« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Ara

2006

İlahi Adalet

Hasan ÜNAL 20 Aralık 2006

Cuma günü AB zirvesinden çıkan kararı nasıl değerlendirmek gerekir? Müzakere/mütareke basın ve televizyonları kararı kötünün iyisi gibi satmaya çalıştıysa da, artık ne halkın ne de hatta hükümetin bunu öyle görmediği ortada.

Çünkü karar metni sekiz başlıkta müzakerelerin askıya alınmasından bahsediyor. Üstelik bu başlıklar Gümrük Birliği gibi Türkiye’nin hazır olduğu alanları kapsadığı gibi, tarım, çevre gibi hayati dosyalarla devam ediyor. Bu başlıkların hiç birisinde müzakere yapılamayacak. Diğer başlıklarda müzakereler açılacak; ama hiç bir dosya tamamlanamayacak. Yani işin gerçeği şu ki, hiç bir dosyada müzakere yapılamayacak. Çünkü açılan dosyalar tamamlanarak kapatılamadığı takdirde, müzakere yapmanın bir anlamı yok. Bu durum müzakereden ziyade, patinaj yapmak gibi bir şey.

Müzakerelerin açılabilmesi için Ek Protokol’ün bütün üye ülkelere karşı eksiksiz olarak uygulanması gerekiyor. Yani 17 Aralık 2004 günü Türkiye’nin Devlet Bakanı Beşir Atalay imzasıyla bir deklarasyon yayımlayarak, imzalayacağı taahhüdünde bulunduğu; 29 Temmuz 2005 tarihinde de imzaladığı; ancak sonuçlarından korkarak Meclis’e getirmekten imtina edip uygulamaya koyamadığı Ek Protokol.

Bu Ek Protokol sıradan bir belge değil. 1963 Ankara Antlaşmasına Ek. Öyle olduğu için de devletler hukuku açısından bir antlaşma niteliğinde. Meclis’te onaylanması gerekiyor. Protokol’ün girişinde bunu imzalayan devletlerin kimler olduğu söyleniyor ve hemen karşımıza Papadopulos’un devleti ’Kıbrıs Cumhuriyeti’olarak çıkıyor. Başka yerlerde de ’Kıbrıs’ ve ’Kıbrıs Cumhuriyeti’ibareleri var. Yani Türkiye tanımadığını iddia ettiği bir devletle antlaşma imzalamaya zorlanıyor. Bundan sonra tanımadığı iddiası büyük ölçüde havada kalacak. Onun için zorluyorlar.

Ama Ek Protokol’ün etkileri bununla sınırlı değil. Türkiye Rum tarafını ’Kıbrıs Cumhuriyeti’olarak tanımadığını iddiasını bu Protokol’ü uygulamaya koyduktan sonra da sürdürse bile, Protokol gereği olarak Ada’nın tümüyle yapılacak dış ticaretin Rumlar üzerinden yani ’Kıbrıs Cumhuriyeti’nin vereceği belgelerle düzenlenmesi gerekiyor. Bu durumda KKTC’de faaliyet gösteren bütün firmaların gidip kendilerini Larnaka veya Limasol’a kaydettirmesi gerekecek. Bu da ticari ve iktisadi olarak KKTC’nin içinin boşalması demek. Yani mesele Türkiye’nin liman ve havaalanlarının Kıbrıs Rumlarına atılmasıyla sınırlı değil. O, sadece bir parçası. Rumlar Türkiye ile ticaret yapıp daha zenginleşirken, KKTC’nin ipi çekilecek.

Bunlar zaten biliniyordu; ama cüretkar AKP hükümeti AB’nin olmayan iyi niyetine sığınarak, sanki bu tür riskler ve tehlikeler hiç yokmuş gibi davranmayı yeğledi. Bu risklere dikkat çeken herkese hakaretler yağdırdı. Özellikle KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a yapılanlar neydi Allah’ım? Ama sonuçta ne oldu? AB tarafı Türkiye ile müzakereleri Kıbrıs bahanesine bağladı? Oysa AKP ilk iktidara geldiği günden itibaren, ’Kıbrıs’ta çözümsüzlük çözüm değildir’diyerek işe başlamış ve Kıbrıs sorununda çözüme ulaşılamamış olmasının bütün suç ve günahını Türk tarafına yıkmıştı.

Oysa bu konuyu üniversite üçüncü sınıf düzeyinde takip eden herkes, sorumlu tarafın Rumlar ve Yunanistan olduğunu gayet iyi biliyordu. Annan paketi de dahil olmak üzere bugüne kadar Kıbrıs sorununda üç paket tartışıldı. 1984-86 arasında Perez de Cuellar Paketi; sonra 1990-92 arasında Boutros Ghali’nin hazırladığı Fikirler Dizisi ve nihayet Annan Paketi. Bunlardan ilkini Türk tarafı itirazlarına rağmen kabul etmiş ve imza seromonisine bile gitmişti. Rumlar reddetmişti. İkincisinin son aşamaya bile gelmesine Rumlar izin vermemiş ve paketi çöpe atmışlardı. Annan paketinin sonucunu ise biliyoruz. Bu şartlarda kendimizi suçlayarak işe başlayan bir hükümet ve bir Başbakanın AB’de önü yine Kıbrıs konusunda kesiliyorsa, buna ancak ve ancak ilahi adalet denir. Geçmiş olsun AKP politbürosu... Bunun altından kalkmanız kolay olmayacak...

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,77 M - Bugn : 14686

ulkucudunya@ulkucudunya.com