« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

21 May

2012

AHMET CEVDET PAŞA'NIN TÜRK DİLİ HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ VE ESERLERİ

Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN 01 Ocak 1970

Özet
Tarihçi, hukukçu, eğitimci ve bilim adamı olarak tanınan Ahmet Cevdet Paşa'nın
dil bilgisi kitapları da bulunmaktadır. 1851 yılında yayımlanan Kavâ'id-i Osmâniyye ve
Medhal-i Kavâ'id ilk dil bilgisi ders kitaplarımızdır. Yazar, daha sonra ilk okullar için
Kavâ'id-i Türkiyye adlı eserini ve diğer eserlerinin bir terkibi olan Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i
Osmâniyye adlı kitabını kaleme alır. Belâgat-i Osmâniyye ise yazarın söz sanatları üzerine
yazılmış bir başka kitabıdır.
Giriş
Ahmet Cevdet Paşa, Tanzimat döneminin önde gelen bilim, kültür ve devlet
adamlarından biri olarak tanınmıştır. Onun daha çok tarih konusundaki eserleri,
Mecelle'ye olan katkıları ve devlet adamı olarak yaptığı icraatlar üzerinde durulmuş,
ancak Türk dili konusunda yaptığı hizmetlere de zaman zaman işaret edilmekle bir-
likte yakın zamana kadar bu alandaki eserleri ve düşünceleri bütünüyle ortaya ko-
nulmamıştır.
Bu konuda yapılmış ilk akademik çalışma bir yüksek lisans tezidir. (Kara-
bacak, 1986) Bu çalışmada Ahmet Cevdet Paşa'nın dil bilgisi kitaplarının muhtevası
hakkında bilgi verilmiş ve bu eserlerin terim dizini hazırlanmıştır. Daha sonra aynı
yazar Ahmet Paşa'nın dil bilgisi kitaplarının genel bir tanıtımını yapmış (Karabacak,
1989: 261-270) ve Bergamalı Kadri'nin Müyessiretü'l-Ulûm'u ile kullanılan dil bilgi-
si terimleri bakımından karşılaştırmıştır. (Karabacak, 1997: 253-283)
Esra Karabacak'ın bu çalışmaları dışında Ahmet Cevdet Paşa'nın dil bilgisi
kitaplarından Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye'nin terim dizinini veren bir makale
çalışması bulunmaktadır. (Bilgili, 1996: 651-672) Ancak yazar üzerinde çalıştığı
kitabın Kavâ'id-i Osmâniyye olduğunu sanmaktadır.
Ahmet Cevdet Paşa'nın Belâgat-ı Osmâniyye adlı söz sanatları kitabının
önce Anadolu'daki Belâgat çalışmaları arasındaki yeri, metodu, yazılış amacı, içeri-
ği, uyandırdığı yankılar ve yarattığı belâgat tartışmaları üzerinde durulmuş,
(Nasrullahoğlu, 1997: 185-222) ardından da karşılaştırmalı metni ve fonksiyonel
sözlüğü hazırlanarak kaynakları bakımından değerlendirmeye tâbii tutulmuştur.
(Karabey-Atalay, 1999)
Son olarak, Türk Dil Kurumu Gramer Kolu, Tarihî Gramerleri Yayımlama
Projesi dahilinde Ahmet Cevdet Paşa'nın Fuat Paşa ile birlikte yayımladıkları
Kavâ'id-i Osmâniyye (Özkan, 2000a) ile Ahmet Cevdet Paşa'nın tek başına yazdığı
Medhal-i Kavâ’id (Özkan, 2000b) adlı eserler basılmış ve ayrıca Medhal-i Kavâ’id
muhtevası ve dil bilgisi öğretimine getirdiği yenilikler bakımından değerlendirilmiş-
tir. (Özkan, 2001: 95-112) Esra Karabacak'ın yayına hazırladığı Tertib-i Cedid
Medhal-i Kavâ’id ise basılma aşamasına gelmiştir. Ahmet Cevdet Paşa'nın sıbyan
mektepleri için, yani ilk öğretim için hazırladığı Kavâ'id-i Türkî üzerinde ise henüz
bir çalışma yapılmamıştır.
İlk dil bilgisi ders kitaplarımız olan Ahmet Cevdet Paşa'nın bu eserlerinin
pedagojik bakımdan bir değerlendirmeye tâbi tutulduğunu da eklemek faydalı ola-
caktır. (Polat, 2003: 447-454).
1. Ahmet Cevdet Paşa'nın Türk dili hakkındaki görüşleri
Duygularıyla Osmanlıcı ve İslâmcı, düşünceleri ve çalışma yöntemiyle me-
deniyetçi ve Batıcı bir aydın olan Ahmet Cevdet Paşa, eserleri ve faaliyetleriyle doğu
ile batı arasında bir sentez oluşturmaya çalışmıştır. (Turan, 1986: 13) Dönemin
siyasi çekişmelerinden uzak duran ve yaptığı hizmetlerle ön plana çıkan Ahmet Cev-
det Paşa, (Baysun, 1986: 62) dille ilgili çalışmalarında edebiyat, kültür ve eğitim-
öğretim hayatımızdaki bir boşluğu doldurmaya çalışmıştır. Ancak çoğu kez gelenek-
le yenilik arasında tereddütler geçirmiş ve bir orta yol bulmaya çalışmıştır.
İlk dil bilgisi kitabının adını Kavâ'id-i Osmâniyye koyan Ahmet Cevdet Pa-
şa, bütün eserlerinde üzerinde durduğu dilin adını pek çok yerde lisân-ı Osmânî,
Osmanlı lisânı ve Osmanlıca olarak vermiş, ancak bazen lisân-ı Osmânî ile aynı
anlamda bazen de onun bir unsuru olarak lisân-ı Türkî, Türkî ve Türkçe terimlerini
kullanmıştır.
