« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Ara

2006

MHP özelinde Siyasi Türk Milliyetçiliği örgütlenmesinin kültürel açıdan ele alınması

Hayati BİCE 26 Aralık 2006

Örgüt kültürünü şekillendiren unsurlar bir arada, etkileşim içerisinde bir tablo oluşturur. Örgüt ya da kurum olarak tanımlanabilecek her yapı ele alındığında aşağıdaki unsurlardan hiç değilse birkaçını bu yapılanmada bulabilmek mümkündür.

Tarih içerisinde başarılı oldukları kayda girmiş örnekleri model olarak alan bazı örgütler örgüt kültürünün esas unsurlarını sentetik olarak üreterek daha sağlam bir örgüt yapısı oluşturmaya dahi çalışmışlardır. Bugün de hangi hedefe yönelik olursa olsun bir örgüt yapısı altında bir araya gelen topluluklar, organizasyonlarının hedefe varmasını sağlamak üzere örgütün toplumdaki etkisini derinleştirmek için aynı yöntemi kullanmak zorundadır.

Birer örgüt olarak siyasi organizasyonlar da kendi kültürlerini oluşturan unsurları detayları ile belirleyip bunu örgüt mensuplarına benimsetmek ve üyelerinden ve sempatizanlarından başlayarak giderek toplum içerisinde yaymak yolunu izlemelidirler.

Bu değerlendirme ışığında Türkiye’de yakın tarihimizde “siyasi parti“ olarak örgütlenmiş organizasyonlar ele alındığında ilginç sonuçlar ortaya çıkacaktır. Burada Türkiye’deki bütün siyasi organizasyonları örgüt kültürleri temelinde incelemek yerine yakın dönem Türk siyasi tarihinde “örgütlülük“ ve “özgün örgüt kültürü“ açısından ciddi bir birikim arz eden MHP örgüt kültürünü teşkil eden unsurlar noktasından hareketle “örnek vaka“ olarak değerlendirilecektir.

Tarih boyunca geliştirilmiş etkin örnekler esas alınarak bir örgütün kültürünü teşkil eden unsurlar MHP örneğinde analiz edilerek bu unsurların başlıcaları – Tarihi, Kahramanları, Fiziki çevresi ve Sembolleri, Özgün İnançlar, Değerler ve Varsayımlar, Özgün Dil ve Terminoloji, Örgütiçi Davranış ve Tavırlar, Tören ve Ritüeller, Örgüt Kültürünün Teşekkülü ve Lider - aşağıda maddeler halinde incelenmiştir :


A- MHP Örneğinde Örgüt Tarihi

Bir örgütün kültürü örgüt tarihinin bir ürünü olarak tarihi süreç içerisinde oluştuğundan, o örgütün tarihi dikkate alınmaksızın tam olarak anlaşılamaz. Örgüt kültürü durağan bir yapı olmayıp değişken bir nitelik taşıdığı için örgüt kültürünün ileride gelebileceği noktayı öngörebilmek için de örgüt tarihini bilmek bir zorunluluk olmaktadır.

MHP’nin örgüt tarihini “efsanevi lideri“ Alparslan Türkeş’in parti genel başkanlığına seçildiği tarihten başlatmak pratik bir yöntem olacaktır. Alparslan Türkeş’in parti genel başkanlığına seçilmesinden önce de değişik siyasi organizasyonların “siyasi milliyetçilik“ çalışmaları olmuşsa da Türk milliyetçiliği akımın siyaset sahnesinde bir ekol olarak yer almasını bu tarih ile irtibatlandırmak mümkündür. 1969 yılından bugüne kadar geçen sürede MHP’nin katıldığı seçimler; sergilediği siyasi performans ve oluşturduğu kadrolar siyasi Türk milliyetçiliğinin ana damarını oluşturmuştur. Yaklaşık 40 yıllık MHP tarihini bazı önemli tarihi olaylarla irtibatlı olarak 3 dönemde incelemek yararlı olacaktır:

1. 1969-1980 dönemi : Bu dönem Alparslan Türkeş’in parti genel başkanlığına seçilmesinden 12 Eylül 1980 tarihli askeri darbe dönemine kadar sürer. Bu süreci içerisinde MHP örgütünde ve politikalarında gözlenen değişimler pragmatik bazı hesaplar ile ilgili olduğu için göz ardı edilebilir. Bu dönem MHP’nin örgüt kültürünün temellerinin atıldığı ve kısmen de şekillendiği bir dönem olduğu için özellikle incelenmelidir. MHP’nin TBMM’de temsil edildiği ve koalisyon ortağı olarak hükümet çalışmalarına fiilen ilk kez katıldığı bir dönem olması yönüyle önemlidir.

2. 1980-1997 dönemi : Bu dönemde MHP’nin bir süre hukuki sorunlar nedeniyle “siyasi“ faaliyetlerine ara vermesi sözkonusu olmuştur. Ancak informal faaaliyetler devam etmiştir. Bu dönemde Alparslan Türkeş’in tutukluluğu ardından siyasi haklarına kavuşması ; MHP’nin yeniden TBMM’de temsili ve nihayet 4 Nisan 1997’de vefatı gibi önemli köşetaşları yer alır. Bu dönemi bir “arakesit“ olarak Türk milliyetçiliği siyasi hareketinin “rehabitiasyon evresi“ olarak değerlendirmek gerçekçi olacaktır.

