« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

04 Ağu

2014

Zübük ama postmodern zübük!

Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970

Zübük! Bu kelime Aziz Nesin tarafından "zeybek"kelimesinden türetilmiş.
Kemal Sunal'ın oynadığı en güzel filmlerden birisiydiZübük. İzlediğimde lisedeydim.

Bugün bakıyorum da aradan onca yıl geçmiş, dünya değişmiş, Türkiye değişmiş ama "zübük" kelimesinde ifadesini bulan, anlama konu olan politikacı tipideğişmemiş!

Filmin senaryosu Nesin'in "Kağnı gölgesindeki it" adlı romanından esinlenilerek yazıldı.
Zübük denilen şahsiyet dürüst olmayan politikacıyı karakterize ediyor.

Zübük (Snollygoster) İngilizce'de "Bir platformdan veya bir prensipten bağımsız olarak iktidar arayan, kazandığında da makamın gücünü kendisi için kullanan kişi" manasına geliyor.

Kahramanımız Zübükzade İbraam "Halkı kandıran bir adam olmasına rağmen, önce belediye başkanı, sonra milletvekili seçilen, seçildikten sonra hiçbir vaadini tutmamasına karşın desteklenmeye devam edilen" bir taşra politikacısı portresi çiziyor.
Kartal Tibet bu filmi 1980'de çekmiş. Zübükler o zamanlar da vardı şimdi de var.
Çünkü filmde de anlatıldığı gibi "Zübük bir tane değil ki, hepimiz birer zübüğüz. Bizim hepimizin içinde zübüklük olmasa, bizler de birer zübük olmasak, aramızdan böyle zübükler büyüyemezdi. Hepimizde bir parça olan zübüklük birleşip işte başımıza böyle zübükler çıkıyor. Oysa zübüklük bizde, bizim içimizde. Onları biz kendi zübüklüğümüzden yaratıyoruz. Sonra kendi zübüklüklerimizin bir tek zübükte birleştiğini görünce ona kızıyoruz."

Madem Aziz Nesin o zamanın dürüst olmayan politikacıları için zübük kelimesini üretmiş, biz de bu zamanın politikacıları için, o günden bu güne vasıfları değişmemiş olduğundan "zübük"demeye devam edelim ama başına postmodern kelimesini getirerek.

Evet, bu çağda hâlâ aynı zübüklükleri yapanlara en uygun sıfat bu: Postmodern zübük!

Şimendifer dejavusu...

Zübük'ten bahsedip de Selamsız Bandosu'ndan bahsetmemek olmaz. Hem de filmin aynısı bir gün önce gerçek hayatta cereyan etmişken.

Sadece Selamsız Bandosu değil, Zübük de öyle, bunlar bugün de gerçek hayatta karşılığı olan filmler.

Hızlı tren yeterince hızlı olmadığı için ve de ilk seferinde arıza yaptığı için Sakarya Arifiye Garı'nda durmayınca herkesin zihninden Nesli Çölgeçen'in Şener Şen'e başrolünü oynattığı Selamsız Bandosu filmi geçiverdi.

Aynısı hem de. Geçmişte bir filmde anlatılan olay bugün aynısıyla meydana gelince millet olarak filmi gerçeğe dönüştürmenin hazzını yaşadık.

Bir tür dejavuydu bu. Ama Zübükzade İbraam’ın bunu biz vatandaşlara 'Hızlı Tren' diye yutturmaya çalıştığı bildiğimiz şimendifer dejavusuydu!

Başkanlık o kadar da matah bir şey değilmiş aslında!

ABD kurulduğunda George Washington'a "Ne diye hitap edelim" tartışması tam üç hafta sürmüş senatoda.

Herkes bir unvan öneriyor: Kral, Baş Sulh Yargıcı, Majesteleri George Washington denilmesini isteyenler çıkıyor. Aslında genel olarak kral demek istiyorlardı ama monarşik görünmek de istemiyorlardı. Fakat kral denildiğinde onun gücün sarhoşluğuna kapılabileceğini düşündüler.