Türkçenin tarihî kökleri ve yapısı konusundaki düşüncelerini; "şimdi Türkçe
denilen dilimizin aslı Çağatayî'nin bir kolu olup, zaten kuralları ve düzeni pek
muntazam bir lisan ise de kelimeleri ve söz hazinesi çok geniş olmadığından Arap-
ça ve Farsça'dan ödünçleme ve aktarma yaparak çok geniş bir dil olmuş ve şimdi
herkesi hayrete düşüren açıklığı ve güzelliği ile Osmanlı saltanatının dünyayı ay-
dınlatan güneşinin doğu coğrafyasını ışıttığı zamandan sonra ortaya çıkmış ve bu
sonsuza dek yaşayacak devletin hükmünü yürütme vasıtası olduğundan "Lisân-ı
Osmânî" adını almıştır" şeklinde dile getirir. (Özkan 2000a: 2-3) Lisân-ı Osmânî
dediği "bu lisân(ın) Türkî ve Fârisî ve Arabî'den mürekkep" (Özkan, 2000b: 5)
olduğu düşüncesinde olan yazar, "Osmanlı lisânının aslı Türkçe'dir. Fakat Fârisî'-
den ve Arabî'den pek çok lâfızlar alınıp üç lisandan mürekkep bir lisan olmuştur"
(Ahmet Cevdet, 1311: 4) ve "Lisânımızın aslı Türkçe olup sonradan Fârisî ve Ara-
bî ile karışmıştır" (Ahmet Cevdet Paşa, 1299: 5) sözleriyle Türkçe'nin bu karışık
dildeki belirleyiciliğine işâret eder. Tarihî bir sıra içinde ortaya konulan bu görüşler-
den yazarın lisân-ı Osmânî'den Türkçe'ye doğru geçirdiği fikrî değişiklikler açıkça
görülmektedir.
Ahmet Cevdet Paşa, dil bilgisi kitaplarının ilki olan Kavâ'id-i Osmâniyye'de;
ele aldığı dilin üç ayrı dilin birleşmesinden meydana geldiğini düşündüğünden her
bölümü Türkî, Arabî ve Fârisî olmak üzere üç alt bölüme ayırarak işlemiş, böylece
ayrı ayrı üç dilin kurallarını vermeye çalışmıştır. Ancak kelime yapımı ve çekiminde
Arap gramer anlayışından çok batı gramer anlayışına yakındır. Kelime türlerinin
işlenişine isimden başlanmış, Türkçe kelimeler Arap dilinde olduğu gibi üçlü, dörtlü
kökler hâlinde gruplandırılmamış, kelime çekiminde birinci teklik şahıstan başlan-
mıştır.
Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye'de ele alınan konular tek başlık altında
toplanmış, Arapça ve Farsça kurallar, Türkçe kuralların yanında verilmiştir. Bu
eserde ve Medhal-i Kavâ’id'de isim ve fiillerin şahıslara göre çekiminde Arapça'da
olduğu gibi o, sen, ben, onlar, siz, biz sırası takip edilmiş; ayrıca Medhal-i
Kavâ'id'de fiiller, ikili, üçlü, dörtlü kökler hâlinde gruplandırılmıştır.
Türkçe unsurların en geniş bir şekilde işlendiği eser ise Kavâ'id-i
Türkiyye'dir. Söz konusu dört eserde de terimler ve bunların izahında, cümle unsur-
larının tasnifinde, eklerin ve edatların edat başlığı altında değerlendirilmesinde, keli-
me türlerinin anlam ve görevlerinin tasnifinde, semâ'î, kıyâsî, tesniye gibi Türkçe'de
bulunmayan kategorilerin Türkçe kelimelere de uyarlanmasında Arap gramerciliği-
nin etkileri görülür.
Ahmet Cevdet Paşa, aldığı medrese eğitimi ve içinde yetiştiği kültür çevresi
sebebiyle söz konusu edilen hususlarda Arap dilinin etkisinde kalmış olmakla birlik-
te, Türkçe'nin bir devlet ve eğitim dili olarak gelişmesi, zenginleşmesi ve sadeleşmesi
konularında çok büyük çabalar harcamıştır. İlk öğretmen okulu olan Dârü'l-
muallimin'in 1848'de kurulması ve ilk Türk akademisi olan Encümen-i Dâniş'in
1850'de açılması, Türkçe bir medenî kanun olan Mecelle'nin ve diğer bazı kanunla-
rın hazırlanması, açtırdığı okullara Türkçe'nin gramerinin öğretilmesinin ders olarak
konulması bazı önemli hizmetlerindendir. (Karal, 1994: 58-59)
Encümen-i Dâniş'in açılış hitabesi, kuruluş lâyihası, basılan ilk eseri ve ger-
çekleşen faaliyetlerinin büyük bir kısmı Ahmet Cevdet Paşa'nın elinden çıkmıştır.
Ahmet Cevdet Paşa'nın kaleme aldığı kuruluş lâyihasına göre, Encümen-i Dâniş
Türk dilini geliştirmeye çalışacaktır. Bu dil ihmâl edilmiştir. Eskiler eserlerinde
Arapça ve Farsça kelimelere o kadar çok yer vermişlerdir ki, bir sayfada ancak bir
iki Türkçe kelimeye rastlanmaktadır. Zaten bu eserlerin çoğu da süslü cümlelerle
düzenlenen, halkın anlayamayacağı kitaplardan ibarettir. (Levend, 1972: 81) Encü-
men-i Dâniş devamlı olarak gelişmekte olan düşünce akımlarını izleyecektir. Bunun
için de ileride Dârülfünûn'un bile faydalanacağı ilim ve sanat eserlerini yabancı dil-
lerden Türkçe'ye çevirecektir. Encümen-i Dâniş, halkın genel eğitimi için faydalı
olacak eserler de yazacak veya Türkçe'ye aktaracaktır. Sultan Abdülmecid'in huzuru
ile açılan Encümen-i Daniş, bir Türkçe gramerin hazırlanıp basılmasını, bir Türkçe
sözlüğün hazırlanmasını ve herkesin anlayacağı bir dil ile bir tarih kitabının yazıl-
masını karara bağlar. (Baysun, 1986: 57; Karal, 1994: 59) Encümen-i Dâniş'in ilk
eseri olarak yayımlanan Kavâ'id-i Osmâniyye, 12 ciltlik Târih-i Cevdet, Encümen-i
Dâniş'in ikinci başkanı Hayrullah Efendi'ye ait tarih ve Ahmet Vefik Paşa'nın Lehçe-
i Osmânî'si bu kararların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. (Ergin, 1977: 2031)
Ahmet Cevdet Paşa, ilk Maarif Nâzırlığında, müsteşarı Sadullah Bey baş-
kanlığında, Mebâni'l-İnşâ yazarı Süleyman Paşa, Mekteb-i Harbiyye müdürü Mah-
