine, yaralanmalarına, baskınlara uğramalarına sebep olacaksınız,o günden bu güne sürekli onları karalayacaksınız, bu gün oy ihtiyacınız var diye gelip onları keriz yerine koyup oy isteyeceksiniz.
Var mı öyle yağma.
Başbakan ve ekibi ağlıyor…
Bizim ve şehitlerin anası ağladı-ağlıyor.
Bırakın biraz da onlar ağlasın.
Haber2000.com