3. 1997- (bugün) ..... : Devlet Bahçeli dönemi : Alparslan Türkeş’in vefatı sonrasında MHP Genel Başkanlığı’na Dr. Devlet Bahçeli’nin seçilmesi ile başlayan bu dönem MHP’nin “tarihinde kaydettiği en büyük seçim başarısı“yla TBMM’de temsil edilmesi ve koalisyon hükümetinin önemli bir bileşeni olarak “devlette icra deneyimi“ yaşaması ile önemli tecrübelerin yaşandığı bir evredir. Günümüze kadar devam eden bu evrede MHP çizgisinde ağırlığını hissettiren olgu MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin fikir ve stratejileri olmuştur. Bu dönemin en dikkat çekici yönü MHP kitlesinin daha önce hemen hiç tanımadığı “küreselleşme ve yerellik“ ; “etnogenetik milliyetçilik ile sosyokültürel milliyetçilik arasındaki farklar“, “ABD öncülüğündeki yeni sömürgeciliğe karşı küresel direnç odakları ile ittifak“ gibi teorik konualrın MHP lideri Bahçeli tarafından gündeme getirilmesidir.


B- MHP Örneğinde Örgüt Kahramanları :

Bir “toplum birimi” olarak örgütler bir yandan kendi “özel tarih”lerini oluştururken kendi “özgün kahraman”larını da ortaya çıkartarak ilerler.

40 yıllık MHP tarihinde yaşanan deneyimler ; acı-tatlı olaylar ve özellikle 12 Eylül öncesi “milliyetçi hareket”in maruz kaldığı “şiddet” kahramanlar yönünden MHP tarihine acı dolu sayfalar ve bir o kadar da silinmez izler bırakmıştır. MHP örgüt kültürünün kahramanları olarak bir liste yapmak gerekse bu listeye yazılması gereken binlerce ismi bilinen kişi yanında onbinlerce isimleri bilinmeyen “adsız kahramanlar”ı da hatırlamak gerekecektir. Bir fikir vermesi için yine de bazı isimleri vermek gerekirse başta Alparslan Türkeş olmak üzere Dündar Taşer, Gün Sazak gibi “devlet adamları” ; H. Nihal Atsız ; S. Ahmed Arvasi gibi “fikir öncüleri”, Dursun Önkuzu , Yusuf İmamoğlu gibi ilklerinden 1980’lerde binlere varan sayıları ile “ülkücü şehidler” mutlaka hatırlanan isimlerdir.

Kahramanlar, örgüt içerisindeki bireyleri etkilemekte tartışılmaz bir motivasyon gücü teşkil ederler. Her bir MHP’li için siyasi figür olarak Alparaslan Türkeş ; devlet adamlığı için Gün Sazak birer örnek teşkil ederler. Fikir ve teoriye katkıları ile öne çıkan örgüt kahramanları ise örgütün kültürel değerlerinin belirlenmesinde ve örgüte olan bağlılık duygusunun geliştirilip korunmasında etkili olmuşlardır. Bu açıdan Türk milliyetçiliği bilincinin derinleşmesi yönünden “Bozkurtlar” romanının yazarı H. Nihal Atsız’ın ; MHP örgüt kültürünün ahlaki normlarının geliştirilmesi açısından “Türk-İslam Ülküsü” kitabının yazarı S. Ahmed Arvasi’nin MHP için çok değerli katkıları olduğu bilinen bir gerçektir.


C- MHP Örneğinde Örgütün Fiziki çevresi ve Sembolleri

Örgütün kültürel çevresini oluşturan unsurlardan birisi de fiziki ve maddi nesnelerdir. Bunlar örgütün ‘Genel Merkez’ binası, il ve ilçe merkez binaları, binaların mimarisi, örgütün tanıtım nesneleri (amblem ; tabela vb.) olabileceği gibi örgüt belgeleri; raporlar, demirbaşlar ve dekorasyonda kullanılan her türden araç-gereç de olabilir. Örgütteki ofis alanlarının nasıl kullanıldığı, tercih edilen mobilyalar, örgüt personelinin giyim kuralları gibi fonksiyonel unsurlar da fiziki çerçevenin birer parçasını oluşturur. Son yıllarda ofis işlevlerinde önemli bir yer tutmağa başlayan bilişim teknolojisi unsurları olan bilgisayarlar; iletişim araçları da fiziki çerçeveyi oluşturan önemli birer unsur haline dönüşmüşlerdir. Örgütte kullanılan bilişim teknolojilerinin kalitesi ve bu çerçevede kullanılan yazılımlar da örgütteki teknolojik çevrenin bir göstergesidir.

1. MHP Merkez Binasının Mimari Özellikleri ve Örgüt Kimliğine Katkısı

Günümüzde bir şirketin merkez ofisinin fiziki görünümü bile önem kazanmıştır. Bir kurum binasının mimarisi sanıldığından daha fazla öneme sahiptir. Örgüt binasının mimari tarzı ve iç dizaynı gerek örgüt çalışanların gerekse hangi nedenle olursa olsun örgüt merkezine gelenlerin davranışlarını etkilemektedir. Örgüt binasının mimari özellikleri, örgütün stratejik tarzını gösteren bir sembol olarak kullanılabilir. Binaların insan psikolojisi üzerine etkisini anlatmak için verilecek bir örnek Sovyet döneminde komünist ülkelerdeki kamu binalarının inşa edilme tarzının ortaya çıkardığı psikolojik bir sonuçtur. Bireyin “Devlet” ya da “Komünist Partisi” karşısındaki acziyetini ve küçüklüğünü vurgulamak için, mutlaka dev bir Lenin heykeli bulunan geniş alan ve bulvarlara cepheli, keskin hatlı ve koyu renkli iri kamu binaları yapılmıştır. Bu binalara giren insanların devletin büyüklüğü karşısında psikolojik olarak ezilmeleri proje müellifleri tarafından hedeflenmiş olmasa bile sonuç bu şekilde tezahür etmiştir.