Bu yüzden ona düşünebildikleri en mütevazı, en yavan, en acınası unvanı vermek istiyorlardı. Bu unvan "Başkan" idi. Anlamı sadece bir toplantıya başkanlık eden kişiydi. Jüri başkanı gibi bir şeydi mesela.

Fakat senato bu unvana karşı çıktı. "Bu komik, ona başkan diyemezsiniz. Bu kişinin gidip antlaşmaları imzalaması, yabancı delegelerle görüşmesi gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı gibi uyduruk bir unvana sahip bir kişiyi kim ciddiye alır" diyorlardı. Senato teslim olmadı ama tartışma uzayınca "Tamam şimdilik başkan diyelim daha sonra kararlaştırırız" dediler. İşte o günden bugüne ABD Başkanı'na başkan deniliyor fakat senatonun böyle bir kelime kullanılmasını onayladığına dair bir kayıt yok!

Bugün ABD Başkanı unvanı çok da mütevazı değil. Dilbilimci Mark Forsthy "223 yıl önce başkan kelimesinin anlamı bugünkü gibi değildi. Ama gerçeklik ve tarih bu unvana görkem bahşetti" diyor ve buradan da şu sonucu çıkarıyor:

"Politikacılar gerçeği şekillendirmek ve onu kontrol etmek için sözcükleri seçerler ve kullanırlar ama aslında, gerçekler sözcükleri, sözcüklerin gerçeği değiştirdiğinden çok daha ciddi olarak değiştirirler."

Yani, şu başkanlık hiç de matah bir şey değilmiş. Önemli olan başkan olabilmek değil neye, kime, nasıl bir devlete başkanlık ettiğin, nasıl bir yapıyı yönettiğindir.

Tevhid Selam dosyasını sıfırlamak için...

Tevhid Selam Örgütü davası polise karşı casusluk davası olarak sunuluyor.

Aslında durum tam bir çelişki yumağı.
Tevhid Selam Örgütü İran'a çalışıyor.
Bu örgütün dosyasını hazırlayan polisler ise ülke adı açıkça söylenmese de İsrail'e casusluk ile suçlanıyorlar!

Diğer bir deyimle İran, hükümetimizin gayretleriyle Türkiye üzerinden İsrail'e operasyon çekiyor!

Şimdi...
Aslında Tevhid Selam Örgütü olayını izlemesi gereken kontrespiyonajla görevli MİT olması gerekirken, MİT bunu yapmayınca polis durumdan vazife çıkarmış.

Polislerin İsrail ile ilişkilendirilmesinin bir sebebi de Tevhid Selam Örgütü üyelerinin İran'a ve Filistin'e gidip gelişlerindeki kamera kayıtlarının İsrail'den alınıp dosyalara konulması olarak gösteriliyor.

Polislerin casusluğuna delillerden birisi buymuş yani.

Bu operasyonla amaç hem 17 Aralık soruşturmalarını yürüten polislere darbe vurmak hem de Tevhid Selam dosyasını tabiri caizse "piç" etmekti.

Tevhid Selam dosyasını piç etmeyi başardılar!

Ama 17 Aralık dosyaları sağlam biçimde duruyor.

"Madalyalı Adam"ın yansıtmasına bir örnek!

Hakikaten çok ilginç bir vaka var karşımızda.

Almış madalyayı Yahudiler’den. Hem de Cesaret Madalyası...

Fakat diyor ki "Pensilvanya’daki İsrail'e tek kelime edemez."

Bu nasıl bir yansıtma anlamak mümkün değil!

Hayret! Cesaret Madalyası almışsınız Yahudiler’den, sizler nasıl, ne hakla ve hangi hakkaniyetle aynı konuda başkalarına böyle konuşabiliyorsunuz?

"Madem böyle konuşuyorsun, o halde o madalyayı iade et" denildiğinde ise vermeyeceğini söylüyor.

Ama madalyayı veren Yahudiler o madalyayı geri istediler!

Cesaret Madalyası olayı şimdi başka bir mecraya girdi.

Dur bakalım ne olacak? Bu konu önemli ve dünyanın sinir uçlarıyla ilgili. İzlemeye devam.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,99 M - Bugn : 15076

ulkucudunya@ulkucudunya.com