« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

19 Haz

2007

Savaşı Türkiye'ye taşıyan kim?

İbrahim KARAGÜL 19 Haziran 2007

Gazze, avuç içi kadar bir yer. Hayatları boyunca özgürlük için savaşmış, imkansızlığın her türlüsüyle denenmiş insanlar birbiriyle savaşıyor orada. Yıllarca İsrail işgaline karşı savaşanlar şimdi İsrail'le omuz omuza, onun verdiği silahlarla kendilerinden olmayan Filistinlilerle savaşıyor. ABD, İsrail ve El Fetih bir tarafta, Hamas diğer tarafta. İsrail'e göre İran ve Suriye Hamas'ın yanında. Şimdiye kadar yedi yüz kişi bu kardeş kavgasında öldü. Ne için? İktidar, güç için. ABD ve İsrail'in bölgesel planlamaları için. Irak'ta yaptıkları gibi, Lübnan'da yaptıkları gibi, Türkiye'de yapmaya çalıştıkları gibi. O bölgeyi askeri üsse, garnizon ülkeye dönüştürmek için. Dilimlere ayırıp kolayca yutmak için. Sömürmek, yönetmek, köleleştirmek, kişisizleştirmek için.


Gazze sahilinde dev doğalgaz yatakları bulundu. Şimdiki savaşta bunun payı yok mu? Bir trilyon metreküp doğalgaz ABD'nin, İngiltere'nin, İsrail'in iştahını nasıl kabartır? Doğalgazı işleten İngiliz şirketin İsrail'le yapmak istediği 15 yıllık anlaşmaya dikkat edelim. 4 milyar dolarlık anlaşma. Anlaşırlarsa Gazze açıklarından İsrail'in Aşkelon limanına denizaltından boru hattı döşenecek. Filistin yönetimine de 1 milyar dolar verilecek? Bu parayı kim olacak? İsrail silahları ile Filistinli avlayan işadamı Mahmud Abbas mı yoksa Hamas mı?

Filistin iç savaşı İslamcı-ulusalcı savaşı gibi. ABD/İngiltere/İsrail ekseni ile Suriye-İsrail arasındaki bir savaş gibi. Ama böyle de bir boyutu var. 1 trilyon küp doğal gaz kadar!

Bir varil petrol için ülkeleri ne hale getirdiklerini düşünelim. Örneklere bakalım. İşgalleri, iç savaşlara, kardeş kavgalarına, tarif edilemez öfke ve intikam duygularına… Kimler, ne amaçla besler bunları! Sadece Gazze örneği yetmez mi?

Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu hal de bu değil mi? Gözlerimizi geçmişe çevirelim. I. Dünya Savaşı sıralarına.. Hiç ara vermeden bugüne kadar olanları sırayla izleyelim: Arap yarımadasındaki İngiliz oyunlarını, Medine müdafaasını, Beyrut'ta dönen dolapları, Kanal harekatını, Kut-ul Amare'yi, bitmek tükenmek bilmeyen Musul-Kerkük tartışmalarını, Anadolu isyanlarını, petrol/iktidar ilişkilerini, harita taslaklarını, istihbarat savaşlarını, İslami direniş olarak gördüğümüz bazı hareketlerin bile kaynak savaşıyla ne tür bağlantıları olabildiğini, bölgeyi dizayn edenlerin etnik isyanlardan, dini ayaklanmalardan nasıl yararlandığını, yüzyıllardır kardeş olanların bu amaçla nasıl da bir anda azılı düşmanlara dönüşebildiklerini… Hatırlayalım….

Ne değişti? Hiç kesintiye uğramadan aynı yöntemler sayısız kez kullanılmadı mı? Kullanılmıyor mu hâlâ? Osmanlı çözüldükten sonraki Irak'ı hatırlayalım. Siyasi yapı ne üzerine kuruldu? Güney'in ve Kuzey'in petrolü üzerine. İngiltere, bu kaynakları denetlemedi mi? Petrol Irak halkına huzur verdi mi? Darbeler, katliamlar, isyanlar, iç çatışmalar hep bu kaynaklar için birileri tarafından tezgahlanmadı mı?

Şimdi Irak yine belirsiz. Yine petrol var. Yine yeni bir proje uygulanıyor. Yine kaynaklar üzerine. Güney'in ve Kuzey'in kaynakları üzerine. Türkiye yine cephenin bir tarafında. Diğer tarafta İngilizler, Amerikalılar, İsrailliler. Tehdit bu nedenle Türkiye'ye yönelmedi mi? Peki ne olacak? Irak halkı huzur bulacak mı? Bu kaynakların sefasını sürebilecek mi? Hayır! Her zaman olduğu gibi İngiliz/Amerikalılar için dizayn ediliyor yeniden. Musul'u Kerkük'ü, Basra'yı, kısaca petrol ve doğal gaz olan yerleri kimseye vermeyecekler. Herkes hesabını buna göre yapmalı.

Bir şeyi düzeltmeliyiz? Türkiye'de meseleye neden tek taraflı bakılır? Neden her şey Türkiye'nin sorgulanması, suçlanması üzerine kurgulanır? Askerin gücü tartışılır, rejimin niteliği tartışılır, baskılara karşı durulur, siyasi yapısı sorgulanır. Kürtlere ilişkin politikaları sorgulanır. Bunlar yapılmalı, yapılıyor da. Peki Irak'tan Türkiye'ye yönelen ABD kaynaklı tehdit neden hiç sorgulanmaz? Tehdit Türkiye'den Kuzey Irak'a mı yöneliyor yoksa tam tersi mi? En azından bu soru neden sorulmaz?

Türkiye'de Kuzey Irak ve PKK konusundaki kanaati hangi siyasi ve entelektüel akıl yönetiyor sizce? Kimin gücü bu?

Bunun etnik kimlikle, özgürlüklerle ilgisi olmadığını biliyoruz. Çünkü sorun, güçle, iktidarla, bölgesel projelerle bağlantılı hale geldi. O zaman, Türkiye'yi acımasızca sorgularken, karşı tarafı neden hiç sorgulamayız? Ya da şöyle soralım: Türkiye mi bölgeye müdahil yoksa birileri Türkiye'yi hırpalamak için bu kozu mu kullanıyor? O zaman bir kez olsun soruyu böyle sorsak ne çıkar karşımıza? Türkiye mi savaşa gidiyor yoksa savaş mı Türkiye'ye geliyor? Tabii zihinlerimizi bu bağımlılıktan kurtarabilirsek?

Musul/Kerkük tartışmalarının Anadolu'yu nasıl sarstığını hatırlayalım, isyanları... Şimdi yeniden sarsılıyoruz! Acaba neden? Bu sarsıntıyı, savaşı bize getirenleri tanımıyor muyuz hâlâ? O ayaklanmalar İslam için miydi, Hilafet için miydi, Osmanlı için miydi, özgürlük için miydi? Yoksa İngiliz hesapları için miydi? Peki şimdiki kimin hesabı için?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,93 M - Bugn : 21410

ulkucudunya@ulkucudunya.com