mut Bey, Bahriye Mektebi hocalarından Sait Paşa, Tıbbiye'den Aziz Bey ve Tophâ-
ne'den bazı zevattan oluşan bir komisyon kurar. Komisyon sıbyan mekteplerinden
yüksek okullara kadar bütün eğitim kurumlarında okunacak ders cetvellerini tanzim
eder. Önce bir elifbâ cüzü yazılır ve basılır, ardından alınan kararlar doğrultusunda
yeni usûle göre Nuruosmaniye Camii'nde, sıbyan mekteplerine numune olmak üzere,
İbtidâiye adıyla bir sıbyan mektebi açılır, sonradan benzeri bir kaç okul daha devre-
ye girer. Düzenlenen ders cetvellerine göre yazılmasına ihtiyaç duyulan kitaplar
devrin uzmanlarına paylaştırılır. Ahmet Cevdet Paşa'ya da ilkokul çocuklarına ana
dillerini öğretmek üzere Kavâ'id-i Türkiyye adlı eser, mantık konusuyla ilgili olarak
Miyâr-ı Sedat ve tartışma tekniğiyle ilgili olarak da Âdâb-ı Sedat adlı eserlerin ya-
zılması görevi düşer ve kitapların yazılmasının ardından her birinden on beşer bin
nüsha basılır. (Baysun, 1986: 126; İbnülemin, 1988: 237-238)
II. Mahmut devrinden beri yürütülen devlet ve toplum hayatına giren yeni
kavramlar için yeni terimlerin bulunması faaliyetleri çerçevesinde Hoca İshak Efendi
matematik, Şanizâde Ataullah Efendi tıp, Ahmet Cevdet Paşa da hukuk terimlerinin
Türkçeleşmesine çalışmışlardır. Ancak bu çalışmaların çoğu o dönemlerde arzu
edilen sonuçları vermedi. Tanzimat devrinden sonra bu tür terimlerin Arapça'dan,
Fransızca'dan, Yunanca ve Lâtince'den veya bu dillerin hepsiyle birlikte Türkçe'den
karşılanması yolunda görüşler ortaya atıldı. Ahmet Cevdet Paşa, Arapça terimlerin
yerine Fransızca olanlarının kullanılmasını tercih etti. (Karal, 1994: 72, 90-91) Baş-
ta Târih-i Cevdet, Tezâkir ve Takvimü'l-edvar olmak üzere eserlerinde yeri geldikçe
Fransızca terimleri kullanmaktan kaçınmamıştır. Politika ve diplomasi kelimelerini,
hukuk-ı politikiyye, usûl-i politika, lisân-ı diplomasi, kaa'ide-i diplomasi gibi Fars-
ça tamlama düzeni içinde kullanır. Clérgé (ruhban), parlamento, mayor (binbaşı),
konvansiyon, klup, ofiçyal, patent, jüri, kolonel, ekonomi, feodalite gibi Fransızca
terimleri ve denizcilikle ilgili amiral, kaptan, levent gibi İtalyanca kelimeleri hem
kullanmakta hem de bunları yeri geldikçe açıklamaktadır. Bazı Fransızca diplomasi
terimler için de aynı yolu takip etmektedir. (Arıkan, 1986: 191-197) Bazı özel mek-
tuplarında oksijen, hidrojen, nasyonalite gibi terimleri kullandığı görülmektedir.
(Mardin, 1996: 36) Ancak Fransızca crise kelimesine buhran, (Fatma Aliye, 1332:
84) périodiqe kelimesine evrâk-ı mevkute karşılıklarını bulan da odur. (Baysun,
1986: 110) Süveyş Kanalı'ndan geçen gemilerle ilgili bazı hususları anlatan bir fer-
manda geçen tonne de capacitté tabirinin açıklanması için hazırladığı bir lâyihada
bu kelimenin gemilerin istiap haddini bildirdiğini anlatmakta, ayrıca aynı lâyihada
tonilâto tabirine de temas ederek bunun kırk kileye denk bir ölçü birimi olduğunu
ifade etmektedir. (Baysun, 1986: 103-104)
Ahmet Cevdet Paşa hem Türkçe'nin sadeleşmesini, o günkü tabirle kaba
Türkçenin yaygınlaşmasını ve herkesin okur yazar olmasını hem de Türkçe'nin her
konuyu ifâde edebilecek bir bilim dili haline gelmesini arzu ediyordu. (Mardin,
1996: 36) Düz yazıyı müsecca, yani secili, cinaslı ve müressel, yani tekellüfsüz söz
sanatlarından, seci ve cinastan arınmış nesir olmak üzere iki gruba ayırır. Reşit Pa-
şa'nın Babıâlî'nin yazı dilini tarz-ı müsecca'dan, tarz-ı tersîle çevirdiğini, yani resmî
yazışmaların dilini sadeleştirdiğini belirtir. (Baysun, 1986: 58) Târih-i Cevdet'in de
Encümen-i Dâniş'in kararı gereğince tarz-ı tersil üzere kaba Türkçe yazıldığını, ese-
rin halk arasında büyük bir ilgi gördüğünü, ancak süslü anlatıma meraklı olanların
önce bu usûlü beğenmediğini, sonradan bu üslûba ilgi duyanların sayısının bunlar
arasında da arttığını belirtir. (Baysun, 1986: 72)
Ömrünün son yıllarında kaleme aldığı Kısas-ı Enbiya'da Selçukluların aslı-
nın Türk olmasına rağmen devletin resmî yazılarında Farsça'yı kullandıklarını,
Karamanoğlu Mehmet Bey'in Konya'yı aldıktan sonra Farsça'yı yasakladığını, Os-
man Gâzî'nin de Konya'daki sultanla Türkçe yazıştığını, hece ölçüsüyle ve sade bir
dille bir şiir yazdığını, (İz, 1985: 172, 198) Türkçe'de uzun hece bulunmadığından
ve ses özellikleri bakımından Arapça ve Farsça'ya uymadığından bu dillere çok uy-
gun olan aruz ölçüsünün Türkçe'ye uygun olmadığını, Türkçe'ye uygun düşen veznin
hece ölçüsü olduğunu belirtir. (Baysun, 1986: 283) Ancak Osman Gâzî'ye atfettiği
şiirin ona ait olmayıp XV.-XVI. yüzyıllarda onun ağzından söylenmiş bir eser oldu-
ğu ifâde edilmektedir. (Banarlı, 1971: 961)
Ahmet Cevdet Paşa, Takvimü'l-Edvar adlı eserini mâliyede kullanılan ay
yılına göre işleyen hicrî takvimin doğurduğu sakıncaları anlatmak ve yine hicretten
başlamak üzere güneş yılına göre işleyen bir takvimi kabûl ettirmek için yazmıştır.