Bu açıdan bakıldığında MHP diğer hiçbir parti ile kıyaslanamayacak kadar kaliteli bir MHP Genel Merkezi binasına sahiptir. MHP Genel Merkez Binası’nın mimarı Ahmet Vefik Alp’in ve iç dekorasyonunu planlayan bilinçli beyinlerin yaptığı tercihler MHP Genel Merkez Binası’nı örgüt kültürü yönünden mutlaka değerlendirilmesi gereken nitelikler kazandırmıştır. Binanın modern yapısı yanından Türk-İslam mimarisinden ilham alınan ayrıntıların ustalıkla kaynaştırılmış olması dikkat çekicidir. MHP fikri yapılanmasında önemli olan İslami unsurları temsilen bina içerisine “önemli bir unsur olarak yerleştirilen mescid” nezih bir mekan olarak dikkat çekmektedir. MHP Genel Merkez Binası’nın girişindeki devasa çini panonun sadelik ile beraber Türk sanatının önemli bir bileşeni olan çini sanatının özgün bir figürünü sergilemesi hemen dikkat çekmektedir.

MHP tarihinde “Genel Merkez” binası olarak kullanılmış mekanların hepsini tanıyan örgüt mensupları son MHP Genel Merkez Binası’nın daha kapısından girdiklerinde bir özgüven duygusu yaşamaktadırlar.

MHP Genel Merkezi önünde 12 Eylül 2006 günü yapılan törenle sergilenmeğe başlanan Orhun Abideleri\\'nin birebir kopyaları MHP Genel Merkezi’ne gelenleri hiçbir parti için olamayacağı kadar tarihin derinliklerinden 1300 yıl öncesinden selamlamaktadır. Bu anıtların sergilenmeğe başladığı gün yaptığı konuşma ile MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli de MHP’nin partilerden herhangi bir parti olmadığına şu sözleri ile işaret etmiştir: “... Önünde bulunduğumuz bu üç kutlu âbide, aradan geçen 13 asra yaklaşan zamana rağmen anlamını koruyarak, Türk’ün tarih sahnesine kendi adı ile ve kendi alfabesi ile damgasını vurduğu ilk vesikadır... Bu, aslına sadık kalarak, aynı ebad ve görünümde yapılan ve dünyada benzerleri olmayan üç âbidenin orjinalleri, Ankara’dan tam 5600 km ötede, ata toprağımız Orhun Vadisi ve Ötüken kıyısında sonsuza kadar seslenmeye devam edecektir. ... Bu tarihi âbidelerden Kültigin yazıtı 1274, Bilge Kağan anıtı 1271 ve Bilge Tonyukuk Anıtı ise 1286 yıl önce ebediyete kadar kalmak üzere büyük Türk milletinin şerefine emanet edilmiştir. Türk tarihin çok onurlu bir sayfasını aralayan Bilge Kağan’ın “Türk, Oğuz beyleri, milleti işit.” Çağrısı, babadan oğla, dededen toruna geçerek yüzyılları aşabilmiştir. Tarih boyunca dara düştüğümüz, sosyal, siyasal ve ekonomik anlamda buhran yaşadığımız her dönemde olduğu gibi, günümüzde de milletimizi dünya milletleri arasında yeniden şerefli mevkisine çıkartacak milli sır, Orhun’dan günümüze gelerek karşımızda dimdik duran bu ölümsüz mesajlarda gizlidir. ... Bilge Kağan’ın, âbidenin kuzey yüzünde, diktirdiği kitabenin maksadını açıklarken sarfettiği “Türk beyleri, milleti, bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedî taşa vurdum. Ona bakarak bilin.” sözleri Türk milletinin yaşama ya da yok olma arasındaki eşsiz tecrübelerinin uyarısıdır. ... Kültigin Anıtında “Tanrı bağışlasın, devletim var olduğu için, kısmetim var olduğu için, ölecek milleti diriltip besledim. Çıplak milleti elbiseli, fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.” ifadeleri bunun kanıtıdır. Bu yüksek sorumluluk taşıyan sözler, yönettiği büyük milletin gücünden ve kimliğinden habersiz, ömrünü basit ve günlük çekişmeler ile dolduran, kişisel ikballerinin peşinde koşan ilkesiz ve iki yüzlü yöneticilere de tarihi bir ders niteliğindedir...”

Dr. Devlet Bahçeli’nin bu önemli sözlerinin anlamını kavrayabilen herhangi bir - sıradan - MHP üyesinin bile Türk tarihinin omuzlarına yüklediği sorumluk ve görev bilinci kadar görkemli bir övünç ile dolacağı kesindir. Bu inanç ve tarihin derinliklerine uzanan mensubiyet şuurunun bir örgüt için ne derecede önemli olduğu hiç bir izaha gerek duyulmayacak kadar açıktır.

2. MHP Binalarındaki Maddi Nesneler

Örgüt binalarının şekli nitelikleri ve bu niteliklerdeki değişiklikler çoğunlukla örgüt kültüründeki ayrıntıları da ele verir. Parti temsilciliklerindeki tabela tutun da birim temsilcisinin odasında duvarda asılı bulundurulan çerçevelere kadar her şey bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Özellikle partiler için temsil makamları olan “Genel Merkez yöneticileri” ve “il başkanı” odaları bu açıdan dekorasyonuna dikkat edilmesi gereken mekanlardır. Özellikle tüm Türkiye’de temsilcilikleri olan parti gibi organizasyonların her il yöneticisinin kendi zevkine bırakılmayacak kadar önemli olan birer makam olarak “standard bir dekorasyon” anlayışını yaygınlaştırmalıdır.

