« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

15 Ara

2021

“SİSTEM’İN İNTİKAMI”

15 Aralık 2021

MHP genel başkanı “Türkiye Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı”nın kurulduğunu açıklamış… Niçin kurduklarını da izah etmiş: “Aziz hatırasını samimiyetle idrak etmek, davamızın ilkelerini sadakatle savunmak, fikir ve hizmetlerinin doğru anlaşılmasını ve anlatılmasını sağlamak” Breh!... Breh!... Breh!...

MHP’ye genel başkan seçildiğin 6 Temmuz 1997’dan bu yana 24 yıl 5 ay 6 gün bekle.. Alparslan Türkeş’i anlamak, anlatmak, yaşatmak adına hiçbir şey yapma, yapılmasına müsaade etme.. fikirleri, idealleri, hedefleri unutulsun gitsin diye, yılda bir mezarı başında ibrikle su dökmekten gayrı hiçbir faaliyete izin verme.. ne bir belgesel çek, ne bir kitap bas, ne bir dergi / albüm çıkar.. sonra da anlaşılmasını ve anlatılmasını sağlayacağız diye çeyrek asır sonra kalk vakıf kur! Lâ havle…

Eşinin ve çocuklarının müzaheretinde kurulmuş vakfın anma toplantısının basılmasıyla yaşananlar, ve bugünkü açıklamada yer alan “Bu aşamada hoşgörü dönemi kapanmıştır. Bundan böyle gaye ve gerekçesi ne olursa olsun Merhum Türkeş Bey’in istismarına müsaade edilmeyecektir.” İfadeleri başkaca bir izah gerekmeksizin gösteriyor ki, bu yeni vakıf Alparlan Türkeş’i kimse anmasın, anlatmasın diye kurulmuş. Sözkonusu edilen istismar hususunda samimi olunsaydı, Kutalmış Türkeş’den esirgedikleri mezarlığı milliyetçilik, Türklük ve Türkeş düşmanlarının propaganda yerine çevirmelerine mihmandarlık yapmazlardı.

Kurucusunun sevenlerince anılmasına mani olan, üstelik bunun için şiddet kullanan bir tek teşkilat şu koca dünyada başkaca var mıdır acep? Bu garabet anlaşılabilir / anlatılabilir bir şey midir? Bu ağlanası duruma biz nasıl düştük?

Şüphesiz ki bugünün meselesi değil bu! 12 Eylül hezimetinin üstünden 40 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen ne yaşadık, nasıl ve niçin yaşadık diye doğru dürüst bir muhasebemiz olmadı! Sebeplerini anlayamadığımız olayların sonuçlarını da anlamlandıramadık!

Bu minvalde ortaya konan az sayıdaki analizlerden birisi de Ferruh Sezgin’e aitti. 12 Eylül’ün 10. Yılında yeni Düşünce gazetesinde yayınlanan ve daha sonra kitap haline getirilen “Başka Bir açıdan 12 Eylül İncelemesi”nde yaşadıklarımızı iki kelime ile tarif ediyordu: Sistem’in İntikamı. Sistemin intikamı sadece Mamaklarda, Hasdallarda, C-5’lerde yapılan işkenceler, kurulan dar ağaçlarından ibaret değildi; asıl intikam Türk Milliyetçiliği’ni Türkeş’in elinden almaktı.

Türkeş, milliyetçiliği his olmaktan çıkarıp aksiyona dönüştürmüş, salonlardan alıp meydanlara taşımış, büyük şehirlerden alıp bütün bir Anadolu’ya yaymıştı. Türk Milliyetçiliğine yeni bir ruh üflemiş, Ülkücülük kodlamasıyla yeni bir muhteva kazandırmıştı. Türkeş hem Türk Milliyetçiliğini sitemin elinde bir aparat olmaktan kurtarmış, hem de Ülkücülerle sisteme karşı bir mücadele başlatmıştı. Milliyetçiliğin her alanına tam anlamıyla hâkimdi.

Sistem, milliyetçiliği kontrolü altına almak istediği her operasyonda karşısında Türkeş’i buldu. Teşkilatlara sızdı, manipüle etti, provokasyon yaptı ama ipleri ele geçiremedi. Sol’da yaptığı gibi, bölüp parçalayarak, kesip biçerek teşkilata hükmedemedi.

12 Eylül’de Türkeş’i ve bütün teşkilat yöneticilerini tutuklayarak, Türkeş’i bertaraf edip milliyetçiliği kontrol altına almak için uygun şartlar oluşturdular. Dışarıda kalan Ülkücülerin bir kısmını mevki / makam/ para ile satın aldılar; Türkeş çizgisinde kurulan Muhafazakâr Parti’yi seçimlere sokmayıp, milliyetçileri kendi kontrollerindeki MDP’ye yönlendirdiler v.s… Bütün yapılanlara rağmen, Türkeş ve arkadaşlarının idamla yargılandığı, Mamak’ta tutuklu olduğu o dönemlerde cezaevlerindekiler de dahil olmak üzere dışarıdaki bir avuç (çoğunluğu öğrenci) idealist Ülkücü Türkeşsiz Türk Milliyetçiliğine direndi. Türkeş’in tahliyesiyle birlikte proje akim kaldı; Muhafazakâr Parti / MÇP / MHP ile Türk Milliyetçiliği Alparslan Türkeş çizgisinde devam etti.. tâ ki 4 Nisan 1997 tarihine kadar.

Ülkücülerin Türkeş sonrasına dair bir hazırlıkları yoktu, ama sistemin vardı… Hem de bütün ihtimalleri gözeterek yapılmış hazırlıkları vardı. Ve o hazırlıklar doğrultusunda MHP’ye el koydular. Sadece MHP’ye mi? Hayır, MHP kanalıyla Ülkü Ocakları’na, Türkiye Kamu-Sen’e, Kamu Çalışanları Vakfı’na.. bütün teşkilatlara çöktüler! Adım adım Ülkücülüğü, Ülkücüleri ve Türkeşçileri tasfiye ettiler. Artık bütün teşkilatlar onların kontrolünde. Sivil, demokratik milliyetçilikten tecrid edilmiş haliyle MHP de, Ülkü Ocakları da sistemin operasyon aparatına dönüştü.

Çeyrek asırda bunlar olurken Ülkücüler ne yaptı? Seyrettiler… Politikacı olmaya çalıştılar… hatıralar anlatıp, geçmişle övündüler! Halbuki perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. MHP’de bütün üyeler silinip, 400 üye 400 delege yazılırken; ev arkadaşı, okul arkadaşı, arkadaşın arkadaşı, hemşehrilerden seçilmiş il / ilçe başkanı atamalarıyla partiye el konulurken bu işin nereye varacağı ayan beyan ortadaydı ama, pek itiraz eden olmamıştı. İlk düğme yanlış iliklenince sonrakiler de öyle devam etti. Artık iliklenecek düğme kalmadı… Sistem bizi tabuta koyalı çok oldu, son çivileri çakıyor!..

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,39 M - Bugn : 6921

ulkucudunya@ulkucudunya.com