« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

02 Mar

2015

Yunanistan’a yapamadık, gücümüz Suriye’ye yetti

Saygı Öztürk 01 Ocak 1970

Toprağını bırakıp arkasına bakmadan kaçışı, kahramanlık öyküsüne, destanına büründürdüler. Kendi toprağını bırakıp kaçarken, aynı ülkenin topraklarında kafanıza göre bir yer seçiyor “Türbeyi buraya yapacağım” diyorsunuz. Yani iç karışıklıkla boğuşan o ülkenin toprağını işgal ediyorsunuz.
İşin aslı şudur: Osmanlı Devleti’nin kurucusu Sultan Osman’ın dedesi olduğu kabul edilen Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu yer, Türkiye ile Fransa arasında imzalanan 1921 tarihli Ankara Antlaşması’nın 9. maddesine ve Lozan Antlaşması’nın 3. maddesine göre Türk toprağı sayıldı. Suriye de bunu kabul etti. Bu türbenin yeri, yapılan barajın sularının altında kalacağı gerekçesiyle 1973 yılında Türkiye ile Suriye arasında varılan bir anlaşmayla değiştirildi ve sınırımıza 37 km. uzaklıktaki yerine taşındı.

16 adasına el konulmuş ülkeyiz

Suriye’de yaşanan çatışmalar sonucunda türbenin bulunduğu bölge de terör örgütlerinin tehdidi altına girince Türk Hükümeti, Süleyman Şah Türbesi’nin “kırmızı çizgilerimiz” olduğunu, oraya yapılacak bir saldırının bedelinin misliyle ödetileceğini söylemişti. Yani devletimizin politikası türbe ve civarının savunulması yönündeydi. Onca kararlı ifadeden sonra görüldü ki, bu açıklamaların gerçek durumla ilgisi yok…
Türkiye ile ABD arasında, Suriye’de rejim muhaliflerinin eğitilip-donatılmasıyla ilgili anlaşmanın imzalanmasının hemen ardından askerlerimizin bulundukları topraklardan Türkiye’ye naklinden başka seçenek kalmadığı anlaşılıyor. Türkiye’nin imzaladığı antlaşmalara göre Süleyman Şah Türbesi’nin ve civarındaki toprağın hukuken ülkemizin başka yerlerdeki topraklarından farkı yok. Yani Türkiye o toprakları koruma hakkına sahiptir ve görevini üstlenmiştir.
Yunanistan, AKP hükümetleri döneminde başta Eşek ve Bulamaç Adaları olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait toplam 16 ada ve 1 kayalığı elini kolunu sallayarak, tek kurşun atmadan 2004 yılında işgal etti. Yunanistan, 2009 yılında da topraklarımızı ilhak ederek mülki/devlet sınırlarına kattı. İngiltere, 1878 yılında asker yerleştirdiği Kıbrıs Adası’nı ancak 36 yıl sonra 1914 yılında ilhak ederken; Yunanistan, AKP hükümetleri sayesinde 5 yılda, Türkiye Cumhuriyeti’ne ait 16 ada ve 1 kayalığı ilhak etti. Türkiye, bu manzaraya seyirci kalmaya devam ediyor.

Başkaları ne yapıyor?

Herhangi bir tehdit var diye öyle vatan toprağı bırakılır mı? Bunu, dünyadaki gelişmeleri yakından izleyen, araştıran, soruşturan emekli Büyükelçi Onur Öymen şöyle anlattı:
- Geçmişte gerek Türkiye, gerek başka ülkeler en küçük bir toprak parçasının terk edilmesini kabul etmemişler ve bu uğurda büyük riskleri ve ağır fedakarlıkları göze almışlardır. Bunun örneklerinden biri Kardak Adası’na asker çıkartıp bayrak diken Yunanistan’ın, Türkiye’nin bitişik adaya düzenlediği bir askeri harekatla çekilme zorunda bırakılmasıdır.
- Üzerinde kimsenin yaşamadığı Perejil Adacığı’na 2002 yılında Fas, asker çıkartıp üs kurmaya çalışması üzerine İspanya askeri müdahalede bulundu, Fas askerlerini oradan uzaklaştırdı.
- Daha ciddi bir durum Arjantin’in 1982 yılında Falkland Adaları’nı işgal etmesiyle yaşanmıştı. Adadaki bin 700 kişilik nüfusu korumakla görevli 80 İngiliz askeri, 600 Arjantin askerinin harekatı sonucunda etkisiz hale getirildi ve adanın valisi ertesi gün teslim oldu. İngiltere bunun üzerine 100’den fazla savaş gemisini ve yardımcı gemiyi 8 bin mil uzaktaki Falkland’a gönderdi. Arjantin kuvvetleriyle savaşı göze aldı. Sonunda Arjantin askerleri çekildi ve Falkland Adaları yeniden İngiliz egemenliğine geçti. Bu sonu sağlamak için İngiltere 255 askerini kaybetmeyi göz aldı, 775 İngiliz askeri yaralandı, 115 asker esir oldu. İngiltere o savaşta 2 muhrip, 2 firkateyn ile 4 yardımcı gemi, 24 helikopter, 10 savaş uçağı kaybetti.
Onur Öymen bu çarpıcı örnekleri verdikten sonra “Yani devletler askeri, stratejik ve ekonomik açılardan pek de önemli olmayan topraklarını bile savunmak için böyle büyük fedakarlıkları göze alabilmişlerdir” yorumunu yaptı.

Yapılması gereken…

Eğer askeri açıdan türbe ve civarının savunulması olanaksız idiyse, yapılması gerekenin Suriye Hükümeti’yle türbenin güvenli bir yere taşınması için mutabakata varılmasıydı. İlişkilerimizin durumu buna uygun değilse, diplomatik usullere uygun olarak, bu temaslar her iki ülkeyle de iyi ilişki içinde olan üçüncü bir devlet aracılığıyla yapılabilirdi.
Hükümetin şimdi yaptığı gibi, egemenlik hakkına sahip bulunduğu bir bölgeden çekilip, aynı ülkenin başka bir bölgesinde fiili durum yaratarak tek başına egemenlik alanı kurmasının, dünyadaki başka bir örneğini Onur Öymen hatırlamadığını belirtiyor.
Türkiye’nin terör örgütü olarak ilan ettiği PKK güdümündeki PYD’nin kontrol ettiği topraklardan askerimizin geçirilmesi de o örgütün meşruluğunu kabul ettiğimiz, hatta onlarla işbirliği yaptığımız şeklinde yorumlamasını önleyemezsiniz. Bazı politikaların gözden geçirilmesi ve hatadan dönülmesinin de erdem olduğu unutulmamalı.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,74 M - Bugn : 16411

ulkucudunya@ulkucudunya.com