Ancak bu amacın yanında bu eserde herkesin anlayacağı tabirleri kullanarak Türk
dili ilim dili olamaz diyenlere dilimizin her şeye yeterli olduğunu ve bu dil ile her
fenden güzel eserler yazılabileceğini tasdik ettirdiğini belirtir. (Baysun, 1986: 109-
110)
Ahmet Cevdet Paşa, yaşayan Türkçe taraftarıdır. Vaka-i Hayriyye'den, yani
1826'dan içinde bulunduğu döneme kadar olan 60-65 yıl süresince sarayda ve saray
dışında kullanılan kelimelerin, resmî deyimlerin nasıl değiştiğini anlatarak dilin de
insan gibi yenilendiğini, (Karal, 1994: 60) dolayısıyla od, gözgü gibi kelimelerin,
kelime-i tevhidin Türkçesi olan yoktur tapacak çalaptır ancak gibi ibârelerin Türk-
çe olmasına rağmen unutulduğunu, bunların yerini Arapça, Farsça kelimelerin aldı-
ğını söyler. (Karabey-Atalay, 1999: 4-5)
Arap alfabesinin ıslahı ve Türkçe'ye uygun bir yapıya kavuşturulması dü-
şüncesini ilk ortaya atan da Ahmet Cevdet Paşa'dır. Bu düşünceyi ilk olarak
Medhal-i Kavâ'id'de öne sürer, sağır kâf'ın üzerine üç nokta konulmasını ve yuvar-
lak ünlülerin doğru okunmasını sağlamak için bazı işâretler kullanılmasını teklif
eder. (Özkan, 2000b: 3, 5) Bir süre sonra bu düşünceler, Encümen-i Dâniş ve Münif
Paşa tarafından benimsenir (Ertem, 1991: 37, 53) ve 1863-1864 ders yılında ders
kitaplarında bu harekeler ve işâretler kullanılmaya başlanır. (Ülkütaşır, 1981: 20)
Ahmet Cevdet Paşa bu ilgi ve destekten cesaret almış olmalı ki Tertîb-i Cedîd
Kavâ'd-i Osmâniyye'de bu alandaki tekliflerini ve uygulamalarını sürdürür ve aynı
eserde noktalama işâretlerini de kullanır. (Ahmet Cevdet, 1311: 5)
Kavâ'id-i Osmâniyye'den Kavâ'id-i Türkiyye'ye kadar bütün dil bilgisi kitap-
larında Ahmet Cevdet Paşa, Osmanlı alfabesinin otuz iki harften meydana geldiğini
belirttikten sonra bu harflerin ses değeri üzerinde durur. Türkçe'ye, Arapça ve
Farsça'ya has sesleri tek tek belirtir. Türkçe'ye ait genizden söylenen sağır kâf'ın
artık İstanbul'da nun gibi telaffuz edildiğini söyler. (Özkan, 2000b: 57)
2. Ahmet Cevdet Paşa'nın Türk dili hakkındaki eserleri:
Bu eserler yazılış sırasıyla şunlardır:
1. Kavâ'id-i Osmâniyye: Encümen-i Dâniş'in ilk kitabı olarak H.1267
(M.1851) yılında taş basması yapılan ve Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk gramer
kitabı kabul edilen bu eserin üzerinde Ahmet Cevdet Paşa ile birlikte Keçecizâde
Mehmet Fuat Paşa'nın da adı bulunmaktadır. Ancak Ahmet Cevdet Paşa'nın anlat-
tıklarından anlaşıldığı kadarıyla ilk gençlik yıllarından itibaren çok iyi dost olan
Ahmet Cevdet ve Keçecizade Mehmet Fuat H.5 Şevval 1266 (M.13 Ağustos 1850)
gününde Bursa kaplıcalarına birlikte bir yolculuk yaparlar (Ölmezoğlu, 1988: 115)
ve bu iki arkadaş burada bir ay kalırlar. Bu süre içinde Mehmet Fuat Boğaziçi'nde
yolcu taşıyan vapurlarla ilgili bir şirket kurulması hakkında bir lâyiha hazırlamaya
çalışırken Ahmet Cevdet de Osmanlı Türkçesinin kavâ'idi hakkında bilgi toplamak-
tadır. Bu arada karşılıklı fikir alış verişinde bulunurlar. Ahmet Cevdet Paşa bu du-
rumu ve sonrasında olanları şu şekilde nakletmektedir: "Şöyle ki Fuat Efendi ile
birlikte mesirelere ve başka yerlere at başı beraber giderken bu iki konuyu söy-
leşirdik ve dinlenmeye çekildiğimizde ekseriya sözümüz onlara münhasır olurdu ve
odalarımızda yalnız kaldıkça o adı geçen şirketin lâyihasını yazardı. Ben de Os-
manlı Türkçesinin kurallarını toplar ve yazardım. Bursa'da bir aya yakın olan
ikamet süremizde ikisi de tamamlandı. Altmış altı senesi zilka'desinin (M.1850
yılının eylül ayı) son gününde Bursa'dan dönüşümüzde İstanbul'a hediye olmak
üzere bir çok Bursa kumaşlarıyla bu iki armağanı dahi getirdik. Fakat Bursa'da
yaptığım kitap kaba taslak bir şey olduğundan güzelce düzenlenmeye muhtaçtı.
Eksikliklerini İstanbul'da tamamlayarak Kavâ'id-i Osmâniyye adını verdim."
(Baysun, 1986: 44-45)
Bu açıklamalardan Şirket-i Hayriyye Nizamnamesi'nin Fuat Paşa'nın,
Kavâ'id-i Osmâniyye'nin Ahmet Cevdet Paşa'nın kaleminden çıkmış olduğu gayet
açık olarak anlaşılmaktadır.