Önemli markaların tüm Türkiye’ye yayılmış mağaza zincirlerinde standard mağaza dekorasyonu ve tabela tarzları geliştirmeleri bunun tipik birer örneğidir. Parti örgütleri de tüm Türkiye’deki temsilciliklerinde benzeri bir fiziki yapılanma sergilemek durumundadır.


3. MHP Parti Amblemi

Siyasi partilerde örgüt kültürünü oluşturan maddi nesnelerden önemli biri de \\"parti amblemi”dir. Bu açıdan bakıldığında MHP “parti amblemi“nin tarihi çağrışımları, sadeliği ve hatırlanabilirliği ile hemen öne çıktığı görülmektedir. “Üç hilalli” amblem bir yandan Osmanlı tarihinin kök sembollerinden birisi olarak hem de 40 yıllık MHP birikiminin bir özeti olarak tek başına çok önemli bir misyon ifa etmektedir. Parti binalarında kullanılan tabelalarda bu anlamlı amblemin standard bir tarzda kullanılması gerekmektedir.

Örgüt sembolleri, örgüt için özel ve farklı anlam taşıyan nesneler; biçim, söz, ya da eylemler olabilir. Bir ticari kurum sözkonusu ise “logo” ve kullanılan kurumla özdeşleştirilmiş özel renkler en çok dikkat çeken sembollerdendir. Bir parti için de her türlü basılı malzemede özel amblemin ve özel bir rengin tercihi örgüt kültürü yönünden özellik kazandırır.

MHP ambleminin kullanımının her türlü araç ile toplum içerisinde yaygınlaştırılması önemlidir. Diğer yandan bugün MHP ile özdeşleşmiş olan el parmakları kullanılarak gerçekleştirilen “bozkurt selamı” siyasi bir mesaj olarak korunmalıdır.

Özellikle MHP’li genç kitlenin yaygınlaştırdığı selamlaşıp toka yaparken “kafa tokuşturma” ritüeli üzerinde “rahatsızlık vermeme” noktasında dikkatli ve hassas olunmalıdır. Selamın sembolik tarzı yanında “selam” içeriğinin gerektirdiği “barışçı incelik” de korunmalıdır.


D- MHP Örneğinde Örgüte Özgü İnançlar, Değerler ve Varsayımlar:

Örgüte özgü inançlar, örgüt içinde hakim olan inançların örgüt kültürünün bir belirleyeni olarak bilinçli olarak desteklenmesiyle ilgilidir. Örgüte özgü değerler, örgütün ahlaki kodları tarafından belirlenir. Örgüte özgü tutumlar ise örgüt kültürünü benimseyenlerin benzer durumlarda benzeri tavırları sergilemesi ile ortaya çıkar. İnanç ve değerlerin bir örgüt içerisinde sözkonusu olduğunda bile dini ve felsefi bir temele dayandırılması gerektiği bir gerçekliktir.

MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli, 12 Ekim 2003 tarihinde toplanan MHP 7. Olağan Büyük Kurultayında yaptığı konuşmada MHP’nin günümüzde talip olduğu misyonu şu sözleriyle ortaya koymaktadır: “Yeni bir toplum ve devlet düzeni arayışının, bu yönde Türkiye merkezli yeni bir aydınlanma hareketinin başlatılmasının öncüsü Milliyetçi Hareket olacaktır. Böyle bir topyekün değişimi gerçekleştirmek için Türk milletine güvenen, gücünü aziz milletimizden ve sahip olduğu üstün milli hasletlerden alan milli bir iktidara ihtiyaç bulunmaktadır.

Milliyetçi Hareket işte bu milli misyona taliptir.

Bugünkü gidişattan rahatsız olan sessiz çoğunluğu, bilinçli bir çoğunluk haline getirmek ve Türkiye\\'nin geleceğine sahip çıkmak için başlatılacak bu yeni mücadelenin öncüsü elbette Milliyetçi Hareket olacaktır.”

Devlet Bahçeli\\'nin 6 Ağustos 2006 Pazar günü Kayseri’de Erciyes Dağı eteklerinde toplanan 17\\'nci Erciyes Kurultayı konuşması ile de MHP örgütüne yüreklerinde ve dimağlarında yaşatmaları gereken MHP’ye özgü hasletleri Millet sevgisi, Vatan duygusu, Türklük şuuru, Hizmet aşkı, Uzlaşma kültürü, Devlete bağlılık ve devlette devamlılığa saygı, Tarihe saygı, Ecdada vefa, Şehide minnet, Gaziye hürmet, Dine samimiyet şeklinde göstermektedir.

Türk toplumu için bu temelin doğrudan doğruya İslam’ın aşkın değerleri çerçevesinde şekillenmesi söz konusudur. Bunun yanında sevgi, erdem, fikir özgürlüğü gibi tüm insanlığın ortak mirası olan ortak insani değerler de gözardı edilemez.

Türk milliyetçiliğinin Batı’daki milliyetçilikler ile karıştırılmamasını isteyen Bahçeli ; Türk milliyetçiliğinin Türk halkını kapsayıcı ve Türk milletinin her ferdini kucaklayıcı niteliğine işaret ederek temel esaslarını insan sevgisi, paylaşma ve bölüşme, adalet ve hakkaniyet olarak vurgulamaktadır. Bahçeli’ye göre Türk milliyetçiliğinin özünde “Bilge Kağan’ın öğüdü, Dede Korkut’un bilgeliği, Yunus Emre’nin sevgisi, Hacı Bektaş’ın erdemi, Fatih’in vizyonu, Mehmetçiğin cesareti, Atatürk’ün önderliği, Türkeş Bey’in çağrısı” vardır. Bahçeli’nin burada ismini andığı tarihi şahsiyetleri özellikle seçerek tek-tek sıralaması bu tarihi kişiliklerin Türk toplumundaki yansımaları dikkate alındığında son derecede önemlidir.

