« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Oca

2007

LİBERAL DEMOKRATLIK VE DEMOKRASİYİ ANLAMAK

Prof. Dr. Atilla Yayla 23 Ocak 2007

Soğuk savaş yıllarında demokrasinin anlamı ve fonksiyonları ile liberalizmle demokrasi arasındaki ilişkiler hakkında kafa karışıklığı olması olağandı. Zira, demokrasi olmak, Batılı demokrasiler yanında totaliter sosyalist sistemlerin de temel iddialarındandı. Bunun yarattığı kafa karışıklığı bazı entelektüel çevrelerde demokrasinin anlam erozyonuna uğramasına ve bugün demokrasiye atfedilen birçok değerin ve demokrasinin yarattığı zannedilen çoğu kurumun demokrasiye dışarıdan enjekte edildiğinin farkına varılamamasına yol açmaktaydı. Soğuk Savaş’ın bitmesi ve sosyalist totalitarizmin büyük ölçüde ortadan kalkması, bu tuhaf düşünce ve ruh hâlinin de tasfiyesine yol açtı. Bugün, dünyanın hemen hemen her yerinde, ciddîye alınan ve gidilmesi mecburiyet hâline gelen tezler-teoriler geliştiren fikir ve bilim adamları, hem demokrasinin mahiyeti hem de liberalizmle demokrasinin nasıl bir ilişki içinde bulunduğu hakkında önemli bir mutabakata ulaşmış görünmektedir.

Zengin Literatürden Habersizliğin Sonucu

Mamafih, bu çizginin dışında kalan entelektüeller ve yazarlar da bulunmaktadır. Bunlar genellikle liberalizmle demokrasi arasındaki gerilimli ilişkiyi vurgulamakta ve bu gerilimin beraberliklerini zorlaştırdığını ileri sürmektedir. Bazıları daha da ileri gitmekte, liberalizmle demokrasinin birbirinin tam manasıyla zıddı olduğunu ve bu yüzden “liberal demokrat” “yafta”sının “içinin boş” olduğunu iddia etmektedir.

Liberalizm ile demokrasinin aynı şey olmadığı açıktır. Liberallerin bundan haberdar olmadığı yolundaki iddialar, siyaset teorisiyle yeterince uğraşanlara şaka gibi gelecektir. Bu mevzuyu ele alan onlarca liberal yazar-filozof ve binlerce sayfaya ulaşan bir literatür mevcuttur. Sadece Türkiye’de bu konuda liberaller tarafından yazılan çizilenler bile hem liberallerin mevzuya ilgisini kanıtlamaya hem de konuyu tamamen aydınlatmaya yeterlidir. Şüphesiz, ilgili yerli ve yabancı literatür, çoğu zaman anlamsız ve ele avuca gelmez-kaypak spekülasyonlar üretmenin ötesine geçip meseleyle daha ciddî ve seviyeli biçimde uğraşmayı dileyenlerin emrine amâde olmak üzere beklemektedir.

Liberalizm bir açık-uçlu, gevşek ideolojidir, demokrasi ise bir yönetme yöntemi. Liberalizm temel değer olarak negatif özgürlüğü ve türevlerini esas alırken, demokrasi kararların katılımla ve çoğunluk tarafından alınmasına dayanır. Bundan dolayı, bu ikisi ne birbirinin tıpkısının aynısı ne de tam zıddıdır. Liberalizm ve demokrasi birbirlerinin yerine ikame edilemezler, çünkü farklı kategorilere aittirler, ama, zaman zaman gerilimli olsa bile, bir arada bulunabilir, beraber yaşayabilirler. Liberal demokrasi denilen şey de zaten budur.

Liberal Demokrasi

Altını özellikle çizmek gerekir ki liberalizmin zıddı totalitarizm, demokrasinin zıddı otoriteryenizmdir. Totalitarizm, özgürlük başta olmak üzere bütün temel hak ve hürriyetlerin, egemenliğini tartışılmaz bir değerle-durumla meşrulaştıran bir yönetici elit tarafından gasp edilmesidir. Otoriteryenizm ise, kararların müzakere, katılım ve çoğunluk oyuyla alınmasının tersidir. Yani bir kişinin veya bir grubun, başkalarıyla bir müzakereye girmeksizin, bazı kararları alma hak ve yetkisine sahip olmasıdır. Demokratik dünyada, liberalizm ve demokrasi birbirinin alternatifi değil, bütünleyicisidir. Ancak, teorik olarak, otoriter bir yönetimin hak ve özgürlüklere nispeten saygılı olması, liberalleşmemiş bir demokrasinin ise hak ve hürriyetleri acımasızca gasp etmesi mümkündür. İnsanlığın gördüğü en vahşi diktatörlükler olan komünist yönetimlerin liberallikten ve liberal sıfatından nefret ederken demokrasi adına ve demokratlık sıfatına iştiyakla sahip çıkması, sosyalist elitlerin demokrasiyi hak ve hürriyetleri koruyucu bir mekanizma olarak algılamadığını göstermektedir. Buna benzer birçok örnek ispatlamaktadır ki, insan hak ve hürriyetlerini koruyan rejimlerin özünü demokrasi değil liberalizm oluşturmaktadır.