Yine bu açıklamalardan, Şirket-i Hayriyye Nizamnamesi'nin ve Kavâ'id-i
Osmâniyye'nin yazımına 1850 yılının Ağustos ayında başlandığını, ancak eserin
Bursa'da geçen bir aylık süre içinde tamamlanamadığını tespit ediyoruz. Zaten
İbnülemin Mahmut Kemal İnal da bir dilin gramerinin bir ay gibi bir sürede yazıl-
masının garipliğine işaret eder. (İbnülemin, 1964: 186)
Ahmet Cevdet Paşa, açılış konuşmalarının ardından Encümen-i Dâniş'in
birinci eseri olmak üzere Kavâ'id-i Osmâniyye'nin huzûr-ı hümâyuna sunulduğunu,
basılmasının Encüme'nin ilk toplantısında tartışıldığını, bunun üzerine Sultan
Abdülmecid'in Reşit Paşa'ya "Cevdet Efendi'nin de payesi terfî ile taltif olsun. Fakat
kendisinin sahîhen memnun olacağı sûrette olmalıdır. Orasını artık Şeyhülislâm Be-
yefendi ile müzâkere edersiniz" dediğini ifâde eder. (Baysun, 1986: 57)
Encümen-i Dâniş'e sunulan Kavâ'id-i Osmâniyye nüshası üzerinde; "Neşr-i
ma'arif emr-i ehemmine haddimizce hizmet etmek niyyetiyle âcizâne ve nâçizâne
te'lif etmiş olduğumuz Kavâ'id-i Osmâaniyye'nin işbu nüshâ-i asliyyesini Encü-
men-i Dâniş'e ihdâ (hediye) eyledik.
Gurre-i Muharrem 1268 (Eylül 1851)
Encümen-i Dâniş ve Meclis-i Ma'arif Âzâsından
Müsteşar-ı Sadr-ı Âlî Mehmed Fuad ve Ahmed Cevdet" yazıları bulunmak-
tadır. (İbnülemin, 1964: 186)
Eser, Encümen-i Dâniş kararı ile okullarda 50 yıl kadar ders kitabı olarak
okutulmuş, (Ergin, 1977: 33) 1851'deki taş basmadan sonra 1900 yılına kadar on
defa daha basılmış, Almanca'ya, (Kellgren, 1855) Arapça'ya, (Sabuncu, 1282 /
1866) Bulgarca'ya ve Hırvatça'ya (Çauşeviç, 1999, 267-277) tercüme edilmiş ve
Ahmet Cevdet Paşa'nın öteki dil bilgisi kitaplarına ve aynı dönemlerde yazılmış diğer
yazarların dil bilgisi kitaplarına örnek teşkil etmiştir.
Bernard Lewis, Kavâ'id-i Osmâniyye'nin yazılışını 1832'de Arthur Lumley
Davids'in kaleminden çıkan ve 1836'da Fransızca'ya da çevrilen Grammar of the
Turkish Language (Türk Dili Grameri) adlı esere dayandırmaktadır. (Levis, 1988:
343-344) Ancak ne Ahmet Cevdet Paşa'nın ne de Fuat Paşa'nın böyle bir eseri gör-
düğüne veya varlığından haberdar olduğuna dair en ufak bir bilgi bulunmamaktadır.
Mekteb-i Fünûn-ı Askeriyye Arapça hocası Abdurrahman Feyzi Efendi de
H.1263-1278 (M.1847-1861) yılları arasında Mikyâsü'l-Lisan Kıstâsü'l-Beyan adıy-
la bir Türkçe gramer yazmış, fakat eseri ölümünden sonra H.1299 (M.1882) yılında
basılabilmiştir. Bu eser, yayımlandığı tarihte lâyık olduğu ilgiyi görmemesine rağ-
men yazarın konuyla ilgili derin bilgisi, Türkçe'yi çok ayrıntılı bir şekilde işlemesi ve
yeni terimler kullanılması bakımından Ahmet Cevdet Paşa'nın dil bilgisi kitapların-
dan daha ileri olduğu belirtilmektedir. (Dilaçar, 1989: 130-131)
Kavâ'id-i Osmâniyye, klasik eserlerin düzenine uygun olarak Şeyhülislâm'ın
Arapça bir takrizi ile başlar. Besmele'den sonra Allah'a şükür, Hz. Peygamber'e,
soyuna ve sahabesine dua ifâdeleri yer alır. Meclis-i Ma'arif-i Umûmiyye âzâsı olan
yazarların böyle bir eser yazmaya neden ihtiyaç duydukları, padişah Abdülmecid'in
kendilerine nasıl destek verdiği anlatılır.
Bir mukaddime, beş bap ve bir hatimeden meydana gelen eserin her babında
Türkçe, Arapça ve Farsça'nın kurallarını veren üç ayrı fasıl bulunmaktadır. Nice
senedir nâ-mazbut, yani yazılmamış olan kavâ'idi, yani grameri yazıya geçirmeye
çalışan yazarlar, zor bir işe talip olduklarını bildiklerini, ancak muratlarının bu va-
dide bir çığır açmak olduğunu söylerler.
2. Medhal-i Kavâ'id: Ahmet Cevdet Paşa bu eserinin ortaya çıkışını, "Da-
ha sonra tecrübeyle Kavâ'id-i Osmâniyye'nin yeni başlayanlara öğretilmesinde ve
anlatılmasında zorluklar görüldüğünden onun bir özeti olmak üzere Medhal-i Ka-
vâ’id adlı eseri yazmış ve bir sene sonra o da öncelikle rüşdiye mekteplerinde
okunmak üzere basılmıştır." (Baysun, 1986: 45) sözleriyle anlatır. İlk defa Matba'a-
i Âmire'de H.1268 (M.1852) yılında taş basma ve 55 sayfa olarak basılan eser,
1891 yılına kadar 10 ayrı baskı daha yapmıştır. Baskılar arasında bir fark bulun-
mamakla birlikte taş basmalarda yer alan ünlülerin okunuşunu kolaylaştırmak için
kullanılan işaretler, matbu metinlerde gösterilememiştir.
Eser, Medhal-i Kavâ’id başlığı altında besmele ve şükür sözleriyle başlar.
Ardından dilin insan hayatındaki önemi hadis ve âyetlerle izah edilir, peygambere,
soyuna ve arkadaşlarına dua edilir. Dîbâce (önsöz) bölümünde ise devrin hükümda-
rının
1
ilme ve eğitimin yaygınlaşmasına verdiği değerden ve yazarın meclis-i ma'arif-
i umûmiyye üyesi olmasından dolayı Osmanlı dilinin öğrenilmesini kolaylaştırmak
için yazılmış olan Kavâ'id-i Osmâniyye'nin her konuda bir kaynak olmasına rağmen
yeni başlayanlara kolaylık sağlamak ve ilk kitaba bir başlangıç olmak üzere Medhal-
i Kavâ'id'in kaleme alındığı anlatılır.
