« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Ara

2014

Bir utanç günü

Yavuz Baydar 01 Ocak 1970

Dün Türkiye'de başarısızlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çabaları sayesinde artık iyice tescil edilen 'demokrasiye geçiş' sürecinde bir utanç günü daha yaşandı.

Bu ne ilkti, korkarım ne de son olacak.

Yıllardır sistematik bir şekilde, medya patronlarının gönüllü işbirliği de kullanılarak boyunduruk altına alınan medyada yeni bir darbe operasyonu gerçekleşti. Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın da aralarında bulunduğu yayıncı ve gazeteciler gözaltına alındılar.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklamasında gerekçe şöyle açıklanıyor:

“Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp, örgütsel yapı oluşturarak, bu yapılanma altında iftira, kişi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede sahtecilik suçları’ndan işlem yapılacak.”

'Bekleyelim ve kanıtları görelim' diyenler de olacaktır. Ama bu metin, yürütmeyle uyumlu hale getirilen bir yargı kesiminin, eski Türkiye'nin nasıl bir hukuk anlayışını 'kopyala-yapıştır' yaptığını, baskı yöntemlerinin nasıl benimsendiğini gözler önüne seriyor.

Çuvala sığmaz

İktidarın zirvesinin, 'adalet' denilen kavramı hesap vermek değil, mantığı nereye dayandığı belli olmayan bir 'intikam alma' olarak algıladığı anlaşılıyor. Bu yöntem çadır devletlerine özgüdür, bazı Orta Asya cumhuriyetlerine öykünmeyi, açık despotizme doğru yürüyüşü de ifade etmektedir.

Bir devletin egemenliği, böyle ucuzlatılamaz. Böyle bir mızrak, en basit tabiriyle, çuvala sığmaz. Esas hedef, 17-25 Aralık yıl dönümü yaklaşırken, ta en başından beri yolsuzluk iddialarını sorgulayan bir medya kesiminin sesini kesmekten başka bir şey değildir.

Nitekim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 'Bu bir darbe sürecidir' derken tam da bu noktanın altını çizmektedir. Dünkü baskınlar -ki devam edecekleri de anlaşılıyor- bir yıldır 'paralel' safsatasıyla yürütülen 'karşı darbe' sürecinde yeni bir safhadır.

Medya bitirilmek isteniyor. Medyanın, gazetecilik mesleğinin bitirilmesi demek, demokratikleşmenin bitirilmesi, normalleşmenin köküne kibrit suyu ekilmesi demektir.

Bu vahim gidişi göremeyenler, siyasette olduğu gibi, medyada da sıkı partizanlığın içine sığınmakta, keskin kutuplaşmanın uçlarına savrulmaktadırlar.

Dayanışma, uzlaşarak ortak demokrasi mücadelesi verme açısından bir büyük sınav verilmektedir. Kin, hınç, miyopluk ve aymazlık sadece otoriterleşmeye hizmet edecektir. Bunu anlamak gerekir.

Abdullah Gül nerede?

T24'te Hakan Aksay, konuyu gündeme taşırken şunu söylüyordu:

“Oldukça geniş kesimlerde yüksek sesle veya sessizce ortaya konulan tavır şu: 'Bu kavga, daha düne kadar iktidarı paylaşan AKP ile Cemaat arasındadır. Bizi ilgilendirmez'. ‘Cemaat ve yayınları yakın zamana dek iktidarın haksızlıklarına ve bu arada gazetecilere yönelik baskılara karşı çıkmıyor, tersine destek oluyordu. İşte bugün de onlar belasını buluyor, çeksinler cezalarını!’

Zaman ve Samanyolu'na baskıları (geçmiş kinleri gerekçe göstererek) seyretmek demokratlık olmaz.

Geçmişte bazı gazeteciler BİZİM özgürlüğümüzü savunmadılarsa, bu ONLARIN sorunudur. Bugün ONLARIN özgürlüğünü savunmak ise BİZİM sorunumuzdur.

Bugün medya özgürlüğüne yönelik yeni bir saldırı yaşanırken, aynı zamanda ona karşı çıkmanın yaratacağı imkânları da gördük ve sezinledik.

Toplumun geniş kesimlerinin, bu arada AKP'ye oy verenlerin bütün bu yaşananlara bütünüyle kayıtsız kaldığını sanmak yanlış olur. Bu noktada cesaret ve ilkelilik son derece önem kazanıyor.

Bu ortamda akıllara gelen birçok sorudan bazılarını sıralayalım:

Abdullah Gül nerede? Bülent Arınç nerede? Zaman zaman vicdanları olduklarını düşündüren sözler söyleyen ve tavırlar sergileyen AKP'li ve muhafazakâr siyasetçiler nerede? MHP'den HDP'ye kadar muhalif siyasi güçler nerede?

Ve elbette, böyle bir günde, gazetecilik açısından bu kritik aşamada:

Medyanın sorumluluk ve onur sahibi öteki temsilcileri nerede?”

Tercihler nettir: Bugünden sonra yokuş aşağı gidiş ya hızlanacak ya da tersine döndürme imkânı doğacaktır.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,00 M - Bugn : 25663

ulkucudunya@ulkucudunya.com