Örgütün temel varsayımı, inanç ve değerler gibi ilahi-aşkın nitelikleri açık olmayan ancak örgüt siyasetini belirleyen ve örgütte uygulanmakta olan teorik felsefi çerçevedir. Örgütün temel varsayımları, üzerinde konuşmak için felsefi bir birikimin şart olduğu insan-tabiat ilişkileri, ezeli hakikatin niteliği, insanın ve insan hayatının anlamı hakkında olabilir. Bunun için MHP’nin Türk tarihinden alacağı destek İslam’ın Türk toplumunda yaşanma tarzını belirleyen Türk tasavvuf geleneğine yaslanması gerekmektedir. MHP’nin 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde şematik olarak tamamladığı ancak fonksiyonel olarak tam anlamda hayata geçirilemeyen “Eğitimciler Ekibi” tarzında bir yapılanma MHP’de örgütiçi iletişim ve ortak dilin geliştirilmesi yönünden yeniden ele alınmalıdır.

Ortadoğu Gazetesi’nde 17-18-19 Nisan 2006 tarihlerinde yayınlanan röportajında Dr. Devlet Bahçeli\\'nin dile getirdiği ve aşağıda sadece birkaç paragrafını sunulan evrensel önemdeki açılımların örgüt tabanında yankı bulması MHP örgütünce kavranması ve benimsenmesi ve giderek toplum nezdinde yaygınlaşması için bile olsa MHP’de “örgütiçi eğitim” şeklinde bir faaliyet yürütülmesi elzemdir.



\\"Türkiye\\'nin bugün karşı karşıya bulunduğu sorunların temelinde Türkleri Anadolu\\'dan söküp atmak isteyen haçlı zihniyeti karşısında, Kurtuluş Savaşı\\'mızda yeni bir ruh ve şahlanışla sergilenen direniş ve bunun vücut verdiği milli devlete ve Türk Milleti\\'nin milli varlığına sahip çıkma iradesine karşı duyulan alerji ve husumet yatmaktadır.\\"

ABD\\'nin önce Afganistan ve Irak\\'ta başlattığı sonra Büyük Orta Doğu Projesi adı altında bütün Asya ve Afrika\\'yı kuşatacağını ilan ettiği politikalarını, bu coğrafyaların zaten sorunlu olan siyasal ve ekonomik yapılarını etkileyerek bu hedefe ulaşma anlayışı ve beklentisi yönlendirmektedir.

Giderek kaos durumunu yansıtmaya başlayan sorunun temelinde, dünya sisteminin 1990\\'lı yılların başından itibaren yaşadığı hızlı değişimin yattığını söylemek mümkündür. Iki kutuplu dünya sisteminin yıkılmasından sonra ortaya çıkan durum, bir taraftan ABD\\'yi tek kutuplu uluslararası sistem kurma amacıyla harekete geçirirken, diğer taraftan başta AB olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde ortaya çıkan yapıların uluslararası sistemin yeni aktörleri olarak çok kutuplu bir dünya sistemi arayışlarını gündeme getirmiştir. Global düzeyde ortaya çıkan kargaşa ve belirsizlik ortamının temelinde yattığını düşündüğümüz bu sistem değişimi sorunu ABD\\'nin yayılmacı politikalarla inşa etmeye çalıştığı tek kutuplu dünya sistemi kurma girişimine diğer merkezlerden de benzeri politikalarla karşılık gelmesine yol açmışdır.

Bu politikaları uygulamak üzere takip edilen yaklaşımların başında, bölge toplumlarında var olan dinsel, etnik ya da benzeri farklılıklara dayanan oluşumları ülke siyasetlerinde öne çıkarmak gelmektedir. Bu siyasetlerin sonucu olarak, iç savaştan etnik çatışmalara, mezhep ayrılıklarından dinsel çatışmalara kadar uzayan her türlü dinamik desteklenmekte, böylece tek kutuplu dünyanın kurulmasına hizmet edecek bölgesel kontrol merkezleri oluşturulmaya çalışılmaktadır. Üçüncü bir husus ise, bölge ülkelerinin sahip olduğu ekonomik potansiyelin çok uluslu şirketler veya uluslararası kuruluşlar vasıtasıyla tek kutuplu sistemin denetimine sokularak, bu ülkelerin ekonomik potansiyellerinin fiilen onların denetiminden uzaklaştırılmasıdır. Bunun sonucunda bu ülkeler kendi kaynaklarını kullanamaz, hatta kendi imkânlarıyla batılı ülkelere değer transfer eden konuma düşmektedirler.

Öncelikle şunu tespit etmemiz gerekir ki, yeryüzünde artık kapalı bölgesel yapıların veya kapalı toplumların devri tamamlanmıştır. Insanoğlunun sahip olduğu bilgi, teknoloji, iletişim imkânları giderek bütün yer kürede insanlar için adaleti, büyümeyi, gelir dağılımının düzelmesini v.b. gelişmeleri küresel talepler haline getirmektedir. Buna karşın bu talepleri hiçe sayan ve küreselleşmenin imkânlarını tek kutuplu bir dünya sistemine dönüştürmek için kullanan odaklar, bu taleplerle hızla çelişmekte ve çatışmaya yönelmektedir. O halde diyebiliriz ki, bugünün dünyasındaki küreselleşme zannedildiği gibi, dünyayı kontrol altında tutan ülkelerin politikalarından ibaret değildir.