1
İlk baskılarda Sultan Abdülmecid'in daha sonraki baskılarda Sultan Abdülaziz'in adı
bulunmaktadır.
Mu'allimîne lâzım olan ma'lûmat başlığı altında harfler ve harekeler hakkın-
da bilgi verilir. Özellikle Türkçe'nin her bir ünlüsü için ayrı ayrı harekelerin kulla-
nılması ile ilgili açıklamalar dikkati çekicidir.
Mukaddime'de Osmanlı lisanının teşekkülü, harfleri, harekeler ve diğer yazı
işaretleri örneklerle anlatılır. Son olarak kelimeler, isim, sıfat, zamir, ism-i işâret,
mübhemat, mastar, fiil, fiilden türemiş kelimeler ve edatlar olmak üzere dokuz bö-
lüme ayrılır ve bu kelime türlerinden her biri bir bapta işlenir.
3. Kavâ'id-i Türkiyye: Ahmet Cevdet Paşa'nın ilk Maarif Nazırlığı sırasın-
da kurduğu komisyonda alınan karar gereği sıbyan mekteplerinde okuyan çocukların
ana dili eğitimi için yazdığı dil bilgisi kitabıdır. İlk baskısı H.1288 (M.1871)'de ya-
pılmış, 1906 yılına kadar 6 defa daha basılmıştır. Eser, ilkokul çocuklarına yönelik
olduğu için sade bir dille ve Türkçe unsurlar ağırlıklı olmak üzere kaleme alınmıştır.
Kavâ'id-i Türkiyye başlığı taşıyan giriş bölümünde Türkçe'nin ses özellikle-
ri, alfabe, imlâ konuları ile ünlüleri okutan harekeler ve yuvarlak ünlüleri bir birin-
den ayırmaya yarayan özel işaretler işlenir.
Mukaddime'de dilimizin aslının Türkçe olduğu, ancak sonradan Arapça,
Farsça unsurların çoğaldığı belirtilir. Ardından önceki bölümde işlenen harfler ve
işâretlerle ilgili ayrıntılar verilir. İmlâ harfleri, uzunluklar, şedde, bitişik ve ayrı
yazılan harfler ele alınan hususların esâsını teşkil eder.
Mukaddime'nin ardından kelimenin bir tanımı yapılır ve kitabın diğer bölüm
başlıklarını teşkil eden kelime türleri sıralanır. Bunlar: isim, sıfat, ism-i işâret,
mübhemat, masdar, fiil, fer'-i fiil ve edevattır.
4. Belâgat-i Osmâniyye: Ahmet Cevdet Paşa, Kavâ'id-i Osmâniyye'nin son
bölümünde cümle ve cümlenin tamamlayıcıları bahsinde, cümle içinde kelimelerin
yer değiştirmesi ile anlamın nasıl değiştiğini anlattıktan sonra, "Sâ'ir mütemmimâtın
takdim ve te'hîrinde dahi bu misilli mezâyâ pek çoktur. Fakat onlar inşâ'allah
bundan sonra te'lif ve tertîbi musammen olan fenn-i belâgatta beyân olunacaktır."
(Özkan, 2000a: 130) der. Bu açıklamaların üzerinden yıllar geçtikten sonra yine
kendi ifâdesi ile "Mekteb-i Hukuk'un ikinci sınıfı açıldıktan sonra birinci sınıf tale-
besine haftada bir defa belâgat-i osmâniyye öğretilmesi için verilen derslerin hulâsası
zapt olunarak Belâgat-i Osmâniyye nâmiyle bir risâle te'lîfine" başlar. (Baysun,
1986: 214) İlk baskısı H.1298 (M.1880)'de gerçekleşen eserin 1910 yılına kadar
dokuz baskısı daha yapılır.
Giriş bölümünde Ahmet Cevdet Paşa, "lisân-ı Osmâniyye'nin kavâ'id-i
sarfiyye ve nahviyyesini cem ile, bir fen olmak üzere birleştirip" yazdığı dil bilgisi
kitaplarını tanıtır. Ardından da "Bunları tederrüs ve ta'allüm edenler, lisân-ı Os-
mânî üzre asl-ı ma'nâyı doğruca söyleyip yazmağa muktedir olurlar, ammâ fasi-
hâne ve belîgâne ifâde-i merâm edebilmek için ilm-i belâgatı bilmek lâzım gelir."
diyerek Belâgat-ı Osmâniyye'yi yazma gerekçesini açıklar. (Karabey-Atalay, 1999:
2)
Türkçe'deki ilk belâgat kitabı İsmail Ankaravî'nin Müftâhü'l-belâga ve
mısbâhu'l-fesâha adlı eseridir, ancak belâgat ilminin en önemli kısmı olan ilm-i
me'ânî bu eserde bulunmadığı için tam anlamıyla belâgat ilmini ele alıp işleyen ilk
eser olarak Ahmet Cevdet Paşa'nın Belâgat-ı Osmâniyye'si kabul edilmektedir.
Eser, Dîbâce ve Mukaddime kısımlarından meydana gelen bir giriş bölü-
münden ve üç ana bölümden oluşur. Birinci bapta ilm-i me'ânî, ikinci bapta hakîkî
ve mecâzî anlam, üçüncü bapta edebî sanatlar işlenir. Her bap kendi içinde fasıllara
ayrılmakta ve ele alınan konular çok sayıda örnekler verilerek açıklanmaktadır. Do-
ğu kaynaklarına ve belâgat anlayışına dayalı olarak yazılan Belâgat-i Osmâniyye,
Recâizâde Mahmut Ekrem'in batı anlayışına uygun olarak kaleme aldığı Ta'lim-i
Edebiyat karşısında geleneği temsil etmektedir. Eser yazıldığı günden beri büyük bir
ilgi görmüş, üzerinde pek çok değerlendirme yapılmış ve belâgatla ilgili tartışmaların
doğmasına yol açmıştır. (Hacımüftüoğlu, 1997: 185-222)
5. Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye: Ahmet Cevdet Paşa bu eseriyle
ilgili hazırlıklarını "1301 senesi evâilinde ... Kavâ'id-i Osmâniyye'nin dahi noksan-
ları ikmâl ile yeniden cem ve tertîp olundu." (Baysun, 1986: 216) cümlesiyle haber
verir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı gibi Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye,
Kavâ'id-i Osmâniyye'nin yeni bir düzenlemesidir. İlk baskısı H.1303 (M.1885)'te
yapılan bu eserin, daha sonra değişik düzenlemelerle 30'dan çok baskısının yapıldığı
belirtilmektedir. (Halaçoğlu-Aydın, 1993: 446) Ancak bu sayı Ahmet Cevdet Paşa'-
nın bütün dil bilgisi kitapları için söz konusu olmalıdır. Bu eserin sonuncusu
1906'da olmak üzere sadece 7 ayrı baskısı tespit edilebilmiştir. (Karabacak, 1986:
21)
Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye'nin giriş bölümünde Ahmet Cevdet
Paşa, daha önce yazdığı dil bilgisi kitaplarını tanıtır ve bu eserinin de Kavâ'id-i
Osmâniyye'nin yeniden tertibi olduğuna işâret eder. Muhtıra bölümünde önce, aslı
Türkçe olan Osmanlı lisanının zamanla alınan Arapça, Farsça kelimeler sebebiyle üç
dilden mürekkep bir dil hâline geldiğini açıklar. Ardından harflerin ve harekelerin
tanıtımına ve yuvarlak ünlülerin ayırt edilmesi için kullanılan işâretlerin izahına
geçer.