Bazı yazarlar demokrasiyi bir ideoloji olarak algılamaya ve onu diğer ideolojilere alternatif gibi göstermeye ve bu şekilde liberalizmi dışlamaya ve hatta, tuhaf şekilde, mahkûm etmeye meyillidir. Bir entelektüel çaba olarak dikkate ve saygıya şayan olabilecek bu teşebbüsler şimdiye kadar anlamlı ve yararlı bir sonuç vermemiştir. Vereceğe de benzememektedir. Bir ideolojinin alternatifi bir başka ideoloji, bir yönetim tarzının alternatifi ise başka bir yönetim tarzıdır. Liberalizmin demokrasiyle bağdaşmadığını iddia edenlerin bunu demokrasi kavramından hareketle yapmaya çalışmaları boşunadır, liberalizmin iptal edilmesinin yaratacağı boşluğu demokrasi kavramına takla attırarak değil, başka bir ideolojiyi liberalizmin yerine ikame ederek kapatabilirler...

Demokrasi Ne Zaman Bir İdeoloji Oldu?

Esasen demokrasi, var olabilmek ve işleyiş kurallarına kavuşabilmek için bile, dışarıya, yani liberalizme muhtaçtır. Demokrasi, bir toplumun bütün mensuplarının hemfikir olması nadiren gerçekleşebileceğinden, çoğunluğun dediğinin herkesi bağlayıcı olmasına dayanır. Ne var ki, iktidara sahip bir çoğunluğun azınlığa zarar vermesi ihtimali her zaman mevcuttur. O zaman azınlık niye çoğunluktan hayatını tamamiyle ayırmak yerine çoğunluk yönetimini kabul edecektir? Bu sorunun cevabı iki eksende aranabilir.

İlki, azınlığın zamanla çoğunluk hâline gelmesi ve eski çoğunluğun yaptığı şeyleri telafi edecek kararlar almasıdır. Demokrasinin yukarıdaki soruya kendi içinden çıkartabileceği yegâne cevap budur. Ama bu cevap sorunun sahiplerini tatmin etmeye ve sorunu çözmeye yetmeyecektir. İkinci ve asıl fonksiyonel cevap, çoğunluğun iktidarının sınırlanmasıdır. İktidar öylesine sınırlanmalıdır ki, azınlıkların hak ve hürriyetlerini gasp etmeye gücü, imkânı ve yetkileri yetmesin. İşte bu cevap liberalizmden kaynaklanır. Liberal demokrasinin bu ayağını çekerseniz, geriye kalan demokrasi değil, despotizm olur. Liberalizm, demokrasilerde hem iktidarı sınırlar, hem de bu sınırlamaların hangi değerlere ve ilkelere dayanacağını gösterir. Nitekim, çağdaş demokrasilerin hepsi ya liberal demokrasidir, veya öyle olma yolunda ilerlemektedir.

Bu, söz konusu rejimlerde sadece liberalizmin veya liberallerin var olabileceği veya meşruiyet taşıyabileceği anlamına gelmez. Tam da tersine, liberalizm demokratik sistemin altyapısını ve farklılıklara rağmen ortak varoluşun makul derecede iyi bir çerçevesini sağlar. Bu yüzden “liberal demokrat”lık son derecede anlamlı, muhtevalı ve gerçeğe tam manasıyla tekabül eden bir etikettir.

Halim Kaya

26 Kas 2024

Süleyman Eryiğit’in yazdıklarından daha önce hiçbir yazısını okumadım. Mümtaz Turhan, Sabri F. Ülgener, Ömer Lütfü Barkan, Mehmet Genç gibi hocaları okuyup Osmanlının geri kalışının sebepleriyle ilgilenmeye başladığımdan ve özellikle de Mehmet Genç’in iki ciltlik “Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi” adlı kitabını okuduktan sonra “Osmanlı ve Kapitalizm” konusu daha dikkatimi çekmeye başladı.

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

26 Kas 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Eki 2024

M. Metin KAPLAN

12 Eyl 2024

Nurullah KAPLAN

12 Eyl 2024

Hüdai KUŞ

22 Tem 2024

Orkun Özeller

03 Haz 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Ziyaret -> Toplam : 129,05 M - Bugn : 3656

ulkucudunya@ulkucudunya.com