Küreselleşme sürecinin en belirgin özelliklerinden birini, iletişim teknolojisindeki olağanüstü gelişmelerin etkisiyle ortaya çıkan çok yoğun ve hızlı bir değer ve bilgi dolaşımı oluşturmaktadır. Milli kültürlerin önündeki en önemli problem, bilgi ve değer akışının niteliği ile, vericilerle alıcılar arasındaki dengesizliktir. Bu ilişkinin hem sürekli alıcısı durumunda olan hem de kültürel çözülme ve kargaşa ortamında bocalayan tarafını, dünyanın Batı Avrupa ile Kuzey Amerika dışında kalan bütün ülkeleri oluşturmaktadır.

İkinci problem noktası ise, denetlenmesi giderek güçleşen milletlerarası sermayenin ve örgütlerin etkinlik alanını olabildiğince genişletmek çabalarıdır. Küreselleşmenin bugüne kadar ortaya koyduğu tablo da hiç iç açıcı değildir. Küreselleşmenin bilançosunda, eşitsizlik, yoksulluk, etnik çatışma, kutuplaşma ve silahlanma; mutluluk, refah ve yardımlaşmadan çok daha ağır basmaktadır. Bunun yanında küreselleşmenin, adalet, refah ve işbirliği vaat ettiği de söylenemez.

Açıkça ifade ediyorum ki, küreselleşme sürecinin aktörleri, güçlü devletler, çok uluslu şirketler, uluslararası sermaye ve finans kesimiyle millet üstü örgütlenmelerdir. Burada milli devletini kaybedenler diğerlerinin kontrolüne girmekten kurtulamazlar. Türkiye\\'ye \\"Milli devletinizden vazgeçin\\" çağrısını yapanlar, bizden böyle bir şey talep edenler ya da daha kibar bir deyimle \\"Milli devletlerin çağı kapandı\\" diyenler uluslararası finans çevrelerinin, çok uluslu şirketlerin yani küresel soygunun sözcülerinden başkaları değillerdir.

Ziya Gökalp\\'den Mustafa Kemal Paşa\\'ya uzanan milliyetçilik anlayışı bunun içindir ki, \\"dışlayıcı\\" ve \\"ötekileştirici\\" değil \\"bizleştirici\\", \\"birleştirici\\" ve \\"kapsayıcı\\" bir milliyetçilik anlayışı olmuştur. Bu bakımdan da Anadolu\\'da imparatorluktan milli devlete geçiş bu anlayış etrafında meydana geldiği için, Türk milli devleti coğrafyamızda yaşayan bütün kardeş ve akraba kültürleri kapsayıp bütünleştirerek bir millet ve bir milli devlet inşa etmeyi başarmıştır.”


E- MHP Örneğinde Örgüte Özgü Dil ve Terminoloji:

Örgüte özgü dil örgüt tarihinden köken alan öyküler, mitler ve efsaneler olarak şekillenir, jestler, şakalar ve metaforlar ile örgüt içerisinde yaygınlaşır. Bu dil etrafında oluşan örgütün sosyal çerçevesi böylece kullanılan dil, davranış tarzları, semboller, kurallar ve süreçler tarafından ortaklaşa olarak belirlenir. MHP için “Başbuğ”, “Ülküdaş” ; “Lider” ; “Teşkilat” ve “Ocak” kavramları artık sembolik birer anlam ve önem kazanmış ortak dil unsurlarıdır.

Örgütte kullanılan ortak dil ve kavram kategorileri, örgüt kültürünün önemli bir özelliğini oluşturur. Eğer örgütün kullandığı kavramlarda tüm örgüt içerisinde benzer karşılığı bir anlayış birlikteliği oluşmuşsa örgüt kültürünün unsuru olarak “ortak örgüt dili” ortaya çıkar. MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli, 12 Ekim 2003 tarihinde toplanan MHP 7. Olağan Büyük Kurultayında yaptığı konuşmada MHP örgütünün kendine özgü diliyle şöyle konuşmaktaydı: “Bütün dünya için, bütün insanlık için bu küresel kuşatmaya ve sömürüye karşı yeni bir ruh, yeni bir alternatif, yeni bir duruş artık kaçınılmaz olmuştur. İşte bu hareketi başlatacak ruh, Türk-İslam kaynaklarının manevi ikliminde yeşermekte, Cihan Devleti Osmanlı’nın mirası ile İstiklâl Savaşımızın tecrübeleri üzerinde yükselmektedir. Türk-İslam medeniyetinin tecrübe ve birikimini, insanlığın ihtiyaç ve problemleri ışığında “asrın idrakine söyletmek”, bizim Milliyetçi Hareket olarak, insanlık karşısındaki milli vazifemizdir. Biliyoruz ki, insanlığın önünde yeni ufuklar açmak, ancak, dünyada sözü dinlenir, güçlü ve Lider bir Türkiye’nin inşasıyla mümkün olacaktır.

Örgüt olarak ticari üretim yapan bir kurum sözkonusu ise \\"toplam kalite\\", \\"mükemmellik\\", \\"sıfır hata\\" gibi kavramlar örgüte özgü bir anlam kazanmaya başlarlar.

Aynı şekilde metaforlar kavramları benzetme yoluyla algılamamızı kolaylaştırırlar. Yine ticari üretim yapan bir örgüt sözkonusu ise \\"pazarda saldırgan olmak\\" \\"savunmaya çekilmek\\" gibi bazı askeri terimler farklı anlamları karşılamak üzere kullanılırlar.

