« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

30 Tem

2008

Beyan ve telekulak iddianamesi

Can ATAKLI 30 Temmuz 2008

Sevgili okurlar haftalardır konuştuğumuz Ergenekon olayının iddianamesi nihayet kamuoyuna da açıklandı. Bundan sonra artık en azından elimizde somut veriler olacak ve yorumlarımızı buna göre yapabileceğiz.



2500 sayfalık iddianameyi baştan sona gözden geçirdim, nitekim cumartesi günü de “her şeyi iyice görmeden” yazmamak için konuya girmedim. İlk baktığınız anda gerçekten karşınızda bir dehşet tablosu olduğunu görüyorsunuz. Suikastlardan, bombalamalara, darbe hazırlıklarından, cunta planlarına kadar her şey var.



Cumhuriyet’le hesaplaşma



Sevgili okurlar, iddianame cuma günü açıklandı, cumartesi günü iddianame üzerine en anlamlı başlığı Taraf Gazetesi atmıştı: “1923’te kuruldu 2008’de arınıyor.” Çok açık biçimde görülüyor ki, bu iddianame aslında karşı devrimci güçlerle cumhuriyet ilke ve devrimlerinin hesaplaşması olarak görülüyor AKP ve yandaşları tarafından. Cumhuriyet’ten, daha kurulduğu yıldan beri bir rahatsızlık olduğu daha güzel anlatılamazdı. Karşı devrimci çevreler belli ki artık Cumhuriyet’in sonunu getirdiklerine inanıyorlar.



Bu kadar basit mi?



Oysa sevgili okurlar, içine katılmış birkaç suikast iddiası, birkaç sabotaj ama bolca dedikodu ve sözde beyan ile oluşturulan bir iddianame ile Atatürk ilke ve devrimlerinin, cumhuriyetin temel ilkelerinin yıkılabileceğine inanıyor musunuz? Açıkçası ben hiç inanmıyorum. Bu ülkenin ezici çoğunluğu, karşı devrimcilerin yaygarasına rağmen aklı selimi, soğukkanlığını ve vatan sevgisini henüz yitirmedi. Bunu önümüzdeki günlerde daha da hissedeceksiniz mutlaka.



İddialar çok vahim



Açıkçası, dediğim gibi ilk okunduğunda iddialar çok vahim. Ama o oranda da hızla çürütülmeye açık. Çünkü suikast iddiaları da dahil, görünen o ki elde çok fazla somut belge ve bilgi yok. Bunun yerine kimi kişilerin beyanları ile kimi söylentiler, telefon dinleme kayıtları çok daha ağırlıklı iddianamede. Buna bir de savcıların zaten önceden karar verdiklerini gösteren yorumları eklenince ortaya garip bir şey çıkmış. Buradaki iddiaların yüzde 80’i, eğer vakit bulunursa daha ilk duruşmada yerle bir edilebilir.



Çorbaya çevrilmiş



Sevgili okurlar beni uzun yıllardır okuyorsanız, devlet içinde yuvalanmış çetelerle nasıl mücadele ettiğimi, bu uğurda onlarca yazı yazdığımı, bunların hiçbirinin de yalanlanmadığını hatırlıyor olmalısınız. Bu iddianamede geçen olayların çoğu gerçektir aslında. Evet, Türkiye’de bunlar yaşandı. Çoğundan da hesap sorulamadı. Ancak gördüğüm kadarıyla savcılar hepimizin bildiği bu olayların tamamını bir araya getirip, olası faillerini de alt alta yazıp, hepsi sanki aynı merkezden emir alıyor gibi sunmaya çalışmışlar ki iddianamenin en sakat yanı bana göre bu. Tam çorba olmuş bir iddialar dizisi.



20 bağımsız hücre



Türkiye’nin son 20 yılında yaşanan her şeyi tek merkezin çatısı altına toplamak elbette çok zor. Ayrıca acaba bu kadar karmaşık olayların tamamını sevk ve idare edebilecek bir yetişmiş ekip olabilir mi, o da ayrı soru. Belli ki savcılar da aynı soruyu kendilerine sormuş ve işin içinden çıkamayınca “Burada 20 ayrı hücre var, birbirlerini de tanımıyorlar” kolaycılığına kaçmışlar. Böylelikle bir iki lider ismi ortaya atıp “diğerleri de farkında olmadan bu merkezden emir alıyor” demeyi mantıklı bulmuşlar. Bakalım göreceğiz.



Gizli tanıklar garabeti



Sevgili okurlar, karşı devrimcilerin cumhuriyetle hesaplaşma niyetleri belli ki aylar öncesinden başlamış. Suç örgütlerini çökertmek bahanesiyle bu yılın başında tanık koruma programı Meclis’ten geçirilmişti. O zaman çok dikkat çekmemişti. Üstelik pek çok kişi de bunun özellikle Amerika’da çok uygulandığını bildiklerinden kararı olumlu bile bulmuşlardı. Ancak Ergenekon olayı ile bu düzenlemenin neden yapıldığı da ortaya çıktı. Meğer iddianame hazırlayabilmek için gizli tanıkların da bulunması gerekiyormuş. Şimdi bakalım bu gizli tanıklar kimler hakkında ne bilgi ve belgeler sunacak. Ama bana sanki belge ve bilgiden çok beyanlar öne çıkacak gibi geliyor.