Kâ'ide başlığı altında büyük ünlü uyumu ve istisnaları anlatılır.
Mu'allimîne Ta'limat bölümünde sarf ve nahivin dili doğru söyleyip yazmak
ilmi olduğu belirtilir. Kelime ve harften bahsedildikten sonra Osmanlı elifbasında
kullanılan 32 harfin listesi verilir ve Türkçe'ye, Farsça'ya ve Arapça'ya ait harfler ile
bunların ses değeri anlatılır.
Mukaddime, diğer bölümlere genel bir giriştir. İsim, sıfat, zamir, fiil ve edat-
lar hakkında kısa bilgiler verilir.
Kavâ'id-i Türkiyye başlığı taşıyan giriş bölümünde Türkçe'nin ses özellikle-
ri, alfabe, imlâ konuları ile ünlüleri okutan harekeler ve yuvarlak ünlüleri bir birin-
den ayırmaya yarayan özel işaretler işlenir.
Mukaddime'de dilimizin aslının Türkçe olduğu, ancak sonradan Arapça,
Farsça unsurların çoğaldığı belirtilir. Ardından önceki bölümde işlenen harfler ve
işâretlerle ilgili ayrıntılar verilir. İmlâ harfleri, uzunluklar, şedde, bitişik ve ayrı
yazılan harfler ele alınan hususların esâsını teşkil eder.
Mukaddime'nin ardından kelimenin bir tanımı yapılır ve kitabın diğer bölüm
başlıklarını teşkil eden kelime türleri sıralanır. Bunlar: isim, sıfat, ism-i işâret,
mübhemat, masdar, fiil, fer'-i fiil ve edevattır.
Sonuç:
Ahmet Cevdet Paşa, dil araştırmaları ve dilimizin yakın tarihi bakımından
büyük bir değer taşıyan çok önemli eserlere ve görüşlere sahiptir; bir devlet ve hu-
kuk adamı, bir tarihçi olduğu kadar, dil ve dil bilgisi tarihimiz bakımından çok derin
izler ve etkiler bırakmış bir dil bilginidir.
Kendini, Türk toplum ve kültür hayatındaki eksiklikleri ve aksamaları gi-
dermekle görevli sayan Ahmet Cevdet Paşa, diğer alanlarda olduğu gibi, dille ilgili
görüş ve çalışmalarıyla da çok önemli bir öncülük görevi üstlenmiş; bilim ve eğitim
hayatımıza önemli katkılarda bulunmuştur.
Ahmet Cevdet Paşa, üzerinde çalıştığı dile lisân-ı Osmânî adını vermekle
birlikte, bu dilin aslının Türkçe olduğunu ve Arapça, Farsça unsurların sonradan
dile karıştığını söylemektedir. Hatta Osmanlı Türkçesinin Çagatayî adını verdiği
Doğu Türkçesinden geldiğini ifade ederek Türk dilinin tarihî ve coğrafî bağlantıları-
na da dikkat çekmektedir.
Hukuk terimlerinin Fransızca olanlarını kullanmayı savunmuş olmasına ve
bazı Fransızca kelimeleri hem tek başına hem de tamlama içinde kullanmasına rağ-
men crise yerine buhran, periodique yerine evrak-ı mevkute karşılıklarını teklif et-
mekten de kendini alamamıştır.
Fransızca'ya aşina olmasına karşılık dil bilgisi anlayışı bakımından Arapça
sarf ve nahiv kurallarının etkisi altındadır. Sıbyan mektepleri için, yani ilk okulların
ilk dönemi için yazdığı Kavâ'id-i Türkiyye dışında kalan kitaplarında lisân-ı Osmâ-
nî'yi üç dilin kuralları içinde ele almıştır; ancak önce Türkçe ile ilgili, ardından Fars-
ça ve Arapça ile ilgili kuralları anlatmıştır.
1851 yılında yazdığı ilk dil bilgisi kitabı Kavâ'id-i Osmâniyye ile başlayan
dil bilgisi çalışmaları, 1885 yılında yayımladığı Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye
ile sona ermiştir. Otuz beş yıl süren dil çalışmalarında hep aynı çizgi üzerinde eser
veren Ahmet Cevdet Paşa, Kavâ'id-i Osmâniyye'deki terimlerini, dil anlayışını, imlâ
ile ilgili tekliflerini, hatta örneklerinin önemli bir bölümünü çok fazla değiştirmeden
tekrar etmiştir. Sözgelimi bütün kitaplarında fiil çekimi için sevmek fiilini kullanmış-
tır.
Medhal-i Kavâ’id ve Kavâ'id-i Türkiyye adlı kitaplarını ders kitabı olarak
hazırladığı için, ilk eseri olan Kavâ'id-i Osmâniyye'deki ayrıntıları ayıklamaya ça-
lışmış, ancak son eseri Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye'de geçmişte edindiği
bütün tecrübeleri gözden geçirerek çalışmalarına son şeklini vermiştir.
Belâgat-i Osmâniyye, yazarın diğer eserlerinde ihmal ettiğini düşündüğü
sözün anlamıyla ilgili hususları ön plana çıkardığı bir kitabıdır. Bu kitabını da diğer-
leri gibi bir ders kitabı düzeni içinde yazmıştır. Ancak bu kitabın baş kısmında ese-
rin yazılış gayesini açık ve güzel konuşmaya yardımcı olmak şeklinde özetler. Örnek
aldığı dil, Arapça'dır ve çalışmasını da Arapça belâgat kitaplarını esas alarak düzen-
lemiştir.