Örgütte yayılan öyküler, örgüt değerleri ve ortak inançlarını yerleştirmek amacıyla, örgütün tarihinden alınan yaşanmış olayların sözlü olarak aktarılması ile ortaya çıkmaktadır. Bu öyküler dilden dile anlatılırken çoğunlukla değişime uğrarlar. Öykü ağızdan ağıza dolaşırken gerçekçilikten tamamen uzaklaşacak kadar değişikliğe uğramışlarsa artık “olağanüstü bir efsane“ haline gelmişlerdir.


F- MHP Örneğinde Örgütiçi Davranış ve Tavırlar, Tören ve Ritüeller

Örgütiçi davranışlar, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ve ekonomi bilimlerinin verilerinden yararlanılarak anlaşılabilir ve örgüt içerisindeki bazı unsurlar etkilenerek olumlu yönde değiştirilebilir.

Türk tarihine bakılırsa örgüt kültürünün bu unsurları Osmanlı devlet geleneğinden miras alınan terimlerle “Adâb”, “Usûl”, “Erkân” olarak tanımlanmışlardır. Öyle ki Türk tarihi boyunca doğumdan ölüme her toplum olayı için geliştirilmiş bir davranış geleneğinin izlerini gündelik hayatta bile bugün de kolayca gözlemleyebiliriz. MHP örgütünün “özel törenleri ve toplantıları”nda örgüte ait ancak nitelik açısında pek de sofistike olamayan bazı davranış kalıplarını gözlemlemek mümkündür.

Hemen her örgütte belirli davranış tarzları ve kurallar vardır. Kurallar örgütte günlük hayatın sürdürülebilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Örgüt kuralları ve davranış tarzları örgüt yapısının sürdürücüsü ve örgüt kültürünü bir bütün olarak bir arada tutan önemli bir unsurdur.

Törenler, örgüt kültürünün bir kutlama aracıdır ve örgüt içindeki kültürel değerleri pekiştirmeyi amaçlar. Örneğin ödül törenleri, atanma veya emeklilik törenleri örgüt kültürünün açığa çıktığı törenlerdir. Ritüeller ise törenlere göre daha çok tiyatrolaştırılmış kültürel anlatımlardır ve genellikle seyircilerin faydalanmasına yöneliktirler. Ritüellerin amacı katılımcılar üstünde örgüt kültürünü hakim kılmaktır.

Örgüt ve insan arasındaki ilişkileri “örgütiçi davranış tarzları” olarak incelenmektedir. Hem örgütün kurum olarak davranış ve tavırları hem de örgüt içindeki insanların davranışları, örgütiçi davranış alanına girer. Örgütiçi davranışı oluşturan unsurlar kapsamında yer alan bileşenler örgüt lideri, üst yöneticileri, örgüt personeli, örgüt üyeleri, örgüte mensubiyet hisseden kişiler gibi aktörler; örgütteki kurullar ; komisyonlar, örgütün diğer alt birimleri ve bunlar arasındaki ilişkiler; sendikalar, meslek odaları gibi sivil toplum örgütleri; ilişkide bulunulan diğer özel ve tüzel örgütler olarak sıralanabilir.

MHP’nin diğer siyasi partilerden farklı olarak gelişen yapılanmasında örgütünü etkileyen bir tören olarak bu yıl 17.si toplanan Erciyes Zafer Kurultayı’nı da anmalıyız. Her yıl toplanan bu kurultay bütün eksiklik ve hatalara rağmen MHP kitlesinin motivasyonunda sonuçta pozitif olarak önemli bir rol oynamaktadır.


G- MHP Örneğinde Örgüt Kültürünün Teşekkülü ve Lider :

Örgüt kültürü ve liderlik arasında olan ilişki, yönetimin diğer fonksiyonlarıyla olan ilişkilerden daha sıkıdır. Modern liderlik teorilerine göre liderlik, lider, izleyenler ve koşulların bir fonksiyonudur. Buna göre lider, koşulları ve izleyenlerin muhtemel tepkilerini göz önünde bulundurarak örgüt kültürünün sürdürülmesine ya da değiştirilmesine karar vermelidir. 1997’den bu yana “MHP Genel Başkanı” ünvanı ile siyasi Türk Milliyetçiliği”nin önderi olan Dr. Devlet Bahçeli’nin liderliği döneminde MHP yönetimine getirdiği üslub ve siyasi öncelikler bir başka inceleme konusu olarak ele alınarak değerlendirilmelidir.

MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli\\'nin 12 Ekim 2003 tarihinde toplanan MHP 7. Olağan Büyük Kurultayında yaptığı konuşma MHP kitlesine gösterdiği ufuklar yönünden yepyeni unsurlar içermekteydi: “…Yeni sömürgecilik, insanlığın binlerce tecrübelerinden süzülerek gelen milli kültürleri tahrip etmek istemektedir. Hedeflenen kimliksiz, kişiliksiz insan yığınlarından oluşan, kolay idare edilebilir bir dünyadır. Karşımızdaki bu küresel tablo, tek boyutlu medeniyet anlayışlarının insanlığı sürüklediği uçurumları açıkça gözler önüne sermektedir. Sömürünün, savaşın, vahşet ve sefaletin girdabında insanlığı kıvrandıran maddeci dünya görüşüne dayalı Batı medeniyeti, insanî değerlerle olan irtibatını her geçen gün daha da koparmaktadır. Sömürgeci imparatorluklar kurma hevesinde birleşen küresel güçlerin sözde evrensellik çağrılarıyla, milli kimliklerinden kopartan kitleler, kabile aidiyetlerine hapsedilmektedir.İnsanlık, küresel tahakküm ya da yeni sömürgeci imparatorluklar gibi sefil alternatifler arasında sıkıştırılmaktadır. Bu sebeple, milliyetçilik, milli ve manevî değerler sisteminin, insan onurunun, milli kültürlerin hayat haklarının, küresel ahenk ve adaletin, demokrasi ve insan haklarının en önemli teminatı olmaya devam etmektedir. Bugün, küresel tahakküm karşısında, hürriyet ve şahsiyetin bayrağı milliyetçiliğin surları üzerinde dalgalanmaktadır. Türk milliyetçileri olarak biliyor ve inanıyoruz ki, egemen medeniyetin sebep olduğu krizlerin üstesinden, ancak yeni bir medeniyet anlayışıyla gelmek mümkündür.

