« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

08 Nis

2009

ESKİ SENARYO YENİ ARTİST

08 Nisan 2009

Rüzgâr Gibi Geçti… Amerika sinema sanayinin klasiklerinden kabul edilen film, başrol oyuncusu Clark Gable'in dünya çapında bir şöhret olmasını sağlamış… Medyada esen Obama rüzgârı, bu filmi hatırlattı bize… Amerika yeni bir film ile vizyonda. Eski senaryo, yeni film, yeni jön… Apayrı bir sanayiye dönüşmüş olan tanıtım ve pazarlama, bindirildiği reklamcılık atı üzerinde şaha kalkmış gibiydi… Doğrusunu söylemek gerekirse, siyasetin temel belirleyici adımlarından olan "halkla ilişkiler" sınırlarını fazlasıyla aşan bir reklam başarısı izledik.

Aslına bakılırsa reklam, bir mal ve hizmet satışına hizmet eder. Bir alışveriş unsurudur… ABD'nin Obama reklamı üzerinden bütün dünyaya olduğu gibi bize de satışını yaptığı "ABD Siyaseti"nden bizim kâr hanemize düşen bir şey olacak mı acaba? Dış politika uzmanları, eski büyükelçiler, stratejistler, gazeteciler kesenin ağzını açmış dağıtıyorlar… İnanacak olursanız şayet, ABD yanlış politikalarını terk ediyor, yeni bir stratejik ortaklık kuruluyor, İsrail'in yerini Türkiye alıyor, ABD Ortadoğu'yu Türkiye'ye teslim ediyor v.s…

Obama'nın gelişinden gidişine iki günlük programını televizyon ekranlarından izledik. Cumhurbaşkanı'nın ikram ettiği Kayseri yemekleri, Meclis konuşması, gençlerle söyleşi, Sultanahmet Camii'ni ziyaret, Altın Kızlardan Türk Müziği, T.Erdoğan ile kucaklaşması, Melih Gökçek'le gülüşmesi.. magazin görüntüleri üslubuyla yayınlandı. Magazinleştirilen kısımlar halka dönüktü tabii ki!

Obama'nın programı ve yayınlarda yapılan vurgulamalar, toplumu etkileyecek semboller üzerinden verilecek mesajlarla parlatılacak bir imaj için iyi seçilmiş örneklerle doluydu. Takip ettiği siyaseti bir yana bırakın, konuşma-hal-tarzıyla bile gayet itici olan Bush'un ardından, siyahî rengiyle, Afrika'dan başlayan hikâyesiyle, kibar ve sıcak-samimi tavırlarıyla, Barack ve Obama isimleri arasına itinayla yerleştirilen "Hüseyin"le, ezana vurgu yaptığı cami ziyaretiyle gayet sempatik bir portre kondu ortaya. Bu sempati, Amerika karşıtlığının halk arasında en yüksek olduğu ülkelerden birisi olan Türkiye'de ihmal edilemeyecek bir değişikliği ABD hanesine yazmış gibi görünüyor. Bu hususta iktidarın ve iktidarın en büyük destekçisi olan diyalogcu çevrenin gayretkeş katkıları da göz ardı edilecek gibi değil.

Yeni ABD imajına dair bütün cilalama, parlatma çabalarına rağmen, bir iki hafıza yoklaması ve dün ile bugünkü fiili durum için yapılacak birkaç basit mukayese reklamcılık başarıları ile örtülmeye çalışılan gerçekleri rahatlıkla gün yüzüne çıkarıyor. Obama, seçilirken kendisine yüklenen misyon gereği, ABD çıkarlarını yeni bir üslupla, incitmeden-ürkütmeden, okşaya okşaya dünyaya kabul ettirmeye çalışıyor. Tek kutuplu düzenin tek hâkim gücü olan ABD başkanı Bush'un buyurganlığı yerine, yeni güç ittifaklarını sınırlayacak bir rica edası dışında değişen hiçbir şey yok aslında. Eski siyasete, yeni üslup… Bütün hepsi, bundan ibaret!

Obama'nın semboller üzerinden halka dönük mesajları bu yeni üslubun gereğiyken, Meclis kürsüsünde dillendirdikleri eski ABD siyasetinin gereğiydi. Enerji havzalarına ve nakil yollarına hâkimiyet, Avrasya-Ortadoğu-Afrika bölgelerinde yeni nüfuz sahibi güçlerin önünü kesmek, bu bölgelerdeki Müslüman nüfus gereğince Müslüman ülkelere model oluşturacak bir müttefiki ön plana çıkarmak, İran'ı silaha gerek kalmayacak zorlamalarla dönüştürebilmek, İsrail'in güvenliğini artırmak…

Obama'nın konuşmaları, henüz başkan seçilmeden önce hazırlanmış olan Küresel Trend/Dönüşen Dünya raporundan okunan pasajlar gibiydi. ABD'deki iç ve dış istihbarat kuruluşlarının en tepesindeki Ulusal İstihbarat Konseyi'nin, yeni seçilecek başkanların takip edeceği siyaseti belirleyip, ilgililerine deklare ettiği bir "çalışma" hüviyetindeki bu rapor, 15 yılı aşkın bir süredir kurmaya çalıştıkları tek süper güç hâkimiyetindeki bir dünya düzeninin imkânsızlığına işaret eden diklenmeler karşısında takip edilecek yeni politikalardan ibaretti.

Obama, bu yeni politikalar için Türkiye'nin rolünü deklare etmiş oldu. Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmada, kürt-ermeni-patrikhane-AB konularında daha önceki ABD yetkililerinin defaatle açıkladıkları ve tepki çeken görüşlerini tekrarlamaktan imtina etmedi..bilâkis bunları vurgulamış oldu. Ama nasıl olduysa daha önceleri tepkilere sebep olan bu talepleri, çözüm yolunda Türkiye'ye verilen destek olarak gören / gösteren uzmanlar televizyon ekranlarını, gazete köşelerini istila etti. Bu istilacı taifenin çabaları ABD'nin çirkin yüzünü gizlemeye, cilalarla parlatmaya yeter mi? Reklam çalışmaları ne kadar parlak olursa olsun, yine de hiç mümkünatı yok! Bu kadar çirkinliği gizleyebilecek makyaj malzemeleri henüz icat edilmedi!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,39 M - Bugn : 5840

ulkucudunya@ulkucudunya.com