Ahmet Cevdet Paşa, böylece Kavâ'id-i Osmâniyye ile başladığı dil bilgisi
çalışmalarını Belâgat-ı Osmâniyye ile tamamlar ve Türkçe'yi hem dil bilgisi kuralları
bakımından hem de anlam dünyası bakımından incelemeye tâbii tutar.

KAYNAKÇA
Ahmet Cevdet Paşa, 1299, Kavâ'id-i Türkiyye, İstanbul.
Ahmet Cevdet, 1311, Tertîb-i Cedîd Kavâ'id-i Osmâniyye, Dersaadet, İstanbul.
ARIKAN, Zeki, 1986, "Cevdet Paşa'nın Tarihinde Kullandığı Yabancı Kaynaklar ve
Terimler", Ahmed Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, Bildiriler,
İstanbul.
BANARLI, Nihat Sami, 1971, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi C.II, MEB yay.,
İstanbul.
BAYSUN, Cavid, 1986, Ahmet Cevdet Paşa Tezâkir-i Cevdet, 40-Tetimme,
TTK yay., Ankara.
BİLGİLİ, Ertuğrul, 1996, "Ahmet Cevdet Paşa'nın Kavâ'id-i Osmâniyye Adlı Ese-
rinde Dil Bilgisi Terimleri", Türk Dili, S. 540, TDK yay., Ankara.
ÇAUŞEVİÇ, Ekrem, 1999, “Kavaidi Osmaniyye’nin Hırvatça Tercümesi”, 3. Ulus-
lar arası Türk Dil Kurultayı 1996, TDK yay., Ankara.
DİLAÇAR, A., 1989, "Gramer: Tanımı, Adı, Kapsamı, Türleri, Yöntemi, Eğitimde-
ki Yeri ve Tarihçesi", TDAY Belleten 1971, Ankara.
ERGİN, Osman, 1977, Türk Maarif Tarihi C.5, İstanbul.
ERTEM, Rekin, 1991, Elifbe'den Alfabe'ye Türkiye'de Harf ve Yazı Meselesi,
Dergah yay., İstanbul.
Fatma Aliye, 1332, Cevdet Paşa ve Zamanı, Bilgi yay., İstanbul.
HACIMÜFTÜOĞLU, Nasrullah, 1997, "Ahmet Cevdet Paşa'nın Belâgat-ı Osmani-
ye'si ve Yankıları", Ahmet Cevdet Paşa Vefatının 100. Yılına Armağan,
TDV yay., Ankara.
HALAÇOĞLU, Yusuf - AYDIN, M. Akif, 1993, "Cevdet Paşa", Türkiye Diyanet
Vakfı İslâm Ansiklopedisi C.7, İstanbul.
İBNÜLEMİN Mahmut Kemâl İnal, 1964, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar
C.II, MEB yay., İstanbul.
İBNÜLEMİN Mahmut Kemâl İnal, 1988, Son Asır Türk Şairleri, C.I, Dergah
yay., İstanbul.
İZ, Mahir 1985, Ahmet Cevdet Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa VI, KTB
yay., Ankara.
KARABACAK, Esra, 1986, Ahmet Cevdet Paşa'nın Dil bilgisi Kitapları, (yön.
Pof. Dr. Mehmet Akalın), Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
KARABACAK, Esra, 1989, "Ahmet Cevdet Paşa'nın Dil bilgisi Kitapları", Türk-
lük Araştırmaları Dergisi, S.5, Marmara Üniversitesi, İstanbul.
KARABACAK, Esra, 1997, "Bergamalı Kadri'nin Müyessiretü'l-Ulûm'u ile Ahmet
Cevdet Paşa'nın Dil bilgisi Kitaplarındaki Terimler Üzerine Bir İnceleme",
Türklük Araştırmaları Dergisi, S.8, Marmara Üniversitesi, İstanbul.
KARABEY, Turgut - ATALAY, Mehmet, 1999, Ahmet Cevdet Paşa Belâgat-ı
Osmâniyye, Erzurum.
KARAL, Enver Ziya, 1994, "Osmanlı Tarihinde Türk Dili Sorunu", Bilim Kültür
ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, TTK yay., Ankara.
KELLGREN, H., 1855, Grammatik der Osmanischen Sprache, Helsinki.
LEVEND, Agâh Sırrı, 1972, Türk Dilinin Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, TDK
yay., Ankara.
LEWİS, Bernard, 1988, Modern Türkiye'nin Doğuşu, (çev. Metin Kıranatlı), TTK
yay., Ankara.
MARDİN, Ebul'ula, 1996, Medenî Hukuk Cephesinden Ahmet Cevdet Paşa,
TDV yay., Ankara.
TURAN, Şerafettin, 1986, "Cevdet Paşa'nın Kültür Tarihimizdeki Yeri", Ahmet
Cevdet Paşa Semineri 27-28 Mayıs 1985, Bildiriler, İstanbul.
ÜLKÜTAŞIR, M. Şakir, 1981, Atatürk ve Harf Devrimi, TDK yay., Ankara.
ÖLMEZOĞLU, Ali, 1988, "Cevdet Paşa", İslâm Ansiklopedisi C.3, MEB yay.,
İstanbul.
ÖZKAN, Nevzat, 2000a, Ahmet Cevdet Paşa-Fuat Paşa Kavâ'id-i Osmaniyye,
TDK yay., Ankara.
ÖZKAN, Nevzat, 2000b, Ahmet Cevdet Paşa Medhal-i Kavâ'id, TDK yay., An-
kara.
ÖZKAN, Nevzat, 2001, “İlk Dil Bilgisi Ders Kitabımız Medhal-i Kavâ’id Hakkın-
da”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 11, Kay-
seri.
POLAT, Nazım Hikmet, 2003, "Türkçenin Öğretimi ve Ahmet Cevdet Paşa", Türk-
lük Bilimi Araştırmaları, S. 13, Bahar.
SABUNCU, Louis, 1282, (1866) Kitâbü'l-Mir'ati's-Seniyye fi'l-Kavâ'idi'l-
Osmâniyye, el-Matba'atü'l-Vataniyye, Beyrut.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,05 M - Bugn : 6318

ulkucudunya@ulkucudunya.com