Devlet Bahçeli’nin liderliği döneminde MHP’ye hakim olan kültürün öncelikleri, ilim ve ahlaka verilen önem; siyasi şarlatanlık ve gözboyamacılığa dayanan siyaset esnaflığına prim vermeme; maceraperest yönlendirme ve provokasyonlardan MHP kitlesini uzak tutma ; örgüt eklemelenmek isteyen mafyoz unsurların deşifre edilerek ve örgütten ayıklanması olarak göze çarpmaktadır. Uluslar arası planda ise MHP bu dönemde Türk varlığı ve kültürünün savunulmasındaki ‘en önemli direnç noktası’ haline gelmiştir.

Dr. Devlet Bahçeli\\'nin 8 Mart 2006 günü MHP Genel Merkezi\\'nde düzenlediği Basın Toplantısı\\'ndaki şu sözleri MHP örgütüne tarihin herhangi bir anında; yaşanmış herhangi bir birliktelikle; herhangi bir şekilde mensubiyet duymuş herkesi kucaklaması ile tarihi bir öneme sahiptir: “Türkiye, yaşanan bütün güçlüklere ve karşılaştığı siyasi suikast ve ihanetlere rağmen, vatanını ve milletini gönülden seven temiz ve sessiz bir çoğunluğun, milli bir direnç kalesi olarak dimdik ayakta durduğu büyük bir ülkedir. Türkiye’nin geleceğinin en büyük teminatı, işte bu milli şuur ve milli ruhtur. Bu temiz ve vatansever çoğunluğun ülkenin kaderine sahip çıkma iradesi, Milliyetçi Hareketin temiz ve ilkeli siyaset anlayışında somutlaşacak ve önümüzdeki erken seçimlerde temiz ve namuslu bir idare Türkiye’de işbaşına gelecektir. Türkiye’nin milli birliğinin ve kardeşliğinin teminatı ve milli vicdanın sesi olan Milliyetçi Hareketin iktidar yürüyüşünde son dönemece girilmiştir. Bu vesileyle, Türk milletinin temiz ve vatansever insanlarını, Milliyetçi Hareketin çatısı altında, Türkiye’yi bu bataklıktan çıkarma mücadelesine katılmaya bir kere daha davet etmek istiyorum. Milliyetçi Hareketin şerefli geçmişinde çok değerli hizmetleri ve katkıları bulunan, ancak siyasi rüzgarların ve gelişen diğer bazı şartların sonucu şimdi ayrı düştüğümüz bütün dava ve ülkü arkadaşlarımı da yuvaya dönmeye çağırıyorum. Bu vatan hepimizin son yurdudur. Türkiye’nin önünü ve ufkunu açmak ve onurlu geleceğini hazırlamak hepimizin ortak görevidir. Hiçbir düşünce ve mülahaza, Türkiye’ye olan bu namus borcumuzdan daha önemli değildir. Bu borcu yerine getireceğimiz gün gelmiştir. Bir araya gelmek için gün, bugündür. \\'\\'

Devlet Bahçeli\\'nin 6 Ağustos 2006 Erciyes Kurultayı konuşması kendi döneminde MHP örgütüne vermek istediği mesajları ve oluşturmayı hedeflediği yapının köşetaşlarını ayrıntılı olarak sergilerken MHP örgütüne çizdiği yol haritasında yer almaması gerek unsurları da işaret etmektedir. Bahçeli’nin kaçınılmasını öğütlediği hususlardan bazılarının MHP örgütüne vizyon gösterirken bir kısmının da MHP örgütü içerisindeki güncel tartışmaların örgütte yol açacağı negatif etkileri ortadan kaldırmağa yönelik olduğu görülmektedir. Bahçeli “Önümüzdeki zorlu dönemde; Sadece cılız bir ideolojik destek, Gelişmeleri hariçten seyretmek, Geçmişte kalan anılarla yetinmek, Söylenenlere sorgulamadan inanmak, Yalnızca heyecandan ibaret bir katkı, Akıl ve sağduyudan uzak bir serüven arayışı, Gelecek kaygısı taşımadan mevcutla oyalanmak, Hiçbir katkı sağlamadan yıkıcı eleştiri, Çağı ve hayatı dikkate almadan yerinde saymak, Milli menfaatleri göz ardı eden şahsi ikbal beklentileri asla ve asla geçerli olmayacaktır.” sözleri ile MHP örgütünü de etkileyen Türk toplumundaki bazı patolojik davranışlara dikkat çekmiştir.

MHP örgütünün lideri Devlet Bahçeli’nin bu teşhislerine uygun bir tavır geliştirip geliştiremeyeceği önümüzdeki kurultay sonrası dönemde ortaya çıkacaktır.

Bu ana çerçeve kapsamında MHP’nin örgütiçi iletişimi ; lider ile teşkilat arasındaki fikir-düşünce kanallarının arızasız çalışması üzerinde tartışılması gereken önemli bir konu olarak ayrıca ele alınmalıdır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,10 M - Bugn : 21118

ulkucudunya@ulkucudunya.com