« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ara

2023

Özgürlük, hukuk, ahlak, adap

Ahmet Selim 01 Ocak 1970

Düşünce özgürlüğünün en ileri şekli, şiddet içermedikçe her türlü düşüncenin ifade edilebilmesi şeklinde savunuluyor. Bu ifade biçimi prim de yapıyor… Düşünce üretiminin amacı, meseleleri çözmektir, çözüm önerileri oluşturmaktır. Üretilecek düşüncenin doğru bilgilere, üslup ve metod şartlarına uygun olması gerekir.

Hayata bakalım biraz… Bir insan bir başkasına karşı her türlü ihtimalden söz edebilir mi? Bize “söz edemez” diye öğretmişlerdi. Üstelik bazen, doğru da olsa söz edemez. Mesela birine “benim evimden bir şey çalındı, senin çaldığın görüşündeyim” diyebilir misiniz? “Senin eşin hafifmeşrep bir kadın” diyebilir misiniz? “Sen ortağına hile yapıyorsun” diyebilir misiniz?

Böyle binlerce örnek verebiliriz. Bunları diyemeyeceğiniz gibi, çok daha hafif şeyleri de söyleyemezsiniz. Hadise çıkar. Gözünüzü dikerek birine bakamazsınız bile. Hayatın normal bir akışı var. Ona bazı noktalarda uyacaksınız. Her aklınıza geleni söyleyemezsiniz. “Efendim bir zarar vermiyorum ki. Ben görüşümü, zannımı, isteğimi, tahminimi, tasavvurumu söylüyorum” diyemezsiniz. Dediğim gibi: hadise çıkar! Büyük bir müçtehit bir aksiyon adamına bir meselede haklı olduğunu söylememesinin izahını şöyle yapmıştır: “O meselede haklı olduğunu söyleseydim fitne çıkarıcı eylemlere kalkışabilirdi.” Onlar toplumu ilgilendiren konularda ayrı bir dikkat içindeydiler.

Bazı şeyler hukuka, adaba aykırıdır. Bazı şeyler, dostluğa, komşuluğa, toplumsal saygıya, barışa, duyarlılığa ve nezakete aykırıdır… Dahası var. Bazı şeyler tenzihen mekruh’tur fıkıh dilinde. Kerahet şüphesi var, sakınmak daha iyi. Hatta bir de “hilaf-ı evla” var; “daha iyiye aykırı” demek… Hayat öyle “suç değilse yaparım ben arkadaş” demekle yürümez. Öyle yaparsan kimsenin selam vermediği (herkesin buğzettiği) insan haline gelirsin. Siyasî ve medyatik hayat, toplumsal hayatın dışında değildir. İnsanlar aynı insanlar, toplum aynı toplum.

Doğrusu yanlışı bir tarafa, bazılarının konuşmaları ve yazıları rahatsız edici bir üsluba sahip. Tedirgin ediyor, insanın canını sıkıyor. Varsa, onun yazdığı ve konuştuğu bir doğru, talihsizliğe uğramış demektir! Doğruyu söylüyordur; ama kullanmak için, istismar etmek için. Biraz daha dinle veya oku, “istismar” zıp diye karşına çıkar. Öyle bile olmasa, onun ifade edişinden o doğruya hayır gelmez. O doğrunun dili olsa, “aman beni sen ifade etme!” der. Berbat bir çerçevede yahut yerde; güzel bir resim, yahut levha gibi. Üslup, tarz, tavır, bazen dekor, bu kadar önemlidir.

Bana hiçbir düşünce adamı antipatik gelmez. (Ekseriyetle gelmez) Çünkü o doğruluğuna inandığı bir şeyi, başkalarını da yararlandırsın diye yazıyor. Hileyle, öfkeyle, istismar kastıyla yazmıyor. Ama bazı medyatik yorumlar öyle değil. Adam bir kapris ve kompleks kumkuması; hakikat arayıcılığı ile zerre kadar ilgisi yok. Çarpıtıyor, yamultuyor, istismar ediyor, öfkelerini nefretle tatmine çalışıyor, istediğini küçültüp büyütüyor, sevgisizlik saygısızlık üzerinden akıyor. Tepeden tırnağa antipatik. Nadiren doğruyu da yazsa okumam, doğru yerden alıp oradan okurum. Çünkü o mutlaka yazdığı doğrunun da bir taraflarına dokunur. Hakikat sevgisi ve saygısı yoksa bunlar olur.

Düşünce özgürlüğü var ise seçme, eleştirme ve tavır alma özgürlüğü de var. Ve tabii, hukuk da, ahlak da, adap da, meşruiyet ölçüleri de var.

Bir doğruyu bir yanlışın gerekçesi yapmak da çok kullanılan bir istismar biçimi. Arada hiçbir nispet yok, “doğru orantılı” hiçbir ilişki yok, hiçbir mahiyet benzerliği yok. O kişi bir yanlış yaptıysa, senin ona zulüm ve iftira etmek gibi bir hakkın doğar mı? Yeri gelince alırsın, o yanlışını namusluca eleştirirsin. Hakkın olan budur, bu kadardır. Hiçbir doğru eleştiriden bir iftira ve zulüm gerekçesi çıkmaz. Eğer çıkıyorsa, çıkarılıyorsa; o sahici bir eleştiri değil, bir istismardır. Zulüm, saygısızlık, iftira, hakaret, nezaketsizlik, istismar; özgürlük konusu değil, hukuk, ahlak ve adap konusudur.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,24 M - Bugn : 29218

ulkucudunya@ulkucudunya.com