Kanada’daki tuhaf adam



Tabii sevgili okurlar, iddianamenin flaş ismi Fethullah Gülen’in çok yakınında olup da sonra “gerçek dinim” dediği Yahudiliğini açıklayan ve Kanada’ya kaçarak bir sinagogda çalışmaya başlayan Tuncay Güney. Bu kişi kimdir, neyin nesidir kimse mantıklı bir açıklama yapamadı bugüne kadar ama, Ergenekon savcıları neredeyse her iddiaya bu kişinin verdiği ifadelerle başlıyor. Tuncay Güney bütün açıklamalarını 2001 yılında yapmış. Ama 2003 yılında planlandığı öne sürülen darbe girişimi bile buna bağlanmış. Bu beyanlar hukuken ne kadar değerli acaba?



Kapatma davası



Sevgili okurlar, Ergenekon olayını daha çok konuşacağız. Herhalde 20 Ekim’deki ilk duruşmaya kadar daha neler olacak. Oysa bundan önce, bugün çok daha önemli bir dava var. Anayasa Mahkemesi AKP hakkındaki kapatma davasının kararını vermek üzere bugün toplanıyor. Mahkeme üyelerinin ne kadar sürede karar vereceğini elbette bilemeyiz. Ama bana çok uzun sürmeyecek gibi geliyor. Hatta karar bugün bile çıkarsa şaşırmayın.



AKP kapatılsa daha iyi



Sevgili okurlar aylardır beni izliyorsunuz, AKP’nin kapatma davası konusunda bugüne kadar pek çok yazı yazdım. Ama açıkça belirtmediğim bir şey vardı. Onu da bugün söyleyeyim: Evet, Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatsa daha iyi olur. Çünkü AKP göstermelik söyleminin aksine Türkiye’nin rejimini dini kurallara dayalı hale getirmek için elinden geleni yaptı ve yapmaya devam ediyor. AKP’nin temel amacının Türkiye’deki laik demokratik Cumhuriyet rejiminin yerine bir İslam cumhuriyeti kurmak olduğunu kimse inkâr edemez.



Demokrasiye aykırı değil



Sevgili okurlar kimileri AKP’nin kapatılması halinde demokrasinin darbe alacağını söylüyor. Bunun için “Bu devirde parti kapatma olmaz” diyorlar. Bu kesinlikle doğru değil. AKP son seçimlerden sonra hazırlattığı yeni Anayasa’da parti kapatma maddesini aynen korumuştur. Kendi anayasasında bile parti kapatmayı koruyan bir parti “Parti kapatmak demokrasiye aykırıdır” diyemez herhalde.



Ortalık da karışmaz



AKP ve yandaşlarının halkı korkutmak için söyledikleri diğer şey de “kapatma halinde ekonominin çökeceği, siyasetin karışacağı ve Türkiye’nin kaosa gideceği” iddiası. Sevgili okurlar, bunların hiçbiri olmaz. Hatta açık söyleyeyim eğer aksi olursa kaos ve karışıklık çıkar. Çünkü şunu kimse unutmasın ki, dini siyasete alet ederek Türkiye Cumhuriyeti ile hesaplaşmak isteyenler, bu yolda zafer kazanırlarsa artık onları tutacak hiçbir güç kalmaz. Önce Anayasa Mahkemesi baştan aşağı yenilenir, ordu tamamen devre dışı bırakılır ve tüm değerlerimiz ortadan kaldırılır.



Sert bir karar çıkabilir



Sevgili okurlar, son 15 gündür AKP ve yandaşlarının yaymaya çalıştığı bir hava var. AKP ile maddi ilişkileri olduğu bilinen bir eski Amerikalı bürokratın sözleriyle birlikte “AKP kapatılmayabilir, belki partiye para cezası gelir” söylentisi yayılmaya başlandı. Bana hiç öyle gelmiyor. Anayasa Mahkemesi’nin beklenenin aksine ilk oturumu temmuz ayına çekmesi bile bence manidar. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nin beklenenden de sert bir karar açıklaması kimseyi şaşırtmasın. Anayasa Mahkemesi bugün ya da yarın gerekçeli kararını açıklayıp partiye kapatma, sorumlulara 5 yıl siyaset yasağı getirebileceği gibi, bu yasakları da tanımlayarak Türkiye’yi İslam devleti haline getirmek isteyenleri siyaseten tarihe gönderebilir.







*****





Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Freud

Ziyaret -> Toplam : 123,52 M - Bugn : 83391

ulkucudunya@ulkucudunya.com